Toplum olarak zorlu bir süreci aşmaya çalışıyoruz. Yaklaşık üç aydır, hiç alışık olmadığımız bir hayatı evlerimizde geçirdik. Günlük rutinimizin çok ötesinde, hastalık bulaşma riski altında, en sevdiklerimizden bile uzak yaşamak zorunda kaldık. Birçok insan işinden, aşından oldu. Birçok aile ciddi ekonomik zorluklar yaşadı, yaşıyor. Toplum sadece sosyal ve ekonomik açıdan değil, akıl ve ruh sağlığı açısından da tehdit altında kaldı ve kalıyor. Bireylerin anksiyete ve depresyon düzeyleri oldukça yükselmiş, sinir uçları hassaslaşmış, algıları karmaşıklaşmış, iç dünyaları öfkeyle şişmiş bir balon hale gelmiştir. Covid pandemisi ve pandemiyle mücadele kısıtlamalarının oluşturduğu bu toplumsal ruh hali, toplumsal huzuru tehdit potansiyeline de sahiptir. Amerika’da ırkçı polis cinayetin Amerikan toplumunu tetiklemesiyle sokak olaylarının ortaya çıkması, birçok ülkede sokak eylemlerinin görülmesi, bu ruh halinin bütün dünyada yaygın olduğunu gösteriyor. Toplumsal gerginliklerden beslenen ve bu tür toplumsal ruh hallerini seven karanlık merkezlerin varlığı sır değildir. Bu merkezler ülkelerin iç işlerinde, ekonomilerinde, siyasal yapılarında talep ettikleri değişimleri suların bulanıklaştığı bu dönemlerde elde etmeye alışmışlardır. Son günlerde, İzmir’de Cami provokasyonu, İstanbul’da Ermeni kilisesi ve sembol isimlerine yönelik saldırılar, Ankara’da bir gencin ezan okunduğu için sokakta yüksek sesle müzik dinleyenleri uyarması üzerine ortaya çıkan cinayet; hem toplumsal gerginliği hem de bu gerginlikten nemalanmaya çalışan karanlık merkezleri su yüzüne çıkarmaktadır. Bulanık suyu politik çekişmelerin getirdiği keskin ve hakarete varan atışmalar daha da bulanıklaştırmakta, darbe ve olağanüstü hal söylemleri ise girdapların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bazı haktan yana görünen tahrik edicilerin varlığı da unutulmamalıdır. Modern hukukun getirdiği ceza ve infaz uygulamaları ne yazık ki suçluları ödüllendirmekte ve mazlumları cezalandırmaktadır. Bu doğrultuda son yapılan yasal değişikliğinde sokaklar üzerinde etkisi olduğu bilinmelidir. Toplumsal huzuru sağlamak toplumun örgütlü gücü olan devletin birinci görevidir. Devlet bu görevini sosyal kurumları ve kolluk kuvvetleriyle yapar. Bu dönemde toplumsal huzur için devletin sosyal kurumları ön plana çıkmalıdır. Sosyal kurumlar, kaşınmak istenen yaraları hamaset söylemleriyle bastırmadan, bilimsel, ahlaki ve insani yaklaşımlarla iyileştirmeye çalışır ve suiistimal edilmesine fırsat vermez. Kolluk kuvvetler gerçek suçluların bulunması, şer odaklarının tespit edilmesi ve hareket etmelerinin engellenmesi bağlamında organize faaliyetlerini yürütmeye devam eder. Siyasi iradenin yapıcı ve birleştirici yaklaşımı sürece büyük katkı yapar. Toplumsal huzur için devletin görevleri olduğu gibi, asıl bu huzura ihtiyacı olan bizlerin yapması gereken çok önemli şeyler olduğunu bilmemiz gerekir. Her şeyden önce evimizden başlayarak, apartman, mahalle, şehir ve ülke çapında bizim gibi düşünmeyen ve yaşamayanlara karşı tahrik edilme dürtülerimizi kontrol altına almamız gerekir. Bütün şer odaklarının planı bizleri sokaklara dökmek ve hak aramak bahanesiyle binlerce milyonlarca hakkı gasp etmektir. Hem Arap baharı hem diğer sokak hareketleri gösterdi ki, illegal sokak işleri şeytanın pazarıdır. Bizi birbirimize kırdırır. Hiç tanımadığımız insanların malları ve canlarına zarar verdirir, içimizdeki kini ve öfkeyi kabartıp kardeşkanı döktürür. Hepimize kaybettirir. Çözüm, müspet harekettir. Görülmüştür ki toplumumuz, politik tercihlerini değiştirebilmekte gereken uyarıları demokratik haklarını kullanarak yapabilmektedir. İllegal sokak hareketleri moderinitenin geçen yüzyıldan kalma bir tuzağıdır. Dahilde, fikire fikirle, teze antitezle cevap vermek gerekir. Medeni olmak ve medenileri fikir ve delillerle ikna etmek veya ilzam etmek maharettir. (www.gunebakis.com.tr)