Dr. Sine Aras Akten


MESELA…

Kadınsınız! 19. Yüzyılda yaşıyorsunuz.



Göğüs Ağrısı şikayetiniz var.
Bir de Kalp Krizi geçirme olasılığınız var.
Hastaneye gidiyorsunuz.
Doktor şey diyor, en öncülerinden Dr. William Osler:

‘Kalp krizi veya aritmi belirtileri olarak bildiğimiz semptomlarla başvuran kadınların neredeyse hemen hepsi  "yapay angina" veya yanıltıcı angina'dan muzdariptir!

Yahu …

Bir de ekler;

Gerçek hastalık gibi davranır ama nörolojik kaynaklı semptomların bir koleksiyonudur, korkmayın!

Kadın kalp krizi geçiyor, panik ataktır o… diyorlardı.

Yani kadınsanız, o dediğiniz o kadar da şey olmayabilir.

Tıpta bir yüzyıl önce, kadının semptomları geçiştirilmeye çalışılmış gibi…

Gelin ‘Tıbbi Feminizm’den  bahsedelim;

Sadece son 25 yılda kardiyoloji çalışmaları önemli ölçüde kadınları içermeye başladı. Bugün, kadınlarda daha yaygın olan bazı kalp krizi belirtileri, çene ve sırt ağrısı gibi, erkeklerde bu semptomları o kadar sık görmemelerinden dolayı hala "atipik" olarak tanımlanıyor ve ciddiye alınmıyorlar, oysa kadınların %44'ü hayatlarının bir noktasında kalp hastalığı geliştirecek ve her beş kadından biri bu hastalıktan ölecek.

Genellikle, kadınlar ağrıları için erkeklere göre daha az agresif bir şekilde tedavi edilirler ve kronik ağrıları olan kadınların %90'dan fazlası, cinsiyetlerinden dolayı sağlık profesyonelleri tarafından farklı muamele gördüklerine inanmakta.

Kadınlar genellikle tedavi için psikiyatristlere yönlendirilir ve ağrı kesiciler yerine sedatifler reçete edilmekte.

Bu durum, psikiyatrik bir durum teşhis edilmişse, genellikle yanlışlıkla, komplikasyonlara neden olabilir ve özellikle de antidepresanlar ve psikiyatrik ilaçlar reçete edildiğinde zararlı olabilir. Çünkü bu ilaçlar "kadınlarda farklı şekilde emilir ve etkililikleri değişebilir" ve istenmeyen yan etkilere sahip olabilir.

Araştırmalar, kadınların ilaçları erkeklerden farklı bir şekilde metabolize ettiğini göstermektedir. Ancak, ilaç dozajı nadiren cinsiyete göre ayrılmıştır ve bu son derece zararlı etkilere yol açabilir.

Bugün bile, kadınların erkeklere kıyasla yanlış teşhis konulma olasılığı daha yüksek ve kalp hastalığı ve bazı kanserlerle teşhis edilmesi daha uzun sürebilir!

Neden böyle bir tutum var?

Tanılarda cinsiyet önyargısı binlerce yıl öncesine dayanır; bunu kanıtlayan şey, uterus ve kadınların duygusal sağlığına dair inançlarla kök salmış olan histerya tanısı ile kadınların orantısız şekilde tanı almasıdır.

Geleneksel cinsiyet rolleri, tarihsel olarak, tıp endüstrisinde erkek egemenliğine yol açmış ve cinsiyet kalıpları nedeniyle kadınların yanlış teşhis edilmesine sebep olmuştur. Kadınların sağlığı uzun zamandır üreme yetenekleriyle bağlantılı olmuş, duygusal ve zihinsel sağlık ise toplumsal beklentiler ve cinsiyet rolleriyle ilişkilendirilmiş!

Çalışmalar, tıbbi tedavide kadınların genellikle erkekler kadar ciddiye alınmadığını göstermektedir. Bu sorunları ele alma çabaları 1990'larda başladı ve tıbbi araştırma ve uygulamada farkındalığı artırmayı ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmeyi amaçlayan ofislerin ve yasaların kurulmasıyla devam etti.

Erkek egemenliği ve bedensel
Bu tür ön yargılar, tıbbın tüm kadınları olumsuz etkileyen bakım, tedavi ve tanılamasını etkilemekte..

1960'lardan beri, sağlık savunucuları ilaç yan etkilerinin bastırılması ve klinik araştırmalardaki sistemik cinsiyet ve ırksal önyargılarla mücadele vermekte…
ilaçların, doğum kontrol hapı ve hormon replasman terapisi dahil olmak üzere, kadınlar için daha güvenli hale getirilmesine yol açtı…

‘Tıbbi feminizm!’ denen bu olgu, tıbbi toplum içinde kadınların temsil edilmesi ve bakımı için mücadele etme tarihi devam ediyor…

Bir sonraki doktor muayenesinde dikkat edin..

Ağrı ile gelen kadın ile erkek arasında yaklaşım farkını fark edilebilecek misiniz?

Belki farkında olunca durum değişir.

 

 

‘Tıbbı Seksizim ve Feminizm’ üzerine. Dr Sine Aras Akten. ( Nefroloji Uzmanı) New York