Prof. Dr. Sedat BOSTAN


Hemşire

Hemşire


İnsan, sağlığı ile ilgili bir sorunla karşılaştığında kendisini anlayacak, dinleyecek, fedakârlık ve şefkatle yardım edecek bir dost arar. Bu dost hastanelerde yatan hastalar için hemşirelerdir. Hemşire yatan hastaların en yakın dostu, yardımcısı ve şifa elidir. Hemşire, hastayı gün içerisinde defalarca ziyaret eder, onu dinler, ilaçlarını ve tedavilerini uygular, şikâyetlerine çözüm arar,teselli verir, bilgilendirir. Zaten o yüzden adını hemşire demişler, yani, en yakın kardeş, şefkatli bacı…

Temel eğitimleri yatan hasta bakımı üzerine yoğunlaşmış olan hemşireler, yataklı tedavi kurumu olmayan sağlık kuruluşlarında, aile hekimliklerinde ve yönetsel sağlık birimlerinde de görev yapmaktadırlar.

Hastanelerde hemşirelik hizmetleri, hastane hizmetlerinin üçayağından biridir. Hasta bakım hizmetleri müdürlüğü altında organize olan hizmetler, her klinikte klinik sorumlu hemşiresi liderliğinde örgütlenmiştir. Hastanenin klinikleri dışında birçok tıbbi destek, tetkik ve idari birimlerde de hemşirelerin çalıştığı görülür. Bu işlerden bazıları mesleki gereklerle uygundur, bazıları ise mesleki gereklerin dışındadır. Bazı hastane yönetimleri hemşireleri bir joker olarak görmekte, ilgili ilgisiz birçok birimde hemşire çalıştırma savurganlığında bulunmaktadır.

Sağlık Bakanlığının yayınladığı sağlıkta insan kaynakları istatistiklerini incelediğimizde sağlık sektörü içerisinde rol alan hemşire sayısının 150-160 bin civarındadır. Hekim sayısından az fazla… Hâlbuki en az üç-dört kat olmalıdır. 50 bin civarındaki ebe sayısını ekleyince bu rakam 200 binlere çıkar. Ülkemiz tedavi hizmetleri için bu sayılar yeterli mi? Bunu anlamak için uluslararası kıyaslamalara bakmamız gerekiyor. 2016 yılı rakamımıza göre 100 bin kişiye hasta bakım hizmeti vermek üzere 257 hemşire-ebedüşmektedir. Bu rakam OECD ülkeleri içindeki, en düşük rakamdır. Bize en yakın olan Letonya’da dahi bu rakam 491, OECD ortalaması 1098 hemşiredir. Dünya ortalaması ise 290 hemşiredir.

Ne yazık ki, 90’lı yıllarda eğitim kalitesini artırmak adına yapılmış olan hemşirelik eğitimindeki sınırlamalar 2000’li yıllardaki bu tabloyu doğurmuştur.

Rakamların anlamı şudur, bizdeki hemşire ortalama da dört kat daha fazla iş yüklenmektedir. Çalışılan kliniğine göre değişmekle birlikte bir hemşirenin çalışma saatlerinde hizmet vermesi gereken hasta sayısının çok üstünde hastaya hizmet verdiği bir gerçektir. Özellikle 16 veya 24 saatlik nöbet sürelerinde hizmet verilen hasta sayısı yirmili rakamlara ulaşmaktadır. Üniversite hastanelerinde bu sorun kronikleşmiş bir krizdir. Bu yoğun ve aşırı yorucu çalışma temposu hemşirelerde tükenmişliksendromunu kaçınılmaz kılar. Bu durum hemşire açısından sorun olduğu gibi, hasta ve hastane yönetimleri açısından da önemli sorunların tetikleyicisidir. Hasta bakım hizmetlerinin kalitesinin düşmesi ve tedavi etkinliğinin azalması gibi... Refakatçilerin hastaların tedavi süreçlerinde bir şekilde rol yüklenmeleri de bu nedenledir.

Ülkemizin temel sorunu olan hasta hizmetlerinin kalitesinin artırılması,hemşirelerin çalışma şartlarının iyileştirilmesinden geçmektedir. Sayıları bu kadar yetersiz olan hemşireler öncelikle temel eğitim alanları olan yataklı tedavi kurumlarında istihdam edilmelidir. Hemşirelerin, yan alanlarda veya idari hizmetlerde veya işlerde çalışması kaynakların israfından başka bir şey değildir. Ayrıca esnek çalışma şartları sağlanmalıdır. Gün içerisinde hizmet alanlarındaki yoğunluğa göre hemşirelerin 8 saat mesai ve 16-24 saat nöbet kavramları dışında, part time çalışma imkânları olmalıdır. Hemşirelerin iş hayatında mesleki varlıklarını daha güçlü ifade edebilmeleri içinHemşireler Odası kurulmalıdır.

Ancak gözlerinin içi gülen bir hemşire, hastasına şefkat ve şifa dağıtabilir.