Dünya Sağlık Örgütünün pandemi olarak duyurduğu, şu an için tedavi ve aşısı bulunmayan Covid-19 salgını etkisini yayılarak sürdürüyor. Psikolojik bağışıklık sisteminizden aile ilişkilerimize, sosyal davranışlarımızdan psikolojik reflekslerimize kadar hayatımızı pek çok alanda etkileyen bu salgın, virüs sonrası yaşamımızı da etkisi altına alacak gibi görünüyor. EMDR Psikoterapist Klinisyen Psikolog Bahadır Bilgin bu duruma karşı ne tür önlemler alabileceğimizi yazdı.
COVID-19 RUH SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR
Dünya bugüne kadar türlü virüslerle karşılaştı ancak bir şekilde bitti ve şimdi yeni bir tehdit ve bu tehditle savaşırken kontrolü yitireceğimiz duygusu ile ilgili karşı karşıyayız.
Küresel Covid-19 salgını sebebiyle son dönemlerde hemen hemen hepimiz, ciddi neticelere sebep olabileceğini hatta her birimize bulaşabileceğini öğrendiğimiz bilinmezlik, belirsizlik ve bu belirsizliğin olağan bir sonucu olan endişe duygusu içerisindeyiz.
Testi pozitif çıkan ünlüler, yakınlar, pozitif test sonuçlarının artışı, ölüm oranları, taburcu olunsa bile virüsün solunum sisteminde yarattığı tahribatlar ve hızla yayıldığı haberleri, medyanın pandemiye yüklediği anlam ve görüntüler, endişe yaratan aslı olan ya da olmayan bilgi yoğunluğu süreci yanlış okumamıza dolayısı ile telaşa kapılmamıza sebep olabilmektedir.
Peki tüm bu olanlar içerisinde semptom göstermeyenler karşısında hazırlıksız yakalanabileceğimiz kuluçka dönemi korkusu! "Virüs, marketten gelen poşetten, işten gelen yakınımdan, kargodan gelen koliden, paradan, kredi kartından, hapşıran birinden, komşudan aldığım bir ihtiyaçtan bana bulaşır mı? Benden de anneme, babama, sevdiklerime... " gibi birçok endişeli ruh durumunun yol açtığı korku, uyku ve iletişim sorunları, sevdiklerimize yakın olamamamızın üzüntüsü, öfke ve can sıkıntısı, depresyon, panik, takıntı gibi durumları daha az hasarla nasıl atlatabiliriz?
Dünya Sağlık Örgütünün pandemi olarak duyurduğu şu an için tedavi ve aşısının olmadığı bu salgını ciddiye almaya ihtiyacımız var. Virüsün yayılmasını engel olmak, ciddi hasar ve neticelerle sonuçlanmaması için tüm sorumluluklarımızı üstlenmek, "Panik yok tedbir var" düşüncesiyle soğukkanlı bir şekilde hem kendimizin hem de çevremizin fiziksel ve ruh sağlığını bilinçli bir şekilde korumalıyız. Haber kaynaklarında sıkça duymaya başladığınız evde kal, hijyen kurallarını uygula, sosyal mesafeni koru, bulunduğun ortamı havalandır, maske ve dezenfektan kullan, su iç gibi otoritelerce önerilen uyarıları uygulayarak sürecin üstesinden gelme yollarını bulmalı, risk satın almadan umutla uygulamaya geçmeliyiz.
Yaşadığımız tüm bu duygu yoğunluğunun yarattığı endişe ve korkularımızın olağan olduğunu ve büyük çoğunluğumuzun aynı duygular içerisinde olduğu bu dönemde söz konusu endişe ve korkularımızın bir yere kadar olan bölümünün risk almama, önlem alma motivasyonumuza faydalı olabildiğini, duyguların da yoğunlaştığı bu dönemler de başımıza gelen olumsuz olaylara bir tepki olarak ortaya çıkabildiğini bilmeliyiz.
Yaşanılan sürece ve birbirimize, hiçbirimizin mükemmel olmadığı bilgisinin farkındalığı ile yaklaşarak bilişsel yorumlama, anlam katma hataları yapabileceğimizi, süreci yanlış okuyup anlatabileceğimizi ancak önemli olanın güvenilir bilgi kaynakları ile sosyal destekleşme olduğu vb. anlamlar yüklemeliyiz.
Nasıl bir anlam yüklüyorsak o anlamla ilgili duyguları yaşayacağımızı, bu duyguların da nasıl davranacağımızı belirleyebileceğini unutmamalı, gerektiğinde düşüncelerimizi yazmalı, ayrıca "
Böyle düşünmek beni nasıl etkiliyor?" , "Bu düşüncenin avantaj ve dezavantajları nelerdir?" şeklindeki düşüncelerimizi sınayabilmeli, değerlendirebilmeliyiz.
Yüksek anksiyeteli ruh durumu içerisinde olan bireyler için daha zorlu geçen, ancak düşük anksiyete düzeyli bireylerin de ciddi anlamda ruhsal aksaklıklar yaşayabildiğine şahit olduğumuz bu süreçte, tüm önlemlerimizi aldıktan sonra sakin olmak, arama motorları ile kirli bilgi yığınlarında sörf yapmamaya, sosyal medyayı sınırlandırmaya özen göstererek, felaket senaryoları ve hurafeler paylaşmamanın karşılıklı olarak endişelerimizin azalmasına yardımcı olacağını bilmeliyiz.
Aksi halde bunca bilgi kirliliği içerisinde kaygılarımız daha da artacak moral bozukluğu ile psikolojik yenilgi bağışıklık sistemimizin önemli unsurlarından biri olan psikolojimize düşündüğümüzden çok zarar verebilecektir. Başta depresyon olmak üzere çeşitli ruhsal bozukluklara sebebiyet verebilecek hatta belki de bu endişeli dönem ruhsal bozuklukların kuluçka dönemi olacak ve virüsün bittiği, kendimizi kontrolde hissettiğimiz dönemde kendini gösterebilecektir.
İçerisinde bulunduğumuz sosyal izolasyonda endişelerimizi avantaja dönüştürebilir, anlamlı olup olmayanları, doğru ve yanlışlarımızı birbirinden ayırt ederek sınama şansı bulduğumuz bu kıymetli zaman zarfı içerisinde, kötü alışkanlık ve düşüncelerimizi de sorgulayabiliriz. Bu bağlamda kendimize adalet, doğruluk, dürüstlük, sorumlu ebeveynlik, yardımlaşma gibi insani vasıflarımızı sorguladığımız bir imkan yaratıp, ellerimizin yanında şahsiyet hijyeni bilinci ile ruhumuzu da yıkayabilir, psikolojimizin solunum yollarını koruyabiliriz.
Gerek kendi sosyal medya, aile gruplar içerisinde, gerekse çocukların yanında iletişim ve paylaşımlarımızın endişe uyandırıcı, virüs odaklı olmamasına olacaksa güvenilir bilgi kaynakları ile anlatmaya özen göstererek duyguların bulaşıcı olabildiği gerçeği ve bilinci ile diğerlerinin ruh halini de önemseyerek konu ile ilgili gereksiz haber kaynaklarından, koronavirüs efsanelerinden uzak durulmalıdır. Aile fertleri, çocukları ile travmadan koruyucu tedbirlerle dizayn edilmiş pozitif etkinlikler de bulunabilmeli, çocukların uykusunu, sağlıklı beslenmesini önemseyebilmeli, nefes egzersizleri ya da benzer etkinlikler uygulayabilmelidir. Bizlerden ayrı yaşıyorlarsa büyüklerimizle görüntülü telefon görüşmesi sağlayarak hatır ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorarak online satış yapan marketlerden ihtiyaçlarını, korunma yollarını kısaca hatırlatarak, gönderebilmeli, onları psikolojik ve fiziksel olarak uzaktan da olsa destekleyebilmeliyiz.
Olumsuzlukları büyütmek, olumluyu geçersiz kılmak gibi düşünce hatalarından uzak durmaya çalışarak alternatif düşünceler geliştirebilmeli düşüncelerin gerçekliğini " Bu düşündüklerim ne kadar gerçekçi?" , "Bu şekilde düşünmek bana fayda sağlıyor mu yoksa beni daha mı kötü kılıyor?" şeklinde sorgulayabilmeli, olası gerçek ihtimallerin bilinci ile hükmümüz dışında olan gerçekleri kabul etmeliyiz.
Yine aksi halde olumsuz duygular bizi düşünsel ve fiziksel olarak olumsuz etkileyecek ve bu durum bağışıklık sistemimize dahi yansıyabilecektir.
Olumsuz düşüncelerin ve yalnızlığımızın üstesinden gelmek başta güç olabilir ancak korku ve endişelerinizin üstesinden gelemiyorsanız destek alarak değiştirmek ve yerine olumlu duyguların davranışların yerleştiği bilişsel-davranışçı terapiler vb. tedavilerden faydalanarak travmatik olan bu sürecin psikolojik, fiziksel bağışıklığımıza verebileceği zararı minimum'a indirgeyebiliriz.
Sosyalitemizi, aile bağlarımızı sosyal ağlar vb. iletişim kanalları ile sürdürmek, mevcut koşulları, zamanı huzurla daha kaliteli geçirmeye uyarlamak, yeni beceriler keşfetmek, sevgi, saygı, hoşgörü ile ailemizle geliştirici faaliyetlerde bulunmak, mizah yapmak, üretmek, müzik dinlemek, resim yapmak, okumak, dinlenmek, korku ve endişelerimizi yazmak ve güvenilir kaynaklardan edineceğimiz bilgilerle oluşturacağımız farkındalık sayesinde kontrolde olduğumuz duygusu pekişecek ve psikolojik sağlığımızı desteklenebilecektir.
Bu bir kriz ve insanlık olarak biz bu süreci sabırla, sakin bir şekilde farkındalık ve inançla, sosyal sorumluluk duygusuyla, bilimle yönetebileceğiz.
"Çarpık olan şeyleri bir cetvelin olmadan asla düzeltemezsin." demiş Seneca.
Bizim cetvelimiz de tarihten bugüne yaşanan salgınlar ve daha önce Koronavirüsle mücadele eden ülkelerden edindiklerimizdir.
Üstlenirsek düzeltebiliriz...