Bütün dünyayı sarmış olan coronavirüsün ateşi düşmüş değil. Çin, Güneykore salgını kontrol altına almış, bitiriyor görünürken, ABD’de yeni alevleniyor. İtalya ve İspanya’da yangının dehşeti yaşanıyor. Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde kontrollü seyir devam ediyor. İran’da virüs etkili fakat panik hali geçmiş durumda. Hindistan yeni tedbirler alıyor.
Türkiye, virüsün kontrol altında hareket etmesini sağlamış görünüyor. Tedbirlere uyulmadığı takdirde her an patlama ihtimali olsa bile, açıklanan hasta ve ölü sayıları Avrupa ülkeleri içerisinde en iyi durumda olan ülkelerden biri olduğumuzu gösteriyor. Sosyal medya mecralarında bazı ölçüsüz paylaşımlara rastlansa da medya ve TV kanallarında konu itidalli bir şekilde işlendiği söylenebilir. Konunun her dakika medya gündeminde tutulması, yinede evlerinde medya bombardımanına maruz kalan vatandaşlar üzerinde psikolojik sorun oluşturma potansiyelini artırıyor.
İnsanın günlük yaşamını sürdürebilmesi yeme-içme, barınma, güvenlik, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçlarını gidermeye bağlıdır. İnsanın ihtiyaçlarını karşılaması için diğer insanlarla işbirliği yapması gerekir. Alış-veriş yapacak, eğitim alacak, birileriyle sohbet edecek, yürüyecek ve bir işte çalışıp gelir elde edecek… Coronavirüs salgını yaydığı hasta olmak, ölmek, yakınlarının ölümüne sebep olmak kaygısı ve korkusu insanları birbirinden uzaklaştırdı, aralarına mesafe koydu ve evlerinde izole etti. İnsanlar bu şartlar altında ihtiyaçlarını gidermek için makinelerle işbirliği yapmayı insanlarla işbirliği yapmaya tercih ediyor. Markete gidip alışveriş yapmaktansa, internetten sipariş vermek, eğitimi uzaktan götürmek, görüntülü muhabbet etmek gibi… Elbette virüsle savaşta doğru şeyler bunlar…
Böylece modern çağın kurumsal ve kavramsal yapıları alt-üst oldu. Örneğin modernitenin mabetleri hükmünde olan alış-veriş merkezleri, eğlence alanları, okullar bir anda terk edilerek hayalet mekanlara dönüştüler. Artık okul, alış-veriş merkezi, eğlence mekanlarının hepsi bir küçük bilgisayarın veya cep telefonunun içine girdi.
Elbette bu durum kendiliğinden bir anda ortaya çıkmadı. Dijital dünyanın sahipleri ve taraftarları yıllardır bunun için hazırlık yapıyorlardı. İnterneti keşfedip yaygınlaştırdıktan sonra, sessizcede olsa, modern dönemin sahipleri ile hakimiyet kavgası veriyorlardı. Dijitalciler kendi geliştirdikleri dünyayı modern dünyanın kurum ve kavramlarının yanında bir alternatif olarak sunmuşlardı. İlk önce müzik dinleme, film seyretme gibi eğlence unsurlarını dijital ortama taşıdılar. Ardından alış-veriş siteleri açılmaya başladı, derken eğitim seçenekleri oluştu. En önemlisi parayı dijital aleme taşımaktı. Bankalar kısmen dijitalleşti ve dijital para icat oldu. Piyasada dolaşan kağıt ve bozuk para çok azaldı. Herkes kartlarla rakam aldı, rakam sattı.
Dijitalciler yeni bir dünyanın kapısı aralamak istiyorlardı, sabırsızlardı. Modern zamanların hükümranları ve insanların alışkanlıkları dijital devrimin önündeki en büyük engel olmuştu. Dijitallik birçok kolaylık göstermiş olsa da insanlar yinede klasikleşmiş modern uygulamaları tercih ediyordu. Dijitalciler açısından, alternatif olarak görülen dijital uygulamaları esas, modern zamanın yaygın uygulamalarını ise nostalji haline dönüştürmenin bir yolu olmalıydı. Dükkanlar, okullar, alışveriş merkezleri, eğlence dünyası, müzeler, hatta hastaneler dijital mekanlarda açılmalıydı. Başta para olmak üzere bütün ekonomik değerler dijital rakamlardan ibaret olmalıydı. Nihayetinde akıllı binalar, akıllı şehirler, sürücüsüz arabalar, cip takılı insanlar…
Bu aslında önceki iki yüzyılda moderncilerin tarımcılara yaptıklarında başkası değildi. Modern çağ, kas gücünün yerine makine gücünü koyarak, tarım toplumunun değiştirip kendi, sanayi dünyasını inşa etmişti. İnsan-insan ilişkisi aynen kalmakla beraber, insan-iş ilişkisini yeniden insan-makine-iş olarak tanımlamıştı. Böylece imparatorluklar son bulmuş, kağıt paranın saltanatının önü açılmış, dünya savaşları sonunda dinginliğe ulaşılmıştı. Şimdi de dijital dönüşümcüler insan-insan ilişkisini değiştirerek insan-makine-insan şeklinde yeniden yapılandırmak istiyor.
Coronavirüs salgını dijitalcilere büyük bir fırsat verdi. Daha önce yaptıkları birçok similasyonda insanlara dijital dünyayı kabul ettirmenin yolunun bir virüs salgını olacağı konusunda yazıp-çizmişlerdi. Tahminleri ve yazdıkları çıktı. Duaları kabul oldu. Hazırlıklarını yapmışlardı. Çok kısa sürede kamu hizmetleri, eğitim ve ticari işler başta olmak üzere bir çok hizmet sanal (dijital) aleme taşındı. Salgın sonrasında, önce herkes eski konumuna dönecek fakat sonra deneyimledikleri dijital uygulamaları tekrar isteyecekler. Böylece dijital devriminin kapıları sonuna kadar açılmış olacak…
Anlaşılan coronanın arkası dijital… Doç. Dr. Sedat Bostan