Yenidoğan çetesine ikinci dalga operasyonu:14 gözaltı!

Yenidoğan çetesine ikinci dalga operasyonu:14 gözaltı!

İstanbul Emniyeti Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Polisleri; Yenidoğan Çetesi’ne yönelik operasyon düzenledi.

 

"Yenidoğan çetesi" soruşturması kapsamında düzenlenen eşzamanlı operasyonda, aralarında 5 doktor, 3 hemşire, 5 sağlık çalışanı ve 1 sivilin yer aldığı 14 şüpheli gözaltına alındı.

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla 47 sanık hakkında soruşturma başlatılmıştı.


22 tutuklu ve 25 tutuksuz sanığın yargılandığı dava Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ederken soruşturmada ikinci dalga gözaltılar başladı.

Bugün düzenlenen operasyonda 14 şüpheli daha gözaltına alındı.

İstanbul Emniyeti açıklama yaptı

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, devam eden çalışmalar sonucunda yapılan yeni gözaltılar ile ilgili şu açıklamayı yaptı:

"Yapılan çalışmaların devamında örgüt lideri Fırat Sarı ile birlikte hareket ettiği tespit edilen (16) şüpheli şahsın daha suç eylemlerine dahil oldukları anlaşılmıştır.

SGK Başkanlığınca özel hastanelerde tedavi gören bebek hastalara günlük 8 BİN TL ödeme yapıldığı için hastane görevlilerinin iyileşen ve taburcu edilmesi gereken bebekleri, ödeme almaya devam edebilmek için halen hastanelerde tutmaya devam ettikleri,

Bahse konu yoğun bakım ünitelerinde 7/24 bulunması zorunlu doktor personeli masraflardan kaçınmak için yoğun bakım ünitesinde bulundurmadığı, yalnızca resmi kayıtlarda görevli olarak gösterildiği ancak bebek hastaların durumları ağırlaştığı gün ve saatlerde görevli gösterilen doktorların başka yerde oldukları,

Yoğun bakım ünitelerinde hemşirelerin çalıştırıldığı, acil durumlarda telefonla hemşirelerin birbirlerine hangi müdahalede bulunmaları gerektiğini telkin ettikleri, hasta yakınları doktorla görüşmek istediğinde hemşirelerin kendilerini doktor olarak tanıttıkları yönünde bulgular elde edilmiştir.

Yoğun bakım ünitelerinde yatmakta olan bebeklerin günlük epikriz raporlarının gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği, çoğu zaman doktor tarafından düzenlenmesi gereken raporların hemşireler ya da hasta bakım elemanları tarafından doldurulduğu,

Bahse konu Yoğun bakım ünitelerinde yatmakta olan bebeklerin durumu kötüleştiğinde görevli doktorların hastaneye gitmedikleri ve bunun bahse konu bebeklerin ölümü ile sonuçlandığı anlaşılmıştır.

Bu kapsamda 04/12/2024 günü yapılan eşzamanlı operasyonda, aralarında (5) doktor, (3) hemşire, (5) sağlık çalışanı ve (1) sivilin yer aldığı toplam (14) şüpheli yakalanarak gözaltına alınmış, şahısların kullanımında bulunan dijital materyallere el konulmuştur."

 

 

Sanık avukatlarının savcının mütalaasına karşı savunma yaptığı duruşmada ilk olarak tutuklu sanıklardan Mustafa Kazan'ın avukatı söz aldı. Kazan'ın avukatı, "Duruşma savcısının talebinin reddini talep ediyoruz. Örgüt olmadığı kanaatindeyiz. Örgüt liderinin ve örgütün üst kısımdaki kişilerin alt tabadakilere emir vermesi gözüküyor ama böyle bir şema olmadığı, işveren işçi şeması olduğu gözüküyor. Müvekkilim iş yerinde idari personel olarak çalışmaktadır. Hiçbir şekilde tıbbi müdahalede bulunmamıştır. Suç oluşmadığı için tutuklama talebinin reddini talep ederiz. 112 ambulansının devre dışı bırakılmadığı tamamen kanuna uygun ve usulüne yapıldığı görülmüştür. Müvekkilim bu olay gerçekleştikten sonra emekli olmak durumunda kalmış ve memleketine gitmişti. Duruşmanın başından beri aralıksız geldi, duruşmadan kaçma ihtimali olsaydı duruşmaya gelmezdi, tutuklama talebi olmasına rağmen bugün de duruşmaya gelmiştir. Müvekkilim iş yerinde sabit maaşla çalıştığı için herhangi bir menfaat de sağlamadığı ortadadır." dedi.

 

'MÜVEKKİLİMİN SALIVERİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ'

Tutuklu sanık Sümeyye Özdemir'in avukatı ise, "Müvekkil 20'li yaşların başında Bağcılar Medilife'ta tıbbi sekreter olarak çalışan biridir. Dosya kapsamında gerçekleştirdiği eylemler epikriz yazmak ve SGK'yı dolandırmak gibi eylemler deniliyor ama epikriz konusunda Hasan Basri Gök 'Sümeyye Özdemir'i tanırım, epikriz yazar diyor' ama sizin karşınızda duyumdan bahsetti ve tanımadığını ifade etti. Müvekkil doktor, hemşire değil ve epikriz yazacak bir bilgiye sahip değil. Sorumlu doktorlar yanına oturtarak ekranı kağıda yazdırıyor. Müvekkilin örgüt hiyerarşisi içinde olması söz konusu değil. Müvekkil sadece örgüt başkanı olarak nitelendirilen i Fırat Sarı'ya 'Hocam şöyle böyle oldu' diye bilgi vermiştir. Savcılık mütalaasında tutuklamadan bahsedilmiş, dosyada müvekkilim hakkında herhangi bir delil yok. Müvekkilim fatura kesmesini bilmez çünkü muhasebeci değil. Epikriz yazmaz çünkü doktor değil. Müvekkil duruşmalar başladığı günden beri takip etmektedir kaçma sebebi yoktur. Tutuklanması halinde psikolojisi geri dönülemez hale gelecektir" dedi.

 

Tutuklu sanık Deniz Korkmaz'ın avukatı ise, "Nitelikli dolandırıcılık ve örgüt üyeliği kapsamında suç var. Burada örgüt üyeliği gibi bir konu yok, emir talimat alma yok. GMZ şirketinin sahibi olduğu gözüküyor, kolluk kuvvetlerinde verdiği ifadede şirketin Fırat Sarı'ya ait olduğu söylüyor. Uzman görüşünde Deniz Korkmaz'ın adı geçmiyor. Tapelerde ve sorgularda Deniz Korkmaz'ın adı neredeyse hiç adı geçmedi. Deniz Korkmaz emniyetle birlikte çalışmış olsa burada sanık olarak bulunmazdı. Müvekkilimle gurur duyuyorum. Sanıklar içinde diğerlerinden farkı var müvekkilim kendi isteğiyle burada ve uzun süredir tutuklu. Delil karartma şüphesinin olmadığı, telefonlarını teslim ettiği, tutuklu kaldığı süreyi göz önüne alınarak tutukluluk halinin devam etmemesini, müvekkilimin salıverilmesini talep ediyoruz." cümlelerini kullandı.

 

İlker Gönenin avukatı: Tahliye talep etsem de verilmeyeceğini biliyorum

 

'KADAN, KARAKOÇ VE HELVACI BEBEK İÇİN ADLİ TIP'TAN ÖLÜM RAPORU ALINSIN' TALEBİ

 

Dursun Eryılmaz'ın avukatı, "Müvekkil 2023 Haziran ve temmuz ayında 5 bebeğin ölümünden sorumlu tutulmuştur. Somut delilere dayanan kuvvetli suç şüphesi bulunmamaktadır. Amir- memur, alt-üst örgüt hiyerarşisi bulunmamaktadır. Savcının mütalaasına katılmıyoruz. Esas olan tutuksuz yargılanmaktır. 8 aydır müvekkil tutuklu artık tutukluluk cezanın infazı haline gelmiştir. Ev hapsiyle kendisinin salıverilmesini tutuksuz olarak yargılanmasını talep ederiz. Kadan bebek, Karakoç bebek ve Helvacı bebek için adli tıp kurumundan ölüm raporu alınmasını talep ediyoruz." dedi.

Emine Avcı'nın avukatı ise, " Uzman görüşünün dosyasıyla alakası olmadığını anlayabiliriz bu insanlar neden bu kadar süredir tutuklu? Müvekkilimin adli kontrol şartıyla tahliye edilmesini talep ediyoruz." dedi.

 

İlker Gönenin avukatı: Tahliye talep etsem de verilmeyeceğini biliyorum

 

Fehmi Alperen'in avukatı ise, "Suç örgütüne üye olma suçunu kabul etmiyoruz. Müvekkilim sadece sanıklardan Gıyasettin Mert'i tanımaktadır. MASAK soruşturma incelemesinde müvekkilimin herhangi bir suç geliri elde etmediği anlaşılmıştır. Müvekkilimin delil karartma gibi bir durumu yoktur, sabit ikameti vardır ve ailesiyle yaşamaktadır. Daha fazla mağdur edilmemeleri üzerine tahliye edilmelerini talep ediyoruz" ifadelerinde bulundu.

 

FIRAT SARI'NIN AVUKATI: MÜVEKKİLİM OLSA OLSA DIŞ KAPININ MANDALI OLUR

Fırat Sarı'nın avukatı ise, "Kamu hastanelerine kaç tane hasta sevki olmuş bununla ilgili rapor talep ediyoruz. Müvekkilim örgüt kurma ve örgütü yönetme suçuyla yargılanmaktadır. Soruşturma aşaması hatalı, baştan sona usulsüz yürütülmüştür. Soruşturma savcısı aykırı olarak aleyhine delil topladığı gibi lehine bir delil toplamamıştır. Örgüte ilişkin, bütün detayları hepimiz açıkladık, örgüt lideri olamayacağı anlaşılmıştır, müvekkilimiz olsa olsa dış kapının mandalı olur. 15 gündür örgüt var mı yok mu gereksiz şekilde hepimiz tartışmaktayız. İhbarcı dahil etkin pişmanlıktan faydalananlar da müvekkilimin, hastalara yaklaşımında bir kusurdan bahsetmemiştir. Müvekkilim 3 bebeğin ölümüyle suçlanmaktadır; bu durumu kabul etmiyoruz. Kadan bebekle ilgili, çok uzun süre yatıştan kaynaklı öldürmekten suçlanıyor. Müvekkilim hangi zaman diliminde bebeği uzun yatırdığı ve ölümüne sebebiyet verdiği konusunda raporun çöp olduğu gözüküyor. Halime bebekle ilgili, ölümün gerçekleştiği hastanede tam zamanlı çalışmamaktadır. Halime bebek ilk doğum anından ve ölüm anına kadar bebekle kendisi ilgilendiği için bebeğin ilgili doktoru olarak lanse edildi. Bebeklere özel ilgisini olduğu için ve yaşamaz denilen bebeği 45 gün yaşattığı gibi ölüm anında orada olmaması nedeniyle suçlanmaktadır. Opara bebekle ilgili, eğer konu ölüm ve yaşamsa, sizin hastanenize gelen hastaları kabuk etmek zorundasınız. Doğukan Taşçı'ya ise 'Bu bebeği kabul edecekseniz başında bir hemşire, doktor tutmak zorundasınız' demiştir. Tutukluluk bir tedbir olmak zorundadır. Müvekkilimin ailesi ve uzak akrabaları dahil tüm malvarlığına el konuldu. Tahliyesini talep ediyorum" şeklinde konuştu.

'17-18 GÜNDÜR EKMEK REÇEL YİYENLER VAR'

İlker Gönen'in Avukatı, "Benim müvekkilimin yetişkin yoğun bakıma en ufak bir katkısı yok. Devlet Hastanesi'nden çocuk çalmak gibi bir şey yok, yer olmadığı için hastane kendisi gönderir. 2023 denetim raporları almadan bu duruşma bir adım ileri gitmez. Kasım ayında polis böyle bir soruşturma yürütüyoruz denetim yap diyor. Şafak ve Doğa hastanesine Eylül'de Kasım'da, Ocak'ta ayrı denetim yapılıyor. Dosyada bir kişi yok, neden bu hastanelere denetim yapılıyor. Konu huzurdaki şahısların değildir. Tahliye talep etmeyeceğim tek bir talebim var, Allah rızası için Karakoç bebeğin ailesine yazıktır, buradan ayırın ailesi huzura ersin. Kadan bebekle ilgili sorumlu tutulan müvekkilimin konuşması 24 saat sonra. Başkanım kusura bakmayın sesim bazen yüksek çıkıyor, geçen duruşmada da uyarıldım astım var o yüzden yüksek çıkıyor sesim, salonda birkaç doktor var ama onlarda tutuklu maalesef. 7-8 bin lira ile örgüt üyesi yapılmaya çalışılıyor müvekkilim. Tahliye etmeyeceğinizi biliyorum. Savcı tehdidi meselesi dosyamızı etkiledi. Dosya ile herhangi biri savcı tehdidiyle ilgili ifade vermemiştir. Avcılar Hospital'da bir hemşire, çalışanı borçları yüzünden intihar etti. 17-18 gündür ekmek reçel yiyenler var. Tahliye talep etsem de verilmeyeceğini biliyorum ama canım abimin canından da endişe ediyorum o yüzden tahliyesini talep etmiyorum" dedi.

 

 

 

 

Bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri öne sürülen “yenidoğan suç örgütü” hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen iddianamede, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan müfettiş raporu da yer aldı.

HASTANEDE DOKTOR YOK

Raporda, Ayaz K. isimli bebeğin 26 Kasım 2023’te bir devlet hastanesinde doğduğu, ilk aşamada sağlıklı olan bebekte kalp yetmezliği geliştiği için özel bir hastaneye sevk edildiği, bebeğin sevk edildiği özel hastanenin yoğun bakımının da yetersiz olduğu belirtilerek, “Genel durumu ve solunum sıkıntısı artarak devam eden bebeğe ellerinde devre olmadığı için entübasyon gecikmeli olarak yapılıyor” denildi. Bebeğe sadece şüpheli hemşire Çağla Durmuş’un müdahale ettiği anlatılan raporda, “O sırada hastanede olması gereken Dr. Dursun Eryılmaz hastanede yok. Hasta 24’üncü saatinde ex oluyor (ölüyor)” ifadeleri yer aldı.

BEBEĞİ BESLEMEMİŞLER

Erken doğan bebek Kaya olarak raporda yer alan çocuğun ise öldüğü gece hastanede yenidoğan hemşiresi bile olmadığı, sadece bir hemşire yardımcısının olduğuna dikkat çekildi. Doğumundan 4 gün sonra hayatını kaybeden Havvanur bebeğin de ölüm raporunun bilerek yanlış yazıldığı tespit edildi. Örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen Doktor İlker Gönen’in olayı örtbas etmek için ex saatini değiştirdiği ve ölüm sebebini de yanlış yazdığı belirtilen raporda, “Ex olduğunda 200 gram olan bebeğin kısa bağırsak olduğu için değil, beslenmesinde yeterli enerji, protein, fosfor desteği alamadığı için malnütrisyona girdiği tespit edilmiştir” denildi.

PASİF ÖTANAZİ UYGULANMIŞ

Kerem bebeğin ise yoğun bakımda olduğu sırada kalbinin durduğu, uygun şekil ve sürede canlandırma yapılmadığı anlatılan raporda şunlara yer verildi: “Hemşirenin telefonda konuştuğu doktor İlker (hastane dışında) hastaya canlandırma uygulamasına gerek olmadığı, hasta dosyasına 20 dakika canlandırma uygulanmış gibi göstermesinin yeterli olacağını ifade etmiş. Sahte dosya düzenlenmesini istemiş. Hastaya pasif ötanazi uygulanmış.”

SAVCI 19 HASTANENİN KAPATILMASINI İSTİYOR

Şüpheliler hakkında yüzlerce yıl hapis cezası istenen iddianamede savcı, soruşturmaya konu hastanelerin ve şirketlerin malen sorumlu olduklarını öne sürerek kapatılıp, malvarlıklarına el koyulmasına karar verilmesini talep etti. İşte o hastaneler:

Akabe Sağlık Tesisleri,

Doğamed Sağlık Hizmetleri,

Ekip Sağlık Hizmetleri,

Güney Hastanesi,

Medilife,

Özel Avcılar Hospital Hastanesi,

Özel Avrupa Şafak Hastanesi,

Özel Bağcılar Medlife Hastanesi,

Özel Doğa Hospital,

Özel İstanbul Şafak Hastanesi,

Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri,

Refik Arslan Sağlık Hizmetleri,

Reyap Sağlık Hizmetleri,

Silivri Kolan Hastanesi,

Yonca Sağlık Hizmetleri,

Medisense Sağlık Hizmetleri,

Gmz Sağlık Hizmetleri,

Özel Reyap İstanbul Hastanesi,

Özel Trg Hospitalist Hastanesi.

 

FİŞİNİ ÇEKİCEM BAK HAHA DEDEMİN FİŞİ

Çete lideri Fırat Sarı ile Çorlu Reyap Hastanesi hemşiresi Bahar Kanık’ın telefon konuşmaları kan dondurdu:

DOKTOR: Ben gelinceye kadar ölmesin ha!

HEMŞİRE: Sarıkaya’nın (bebeğin adı) fişini çekeceğim he gelmezseniz.

DOKTOR: Haha dedemin fişi (Yerli bir komedi filminden bahsediyor).

‘BIRAK ÖLSÜN’ DEMİŞLER KANKA

Doktor yokluğundan bir hemşire yardımcısının müdahale etmek zorunda kaldığı ve bebeğin hayatını kaybetmesine ilişkin bir telefon tapesi de iddianamede yer aldı. İki farklı hemşire arasında geçen telefon görüşmesi kan dondurdu.

Hakan Doğukan Taşçı: Kanka bir tane bebek ölüyordu. Lan gizlice girip iki dakika ‘CPR’ yap çocuğa diyecektim de...

Hüseyin Günerhan: Nerede?

Hakan Doğukan Taşçı: Güneyde.

Hüseyin Günerhan: Güneyden bize ne bırak bebek ölsün ki rahat şikâyet edelim.

Hakan Doğukan Taşçı: Kanka yazık ya çocuk gözümün önünde öldü.

Hüseyin Günerhan: Ne oldu ki nesi varmış?

Hakan Doğukan Taşçı: 28 haftalık. Hoca demiş ki, kayarsa tüpünü çek yaşamaz bu...

Hüseyin Günerhan: Şaka mı yapıyorsun ya hiçbir şey yapmamışlar, ölsün demişler.

HAYAT HAKLARI ELLERİNDEN ALINDI

İddianameye giren müfettiş raporunda, “Teorikte hekimin, pratikte ise hemşirenin izlemine bırakılan yüzde 90 yenidoğan bebeğin hayat hakları ellerinden alınmıştır. Değişiklik yapılmadan bu olayların tekrar ve tekrar yaşanacağı kanaatindeyiz” denildi.

 

 

SAĞLIK BAKANI MEMİŞOĞLU: İNSANLIK DIŞI ORGANİZASYON

SAĞLIK Bakanı Kemal Memişoğlu, “insanlık dışı organizasyon” diye nitelediği “yenidoğan çetesi”nin 2023 Mayıs’ta tespit edilerek yargıya bildirildiğini söyledi ve özetle şöyle dedi: “İllegaliteye, yanlış uygulamalara izin vermeyeceğiz. İnsanımızın hayatıyla ilgili yanlış uygulamaların hep peşinde olduk, peşinde olmaya devam edeceğiz. Bunlar gerçekten canice ve kabul edilemez. Yargıya intikal etmiş sürecin sonuna kadar takipçisi olacağız.”

SGK'DAN "YENİDOĞAN ÇETESİ" AÇIKLAMASI

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) "yenidoğan çetesi" soruşturmasında adı geçen hastanelerden SGK ile sözleşmesi bulunanlara yönelik incelemenin 3 başmüfettiş ve 3 müfettişle yürütüldüğünü bildirdi.

SGK'den yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 24 Kasım 2023 tarihindeki talebi üzerine kamuoyunda 'yenidoğan çetesi' olarak gündeme gelen konuyla ilgili 29 Kasım 2023 tarihinde inceleme Kurumumuzca başlatılmıştır. Savcılığın soruşturma yaptığı hastanelerden SGK sözleşmesi bulunan hastanelere yönelik gerekli incelemeler 3 başmüfettiş ile 3 müfettişimiz tarafından titizlikle yürütülmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu olarak, mevzuatımız çerçevesinde anlaşmamız olan hastaneleri yalnızca fatura ve mali yönden denetlemekteyiz."

YÜZLERCE YIL HAPİS CEZASI TALEP EDİLDİ

22’si tutuklu 47 şüpheli hakkında iddianamede, “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” “resmi belgede sahtecilik” suçlarından, örgütün lideri olduğu öne sürülen tutuklu şüpheli Dr. Fırat Sarı’nın 177.5 yıldan 582 yıl 9 aya kadar hapsi istendi. Örgüt yöneticisi oldukları iddia edilen Dr. İlker Gönen’in 177.5 yıldan 582 yıl 9 aya kadar, ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar, doktor, hemşire ve sağlık görevlilerin de bulunduğu 18 şüphelinin 10 ila 437.5 yıl hapsi istendi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medyadan “Cumhuriyet Savcısının tehdit edilmesi hakkında gözaltına alınan 8 şüphelinin 5’i tutuklanmış ve 3’ü hakkında adli kontrol kararı verilmiştir” dedi.

 

 

 

 

Türkiye'de İstanbul ve Tekirdağ'daki hastanelerde yaşanan yenidoğan skandalının ortaya çıkmasıyla yer yerinden oynamıştı. Bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmalde bulunarak ölmelerine sebep olan yenidoğan çetesinin yöneticileri ve üyeleri bugün hâkim karşısına çıkacak.

BİN 399 SAYFALIK İDDİANAME

10 bebeğin ölümüne ilişkin savcılığın hazırladığı fezlekede, 19 hastane ve sağlık hizmeti şirketi "malen sorumlu", 47 kişi "şüpheli" olarak yer almıştı. Bin 399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.

HER ŞEY PARA İÇİN!

İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK'ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK'dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret alındığı aktarıldı.

Şüphelilerin kazanılan kârdan da pay aldıkları belirtildi. Hastaların, örgüt adına kârlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, usule aykırı epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. İddianamede, aracılık eden hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulması da talep edildi.

ÇETE ELEBAŞINA 582 YILA KADAR HAPİS TALEBİ

İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', 'nitelikli dolandırıcılık', 'suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve 11 kez 'resmî belgede sahtecilik' suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Türkiye Gazetesi'ndeki habere göre; sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', 'kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi', 'kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık', 'suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve 'resmî belgede sahtecilik' suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

Öte yandan soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.

 

 

Para uğruna bebeklerin yoğun bakımda ölümlerine neden olmakla suçlanan çetenin üyelerinden hemşire Hasan Basri Gök, Bebek sevkleri karşılığında 5 bin lira alıyor, SGK'dan para almak için yatışlar uzatılıyordu itirafında bulundu.

İstanbul'da devletten ve ailelerden para alabilmek için bebekleri gereksiz yere önceden anlaştıkları özel hastanelerin yoğun bakımına yatırıp yanlış tedavi uygulayarak ölümlerine; bazılarının da sakat kalmasına neden olan çete, adalet önüne çıktı. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki görülen ikinci duruşmada hemşire Hasan Basri Gök savunma yaptı.

5 bin TL'lik vicdansızlık! Mahkemede kan donduran ifadeler

5 bin TL'lik vicdansızlık! Mahkemede kan donduran ifadeler

'HAYRINA İŞ YAPMAZLAR'

Fırat Sarı'nın normal hemşiresi olduğunu ancak 6 ay şablon işlerini 6 ay da şoförlüğünü yaptığını söyleyen Gök, 'Bebek sevkleri tıp merkezlerinden, 112'den ya da tanıdık doktorlardan oluyordu. Normalde 20'de 1 gelecek hastayı hemen çıkarıyorlardı' dedi. Mahkeme başkanının, 'Aileyi nasıl ikna ediyordunuz?' diye sorması üzerine Gök, 'Aileye de 112 ile uğraşmayalım sizi bekletir. Bu hastaneye gidelim yer bulduk diyorlardı. Gözümle gördüğüm bir şey yok ama kimse hayrına bir şey yapmıyordu. Bebek başına 5 bin lira alıyordu' ifadelerini kullandı.

 

'SGK'DAN PARA ALIYORLAR'

Bir bebeğin ailesinden para alınmasına ilişkin tapeleri sorulan Gök, 'Bu bebek tıp merkezinde doğdu. Hastaneye sevki yapıldı. Aileden 38 bin ya da 40 bin lira aldık. 25 bin lira hastaneye verdik. Geri kalan parayı Fırat Sarı aldı. Doğukan ve bana sadece yemek parası verdi. Bu bütün özel hastanelerde dönen bir şey' dedi. Hasan Basri Gök ayrıca hastaların normalden daha uzun hastanelerde yatırıldığını da söyleyerek, 'Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) para almak için normalden uzun yatırıyorlardı hastaları' dedi.

'İLAÇTAN 40 BİN LİRA KAZAN

SGK'nın karşıladığı ilaçları fazla alarak elde kalanları sattıklarını anlatan Gök, 'Fazla kalan ilaçların satışından 30-40 bin lira para kazandık. Fırat Sarı'ya ne kadar para verdiğimi hatırlamıyorum. 3 kere sattım' diye konuştu.

'MEHTAP, ÇOCUĞU ÖLDÜR'

Mahkeme başkanı kan donduran bir konuşmayı da Gök'e sordu. 'Mehtap ile bir konuşman var. 'Mehtap, çocuğu öldür. 50 satürasyonlu bebek mi olur?' diyorsun. Mehtap da öldüreceğim de öldürsem de dert' diyor. Nedir bu konuşma?' diye sordu. Sanığın bu soruya cevabı ise daha çok kan dondurdu. Gök, 'Evet çirkin bir cümle' dedi.

5 bin TL'lik vicdansızlık! Mahkemede kan donduran ifadeler

5 bin TL'lik vicdansızlık! Mahkemede kan donduran ifadeler

'BAZI BEBEKLERİN YAŞAMA ŞANSI VARDI'

Hasan Basri Gök şunları söyledi: 'Bazı bebeklerin yaşama sansı vardı. Fırat Sarı ne diyorsa onu yapıyordum. Kendi kafama göre basamak düşüşü yapamam. Sarı'dan 20-25 bin TL alıyordum. Sağlıklı bebekler çok uzun süre yoğun bakımda kaldıkları için entübe oluyordu. Sonra da kendi hastanelerine sevki yapılıyordu. Bebeklere müdahale için gece ve gündüz doktor olması gerekiyordu ancak hemşireler bebeklere müdahale ederlerdi.'

'ÇÖPE ATILACAK İLACI SATTIM'

Hemşire Deniz Korkmaz ise, 'CİMER şikayetini ben yaptım. Şu an davanın tutuklusu da benim' dedi. Korkmaz ilaç satışıyla ilgili sorulan bir soruya şu cevabı verdi: 'Fırat Sarı beni arayıp, evimde kaç tane olduğunu sordu ama benim evimde yoktu. Hakan Doğukan Taşçı ile ilaç hakkındaki konuşmamız ise çöpe atılması gereken ilaçlar vardı. Ben de bunları atmak yerine Hakan Doğukan Taşçı'ya sattım.'

 

 

 

İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez, 'Yenidoğan Çetesi' davasına müdahil olmak istediklerini belirterek, "Mahkeme bu talebimizi reddetti. Bugün 2'nci bir müracaat daha yapıyoruz. Çünkü hakikaten bu sürece dair elimizde çok önemli, çok çarpıcı belgeler var" dedi.

İYİ Partili Çömez: 'Yenidoğan Çetesi'ne ilişkin elimizde çok çarpıcı belgeler var

 

İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez, TBMM'de gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi. Çömez, 'Yenidoğan Çetesi' davasının devam ettiğini belirterek, "Biz mahkemeye müracaat ettik. 'Müdahil olalım, elimizde bilgi var, belge var, paylaşalım, soracağımız sorular var' dedik. Mahkeme bu talebimizi reddetti. Bugün 2'nci bir müracaat daha yapıyoruz. Çünkü hakikaten bu sürece dair elimizde çok önemli, çok çarpıcı belgeler var. Fakat mahkemenin buna olumlu cevap vereceği konusunda olumlu bir kanaatimiz yok. Ancak elimizdeki bütün belgeleri Meclis'teki araştırma komisyonuna vereceğiz. Komisyonda neticelendikten sonra hem kamuoyuyla paylaşıp hem de mahkemeye takdim edeceğiz" diye konuştu.

 

'SAYIN GÖKTAŞ'IN UMURUNDA DEĞİL'

10 Ekim'de Niğde Çocuk Evleri Sitesi'nde 9 yaşında bir çocuğun hayatını kaybetmesine ilişkin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'a soru önergesi verdiğini aktaran Çömez, "'Bu çocuk neden öldü?' diye sordum. Bana içeriden bilgiler geliyor. Oradaki video kayıtlarında çok ciddi darplar, ihmaller ve yanlış işler olduğu belgelenmiş. 'Bununla ilgili bir çalışma yaptın mı?' diye sordum. Aynı şeyleri TBMM Genel Kurulu'nda da tekrar ettim. Sayın Bakan Göktaş'ın umurunda değil. Ne cevap veriyor ne muhatap alıyor. Hala yanıt vermedi. İstifa edip bu aziz milletten özür dilemesi gerekiyor" dedi.

 

 

 

 

 

 

 

5 bin TL'lik vicdansızlık! Mahkemede kan donduran ifadeler

5 bin TL'lik vicdansızlık! Mahkemede kan donduran ifadeler

'İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALMAMIŞLAR ÇETESİ'

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 'yenidoğan çetesi'ne ilişkin şunları söyledi: 'Bizim için bu operasyonun adı, 'çürük elma operasyonu', çetenin adı da 'insanlıktan nasibini almamışlar çetesi'dir. 2024'te 46 bin 160 olağan ve 7 bin 318 olağan dışı denetim gerçekleştirdik. Çok sayıda 'faaliyet durdurma' ve 'idari para cezası' verdik.'

 

BEBEĞİ 6 GÜN YAŞAMIŞ GİBİ SİSTEME GİRMİŞ

Mahkeme Başkanının '3 gün yaşayan bir bebeği 6 gün yaşamış gibi sisteme girmişsiniz' sorusuna Hasan Basri Gök, 'Bebek 3 gün yaşamış ama 6 gün sistemde kalmış. Fark edilir diye böyle dedim. Şehmuz hocaya ulaşamıyorlardı. O yüzden Doğukan doktor gibi konuşuyordu. 112 bunu fark etmiyordu çünkü sistem üzerinden ayarlıyorlardı. Kaya bebekle ilgili anneyi sevk ettiler. Doğum yapıyordu, acil sevk edilmesi gerekiyordu. O hastaneye gitmesi çok saçmaydı. Opara bebekle ilgili ise, bebek 1 günde ex oldu. Yenidoğan servisine sevk edilmemesi gerekiyordu. Şehmuz hoca ilgilenmedi. Zaten hiçbir bebekle ilgilenmiyordu. Epikrizini Doğukan ile birlikte ben yazdım' cevabını verdi. Gök, 'Gelen bebeklerin çoğu ex zamanında gelen bebeklerdi' dedi.

HASTANEDEN ÜCRET ALDIM!

 

İBB Hızır Acil'de çalıştığını söyleyen Fehmi Alperen, hasta nakli yapmadığını, örgütle bir hesap hareketi olmadığını iddia etti. Alperen, 'Danışmanlık şirketim var, yurtdışından gelen hastalara öneride bulunuyor hastadan değil hastaneden ücreti alıyorum' dedi. Kaya bebek ile ilgili de Alperen, 'Ambulans şoförü Gıyasettin Mert aradı, tansiyonu yüksek olan bebeğin yer olmadığı için 4 saattir bekletildiğini söyledi. Güney Hastanesi'nde yer olduğunu söyledim bundan maddi bir çıkarım yoktu' diye ifade verdi.

 

 

 

İstanbul'da Yenidoğan Çetesi lideri Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın duruşması 3. gününde sürüyor. Dünkü duruşmada sanık hemşire Hasan Basri Gök, Sarı'nın tanıdığı doktorlar vasıtasıyla bebekleri 112'ye bildirmeden sevk ettiğini, Serdar Yüksel'in il dışı sevklerden 5 bin lira kazandığını söyledi.

 

 

Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görüldü. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 17 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

Gazeteci Emrullah Erdinç ile Rojda Altıntaş'ın aktardığına göre; duruşma sanık Cansu Akyıldırım'ın savunması ile başladı.

  • Mahkeme Başkanı: Savunmanı yapacak mısın?
  • Cansu Akyıldırım: Öncelikle, 2012 ile 2019 yılları arasında farklı hastanelerde görev yaptım. 2019-2022 yılları arasında ise Reyap Hastanesi'nde çalıştım. Ancak, iddianamede Çorlu Reyap'ta çalıştığım belirtilmiş, bu doğru değil. 2023 yılında Özel TRG Hastanesi'nde hasta bakım müdürü olarak çalışmaya başladım. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Ben maaşlı çalışan biriyim. Bunun dışında, ailemden maddi destek alıyorum. Örgüt ya da çeteye üye olma suçlamasıyla ilgili böyle bir yapının var olduğunu düşünmüyorum.
  • Mahkeme Başkanı: İddianamede geçen "işletme" tabirinden ne anlaşılıyor? Bu işletme nedir?
  • Cansu Akyıldırım: Şöyle, Medicence başlığı altında bir işletme var. Ancak, yalnızca birkaç hastane bu kapsamda yer alıyordu. TRG ve Birinci Hastaneleri Medicence'den alım yapıyordu; Reyap ise bu kapsama dahil değildi."
  • Mahkeme Başkanı: Peki, 'danışmanlık' dediğiniz şey nedir?
  • Cansu Akyıldırım: Hasta danışmanlığı aldığımız bir yer.

"FIRAT SARI İLE 3 YILDIR İLİŞKİM VARDI"

  • Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile samimiyetin var mıydı?
  • Cansu Akyıldırım: Evet, vardı. 3 yıldır ilişkim vardı. 2021-2023 yılları arasında.
  • Mahkeme Başkanı: Ne zaman tanıştınız?
  • Cansu Akyıldırım: 2019'da.

"YA ONLAR YA BEN DEDİM"

  • Avukat: Hasan Basri Gök, Hakan Doğukan Taşçı ve Hüseyin Günerhan ile husumetin var mı?
  • Cansu Akyıldırım: Sevmem ama saygı duyarım. Tam husumet diyemeyiz ama birbirimizden hoşlanmayız.
  • Avukat: İşten çıkarmalarla ilgili yönetime tavsiyede bulundun mu?
  • Cansu Akyıldırım: Evet, Hakan Doğukan Taşçı ve Hüseyin Günerhan için yönetime söylemiştim. 'Ya onlar ya da ben' dedim.

PARA TRANSFERİ SORULDU

Mahkeme heyeti, sanık Cansu Akyıldırım'a iddianamede geçen para transferlerini sordu. Sanık, bu paraların motivasyon amaçlı gönderildiğini öne sürdü.

  • Cansu Akyıldırım: Medisense şirketinden Fırat Bey, aylık olarak bana toplu bir para atardı, ben de bunu hemşirelere kıdemine göre dağıtırım. Birinci Hastanesi'nde çalışırken de böyleydi.

"ARTIK BIRAKTIM, ÖLÜYOR MU NE OLUYORSA"

Akyıldırım'ın ardından hemşire Çağla Durmuş'a sorular yöneltildi.

  • Mahkeme Başkanı: Kolluk ifadenin 43. sayfasında İlker Gönen ile bir konuşman var. "Artık bıraktım, ölüyor mu ne yapıyorsa" demişsin. Ne diyorsun?
  • Çağla Durmuş: Hastayı ihmal edecek şekilde bırakmak değil, serzenişte bulunuyorum.
  • Mahkeme Başkanı: "Malzemesizlikten gerginim" demişsin.
  • Çağla Durmuş: Malzeme temini konusunda sıkıntı yaşıyorduk.

"GIYASETTİN BİZE HASTA GÖNDERİRDİ"

Mahkeme Başkanı, hemşire Durmuş'a özel hastanelere hasta gönderdiği belirtilen ambulans şoförü Gıyasettin Mert Demir hakkında sorular yöneltti:

  • Mahkeme Başkanı: 328. sayfada geçen Gıyasettin Mert ile konuşman var. "Herkes nerede çalıştığımızı, nasıl yaptığımızı biliyor" demişsin. Gıyasettin de "Herkes aynı şeyi yaptığı için çok zor" demiş. Bu konuşmayı nasıl açıklıyorsun?
  • Çağla Durmuş: Burada işletme mantığından bahsediyorum.
  • Mahkeme Başkanı: Gıyasettin'i nereden tanıyorsun?
  • Çağla Durmuş: Bize hasta gönderirdi. Doktor beye hastayı sunuyorduk, doktor bey kabul ederse ayarlamasını yapıyorduk.
  • Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ne yapıyordu?
  • Çağla Durmuş: Ambulans şoförüydü.
  • Mahkeme Başkanı: Ben hâkimim mesela, avukatlık yapamam, hukuki danışmanlık veremem. Gıyasettin 112 çalışanıyken bu hasta transferini nasıl yapabiliyordu?
  • Çağla Durmuş: Ben sadece hasta transferi yaptığını biliyorum.
  • Mahkeme Başkanı: Bakalım bir şey yakalayacaklar" demişsin. Neyi kastediyorsun?
  • Çağla Durmuş: Eksikliklerden bahsediyorum, çünkü vardı.
  • Mahkeme Başkanı: Ne anlamda eksiklikler?
  • Çağla Durmuş: Dosyalama işlemleri hakkında.

KARAKOÇ BEBEK NEDEN ÖLDÜ?

İddianameye göre, Yalova'dan Bağcılar'a sevk edilen Sibel Karakoç'un bebeği Havvanur, yoğun bakımda solunum yoluna gıda kaçması sonucu hayatını kaybetti. Bu olay hemşire Çağla Durmuş'a soruldu:

  • Mahkeme Başkanı: Karakoç bebek kötüleştiğinde ne yaptınız?
  • Çağla Durmuş: Karakoç bebek kötüleştiğinde hemşire beni çağırdı. Entübe ettik. Hastanın müdahalesine başlıyoruz, bu sırada İlker Gönen ve Dursun Bey'e haber veriyoruz. Dursun Bey damar yolu da açıyor ama hasta dönmedi. Aileye bilgi verildi. Aile zaten il dışındaydı. Epikriz raporunu Mehmet yazdı."
  • Mahkeme Başkanı: Mehmet nerede çalışıyordu?
  • Çağla Durmuş: TRG Hospital.
  • Mahkeme Başkanı: Doktor olarak kim vardı?
  • Çağla Durmuş: Dursun Bey vardı ama o an lavaboda mıydı bilmiyorum.
  • Mahkeme Başkanı: İlker Gönen ile neden senin daha çok konuşman var?
  • Çağla Durmuş: Bilgili bir hekim, ona danışıyorduk.

"FIRAT SARI 'HASTAYI ENTÜBE GÖSTER' DERDİ"

  • Mahkeme Başkanı: Fırat Bey, hastalarda dosyada değişiklik yapmanızı istermiş. Nasıl bir değişiklik?
  • Çağla Durmuş: Şöyle yani, Fırat Sarı "Hastayı entübe göster" derdi.
  • Mahkeme Başkanı: Olması gereken ne?
  • Çağla Durmuş: Hasta neyse onu göstermek.
  • Mahkeme Başkanı: Burada Fırat Sarı'nın amacı neydi?
  • Çağla Durmuş: Daha fazla kazanç.

"BÜTÜN BEBEKLERİ SÖKÜP ÖLDÜRECEĞİZ"

  • Mahkeme Başkanı: Biz, "Bütün bebekleri söküp öldüreceğiz hocam" diyorsun. Ne diyorsun?
  • Çağla Durmuş: Hastane enfeksiyonu vardı. O konuşmam benim serzenişimdi. Hekimler ne söylediyse onu uyguladım.
  • Üye Hakim: Karakoç bebeği kim takip edecekti?
  • Çağla Durmuş: Dursun Bey.
  • Üye Hakim: Bebek hayatını kaybettiğinde neden doktor İlker ile konuşuyorsun ve epikriz raporunu neden o yazıyor?
  • Çağla Durmuş: Dursun Bey'in bilgisi vardı. O daha bilgili.
  • Üye Hakim: İlker'in haberi olmadan epikriz düzenleyemiyor musun?
  • Çağla Durmuş: Düzenliyoruz.
  • Hakim: Bu aileler iyi sabrediyor.
  • Çağla Durmuş: Dursun Bey çok tıbbi terim kullanıyordu. Aileler şikâyet ediyordu. O yüzden serzenişim oldu.

ACILI ANNE-BABADAN TEPKİ: SEN DE YARGILANACAKSIN

Duruşmaya ara verildiği sırada, kendilerinin avukat olduğunu belirten anne ve baba, doktor Dursun Eryılmaz'a tepki gösterdi: Bebeğimizi öldürdün. Sen de yargılanacaksın.

"ÇEK FİŞİ GİTSİN"

Duruşmadan aradan sonra, Kaya bebeğin ölümünden sorumlu tutulanlar arasında olan sanık Damla Atak'ın savunmasıyla devam edildi.

  • Mahkeme Başkanı: İhmalle adam öldürme, örgüte üye olma ve dolandırıcılıktan dava açıldı. Savunmanı yapacak mısın?
  • Damla Atak: Yapacağım. Doğa Hastanesi'nde çalışırken Fırat Sarı ve İlker Gönen ile tanıştım. Örgüt üyesi değilim. 2022 yılında Fırat Sarı ile hastanede çalıştım. Onun işlettiği hastanede görev yaptım.
  • Mahkeme Başkanı: Hangi hastane?
  • Damla Atak: Duygu Hastanesi. Epikrizleri nasıl yazdıklarını bilmiyorum. Fırat Sarı hastanenin işletmesini yürütüyordu. 2023 yılında Güney Hastanesi'ne başladım. Fırat Sarı yine oradaydı ve orayı da işletiyordu. Ali Dirik, bana ilaçlar çalındığı için işletmeyi göndereceğini söyledi. Dediğini de yaptı; Fırat Sarı'nın işletmesini gönderdi. İşletme gittikten sonra Kaya Bebek yoğun bakıma getirildi.
  • Damla Atak: Kaya Bebek'in doğumuna bizzat ben girdim. Hastayı toparladıktan sonra yoğun bakıma yatırdık. Ancak doktor bir yönlendirme yapmadı. Doktorun ayrıldığı söylendi çünkü Ümit Bey, gece aranmasından rahatsız olmuş. Hastane bana doktor göndermedi. Bunun üzerine hastane sahibi Ali Dirik'i aradım ve "Bebeğin akciğerinde kanama var" dedim. O da bana bazı sorular sordu. Ancak bu süreçte hiç doktor gelmedi. Zaten hastanede yenidoğan doktoru bulunmuyordu.
  • Mahkeme Başkanı: Bebeğin geliş süreci nasıldı?
  • Damla Atak: Bize gelen bebek değil, anneydi. Bebek doğumla birlikte hastaneye geldi.
  • Mahkeme Başkanı: Bebeğin doğumundaki doktor kimdi?
  • Damla Atak: Songül Hanım.
  • Mahkeme Başkanı: Devam et.
  • Damla Atak: Hastaneden ve doktordan herhangi bir tedavi talimatı verilmedi. Bize, doktor Hilda Hanım ve Rıza Bey'in geleceği söylendi. Daha sonra Rıza Bey geldi ama kaşesi yoktu. Doktor Şehmuz'un kaşesi kullanılıyordu, oysa o doktor çoktan ayrılmıştı. Doktor Ümit Bey ve Mehmet Bey de Şehmuz Bey'in kaşesini kullanıyordu. Daha sonra Hilda Hanım'ın kaşesi kullanılmaya başlandı. Rıza Bey, Hilda Hanım'ın kaşesiyle geldi ve hastaları dolaştı. Kaya Bebek ile ilgili yapılabilecek hiçbir şey olmadığını söyledi.
  • Damla Atak: Kaya Bebek'i görmediğini söyledi ama benim yanımda gördü. Gece sorumlusu Batuhan vardı. Nöbete geliyordu, ama akciğerler kanamaya devam ediyordu. Ben kalp masajı yapılabilecek durumda olduğunu düşünmedim. "Doktoru ara" dediğimi hatırlamıyorum ama doğru yönlendirdiğimi düşünüyorum çünkü Rıza Bey'i araması gerekiyordu. Batuhan, fişi çekmesini yaşamaz diye söyledi. Ama bu süreçte Batuhan'ın beni aramadığını, Doğukan'ı aradığını öğrendim. Doğukan'ı araması yanlıştı. Beni arasaydı ben giderdim.
  • Damla Atak: Ayrıca, Rıza Bey çocuk doktoru sanıyorduk ama değilmiş. Kaya Bebek'in ölümüyle ilgili suçlamayı kabul etmiyorum.
  • Mahkeme Başkanı: Rıza Bey, o hastaneyle ilişkisinin olmadığını söyledi.
  • Damla Atak: Rıza'nın haberi yoksa nasıl "Fişi çek" diyebiliyor?
  • Mahkeme Başkanı: Kaya Bebek'in ölümünden sonra denetim geldi mi?
  • Damla Atak: Evet, normalden daha kapsamlı bir denetim geldi. Bütün evrak ve dosyalar toplandı. Denetim sonrası Ali Bey yanıma geldi. Gece doktor Hilda Hanım geldi dedim çünkü onun kaşesi kullanılıyordu. Batuhan'ı aradım ve "Gece Hilda Hanım geldi diyeceksin" dedim. Hilda Hanım ve Rıza Bey evliydi.

"YOĞUN BAKIMDAKİ KAMERALARI ÇIKARDI"

  • Mahkeme Başkanı: Kameralar ne oldu?
  • Damla Atak: Hastane sahibi Ali Dirik yoğun bakımdaki kameraları çıkardı.
  • Mahkeme Başkanı: Kamera kayıtlarına ilişkin ne diyeceksin?
  • Damla Atak: Bu kameraların çıkarıldığını biliyorum ama başhekime hesap soramam. Kameraları çıkardıklarını biliyorum ama bebek Kaya'dan önce mi yoksa sonra mıydı, hatırlamıyorum.
  • Mahkeme Başkanı: Batuhan Çetin seni bebek için aradı mı?
  • Damla Atak: Hayır, aramadı. Savcı, bebek ölümünün bana kalacağını söyledi ama beni aramadı ki. Evim Güney Hastanesi'ne 10 dakika mesafede. Gece saat 4'te kalkıp gittiğim hastalar oldu.

İLK 2 GÜN NELER YAŞANDI?

Duruşmanın ilk günü; tutuklu sanıklardan hemşire Hakan Doğukan Taşçı dün verdiği savunmasında, yaptığı bir-iki işlemi kabul ettiğini ve dürüstçe ifadesini verdiğini belirterek, bazı konularda üzerine atılı suçlamaları reddettiğini söyledi. Hastanelerin hepsinin denetlendiğini fakat denetlemelerin sıkıntısını hemşirelerin çektiğini öne süren Taşçı, şunları kaydetti:

"Benim bir kuruş para kazandığım yok. Hastanelerin yüzde 70'inde gece yoğun bakımda doktor durmuyor. Müdahale etsek 'Sen neden müdahale ettin', etmesek 'Nasıl müdahale etmezsin' diyorlar. Hasta sayısının fazla tutulması, daha fazla para kazanılması için Fırat Sarı'ya baskı kuruyorlar. Her hastane sahibi para kazanmak ister. Hastanın kaç gün yatacağına biz karar vermeyiz. Doktor karar verir. Bebeklerin ciğer gelişimi için kullanması gereken bir ilaca SGK 9 bin 500 bin lira ödeme yapıyor. Hastane toplu alırsa 7000 liraya geliyor. Bu ilacı ne kadar fazla kullanırsan SGK'den daha fazla para alıyorsun. İlaçlar fazlaydı. Fırat Sarı ile bunu konuştuk. Bu ilaçların çöpe gideceğine satılması için. O da onay verdi. Hasan Basri topluyordu, bana getiriyordu ben de satışını yapıyordum. Biz bu satma işini 3 kere yaptık. Benim aldığım maksimum komisyon 4-5 bin lira ama Fırat Sarı'nın aldığı 40 bin lira diye biliyorum."

"YOĞUN BAKIM NE KADAR DOLUYSA O KADAR ÇOK PARA KAZANIYOR HASTANELER"

Hakan Doğukan Taşçı, acil durumlarda zaman zaman bebeklere müdahale yaptığını dile getirerek, "Örneğin entübasyon işlemini doktorun yapması gerek, ama doktor birimde olmadığı zaman, benim yaptığım oluyordu. Yoğun bakım ne kadar doluysa o kadar çok para kazanıyor hastaneler." dedi.

"KAFAMIZA GÖRE BİR HASTA LİSTESİ BELİRLEDİK"

Taşçı, "Buradan kafamıza göre bir hasta listesi belirledik, bu çocuk nasıl bir şey mesajı üzerine, basamak listesi hasta şablonu ve kötü hasta şablonu var, bizden yazılı istemiyorlardı. Bunlar gerçeğe aykırıydı. Biz sadece çarşaf listesi yapıyorduk. SGK'ya bildirmiyorduk. Hasta 5 günlük entübe iken 10 günlük gösterilmiş. Hasta üç günlük entübe ise SGK daha fazla para öder. O yüzden SGK'dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk. Bebeklerin kullandığı bir ilaç. Akciğer gelişimi sağlamak için kullanması gerekiyor. Bu ilaçların fazlalığı oluyordu. Bu ilaçları hastaya vermemek gibi bir şey olmuyordu. Bu ilaçlar için SGK 9 bin 500 lira ödeme yapıyor. Toplu alınca daha fazla para kazanıyor hastane. Bu ilaçlar dolapta birikiyordu, hastaya verilmiyordu. İlaçların çöpe gideceğine satılması konusunda Fırat Sarı ile konuştuk. Hasan, hastaneden paraları topluyordu bizde satışları yapıyorduk. Reyap Hastanesi, TRG Hastanesi'nden alındığını söyleyebilirim ama özellikle şu kişiden alınıyordu diyemem. SGK'yı dolandırmak gibi bir amacım yok" diye konuştu.

"İL DIŞI SEVKLERDEN 5 BİN LİRA KAZANIYORDU"

Duruşmanın 2. gününde kürsüye ilk olarak gelen Fırat Sarı'nın hemşiresi Hasan Basri Gök, bebeklerin 112'ye bildirilmeden sevk yapıldığını itiraf ederek Serdar Yüksel'in il dışı sevklerden 5 bin lira kazandığını söyledi.

  • Mahkeme Başkanı: Bebek sevkleriyle ilgili ne biliyorsun?
  • Sanık: Bebek sevklerini Fırat Sarı, İlker Gönen ve Mert Özdemir yapıyordu.
  • Mahkeme Başkanı: Nasıl alıyorlardı?
  • Sanık: Fırat Sarı'nın tanıdığı doktorlar vardı; bebekleri onlardan alıyordu.
  • Mahkeme Başkanı: Neden?
  • Sanık: Para kazanmak için.
  • Mahkeme Başkanı: 112'yi bilgilendirmeden bu nasıl yapılıyordu?
  • Sanık: Doktorlar üzerinden yapılıyordu.
  • Mahkeme Başkanı: Para kazanıyorlar mıydı?
  • Sanık: Kazanıyorlardı, ama gözümle gördüğüm bir şey yok. Serdar, il dışı sevklerden 5 bin lira kazanıyordu. İlker ve Fırat zaten yöneticiydi.

MAHKEME BAŞKANI: BEBEĞİ ÖLDÜR DEMİŞSİNİZ

Mahkeme Başkanı, Hasan Basri Gök'e Mehtap hemşire ile aralarında geçen "Bebeği öldür" diyaloğunu sordu:

  • Mahkeme Başkanı: Hemşire Mehtap ile bebek öldürmeyle ilgili bir konuşmanız var.
  • Sanık: Çirkin bir cümle. Görüşümü belli etmişim.
  • Mahkeme Başkanı: Siz öyle mi yapıyordunuz?
  • Sanık: Bebeğin sürekli kalbinin durup geri gelmesine neden olan bir durum vardı, o yüzden.
  • Mahkeme Başkanı: Normalde yapılması gereken bu mu? Mehtap'a "Bebeği öldür" demişsiniz.
  • Sanık: (Cevap belirtilmedi.)

"BEBEK ŞU AN YAŞIYOR OLURDU"

  • Mahkeme Başkanı: Opara bebeğin ölümü ile ilgili ne biliyorsun?
  • Sanık: WhatsApp görüşmelerini gördüm.
  • Mahkeme Başkanı: Kimle kim arasında?
  • Sanık: Tuğçe ve Doğukan. Fark etmemişler.
  • Mahkeme Başkanı: Fark etmemişler mi, fark edememişler mi?
  • Sanık: Fark edememişler, yoksa bebek şu an yaşıyor olurdu.

"112'NİN PARMAĞI VAR MI?" SORUSUNA BAKANLIK AVUKATINDAN İTİRAZ

Mahkeme sırasında, sanık Hasan Basri Gök'e sevklerle ilgili "112'nin bu işte bir parmağı var mıdır?" sorusu soruldu. Sağlık Bakanlığı avukatı soruya itiraz etti. Mahkeme heyeti, itirazı kabul etti ve soru sorulmadı.

Sanık Gök'ün avukatları, "İtiraflarda bulunarak dosyanın bu aşamaya gelmesinde fayda sağlamıştır. Bu nedenle tutuksuz yargılanmasını talep ediyoruz" diyerek tahliye talebinde bulundu.

"FIRAT SARI YÜZDE 40 KAR ALIYOR"

Mahkeme Başkanı, sanık hemşir Deniz Korkmaz'a da sorular yöneltti:

  • Mahkeme Başkanı: Savcılıkta ifade vermişsin.
  • Deniz Korkmaz: Bildiğim her şeyi anlattım.
  • Mahkeme Başkanı: 1 dakika, ifadelerin doğru mu?
  • Deniz Korkmaz: Duyduğum, gördüğüm, bildiğim her şeyi anlattım.
  • Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı'nın kurduğu sistemde yüzde 40 kar aldığını söylemişsin.
  • Deniz Korkmaz: Evet, doğrudur.

Sağlık Dünyası dergisi olarak gelişmeleri yakın takipteyiz…