TJOD Başkanı Dr. Ateş Karateke : ’’ 26 Kasım 2021 tarihinde yaptığımız “Yargıtay-TJOD Down Sendromu Ortak Sempozyumu”na ait, Dr. Selçuk Söylemez ve Dr. Cengiz Bayram tarafından hazırlanan sonuç bildirgesini aşağıdadır.
Yargıtay-TJOD Down Sendromu Ortak Sempozyumu Raporu
Katılanlar: Derneğimiz tarafından adli yargının en üst mahkemesi olan Yargıtay ile ortaklaşa düzenlediği Down Sendromu ve Hukuk “ temalı sempozyuma Yargıtay 1.Başkan Vekili ve Ceza Genel Kurul Başkanı, Hukuk Genel Kurul Üyesi,Yargıtay 12. Ceza Dairesi Başkanı, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Üyesi, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Üyesi, başta olmak üzere bir çok Yargıtay hakim ve savcılarının katılımları ile Ankara Şehir Hastanesinin konferans salonunda gerçekleştirildi.
a. Sempozyumda özellikle hekimlerin Down Sendromu ile ilgili ceza ve tazminat sorumlulukları tartışılarak tarafların birbirlerini anlamasına katkıda bulunacak bir ortam sağlandı.
b. Yargı üyeleri Down Sendromu ile yaşanan hukuki sorunlarında esas üzerinde durulan noktanın ailenin özürlü bebek sahibi olmama hakkına riayet edilmemesi olduğu söylendi. Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’un 5 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre “Gebelik süresi, on haftadan fazla ise rahim ancak gebelik, annenin hayatını tehdit ettiği veya edeceği veya doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır malûliyete neden olacağı hâllerde doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili daldan bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporları ile tahliye edilir”. Hükme göre, Türk Hukuku’nda on haftaya kadar olan gebeliklerin sonlandırılması açısından bir engel bulunmamakla birlikte on haftayı geçen gebeliklerin sonlandırılması için gebeliğin annenin hayatını tehdit etmesi veya ileride edecek olması ya da doğacak çocuk ile sonraki nesiller için ciddî bir tehdidin söz konusu bulunması gibi bir takım özel şartlar aranır. Down Sendromu da bu sayılan ağır malüliyete neden olacak hallerden biri olarak yer almakta olduğu Rahim Tahliye Tüzüğünde yer aldığı, bu nedenle de anneye Down Sendromu konusunda risklerin anlatılarak kararı kendilerinin vermesinin hak olduğu vurgulandı.
c. Gebelik takipleri esnasında özellikle Down Sendromu riski nedeniyle başta, Sağlık Bakanlığının rehberleri olmak üzere, diğer modern tıp standartlarına uygun işlemler konusunda gebe anne adayının bilgilendirilmesi ve ailenin bunları yaptırmadığında karşı karşıya kalacağı riskler konusunda aydınlatma yapılmasının ve bunun kayıt altına alınmasının önemine vurgu yapıldı. Örnek vermek gerekirse Amniyosentez önerilen anneye bunun yapılması durumundaki riskleri ve yaptırmayacağı zaman da karşı karşıya kalacağı durumlar konusunda bilgilendirme yapılıp bunun kayıt altına alınması gerekliliği üzerinde duruldu.
d. Ceza Dairesi kendilerine ulaşmış Down Sendromu ile ilgili bir davanın olmadığını, sadece Down Sendromu düşünülerek amniyosentez istenen bir vakada arka arkaya müdahale yapıldığında bebeğin kaybedildiği vakada aileye arka arkaya amniyosentez işleminin yapılması anlatılmayıp, aydınlatılamadığı için ceza verildiği anlatıldı.
e. Down Sendromu ile ilgili tüm doğum süreçlerinde tıp standardına göre yapılması gereken tüm işlemlerde hastanın bizzat kendisinin Hasta Hakları Yönetmeliği 15. Maddeye göre bilgilendirilmesi ve bunun yazılı olarak kayıt altına alınması istendi. Bu durumun istisnası olarak sadece acil hallerde onam alınmayabileceği ya da yakınlarından birinin de bilgilendirilebileceği ancak bunun gerekçesinin de onama yazılması gerekliliği söylendi.
f. Ceza sorumluluğu olarak kamuda çalışan hekimlerin özel sektöre göre daha dezavantajlı olduğu, ancak tazminat açısından ise özel sektörün avantajlı olacağı ifade edildi. Buna gerekçe olarak da TCK 257/2 de yer alan görevi ihmal gibi bazı suç tiplerinin sadece kamuya ait olması gösterildi. Tazminat sorumluluğu açısından ise kamuda çalışanların avantajlı oldukları, örnek olarak da aydınlatılmış onam alınmadığında sadece manevi tazminat sorumluluğunun olmasına rağmen aynı durum özel sektörde hem maddi hem de manevi tazminat yaptırımına sebep olmaktadır.
g. Yüksek yargı mensupları çok sayıda hasta bakmanın sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı, o nedenle her hastadan istisnai durumlar hariç aydınlatılmış onamın alınması gerektiği vurgulandı.
h. Başta Down Sendromu tanısını koymada yanılma olmak üzere bir çok tıbbi malpraktiste çözümün yargıda değil, kanun koyucularda ve hekimlerden oluşan bilirkişi kurullarında olduğu vurgulandı. Yargı üyeleri, karar verirken teknik bir konu olması nedeniyle Bilirkişi Raporundan yararlandıklarını, çoğunlukla buna göre karar verdiklerini ve bu raporu da hekimlerin hazırladıklarını bundan dolayı kendilerinin bir sorumluluğunun olmadığına dikkat çektiler.
i. Hekimlerde son yıllarda tıbbi malpraktisler nedeniyle doktrinde de yer bulan bir tıbbi malpraktis stress sendromu geliştiği, hekimin iş yapamaz hale geldiği, bundan dolayı defansif tıbba yöneldiği bunun da tekrar tıbbi malpraktisi artırdığı ve sağlık harcamalarını artırdığı, devletin sigorta şirketleri ile bir araya gelerek poliçe klozlarında yapacakları değişikliklerle bu sorunu azaltabilecekleri vurgulandı.
j. Down Sendromu ile ilgili davalarda kamuda çalışan hekimlerin sahip olduğu zırh delinerek sigorta şirketlerine dava açılması ve daha sonra hekime kamuya başvurmadan rücu edilmesinin gündeme geldiği bunun da kamudaki hekimlere zarar verdiği ifade edildi.
Özet : Down Sendromu ile ilgili gebelik takiplerinde her aşamada hekimlerin özen yükümlülüğü çerçevesinde, modern tıp standartlarına ve sağlık bakanlığının rehberlerine de uygun olarak gebeyi müdahalenin yapılması/ yapılmaması durumlarında her türlü risk vb konularda bilgilendirmenin gerektiği, bunun kayıt altına alınması gerektiği, aile bunu istemediğinde aileye tedavi ret formunun imzalatılması, ailenin de kabul etmemesi durumunda durumun tutanak ile kaydedilmesi ifade edildi. Bu kayıtlardaki bilgilendirmenin Hasta Hakları Yönetmeliği 15. Maddeye uygun olması aranıyor. Hastaya; a) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği, b) İşlemin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi, c) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bunların getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, ç) Muhtemel komplikasyonları, d) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri, e) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri, g) Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği, hususlarında bilgi verilir
Cengiz Bayram, LLM, MD