Dünya Sağlık Örgütü Anayasa’sı 7 Nisan 1948 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu nedenle her yıl 7 Nisan Dünya Sağlık Günü olarak, 7-13 Nisan tarihleri arası da Sağlık Haftası olarak kutlanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü Anayasa’sı 7 Nisan 1948 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu nedenle her yıl 7 Nisan Dünya Sağlık Günü olarak, 7-13 Nisan tarihleri arası da Sağlık Haftası olarak kutlanmaktadır.
Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Genel Başkanı Ecz. Nurten Saydan, 7-13 Nisan Sağlık Haftası dolayısıyla bir açıklama yaparak, sağlıklı yaşama hakkının her insanın doğumuyla birlikte kazandığı bir hak olduğunu söyledi.
Tüm dünyada ve ülkemizde etkili olan pandemi sürecinin sağlıklı olmanın önemini bir kez daha hatırlattığını söyleyen Saydan, “Sağlıklı toplumlar için öncelikle bireyin sağlıklı olması gerekiyor, çünkü birey sağlıklı olduğunda toplumlar da sağlıklı olur” diyerek şunları kaydetti:
“Sağlık harcamaları insana, topluma ve geleceğe yapılan bir gider değil, yatırımdır. Özellikle Covid-19 pandemisi ile sağlık, ilaç ve aşı için ayrılan bütçenin ciddi ölçüde artırılması gerektiği bir dönemdeyiz. Ülkemizde istatistiklerle sağlık harcamalarının arttığı söyleniyor ancak, bu artışa tedavi giderleri sebep oluyor. OECD ülkelerine bakıldığında, ilaç harcaması en düşük ülke Türkiye’dir. 2019 verilerine göre, Türkiye yüzde 4,4 ile diğer OECD ülkelerine kıyasla toplam sağlık harcaması kalemine GSYİH içinden en az payı ayıran ülke konumundadır.
OECD ÜLKELERİNİN ORTALAMA SAĞLIK HARCAMALARI
TÜRKİYE’NİN İKİ KATI
Diğer ülkelere baktığımızda, 2019’da ABD’de sağlık kalemi için yapılan toplam harcama, GSYİH’in yüzde 17’sini oluşturdu. ABD’yi yüzde 12,1 ile İsviçre, yüzde 11,7 ile Almanya ve yüzde 11,2 ile Fransa takip ediyor. OECD ülkeleri ortalamasında ise bu oran yüzde 8,8’e ulaşıyor. Yani Türkiye’nin tam iki katı.
İlaç harcamasının tutarı, gelişmişlikle de ilgilidir. Türkiye’de kişi başı kamusal ilaç harcaması 85 dolarken bu rakam, ABD’de kişi başına yılda 995, Kanada’da 752, Fransa’da 641, İrlanda’da 648, Japonya’da 652, İsviçre’de 474, İspanya’da 536 dolardır. Ülkemiz, 33 OECD ülkesi içinde kişi başına en az ilaç harcaması yapan ülke olmasına rağmen ve bu miktar yıllardır artmıyor.”
Yerli ilaç sektörünün önemine de değinen Saydan, yerli ilacın üretiminin ve kullanımının özendirilmesine yönelik çalışmaların hızlandırılması gerektiğine vurgu yaparak, şunları belirtti:
“TÜİK verilerine göre 2019 yılı ilaç sektörü ithalatı Temmuz ayından itibaren bir önceki yıla göre yükselen bir seyir izledi. Toplam ilaç ithalatı ise 2019 yılında bir önceki yıla göre 8 oranında artarak yaklaşık 5,3 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. 2020 yılı Ocak-Temmuz aylarını kapsayan dönemde gerçekleştirilen ithalat ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 3 arttı.
Buradaki rakamlarla da görüyoruz ki, ilaç ithalatı Türkiye’nin milyarlarca dövizinin yurt dışına çıkmasına neden oluyor. Özellikle yüksek teknoloji gerektiren kişiye özgü ilaçlar ile beraberinde yerli ilacın üretiminin ve kullanılmasının özendirilmesine yönelik çalışmaların bir an önce hızlandırılması gerekiyor. İvedilikle reçetelerde etken madde yazılımına geçilmeli, hekim ve eczacılar yerli ilaç için teşvik edilmeli. Aynı zamanda yerli ilacı tercih eden vatandaştan daha az katkı payı alınarak vatandaşın da bu projeye katılımı özendirilmelidir.
AŞI ÜRETİMİ GELİŞTİRİLMELİ
Pandemi koşullarında aşıya ulaşmanın ne kadar zor olduğunu hep birlikte gördük. Özellikle aşıların yerli üretimle beraber geliştirilmesi, soğuk zincir ile dağıtım ve depolamaya ilişkin altyapının kurulması ve muhafazası ile eczanelerimizden sorunsuz biçimde temininin sağlanması gerekiyor.
Devletin yerli ilaç ve aşı çalışmalarını desteklemesiyle hem dışa bağımlılığımız azalacak hem de ilaçta fiyat avantajı sağlanacak. Dolayısıyla gerçek anlamda, çizgileri net olarak ortaya konulacak ve bir an evvel uygulanacak doğru politikalarla milli ve yerli ilaç sanayi çalışmaları hızlanmalıdır.”