Almanya’da öncülüğünü Türk doktor Dr. Seda Koyuncu’nun yaptığı araştırma dünya tarihinde ilk kez vücutta yaşlanmaya neden olan etkenleri netliği ile ortaya koydu. Dr. Seda Koyuncu, yaptığı araştırma ile ‘2021 yılı başarılı bilim kadınları’ listesinde yer aldı.
TIP TARİHİNDE BİR İLK
Almanya’da bulunan Köln Üniversitesi CECAD Yaşlanma Araştırmaları Merkezi’nde görev yapan Türk doktor Dr. Seda Koyuncu, bir süredir üzerinde çalışma yaptığı yaşlanma şifreleri tezini yayımladı. Ünlü bir tıp dergisinde yayımlanan araştırmada, ilk kez, bağırsak, kas ve nöron hücrelerinde sentezlenen belli tip proteinlerin vücutta birikmesiyle yaşlanmanın hızlandığı kanıtları yer aldı.
Çalışma hakkında detayları paylaşan Dr. Koyuncu, yaklaşık 4 yıldır yaşlanma üzerine çalışma yaptığını ve bu çalışmanın dünya tarihinde ilk olmasının oldukça heyecan verici olduğun belirtti.
Türkiye’de lisans eğitimini tamamlayan Koyuncu, doktora eğitimi için gittiği Almanya’da araştırmacı olarak CECAD Yaşlanma Araştırmaları Merkezi’nde, çalışmalarına başladı. Yaklaşık 4 yıl süren çalışmasının ünlü tıp dergisinde yayımlanması ardından ilgiyi üzerine çeken Koyuncu, ‘2021 yılı başarılı bilim kadınları’ listesinde yer aldı.
BU ÇALIŞMA NÖROLOJİK HASTALIKLAR İÇİN UMUT NİTELİĞİNDE
Yapılan çalışmalar sonrası vücutta meydana gelen protein birikmesinin nöron ve sinir sistemi üzerinde kayıplara neden olduğunu dile getiren Koyuncu, ‘Bu da ALS ya da Huntington gibi çaresi olmayan ilerleyici nörolojik hastalıkların yanı sıra, kalp damar hastalıkları ve diyabet gibi kronik hastalıklara davetiye çıkarıyor. Bu proteinlerin genetik olarak manipüle edilmesiyle yaşlanma etkilerinin de geri döndürülebildiğini gözlemledik’ dedi. Ayrıca yapılan araştırma başta ALS olmak üzere birçok kişinin hayatını kaybetmesine neden olan şeker ve kalp damar hastalıklarının da etkilerini azaltmada etkili olacağı belirtildi.
YAŞLANMA ARTIKÇA BU HASTALIKLAR ARTACAK
Yaşam kalitesinin giderek değişmesi ve stresli yaşam koşullarının artması tahminlere göre 2050 yılında 65 yaş üstü nüfus, dünya genelinde üç katına çıkacak. Bu durum ise beraberinde kanser başta olmak üzere birçok ciddi hastalığın artmasına neden olacak. Bu nedenle yapılan çalışmanın oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Seda Koyuncu, ‘Bu projede aslında temel olarak yaşlanma ile oluşan protein düzeyindeki değişimleri inceledik. Çalışmanın Nature dergisinde yayınlanması da çok önemliydi, çünkü özellikle doğa bilimleri alanında bu dergi, en prestijli dergilerinden birisi. Yaklaşık 4 senedir süren bir çalışmaydı. En önemli özelliklerinden birisi, yaşlanma alanında bir ilk oluşuydu. Özel bir protein sinyalini araştırdık. Bu sinyalin proteinlerin yaşlanma süresini nasıl etkilediğini sistematik bir şekilde göstermiş olduk’ şeklinde konuştu.
SİNDİRİM SİSTEMİ, KAS VE NÖRON HÜCRELERİNİ ETKİLİYOR
Araştırma sırasında buldukları bu iki proteinin yaşlanma üzerinde oldukça etkili olduğunu fark ettikleri belirten Dr. Koyuncu, ‘Sadece bu dokuya bile etki etmemizin genel olarak bütün vücut yapısında önemli değişikliklere neden olduğunu söyleyebilirim. Diğer protein ise kas ve sinir sistemini etkileyerek yaşlanmayı artırdığını gözlemledik. Bunları genetik değişikliğe uğratarak, yaşlanmayı tersine çevirebileceğimizi, daha geciktirebileceğimizi gösterdik’ dedi. Araştırma sırasında olukça titiz çalıştıklarını, bir solucan türü olarak bilinen C-elegans adlı organizmayı kullandıklarının altını çizen Koyuncu, çalışmada bu organizmayı tercih etmelerinin sebebinin insan organizmasına çok benzediği olduğunun altını çizdi.
ARAŞTIRMADA İNSAN HÜCRELERİ DE KULLANILDI
Çalışmada oldukça kapsamlı ilerlediklerini belirten Dr. Koyuncu, ‘Farklı dokularda nasıl etkisi olduğunu incelemiş olduk. Bunun için de hem model organizmayı hem de insanlardan alınan özel kök hücreleri (pluripotent kök hücreler) kullandık. Bu hücreler, embriyonik kök hücrelere benziyorlar. Yani mesela bu hücrelerden üç boyutlu olarak sinir sistemi hücresi ya da kas hücresi elde edebiliyorsunuz. Hem sağlıklı insanlardan hem de hastalardan bu hücreleri alıyoruz. Bunun bir diğer önemi de şu; bu hücreler hücre kültüründe sürekli bölünebilme özelliğine sahip. Yani normalde insanlarda kök hücrelerimiz hariç tüm hücreler bebekliğimizden itibaren belli bir süreden sonra bölünme özelliğini kaybeder (yaşlanır). Bu hücreler ise özel kapasiteleri sayesinde sürekli bölünmeye devam edebiliyor. Biz de bu mekanizmanın nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışıyoruz. Bunu anlayabilirsek bu özel kök hücreler yaşlanmadığı için bu mekanizmayı insan vücudundaki diğer hücrelere de uygulayabileceğiz’ diye konuştu.
YAŞLANMANIN EN BÜYÜK NEDENİ PROTEİN BİRİKİMİ
İnsan vücudunda yaşlanamaya neden olan en büyük etkenin bazı proteinler olduğuna değinen Kalyoncu şöyle devam etti: ‘Bu da birçok genetik hastalık, özellikle sinir sistemi hastalıklarında, mesela Huntington gibi, ALS gibi en büyük problem. Bazı proteinler zamanla birikiyor ve bu birikim sinir hücrelerinde (nöron) kayıplara / ölümlere yol açıyor. Yaşlanma tamamen engellenemese de bu çalışmalar, yaşlılığın daha sağlıklı bir şekilde geçirilecek hale getirilmesi açısından da önem kazanıyor. Özellikle sinir sistemi hastalıkları ya da şeker hastalığı, kardiyovasküler hastalıklarda önemli düzeyde protein birikimleri oluyor. Bu hastalıklarda olabilecek değişikliklere nasıl müdahale edilebileceğini anlamak açısından da çalışmamız önem taşıyor. Ayrıca yaşlanma ile ilgili dünyada yürütülen farklı çalışmalara da önayak olacağını düşünüyoruz’. (haber365.com.tr)