Kongrede düzenlenen basın toplantısında konuşan Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği-TSRM ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, Türkiye’den ve yurt dışından alanında söz sahibi bilim insanlarının konuşmacı olarak katıldığı kongrede ilgi çekici başlıkların her yönüyle tartışılıp, güncel veriler sunulduğunu aktardı.
Ata, hem sürekli eğitim ihtiyacını karşılayan, hem de en üst düzey akademik tartışmaların yer aldığı, toplam 900’ü aşkın katılımcının takip ettiği kongrede, Türkiye’den 187 konuşmacı ve oturum başkanının, yurtdışından 51 davetli yabancı konuşmacının görev aldığı oturumlarda yeni gelişmelerin katılımcılarla paylaşıldığını kaydetti.
Prof. Dr. Barış Ata, ‘yeni bir mucize tedavi ile tüp bebek başarısının yükseldiği iddia edilmeyen bir gün geçmiyor’ diyerek, “Açıklamanın başlığında öyle görünse bile vermek istediğimiz mesaj tamamen farklı! Etkinliği denenmemiş mucize tedavilerin maliyet ve risklerini üstlenmek yerine, bu kaynakları yeni bir tüp bebek tedavisine ayırmak daha verimli görünüyor. Tüp bebek başarısızlıkları hem çiftlerin hem hekimlerin moralini bozmakta ve bir çok çift maddi imkanları elverdiği halde tedaviye devam etmemekte veya tartışmalı tedaviler, tartışmalı cerrahi girişimlere yönelmektedirler. Bu tartışmalı girişimler çiftleri hem komplikasyon riskine atmakta hem de maddi kaynaklarını tüketmektedir. Şansı olduğu halde tedaviye devam etmemek pratikte bu şansın hiç kullanılamamasına yol açmaktadır.” dedi.
“127 BİN ÇİFTİN İNCELENDİĞİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI YAYINLANDI”
Tüp bebek başarısızlıklarının olağan ve beklenen bir durum olduğunu belirten Ata, “Genetik tarama yapılmış bir beşinci gün embriyosunun bile tutunma olasılığı en iyi merkezlerde %60-65’tir, yani en iyi koşullarda 3 transferden birisi başarısız olacaktır. Bunu evdeki normal denemelerin her ay başarılı sonuçlanmamasına benzetebilirsiniz. Eğer hidrosalpinks, rahim içi myom gibi gebeliği engelleyen bariz bir neden yoksa -ki bunlar neredeyse her zaman ilk tedaviden önce tanınabilirler-, moralini bozmadan devam eden çiftlerin tamamına yakını doğum yapabilir. Bu bilginin kaynağı; A.B.D., İspanya, İtalya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde 29 Tüp Bebek Merkezinde 10 yıldan uzun zamanda tedavi gören 127.000’den fazla çiftin dosyaları incelendiğinde, genetik tarama ile kromozom sayısı normal olan blastokistlerin ilk beş transfer boyunca benzer doğum şansı sağladığı ve 5. transferin sonunda doğum olasılığının %98’i aştığının bulunmasıdır. Amerikan Üreme Tıbbı Derneği’nin 2023 Kongresinde bildiri ödülü kazanan çalışmanın sonuçlarına göre ‘sansasyonel mucize tedaviler’ yerine, moral bozmadan tedaviye etmenin en iyi seçenek olduğu görünüyor. Asıl zor olan nokta doğru kromozom sayısına sahip embriyoları geliştirmek olduğundan, kromozom sayısı normal 5 embriyo bulmak bazen çok sayıda yumurta toplama işlemi yapmayı gerektirebilir. Fakat zaten 3 tanesi ile bile canlı doğum olasılığı %92’yi aştığı için o noktaya kadar dayanan çiftlerin sonunda hayalleri gerçekleşiyor. Yani ‘gerçek mucize tedavi’ bıkmadan, moral bozmadan doğru şekilde devam etmek.” diye konuştu.
"TİCARİ KAYGIDAN UZAK BİR BİLGİLENDİRME SİTESİNİ HAYATA GEÇİRECEĞİZ"
Bu kongrenin, Türkiye’de bu alandaki en büyük toplantı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ata, "Kurumsal olarak bizimle beraber toplantıda olan 4 ayrı uluslararası dernek var. Bunlardan birisi Amerikan Üreme Tıbbı Derneği, bizim Amerika’daki dengimiz diyebiliriz. Amerika ve Avrupa dernekleri global olanlar. Amerikan Üreme Tıbbı Derneği’nin başka bir dernekle gelip ortak bir aktivite yapması Türkiye’de ilk kez oluyor. Her yıl bir delegasyonla burada olacaklar. Onların 12-13 bin kişilik toplantıları var yıllık. O toplantıda her yıl bizim derneğimizin temsil edildiği oturumumuz olacak. Hasta eğitimi için geliştirdikleri için çok materyalleri var. Bizim derneğimizin kendine koyduğu hedeflerden biri sadece aramızda aktivite yapmak ya da eğitmek değildir. Toplumun üreme sağlığı ve üremede yaşadığı problemlerle ilgili bilimsel, tarafsız, ticari kaygıdan uzak bilgiye ulaşabilecekleri kaynak olmak istiyorduk. İnsanların çoğu maalesef herhangi bir şey yapacağımız zaman internette, daha genç olanlar sosyal medyada arıyor. Sonuçta oralarda karşımıza çıkan şeyler, canı isteyenin yazabildiği bir yer. Canının istediği endişeyle yazabildiği bir yer, yani kirli bilgiden öte, ticari yönlendirme amacıyla paylaşılan koyulan şeyler. En iyimser şekilde ifade edecek olursak tamamen yanlış olmasa bile, abartılı iddialar, bazen tamamen bilimsel dayanağı olmayan şeyler bulunabiliyor. Bu insanların sadece zaman ve para kaybetmesine değil, bazen fiziksel zarar görmelerine neden oluyor. O nedenle bu bilinirliğe ulaşıp, insanlara açtığımızda global bir akademik bir kurumdan bilimsel veri, global uzmanların deneyimiyle üretilen, ticari kaygıdan uzak olduğu açık olan bir bilgilendirme sitesini hayata geçireceğiz. Bu yeni birliktelik hedefimize büyük oranda yaklaştırıyor. Bu yılki toplantının en önemli yanlarından birisi bu" ifadelerine yer verdi.
"ERKEK ÇOCUKLAR ADÖLESAN DÖNEMDE AŞILANMALI"
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği- TSRM Saymanı ve Kongre Sekreteri Doç. Dr. Sezcan Mümüşoğlu ise HPV ile güncel bilgilerin giderek arttığını dile getirdi.
Önlem için ellerinde aşı olduğunu ifade eden Mümüşoğlu, "Bilinmeyen bir taraf olan erkek faktörü üzerine etkisi bugüne kadar ağırlıklı olarak hep kadın üzerinde duruyorduk. Ancak son 10 yılda özellikle İtalyan araştırmacıların öncülük ettiği çalışmaların devamında gelen çalışmalar; cinsel aktif erkeklerde de yüzde 10 ile 13 civarında HPV varlığı taşıyıcılığını göstermiş durumda. Bu tabi ki beklendik bir durum ama HPV uzunca süre sperm ve spermin içinde aktif olarak kalabiliyor. Bu uzun süre kalmanın getirisi ne diye bakıldığında, birikenler bize gösteriyor ki sebebini bilmediğimiz kısırlık. Yani çiftler kendi kendilerine bir yıldan uzun süredir çocuk denemelerine rağmen gebe kalamadıklarında ve biz bunu araştırdığımızda aslında standart testlerimizde hiçbir şey bulamadığımızda, biz bu çiftte açıklanamayan kısırlığı olan çift olarak adlandırıyoruz. Bunlarda aşılama ve tüp bebeğe kadar giden bir tedavi uyguluyoruz. Biriken veriler gösteriyor ki, açıklanamayan kısırlığın bir kısmı, aslında erkekte ve spermde uzun süre kalan HPV olabilir. HPV varlığı olan erkeklerde tasnifle daha iyi sperm ayırıcı yöntemlerin geliştirilmesi bizim tedavi uygulamalarındaki başarımızı maksimize edebilir. Bu çerçevede HPV sadece kadın değil, üreme sağlığı içinde de konumlandırıyoruz. Korunmak için elimizde bir silah varken aşıyı yaygınlaştırmak, erkek çocuklarını adölesan dönemde aşılamak korunmanın yolu olabilir" dedi.
"9 YAŞINDAN İTİBAREN HEM KIZ HEM ERKEK ÇOCUKLARIN AŞILANMASINI ÖNERİYORUZ"
Üreme Sağlığı İnfertilite Derneği- TSRM Yönetim Kurulu Üyesi ve Kongre Sekreteri Doç. Dr. Işıl Kasapoğlu da HPV virüsü hakkında açıklamalarda bulundu.
HPV üzerinde Sağlık Bakanlığı’nın son yıllarda çalışmalar yaptığını dile getiren Kasapoğlu, "Önlenebilir kanserler var, rahim ağzı kanseri gibi. Bunlar aşı yapıldığı takdirde HPV enfeksiyonunu baskıladığı için kanser insidansını oldukça azaltmış durumda. Hepatit aşısı gibi HPV aşıları da rutin bazı ülkelerde aşı takvimine girmiş durumda. Bizde aşı takvimine girmedi ama 9-26 yaş aralığında hem kız hem erkek çocukların aşılanması öneriliyor. Bu zaman geçirildiyse, herhangi bir yaşta yapılacaksa mümkünse HPV virüsüyle karşılaşmamış olması tercihen aşı aktivasyonunu arttırdığı için öneriliyor. Genellikle 3 doz halinde yapılıyor. Sadece rahim ağzı değil, erkeklerde de görülen HPV’ye bağlı gırtlak kanseri gibi. Erkeklerin de aşılanması öneriliyor. Aşıyla ilgili son yıllarda çalışmalar devam etse de ülkemizde yaklaşık şubat ayından beri 9’lu aşı denilen, HPV tiplerinden 9 tanesine etki gösteren bir aşı mevcut. 4’lü aşıyı yaptırmış olsa da üzerinden bir yıl geçse de 9’lu aşıyı yapmasını da öneriyoruz. Bunlar henüz Sağlık Bakanlığı tarafından aşı takvimine alınmadığı için ücretli aşılar olarak uygulanabiliyor. 9 yaşından itibaren hem erkek hem kız çocukların aşılanmasını öneriyoruz" açıklamasını yaptı.
"NADİR HASTALIKLARI TESPİT EDEBİLİYORUZ"
Üreme Sağlığı İnfertilite Derneği- TSRM, Reprodüktif Genetik Özel İlgi Grubu Koordinatörü Doç. Dr. Evrim Ünsal, tüp bebek uygulamalarının dünyada ve Türkiye’de artık hızını kaybetmeden infertil çiftler için uygulanmaya devam ettiğinin altını çizdi.
Türkiye’de her şehirde tüp bebek merkezlerinin olduğunu ifade eden Ünsal, "Asıl amaç ailelerin sağlıklı bebek sahibi olmasıdır. İnfertil çiftler en büyük hasta grubunu oluşturuyor ama genetik tıbbının ilerlemesiyle birlikte tüp bebek yöntemiyle elde edilen embriyolarda nadir hastalıkları tespit edebiliyoruz. Bu aileler için sağlıksız çocuk sahibi olmada çok önemli bir faktör. Tüp bebek yöntemiyle her iki eş bir hastalık taşıdığında, diyelim ki SMA olsun. Resesif aktarılan nadir hastalıklar her iki eş aynı mutasyonu taşıyorsa çiftleri hasta çocuk sahibi yapıyor. Bu çiftler taşıyıcı olduğu için hastalık kliniği göstermiyorlar. Ancak her iki çiftte de aynı gende bir bozukluk olursa hasta çocuk sahibi olabiliyorlar. Böyle bir durumda ancak kendilerinin taşıyıcı olduğunu anlıyorlar. Ülkemizde akraba evliliği yüksek bir toplum olduğumuz için bu çiftleri hasta çocuk sahibi olmadan taramak ve tanısını koymak çok önemlidir. Beta talasemi tarama programına alındı ve hastalığın ülkemizde yaygınlaşmasını önemli ölçüde önlendi. Çiftler bir danışmanlık aldılar. Çiftlere üreme seçenekleri söylenmeye başlandı. Günümüz teknolojilerinde biz tüp bebek yöntemiyle elde edilen embriyolarda preimplantasyon testleri yaparak embriyodan bir hücre alıp ilgili hastalığı bu hücrede tarayıp, sadece sağlıklı embriyoların rahim içine transfer edilmesi yöntemiyle çiftlerin sağlıklı gebelik başlatmasını sağlayabiliyoruz" diye konuştu.
"AKRABA EVLİLİĞİ DOĞUDA YÜZDE 40’LARDA"
Türkiye’de akraba evliliğinin yüksek olduğunu ve doğu bölgelerinde bu oranın yüzde 40’ları bulduğunu aktaran Ünsal, "Bu çerçevede çiftlerin ortak gen bozukluğu taşıma ihtimali çok artıyor. Bu akraba taramalarının yapılmasıyla birlikte geniş test panellerinin uygulanmasıyla bu hastalıklar tespit edilebilir. Dünya üzerinde tanımlanmış 8 bin hastalık var. Her hafta en aşağı 5 hastalık literatüre giriyor. Yüzlerce daha tespit edilmemiş gen bozukluğu mevcut. Avrupa ülkelerinde sık görülen hastalıklar, diyelim ki 15-20 civarında hastalık bizim ülkemizde yüzde 35’lerde görülüyor. Yani yüzde 65-70 civarındaki hastalık dünyanın çok bilmediği nadir olan hastalıklar, o nedenle bizim mücadelemiz biraz daha fazla. SMA ilaç tedavisi çıktığı için çokça bilinen bir yöntem ama birçok hastalık mevcut. TSRM bilinçlendirmeyi arttırmayı hedefliyor" dedi.