Türk Tabipleri Birliği (TTB), sağlık çalışanlarının özlük ve ekonomik sorunlarının çözümü ile halkın sağlık hakkı için taleplerini yükseltmek amacıyla 11 Ekim 2021 günü çevrimiçi bir basın toplantısı ile eylem takvimini açıkladı.
Basın toplantısının açılışını yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, 1 Ekim günü yaptıkları basın toplantısının ardından Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’dan istedikleri randevuya yanıt gelmediğini ama sağlık emekçilerinin sabırlarının tükendiğini belirtti. Sağlıkta dönüşümün yarattığı tahribatın hem sağlık emekçilerini hem de yurttaşları sağlıksızlığa ittiğini ifade eden Korur Fincancı, “Sağlık alanında ciddi bir çöküş ile karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyoruz” diye ekledi.
TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten pandemi sürecinin tüm toplumu ama en çok sağlık çalışanlarını yıprattığını, özlük ve ekonomik haklardan çalışma koşullarına yaşanan sorunların artık dayanılmaz bir hal aldığını ifade etti. TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut “Emek bizim söz bizim” sloganıyla taleplerini alanlardan yükselteceklerini dile getirdi.
TTB Merkez Konseyi üyelerinden Dr. Halis Yerlikaya, meslektaşlarından tükenmişliği ve yıpranmışlığı, yurttaşlardan da sağlık hakkına erişimdeki sorunları her gün dinlediklerini söyleyip sağlıktaki kötü gidişata bir dur demenin vakti geldiğini kaydetti. Dr. Onur Naci Karahancı ise “Başlattığımız bu mücadele programı sadece hekimler veya sağlık emekçileri için değil; tüm toplum için, hepimiz için. Ne toplumu ne sağlık çalışanlarını ne emekçileri dinleyen bir iktidar ile emeğimize sahip çıkarak mücadele edeceğiz. Toplumdan da bu süreci bizimle beraber örmesini talep ediyoruz” diye konuştu.
Basın açıklamasını ise TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Meltem Günbeği okudu. Açıklamanın tamamı şöyle:
Piyasacı, Özelleştirmeci, Hekimlerin Yaşam ve Çalışma Koşullarını Görmeyen Bu Sağlık Sistemi İflas Etmiştir.
Artık Söz Bizdedir!
Koronavirüs salgını mevcut sağlık sisteminin, toplum sağlığını korumak bir yana toplumun sağlığını riske attığını, halkı salgınlardan bulaşıcı ve kronik hastalıklardan, korumadığını çok açık bir şekilde ortaya çıkardı.
Halkın sağlığını tehlikeye atan bu sağlık sisteminin yürütücüleri, özel sağlık işletmeleri ve sermaye sahiplerini korumaya yönelik politikalara gelince hiçbir sınır tanımıyor. Salgın döneminde dahi iktidar bu anlayışından vazgeçmedi. Tam tersine her gün yüzlerce insanımız yaşamını yitirirken, onlar sağlık sistemlerinin, şehir hastanelerinin güzellemeleriyle günlerini geçirdiler. Oysa çok açık bir şekilde gerçek ortaya çıkmış, AKP’nin savunuculuğunu yaptığı ve uyguladığı sağlık sistemi toplum sağlığı için önemli bir risk halini almıştır. Artık bu sistemin yürütülmesi olanaksızdır.
En kısa sürede toplumcu bir sağlık sistemine geçme zorunluluğumuz bulunmaktadır.
Salgın dönemi bu ülkede hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının ne kadar değersizleştirildiğini de ortaya çıkarmıştır. Hekimler, salgın döneminde adeta can derdine düşmüşken, ama bu tehlikeye karşın canla başla çalışırken, aynı zamanda işsizlikle, işten atılmalarla, yoksullukla karşı karşıya bırakılmıştır. Salgın döneminde özel hastanelerde hekimler işten çıkarılırken, ücretlerini almazken Sağlık Bakanlığının göstermelik kararlar dışında tepkisiz kaldığını gördük. Kamu hastanelerinde de salgın döneminde işten atmaların devam ettiğine, mezun hekimlerin işe başlatılmadığına şahit olduk, giderek yoksullaşmayı gün gün yaşadık.
Bugün gelinen aşamada hekimler “Artık bu şartlarda çalışamıyoruz” diyerek istifa ederken; emekli olurken ya da genç hekimlerimiz yurtdışına göç ederken tüm bu sorunları konuşmak, çözüm önerilerimizi iletmek için Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya görüşme talebimizi ilettik.
1 Ekim 2021’de tüm kamuoyunun önünde bulunduğumuz randevu talebine bugün itibari ile Sağlık Bakanı’ndan yanıt alamadık.
Şimdi soruyoruz: Sağlık Bakanı’nın hekimlerin çalışma koşullarını, sağlık ve yaşam sorunlarını, toplumun sağlığını hekimlerin örgütüyle konuşmasından daha doğal ne olabilir? Bu görüşme taleplerini karşılamak bir Sağlık Bakanı’nın hekimlere ve topluma karşı sorumluluğu değil midir?
Hekimler ülkenin dört bir yanından “Mesleğimizi yapamıyoruz”, “Nefes alamıyoruz”, “Geçinemiyoruz” diyor. Her gün kamudan istifalar birliğimize iletiliyor, Türk Tabipleri Birliği’nin verdiği “iyi hal belgesi” sayılarına göre yaptığımız değerlendirmede ciddi bir yurtdışı göçü varken çareyi 10 dakika içerisinde iki hasta randevusu vermede gören bir sağlık sistemi artık iflas etmiş demektir.
Bu şartlarda Sağlık Bakanı’nın randevu keyfiyetini beklemeye 10 günden fazla süre vermemiz mümkün değildir.
Daha önce tarihimizde de örnekleri olduğu gibi kazanımlarımızı örgütlü mücadele ile alacağız. Bugün iktidarın istifaları da göçleri de durdurmaya yönelik hiçbir adımı yokken biz, hekimlere “Bu topraklarda hekimlik yapmak için umut var, birlikte önlüğümüzün beyazına sahip çıkıyoruz, karanlığı aydınlatacağız ve artık söz bizim” diyoruz.
Gün dayanışmanın, birbirimize güvenmenin, mesleğimizin taşıdığı güce güvenmenin, yaşam ve sağlık haklarımızı savunmanın ve geliştirmenin günüdür. Emeğimiz üzerinden kendini var eden sermayeye, idarecilere dur demenin “Biz birlikte güçlüyüz”ü göstermenin günüdür.
Kısacası Emek Bizim ise Söz de Bizimdir!
Taleplerimizden Vazgeçmiyoruz!
Bu taleplerimiz için adım adım ilerleteceğimiz, her aşamasını üyelerimiz ile tartışacağımız, kabul edilene kadar devam ettireceğimiz mücadele programımızı sizler aracığı ile tüm kamuoyuna sunmak istiyoruz.
Tüm kamuoyuna çağrımızdır: Taleplerimiz sizin için, bizim için, hepimiz için... Sağlık mücadelesinde yan yanayız!
Toplumun sağlığı sağlık emekçilerinin sağlığıyla mümkün olabilir.
Herkesi sağlık hakkı için birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi