Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, 17 Ocak 2024 tarihinde Bloomberg’e verdiği röportajda “Otoyollardan sağlığa kadar uzanan ve kamu-özel sektör ortaklığı olarak adlandırılan projelerde anlaşmalar mümkün. Daha küçük tesisleri tek çatı altında toplamak amacıyla inşa edilen 22 hastaneden biri olan bir şehir hastanesinin Körfezli bir Arap yatırımcıya satışı konusunda görüşmeler sürüyor ve bunu diğerleri de izleyebilir” açıklaması yaptı. Konuya ilişkin Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ilgili kurumların sessizliği, kimi basın kuruluşlarına sızdırılarak sipariş edilen değerlendirme notlarıyla aşılmaya çalışıldı.
Kamu kaynağının harcanmasında şeffaflık bütçe hakkının temeli olmasına karşın, kamuoyuna hesap verilmesi bir yana meraklısının dahi izlemesini engelleyecek muhasebe tablolarıyla sürecin yönetildiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programı’na göre, 2017-2024 dönemi içinde şehir hastaneleri için toplam 130 milyar 767 milyon 346 bin TL kira harcaması yapılmış olacak. 2024 yılı bütçesinde şehir hastanelerinin kira ve hizmet alımı kapsamında şirketlere 83,7 milyar TL’lik ödeme yapılacak. Bu miktar Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 11,4’üne karşılık gelmektedir. Milletin cebinden “beş kuruş” değil, milyarlarca lira “hastane kirası” olarak çıkmaktadır.
İhalelerin yapılmaya başlandığı 2011 yılından itibaren tüm aşamalarda şirket değişiklikleri yapılmış, ihaleye giremeyen şirketlere hisse devriyle hastaneler devredilmiş, yine ihalelerde yer almayan şirketlere Sağlık Bakanlığı onayı ile kimi hizmetler devredilmiştir. Tüm bu durumlar Sayıştay raporlarında ayrıntılı olarak belirtilmiş; şehir hastanelerine yapılan ödemelerin belirlenen muhasebe kurallarına uygun olmadığı, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan rutin ödemelerin gizlendiği, şirketlere hak edilmemiş, teslim edilmemiş, kötü yapılmış veya yapılmamış işler için de ödeme yapıldığı, bunların tespit edilmesine rağmen şirketlere ve ödemeyi yapanlara herhangi bir yaptırım uygulanmadığı da tespit edilmiştir.
Gelinen aşamada Sağlık Bakanlığı’ndan beklenen, çocuklarımızın ve ülkenin 25 yıllık geleceğini ve bütçesini rehin alan şehir hastanelerinin sözleşmelerini yatırım maliyeti/yapılan ödemelere göre değerlendirerek öncelikle kira sözleşmelerinin karşılıklı anlaşmayla tazminatsız olarak feshine gitmektir. Mevzuat ve sözleşmelerle belirlenen ölçütlere uyulup uyulmadığını, hizmetin niteliğini korumakla yükümlü idarenin sorumluluğuyla davranarak denetlemek, gerekli yaptırımları uygulamak ve sonuçta sözleşmelerin bu kapsamda gözden geçirilerek gerekirse feshi mümkündür. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurumların, giderek artan kamu zararından sorumlu olduğu açıktır. Kamuoyundan gizlenen sözleşme değişiklikleriyle kamu-özel ortaklığı borçlarının süresinin uzatılması değil, zararın artmasının engellenmesi gerekmektedir.
Sağlık Bakanlığı’ndan Cumhurbaşkanı’nın hayalleri olan şehir hastanelerini neden satışa çıkarmak zorunda kaldıklarını, hangi hastanelerin hangi koşullarda hangi ülkelere satılacağını, satış sözleşmelerinin veya protokollerinin şeffaflıkla kamuoyu ile paylaşılmasını bekliyoruz.
Türk Tabipleri Birliği olarak kamu-özel işbirliği modeli ile yapılan şehir/şirket hastanelerinin kamusal sağlık hizmetinin temel kabullerine göre yeniden yapılandırılması, sağlık hizmetine erişimin binaya ulaşmak olduğuna dair zihniyetten vazgeçilmesi, şehir hastanelerinin sözleşmelerinin tazminatsız olarak feshedilmesi, kamu zararının belirlenerek sorumlulardan geri alınması, kapatılan hastanelerin geri açılması, sağlık çalışanlarının insana yaraşır bir iş ortamına ve gelire kavuşmasının sağlanmasının zorunlu olduğunu bir kez daha bildiriyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi