SES Gaziantep Şube Eşbaşkanı Serpil Dağdemir, Gaziantep Demokratik Kadın Platformu adına, savaşın kadın ve çocuklara etkisi üzerine açıklamalarda bulundu.
Bir toplu şiddet türü olan ve politik şiddet olarak da adlandırılan savaş; açlık, sefalet, yoksulluk, kadın ve çocukların aşağılanması, tecavüze uğraması, fahişeliğe zorlanması ve ölüm demektir. İnsanlık tarihi boyunca 15 bin savaşta yaklaşık 4,5 milyar kişinin yok olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakam günümüz dünya nüfusunun üçte ikisinden fazladır.
Savaş ve çatışmalar insanı, yaşamı, doğal varlıkları, eko sistemi; kısacası yeryüzünün tüm bileşenlerini tahrip ediyor. Bu durum sadece sosyo-ekonomik, kültürel, siyasal sonuçlar doğurmuyor; ilgili ilgisiz herkesi, her ortamı, her anı harap ediyor. Düşmanlık, kin, öfke, nefret ve kalınca sınırlarla insanlığın birbirinden ayrışmasının yegâne gerekçesi savaş ve çatışma ortamları olmaktadır. Yeryüzünde sömürü, çoklu eşitsizlikler ve adaletsiz yaşam, cinsiyetçilik, kimliksel ve coğrafi ayrıştırmalar devam ettirildikçe savaş başka savaşları(çatışmaları) besliyor.
Savaşlarda en çok çocuk ve kadınlar mağdur edilmekteler. Savaşta öldürmek yetmiyor; yurdundan edilmek, tecavüz, istismar, rehinelik, kadın bedeni üzerinde yürütülen psikolojik savaş ayrıca bu ortamlarda çokça yaşanmaktadır. Savaşlarda kadın ve çocuklar güvenlik sorunu yaşamakta: Lancet Tıp Dergisinin yayınladığı bir araştırmaya göre, uzun süreli savaşların dünya çapında 600 milyondan fazla çocuk ve kadının temel sağlık hizmetlerine erişemeyeceği anlamına gelmektedir.
Bu araştırmaya göre; “2019 yılına kadar 35 ülkede 54 silahlı çatışma yaşandı. Bu durum, insani erişim ve temel sağlık hizmetlerinin sağlanmasına karşı artan bir tehdit oluşturarak, en az 630 milyon çocuk ve kadını etkiledi.”
Stanford Üniversitesi ve Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu da dahil olmak üzere dokuz kurumdan oluşan araştırma ekibi, “2017 yılına kadar dünyadaki kadınların yüzde 10’u ve çocukların yüzde 6’sının zorla yerlerinden edildiğini ya da tehlikeli biçimde çatışmaya yakın yaşadığını” bildirdi. Araştırma nüfus artışı, daha fazla çatışma, kentsel alanlarda artan patlayıcı ve kimyasal silah kullanımı gibi faktörlerle, çatışmalar nedeniyle yerinden edilen çocuk ve kadınların sayısının artışını gözler önüne seriyor.
Bu güne kadar yapılan araştırmacılara göre; savaş ve savaş koşullarında oluşan diğer olumsuz boyut ise; ‘uluslararası insancıl hukuka saygı eksikliğinin’ giderek çoğalması. Ve beraberinde kadınlara yönelik cinsel şiddetin arttığına işaret ediliyor.” Unutmamak gerekiyor ki silahlı çatışmanın çocuklar ve kadınlar üzerindeki dolaylı etkilerinin, gerçek savaşın etkilerinden çok daha büyük olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız.
Onlarca yıldır yanı başımızda(Ortadoğu’da) savaş ve çatışmalar hiç eksik olmadı ve hala yüksek şiddetti ile faklı biçimlerde sürmektedir. Suriye, Lübnan, Filistin-İsrail ve zaman zaman Irak’ta bu durum güncelliğini korumaktadır. Bu günlerde yeniden alevlenen Filistin-İsrail savaşını ise yine kadın bedeni üzerinde yürütülen güç gösterileri tetiklemiştir. Kadın ve çocuklar savaşa en yakın ortamda kalmışlardır. Karşılıklı kadın ve çocuk rehine pazarlığı aslında bu savaşın yine kadın ve çocuklar üzerindeki yıkıcılığını bir kez daha gözler önüne sermektedir. Son haberlere göre İsrail saldırılarında ise vurulanların % 60’ı kadın ve çocuk.
Yararlanılan Kaynaklar:
Independent
Lancet Tıp Dergisi
Stanford Üniversitesi ve Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu verileri
Çalışma Ortamı Dergisi (Savaş ve Kadın)
Reuters-TRT ve NTV haber