Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet DOĞRUYOL; ''Sözleşmeli yöneticilikten bir an önce vazgeçilmeli..''
Sağlık Bakanlığının, bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarında liyakati esas almadan yaptığı sözleşmeli atamalar nedeniyle yaşanan sorunlar karşısında adeta gözler kör, kulaklar sağır. Bakanlık yetkilileri yapılan tüm eleştirileri görmezden gelerek ve sözleşmeli yöneticilik sistemine devam ediyor.
Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda 663 sayılı KHK ile uygulanmaya başlayan sözleşmeli yöneticilik sisteminde, yapılan atamalarda liyakat esaslı hiç bir kıstas yok. Tabi kıstas yok derken, son yılların en önemli kıstası olan siyasi referansı unutmamak gerek. Yani mevcut iktidar partisinden referansınız yoksa, üst üste 10 tane diploma koysanız, onlarca sertifika alsanız da, yönetici olmanızda hiç bir faydası yok. Sözleşmeli olarak göreve başlayan idarecinin mevzuat bilmesine, bakanlık ile ilgili işleyişi bilmesine de gerek yok. Nasıl olsa öğrenir. Sözleşme imzalayıp yönetici olacak kişilerin memur olmasına bile gerek yok. Geçmişte memur olmayan, çaycı çorbacı, pek çok kişi hastanelere idareci olarak atanmıştı. Devlet Hastanelerimizde halen memur olmayan yöneticiler mevcut. Devlet hastanesine yönetici olmanız için, lisans mezunu olmanız yeterli.
Sağlık Bakanlığına siyasetten yakın ve özel dostları olan bir öğretmen, bir polis ya da, herhangi bir kamu kurumundaki memur Sağlık Bakanlığında herhangi bir yönetici kadrosuna gelebilir.
663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) Sağlık Bakanlığına Bağlı kurumlar Merkez teşkilatı, Halk Sağlığı ve Kamu Hastaneleri olarak üçe ayrılmıştı. Kamu hastaneleri tam bir ticari işletmeye dönüştürülmüş ve gurup, gurup ayrılan hastanelerin başına para yöneticileri (CİO)’lar atanmıştı. Atanan yöneticilerin en önemli görevi ise vatandaşın sağlığını korumaktan ziyade, kurumlara para kazandırmaktı. Yöneticilerin başarı kriterlerinin ilk sırasında ise kuruma para kazandırmak vardı.
Bu üç kurum arasında personel geçişleri o kadar zorlaştırılmıştı ki, bakanlık içerisindeki bir kurumdan diğer kuruma geçiş adeta bir başka bakanlıktan, mesela Tarım Bakanlığından Sağlık Bakanlığına geçiş gibi zorlaştırılmıştı. Neyse ki, kurumlar birleştirildi. O dönemde kurumları ayırmanın yanlış olduğunu defaten dile getirdiğimizde ise, pek çok bürokrat ve siyasi uygulamanın doğru olduğunu savunuyorlardı. Bu gün ise uygulamanın yanlış olduğunu hemen herkes söyleyebiliyor.
Hatta bu gün pek çok siyasi ve bürokrat 663 sayılı KHK uygulamasının FETÖ projesi olduğunu da ifade ediyor. Peki o zaman 663 sayılı KHK FETÖ projesi ise, genel uygulamasından vazgeçildi de, sözleşmeli yöneticilikten niye vazgeçilmedi? Neden sözleşmeli yöneticiliğe halen devam ediliyor? Siyaset neden sözleşmeli yöneticilikten vazgeçmiyor? derseniz? Tek referansın siyaset olduğu sözleşmeli yöneticilikte, ipler siyasilerin elinde de ondan vazgeçilmiyor maalesef. Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlar ülkemizde en fazla siyasileşen, siyasilerin direk müdahale edebildiği kurumla haline geldi maalesef. Bu durumdan siyasi referansla gelen idarecilerimizde şikâyetçi. Çünkü siyasilerin müdahalesinden bürokratlarımızda da iş yapamaz durumda.
Sözleşmeli yöneticilik gelmeden önce Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda görev alan müdür, müdür muavini gibi yöneticiler görevde yükselme sınavlarıyla atanırlardı. Bu liyakatli ve görevde yükselme sınavı ile gelmiş idarecilere ne olduğu belli olmayan araştırmacı unvanları verilerek görevlerinden el çektirildiler.
Sürekli işçi kadrosunda çalışan işçilerle birlikte Sağlık Bakanlığında çalışan sayısı yaklaşık 1 milyon civarında. Sözleşmeli yöneticilerde muhtemelen 10 bin civarındadır. Gücünü devletten değil de, siyasetten aldığını düşünen sözleşmeli yöneticilerin bazılarının kanun tanımadığı, personele eziyet ettiği, sendikal ayrımcılık yaptığı da,hemen her zaman şahit olduğumuz durumlar.
Ortada bir gerçek var ki, sözleşmeli yöneticilikten bir an önce vazgeçilmesi gerekliliği.