Konya Numune Hastanesi acil servisinde koronavirüse yakalanan hastaların ilk başvurduğu bölümde sağlık memuru olarak çalışan Raziye Sürgit, 40 gündür çocuklarını ve ailesini göremiyor. Çocukları Azra Duru (3) ve Eymen Efe (9) annelerinin yokluğunda anneannelerinde kalıyor.
İlk kez çocuklarından bu kadar ayrı kaldığını, kızının büyüdüğünü görememenin, oğlunun derslerini takip edememenin hüzün verdiğini söyleyen Raziye Sürgit, “İlk defa çocuklarımdan bu kadar ayrı kaldım.
3 yaşında bir kızımı var, onun büyüdüğünü görmemek, oğlumun derslerini takip edememek, bunların hepsi ayrı ayrı hüzün veriyor. Telefonda görüntülü konuşuyoruz ama hiçbir şey, dokunmanın yerini tutmuyor. Onlara sarılmak istiyorum, kokusunu hissetmek istiyorum. Çocuklarımın bana sorduğu tek soru, ‘Ne zaman geliyorsun?’ Anne olmak ve özlemek ayrı bir şey. Aynı şehirdeyiz, 10 dakika uzaklıkta ama görememek acı veriyor” diye konuştu.
‘TEK SIKINTIMIZ ÖZLEM’
Önceki anneler gününde de acil serviste nöbette olduğunu çocuklarının hastaneye gelerek anneler gününün kutladığını söyleyen Raziye Sürgit, şunları söyledi:
“Koruyucu kıyafetlerimiz, maskemiz ve siperliklerimiz her zaman var. Çalışma ortamımızda hiçbir sıkıntımız yok. Tek sıkıntımız özlem, maalesef buna da hiç kimse çözüm bulamaz. Çocuklarıma kavuşacağım günü iple çekiyorum. Bu süreç uzun bir süreç olacak belki ama ne kadar dayanabiliriz bilemiyorum. Çocuklarıma bazen annem, bazen eşim bakıyor.
Normal şartlarda da 24 saat nöbet tutan çalışanlar olduğumuz için zaten ayrı kalıyorduk. Ama bu süreç gerçekten çok uzadı. Çocuklarım apartmanın bahçesine inip, oradan sarı çiçekler toplamış görüntülü konuşmada bana çiçekleri uzatıp, anneler günümü kutluyor. Onlar benim anneler günümü kutlayamıyor, ben kendi annemin anneler gününü kutlayamıyorum. Önceki anneler gününde yine nöbetteydim. Çocuklarım hastanede kutlamışlardı. Bu kez de kaldığım otel odasında görüntülü konuşarak kutlayacaklar.”
‘KORONAVİRÜSE YAKALANDIĞIMI ÇOCUKLARIMDAN SAKLADIM’
Çocuklarından ayrı kaldığı dönemde, koronavirüse yakalandığını ve ayakta atlattığını söyleyen Raziye Sürgit, “İntaniyeye başvurdum ve testim pozitif çıktı. Çok kötü bir eklem ağrısı, vücut ağrısıyla başladı. İlk defa böyle bir grip geçirdim. Sesim kısıldı, sürekli ateş, terleme ve sıtma şeklinde. Bu durumu aileme söylemedim. Çünkü gereksiz yere telaş yapacaklarını düşündüm. Sonuçta olayın ve sürecin nasıl ilerleyeceğini biliyordum. Onlardan uzak kalmam gerekiyordu. Eşimden, annemden, babamdan uzak kaldım. Bu yüzden de otele yerleştim. Koronavirüse yakalandığımı çocuklarımdan sakladım. Çok şükür ayaktaydım ve rahat atlatabildim. Onların da gereksiz üzülmelerini istemedim” diye konuştu.
‘TESTİM NEGATİF ÇIKTIĞINDA ÇILGINLAR GİBİ SEVİNDİM’
Son testlerinin negatif çıktığında sevincini herkesle paylaştığını, herkesi arayarak iyi haberi verdiğini söyleyen Sürgit konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Gittim testimi verdim, pozitif çıktı. ‘Tamam, ben bağışıklığımı kazandım’ dedim. Ama sonra ‘Sürüntü alacağız’ dediler. Sonra ne olacak tedavi başlayacak. O an gerçekten çok kötü oldum. O anı anlatamam. Gözlerim doldu, ne yapacağımı bilemedim. Sürüntü aldırmam gerekiyor, çünkü hala pozitif miyim? Negatif miyim? Bilmem gerekiyordu. Sürüntü aldıktan sonra sonucu negatif geldikten sonra gerçekten çok rahatladım. Çılgınlar gibi, hayatımda aramayacağım insanları arayarak çok sevinçliyim negatif çıktım artık eve gidebilirim diyordum. Artık bulaştırıcı değilim, taşıyıcı değilim diye her önüme gelene söylüyordum. En önemlisi insanlara sarılmak istiyordum ama sarılamıyoruz maalesef.”
‘HAFTALARDIR ÇOCUKLARIMI GELECEĞİM DİYE OYALIYORUM
Çocuklarının her telefon konuşmasında kendisine ne zaman geleceğini sorduklarını, çocuklarını sürekli “yakında geleceğim” diyerek oyaladığını belirten Raziye Sürgit, “Çocuklarımla gün içinde görüntülü konuşuyorum. Eşimle ailemle de öyle. Ama biz Türk’üz. Türkler dokunmayı sever. Çocuklara sarılmadan, sıcaklığını hissetmeden hiçbir şey görüntünün yerini tutmuyor maalesef. Çocuklarımı haftalardır oyalıyorum.
Annecim; 3 gün sonra geleceğim, 5 gün sonra geleceğim diye oyalıyorum. Çocuklarımın yaşı küçük ona rağmen her şeyi biliyorlar. Test sonucun çıktı mı anne. Bugün kaç hasta geldi hastaneye gibi sorular soruyorlar” diye konuştu.
KIZLARINI BALKONDAN GÖREBİLİYOR
Koronavirüs salgını nedeniyle yaklaşık 1,5 aydır evine gitmeyen ve çalıştığı hastanenin yurdunda kalan Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ameliyathane Sorumlu Hemşiresi Aslı Avcı, 12 ve 5 yaşındaki kızlarını görebilmek için her gün iş çıkışı evlerinin önüne gidiyor, cama çıkan kızları ile uzaktan da olsa birkaç dakika görüşüp tekrar kaldığı yurda geri dönüyor.
Onun dışında sadece görüntülü telefon görüşmesiyle kızlarına duyduğu özlemi gidermeye çalışan fedakar sağlık çalışanı anne, çocuklarına doyasıya sarılacağı günü iple çekiyor. 41 yaşındaki Aslı Avcı, “Kızlarıma annem ve eşim bakıyor. Annem de tansiyon hastası. Onları koruyabilmek için haftalardır evime gidemiyorum. 5 yaşındaki kızım şu an 39,5 derece ateşle evde yatıyor. Bu sabah beni aradı ve ‘Anne, senin hastalarına başka bir arkadaşın baksa, sen de gelip bana baksan; ben de hastayım’ dedi.
O evde anneannesi, ablası ve babasıyla güvende çok şükür. Ama buradaki hastaların da bizlere ihtiyacı var. Pek çok arkadaşımız aylardır ailelerini, çocuklarını göremiyor. Bu yıl, biz sağlık çalışanları için en zor anneler günü oldu. Umarım bir an önce bu süreç biter ve hepimiz çocuklarımıza kavuşuruz” dedi. Avcı’nın kızıyla balkondan hasret gidermeye çalıştığı duygusal anlar DHA kameralarına yansıdı.
‘BİRBİRİMİZE DESTEK OLARAK ATLATMAYA ÇALIŞIYORUZ’
Pandemi hastanesi ilan edildiklerinden beri evine gidemediğini söyleyen Avcı, “İki tane kızım var. Ezgi ve Naz. Büyük kızım 12 yaşında, 12 yıldır anneliği bana yaşattığı özellikle ona çok teşekkür etmek istiyorum. Rabbimin verdiği en güzel hediyeler onlar, çocuklarımız. Yaşadığım en anlamlı ve zor anneler günü olacak bu. Bu süreç ne kadar böyle devam edecek bilmiyoruz.
Buraya gelmek zorundayız, evi idare etmek zorundayız, yükümüz çok daha ağırlaştı sağlık çalışanları olarak. Ailelerimizden uzak kaldık. İnşallah bu günler geçecek. Akşam mesai bitiminde evime gidip camdan çocuklarımı görüyorum, sonra tekrar hastanenin bize tahsis ettiği yurda geri dönüyorum. Sonra da görüntülü konuşma ile aradaki mesafeyi kapatmaya çalışıyoruz. Üç arkadaşımla birlikte kalıyorum. Onların da çocukları var, birininki 3, diğerininki 5 ve 6 yaşlarında. Onlar da evlerinden ayrılar. Bu dönemi hep birlikte, birbirimize destek olarak atlatmaya çalışıyoruz” dedi.
‘EKİPMAN SIKINTISI YAŞAMADIK AMA SÜRECİN KENDİSİ ZOR’
“Çocuklarımızdan uzak kalmak, sadece kapı önünden görmek hem onlar hem benim için inanılmaz derecede yıpratıcı” diyen Hemşire Aslı Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ameliyathanemizde 5 oda şeklinde çalışıyoruz. İkisi Kovid pozitif vakaların ameliyatlarını yaptığımız salon. Geri kalanda da acil vakaları alıyoruz. Sezaryenler, ortopedi ameliyatları, kalp gibi. Kovid vakaları ekstra zor. Çünkü ekstra koruyucu kıyafetler giyiyorsunuz; içerisi negatif basınçlı odalar, o koruyucu ekipmanların içinde inanılmaz derecede sıvı kaybediyor ekiptekiler.
Vakanın sonuna doğru artık sıcak ve oda şartları dayanılmayacak bir hale gelmeye başlıyor. Bir de sürekli tulum içerisinde çalışıp su gibi terledikleri için dışarı çıktıklarında daha sonra öksürük gibi başka şikayetler de başlıyor. Kovid mi, değil mi, herkes birbirine şüphe ile bakmak zorunda kalıyor emin olana kadar. Şu bir gerçek, koruyucu ekipmanlar açısından hiçbir sıkıntı yaşamadık. Malzeme açısından çok rahat bir şekilde geçirdik bu dönemi. Burada gerçekten savaşıyoruz. Ama görmediğimiz bir düşmanla uğraşıyoruz”
‘HEM HASTALARDAN, HEM EKİPTEKİ HERKESTEN TEK TEK SORUMLUYUM’
Ameliyathane sorumlu hemşiresi olarak 47 kişilik ekibinin sağlığından ve güvenliğinden de sorumlu olduğunu anlatan Avcı, “Hem kendinizi hem de ekibinizi korumak zorundasınız. Kalabalık bir ekibimiz var. Ameliyathane hemşire ve personeli olarak 47 kişilik bir grubuyuz. O arkadaşlarımızın sorumlulukları da benim üzerimde. Kendimi onlara karşı sorumlu hissediyorum çünkü. Ekipmanları, ameliyata girip çıkmaları, bayılan arkadaşlarımız oluyor o sıcağa daha fazla dayanamayıp
Ameliyathane ekibi olmak zaten başlı başına stresli bir iştir. Hep gözünüz açık olmak, bir şeylere dikkat etmek zorundasınızdır. Ama bu dönemde daha da fazla dikkat etmemiz gerekiyor. Birbirimizi sürekli takip ediyoruz, hastaları korumak zorundayız. Kovid olan var, olmayan var. Şüpheli vaka var; negatif olanı pozitif olandan korumanız lazım. Ameliyathane giriş kapılarımız ayrı bu nedenle. Negatif hastaları başka bir kapıdan alıyoruz. Bu süreç biter bitmez kesinlikle iyi bir tatile ihtiyacımız var, ailemle vakit geçirmeye ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
KIZI İLE TELEFONDAN HASRET GİDERİYOR
Türkiye’de koronavirüs vakasının görüldüğü 11 Mart’tan hemen sonra Adana Şehir Hastanesi, pandemi hastanesine dönüştürüldü. Hastanenin acil servisinde çalışan hemşire Kader Yaşar da salgınla mücadelede görev aldı. Hemşire anne, Anneler Günü öncesinde kızı Ülkü ile cep telefonuyla görüşerek, hasret giderdi.
Salgınla mücadele ederken, en çok çocuklarını özlediğini söyleyen Kader Yaşar, “Bir taraftan hayat kurtarıyoruz bu işin güzel tarafı. Ancak ailemize karşı sorumluluklarımız var. Eve gidince enfeksiyon riskine karşı çocuklarımdan uzak duruyorum. Bu süreçte en çok bir araya gelmeyi özledim. Benim de anne ve babam var, onlar uzakta. Uzun süredir annemi göremiyorum, elini öpmek isterdim. Anneler Günü’nde çocuklarımı doya doya görmek isterdim” dedi.