Dün gece Genel Cerrahi dünyası ve Hacettepe çok değerli bir üyelerini, ben de sevdiğim bir meslektaşımı kaybettim, Prof. Dr. Bülent Tırnaksız. Benden küçüktü. Her karşılaşmamızda hal hatır sorar, keyfim kaçıksa esprileriyle yerine
Dün gece Genel Cerrahi dünyası ve Hacettepe çok değerli bir üyelerini, ben de sevdiğim bir meslektaşımı kaybettim, Prof. Dr. Bülent Tırnaksız. Benden küçüktü. Her karşılaşmamızda hal hatır sorar, keyfim kaçıksa esprileriyle yerine getirmeye çalışırdı. İnanıyorum ki çok sayıda hayata dokunmuştur. İyi cerrahtı, iyi insandı, adam gibi adamdı.
COVID-19 ile mücadelesini kaybetti Bülent. Aşısız mıydı? Hayır, tam tersine, 2 Coronavac, 2 Biontech. Şimdiye dek iki yıla yaklaşan pandemide önlemlerini alarak kendini de korumuştu. Peki ne oldu da hastalığa yakalandı? Yaklaşık 9 ay önce böbrek nakli yapılmıştı, organ reddini önlemek için bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanıyordu, aşılara rağmen vücudu antikor oluşturamadı.
Hastalığı nasıl kaptığını tam olarak bilmiyorum, ama bir duyumum var, doğrudur, yanlıştır bilemem. Bölümün bir toplantısında – belki bir kutlama, bir araya gelme – yanında oturan kişi pozitif imiş. O kişinin şikayeti var mıydı, aşılı mıydı – tam aşılı olduğuna inanmıyorum – bilgim yok. Hastayken izleyenler bilir. Önemli elbette, aksırık tıksırığı varken böyle bir toplantıya katılma, hele hele aşı durumu da yetersiz ise, sorumsuzluk örneği. “Aman, önemli bir şey değil, alt tarı biraz kırıklığım var, COVID değildir, zaten herkes aşılı ve korunuyor, ne olacak ki” diye aklından geçirdi. Belki belirtisiz geçiriyordu o sırada. Bilemeyiz. Günlük yaşantımızda aldığımız binlerce küçük karardan, binlerce küçük davranıştan biri sadece. Gelin görün ki başkasının hayatına mal olabiliyor. Duyduğuma göre o kişi iyileşmiş, işinin gücünün başına bile dönmüştür. O sırada bir hocası COVID yoğun bakımda makinelere bağlı yaşam savaşı veriyordu. Kim bilir neler düşündü, vicdanı buruldu mu, kendini suçladı mı, yoksa çoğunluğun – genç sağlıkçılarımızda görmeye alışık olduğumuz – yaptığı gibi uyarılınca yüzünüze sırıtarak bakan, utanma, çekinme duygusundan bihaber, siz odadan çıktıktan sonra omuz silkip bildiği gibi devam edenlerden biri miydi? Fark eder mi? Sonuç değişmiyor.
Niye bu kadar uzun anlattığım ortada. Anlayana. İnsan olana, vicdan taşıyana. Kişiyi insan yapan, diğer canlılardan ayıran sadece düşünmesi değildir, koca koca binalar kurması, son teknoloji cihazlar üretmesi de. KİŞİYİ İNSAN YAPAN, DİĞER İNSANLARA, DİĞER CANLILARA, İÇİNDE YAŞADIĞI BU DÜNYAYA DUYDUĞU SORUMLULUK VE BAĞLILIK HİSSİDİR. Bu yoksa, kişi hareketlerinin ve sözlerinin sorumluluğundan bihaber ise insan değildir. Sadece kendini düşünen, “boş ver gerisini” diyen çevremizde gördüğümüz, gördükçe öfkelendiğimiz, üzüldüğümüz, umudumuzu yitirmemize, kolumuzun kanadımızın kırılmasına neden olan – deyim yerindeyse sürüsüne bereket – İKİ AYAKLI YARATIKlardan biridir. Hayvan diye nitelemem, küfretmem. Asla! Hayvan demek, hayvanlara hakaret olur.
Pandemi çok uzadı, takatımız bitti. Sevdiklerimizden kopuk yaşamak içimize taş gibi oturdu. Hepsini anlıyorum, hepsini. Aynısını ben de yaşıyorum. Ellerimi ovuşturup, “aman pandemi bitmesin, işimiz azalmasın” diye düşünmüyorum. Kim düşünür ki? Sizlerden tek farkım bu hastalığın ağır seyrini sonuna dek görmem. Çoğunluk belirtisiz ya da evde atlatıyor, ama bazıları bu kadar şanslı değil. Evet, ben de yoruldum, 62 yaşımın eşiğindeyim, son 1.5 yıldır asistanlık döneminden daha fazla çalışıyorum, gün geliyor yorgunluktan sızıyorum. Bunları beni, daha doğrusu bizleri anlayın diye söylemiyorum. Ben de artık dayanma gücümün sonuna geliyorum. Ama o yoğun bakım yatağında yatan, ventilatöre bağlı, birilerinin babası, annesi olan hasta beni uyarıyor, “bitmedi, aman dikkat, başkaları bu yatağa düşmesin” diyor. Bu nedenledir ki hastane içinde hala çift maske dolaşıyorum, COVID yoğun bakımda ve acilde N95 takıyorum. Ben yakalanırsam atlatırım, bünyem sağlam, ek hastalığım yok. AMA YA BULAŞTIRIRSAM? Alt dairede yaşayan 87 yaşındaki anneme, bir hastama, arkadaşıma, dostuma, herhangi birine ya bulaştırırsam? Dayanmamız gerek, eski günlerin özlemiyle davranışlarımızı değiştirmememiz gerek. O güzel günler, değerini bilemediğimiz günler elbet gelecek ve geldiğinde yanımızda sevdiklerimiz olsun. Birlikte neşeyle gülüp yiyelim, içelim. Yüreğimiz burulmasın, gözlerimiz dolmasın.
Siz siz olun, gün içinde en azından bir kez “insan olmak neyi gerektirir?” diye düşünün. Eminim bunun için vakit bulursunuz. Çok yoğunsanız, tuvalete gittiğinizde bile düşünseniz yeter.
Rahat uyu Bülentçiğim. Sen elinden geleni yaptın. Rahat uyu.
Ömrüm Özmen Uzun
Prof. Dr. Tırnaksız için hüzünlü tören
Hacettepe Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’ndan emekli Prof. Dr. Zafer Öner, Covid-19’dan yaşamını yitiren öğrencisi Prof. Dr. Mehmet Bülent Tırnaksız (59) için düzenlenen törende, “Affet bizi Bülent; aşı karşıtı gafillerimizi affet. Maske, mesafe tanımayanlarımızı affet Bülent. Hep birlikte sebebin olduk yiğidim, aslanım, Bülent’im affet” dedi.
Törene Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Cahit Güran, hekim arkadaşları, asistanları, öğrencileri, eşi Ece Tırnaksız ve diğer yakınları katıldı.
Tören sırasında Prof. Dr. Tırnaksız’ın fotoğraflarından oluşan anı slaytı ekrana yansıtıldı. Prof. Dr. Tırnaksız’ın eşi Ece Tırnaksız, fotoğrafları görünce gözyaşlarını tutamadı.
Slaytın sonunda Prof. Dr. Tırnaksız’ın sık sık kullandığı ‘Ölüm yaşamın öğretmenidir’ sözü yer aldı. Sahneye de Prof. Dr. Tırnaksız’ın cübbesi ve fotoğrafı konuldu.
‘ÖLÜM YAŞAMIN ÖĞRETMENİDİR’
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kaya Yorgancı, Prof. Dr. Tırnaksız ile 30 yıldır arkadaş olduklarını belirterek “Anabilim dalımız bir öğretim üyesini kaybetti, en önemli düşünürünü, en önemli teorisyenini, en sıra dışı öğretim üyesini kaybetti. Ben ise yoldaşımı, sırdaşımı, 30 yıl önce bana ilk bistüriyi veren baş asistanımı kaybettim. Acımız büyük. Bülent Ağabey münevver kişiliği, renkli hal ve davranışları ile bölümümüze hem renk hem güç katmıştır. Bülent Ağabey candır, samimidir, bilgilidir, mütevazıdır, bilgedir. Türkçe’mizi çok iyi kullanırdı. Bülent Ağabey’in en son sloganı ‘Ölüm yaşamın öğretmenidir’ idi. Hepimizin telefonlarında durumda ‘meşgul’, ‘uygun’ gibi ifadeler yazılıyken Bülent Ağabey bunu yazmıştı. Hadi bundan sonra ne demek istediğini düşünelim” diye konuştu.
‘BU HASTALIK ÇOK ZORMUŞ’ DEMİŞ
Prof. Dr. Yorgancı, Prof. Dr. Tırnaksız’ın 4 doz aşısını da yaptırdığını, iki haftadır hastanede Covid-19 nedeniyle tedavi gördüğünü hatırlatarak, “Bazı kronik rahatsızlıkları vardı. Solunum cihazına bağlandı. 8 gün önce entübe edilmişti. Hastanede kendisini sık sık ziyaret ediyordum. Birbirimize sevgimizi dile getiriyorduk. Bana son olarak ‘Bu iş, hastalık çok zormuş’ dedi. Aşılarını zamanında yaptırmıştı. Tam aşılıydı” dedi.
‘BAŞKA HAKKI OLSA ONLARI DA YAPTIRACAKTI’
Bülent Tırnaksız’ın ablası Figen Tırnaksız, kardeşinin ölümünün verdiği üzüntüyü anlatarak “Çocukluğumu kaybettim, kardeşimi kaybettim. Hayattaki en büyük destekçimi kaybettim. Duvarım yıkıldı. Tüm aşılarını yaptırmıştı. Başka aşı olsa onları da yaptırırdı. Birtakım muhtelif hastalıkları vardı. ‘Çürük tahtayı mıh tutmuyor’ bunu bir kere daha anlamış olduk. Benden önce gitti sırayı bozdu” diyerek gözyaşı döktü.
‘AŞI KARŞITI GAFİLLERİMİZİ AFFET BÜLENT’
Hacettepe Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’ndan emekli Prof. Dr. Zafer Öner de öğrencisi Prof. Dr. Tırnaksız için düzenlenen törene katılarak, konuşma yaptı. Prof. Dr. Tırnaksız’ın durumunu öğrenince hemen hastaneye koştuğunu belirten Prof. Dr. Öner, “Ne Covid-19 geldi aklıma ne de hocasının ‘aman hocam’ ikazı. Gömlek, eldiven, çift maske, geçirilmiş hastalık, iki Biontech, 40 bin antikor; hala gelecekse gelsin. İyi ki gittim. Nasıl heyecanlandık anlatamam. Elini tuttum, saçlarını okşadım, ‘Bülent oğlum’ dedim. Konuştuk. Ne o duydu ne de ben. Ama anladık birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi son anda bile olsa. Ve gözlerimiz güldü birbirine. Affet bizi Bülent. Aşı karşıtı gafillerimizi affet. Maske, mesafe tanımayanlarımızı affet Bülent. Hep birlikte sebebin olduk yiğidim, aslanım, Bülent’im affet. 18 Eylül saat 22.51’de ‘Bülent’in kalbi durdu’ dediler. Yıkıldım. Biraz sonra ‘yeniden çalıştı’ dediler. Ben yılların hekimi ‘Oh be’ diyerek kandırdım kendimi. Saat 01.24’te tekrar ‘kaybettik hocam’ dediler. 2021’in hazan mevsiminde 19 Eylül’ün ilk saatlerinde kaybettik.”
Törenin sonunda Prof. Dr. Tırnaksız’ın eşi ve yakınları taziyeleri kabul etti. Ece Tırnaksız hekimlere sık sık dikkatli olmaları uyarısında bulundu. Prof. Dr. Tırnaksız’ın cenazesi Kaşıyaka Mezarlığı’nda kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.