“ÖNYARGILAR TEDAVİYE ENGEL OLUYOR”

“ÖNYARGILAR TEDAVİYE ENGEL OLUYOR”

Prof. Dr. Bülbül ile mesleki yolculuğunu, akademik çalışmalarını, psikiyatri alanındaki güncel gelişmeleri ve toplumda ruh sağlığına yönelik önyargıları anlattı.

 

Prof. Dr. Bülbül, “Psikiyatrik hastalıklar tedavi edilebilir olmasına rağmen damgalama, kişilerin yardım arama davranışını baskılıyor. Bu da tedaviye erişimin önündeki en büyük engellerden biri oluyor” sözleriyle ruh sağlığı alanındaki önemli bir soruna dikkat çekiyor.

 

Röportajımızda, ruh sağlığını korumanın yollarından, günümüzde en sık karşılaşılan psikiyatrik sorunlara; toplumdaki önyargıların tedaviye erişimi nasıl zorlaştırdığından, teknolojinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerine kadar birçok konuyu ele aldık.

 

Prof. Dr. Feridun Bülbül ile gerçekleştirdiğimiz o röportaj sizlerle…

 

Öncelikle kısaca kendinizden bahseder misiniz?

 

2003 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. 2003-2008 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında uzmanlık eğitimimi tamamlayarak psikiyatri uzmanı oldum. 2008-2011 yılları arasında Gaziantep Nizip Devlet Hastanesi’nde zorunlu hizmetimi yaptım. 2011 yılında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında Yard.Doç.Dr. olarak çalışmaya başladım. 2014 yılında doçent doktor unvanını alarak Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Doç. Dr. kadrosuna atandım. 2016-2019 yılları arasında özel muayenehanemde hastalarıma hizmet verdim. 2019-2024 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında çalıştım. 2021 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında Prof.Dr. kadrosuna atandım. 2024 yılında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak çalışmaya başladım. 2024 yılından bu yana Psikiyatri Anabilim Dalı başkanı olarak çalışmaya devam etmekteyim. Asistanlık ve uzmanlık yıllarından beridir Bilişsel Davranışçı Terapi, Hipnoterapi, EMDR, Cinsel terapi ile ilgilenmekteyim. Duygudurum bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, psikotik bozukluklar, kaygı bozuklukları, DEHB, alkol-madde kullanım bozuklukları özel ilgi alanlarımdır. Uzmanlık eğitimi sonrası Türkiye Psikiyatri Derneği’nin  (TPD) düzenlediği yeterlik sınavına girerek (Board) “yeterlik belgesi” almaya hak kazandım. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin (TPD) Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitici Eğitimini tamamlayarak 2014 yılından beri Türkiye Psikiyatri Derneği Bilişsel Davranışçı Psikoterapi Uygulayıcısı ve Eğiticisi ünvanını aldım. İki dönem TPD tarafından düzenlenen BDT eğitimlerinin Çukurova Bölgesi eğitimlerini verdim. Bölgede yaklaşık 50 psikiyatristin Bilişsel Davranışçı Terapi eğitimlerini verdim. Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD), Türk Tabipler Odası, Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği (BDPD) ve Klinik Psikofarmakoloji Derneği üyesiyim.

 

Alanınızda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

 

Psikiyatrik hastalıkların biyolojik nedenleri hakkında çalışmalar yapmaktayım. Özellikle psikiyatrik hastalıkların beyin üzerinde yarattığı oksidatif stres çalışmalarımız psikiyatri camiasının önde gelen yurt dışı dergilerinde makale olarak basılmıştır. Özellikle bipolar bozukluk, şizofreni ve obsesif kompulsif bozukluk hastalıklarında yaptığımız çalışmalar psikiyatri kitaplarında kaynak olarak gösterilmiştir.

 

GAÜN Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı kaç kişilik bir ekipten oluşuyor? GAÜN Psikiyatri Anabilim Dalı’nı farklı kılan nedir? Yenilikleriniz var mı?

 

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, halihazırda 3 Profesör, 1 Doçent, 1 Dr. Öğretim Üyesi, 34 araştırma görevlisi, 10 hemşire,  8 yardımcı sağlık personeli ve 4 sekreter olmak üzere oldukça dinamik, genç bir ekipten oluşmaktadır. Anabilim dalımızda 5 genel psikiyatri polikliniği, 2 adli psikiyatri polikliniği, 1 özelleşmiş yan dal polikliniği (Haftanın belli günlerinde duygudurum, psikotik bozukluklar, anksiyete bozuklukları, alkol madde bağımlılığı, cinsel işlev bozuklukları, geriatrik psikiyatri alanında hizmet vermektedir), 23 yataklı yatan hasta servisi, toplum ruh sağlığı merkezi ve transkraniyal manyetik stimülasyon tedavi ünitesi bulunmaktadır. Gaziantep ilinde sadece kliniğimizde anestezili EKT uygulaması yapılmaktadır. Psikiyatri Anabilim Dalında yıllardan beridir haftanın belli günlerinde düzenli asistan eğitimi yapılmaktadır. Gaziantep ve çevre illere psikiyatrinin her alanında hizmet veren bir kliniktir. Kliniğimizde toplum ruh sağlığı merkezi ve transkraniyal manyetik stimülasyon birimi bulunmaktadır. Ayrıca kliniğimizdeki bütün asistanlar belli bir eğitim programı dahilinde anabilim dalındaki öğretim üyeleriyle beraber hasta muayene etmekte ve öğretim üyelerinin deneyimlerinden bire bir faydalanmaktadır. Anabilim dalımız, adli psikiyatri alanında bölgenin gereksinimlerine cevap vermektedir. Alkol madde bağımlılığı alanında 3 aylık enjeksiyon tedavileri ve cilt altı implant uygulamaları kliniğimizde uygulanmaktadır.

 

 

Günümüzde yetişkinlerin en sık yaşadığı, sizin en sık karşılaştığınız ruh sağlığı sorunları nelerdir?

 

Günümüzde yetişkinlerin en sık yaşadığı ruhsal hastalıklar anksiyete bozuklukları, depresyon, travma sonrası stres bozuklukları, madde kullanım bozuklukları ve uyum bozukluklarıdır. Depresyon ve anksiyete, yetişkinlerde en sık görülen ruh sağlığı sorunları arasında ilk sırada yer almaktadır. Anksiyete bozuklukları, depresyon ve madde kullanım bozuklukları en sık gördüğümüz sorunlardandır.

 

Toplumda ruh sağlığına yönelik önyargılar sizce ne düzeyde? Bu önyargılar tedaviye başvurmayı nasıl etkiliyor?

 

Önemli bir noktaya değindiniz. Hem Türkiye’de hem de dünya genelinde ruhsal sorunlara yönelik damgalama halen çok fazladır. Depresyon, anksiyete gibi sorunlar çoğu zaman kişisel yetersizlik, irade eksikliği gibi yanlış yorumlanmaktadır. Şizofreni veya bipolar bozukluk gibi rahatsızlıklar, toplumda “tehlikeli kişiler” imajıyla ilişkilendirilebilmektedir.  Psikiyatriye başvurmanın “akıl hastası” olmakla eşdeğer olduğu önyargısı zayıflasa da halen devam etmektedir. Birçok kişi belirtileri yıllarca yaşamasına rağmen damgalanma korkusuyla psikiyatriste gitmemektedir. Örneğin, depresyonu olan bir kişi önce “güçlü durmaya” çalışmakta, genellikle hastalık ilerleyince ya da işlevsellik bozulunca psikiyatriste başvurmaktadır. Psikiyatriye başvurmak yerine bitkisel ürünler, “dua ile çözüm”, arkadaş çevresi önerileri ya da gizli kalan başka yollar seçilebilmektedir. İlaç kullanan kişiler çevresinden “bağımlı olursun, seni uyuşturur” gibi tepkiler alınca tedaviyi bırakabilmektedir. Ruhsal hastalık tanısı almış kişiler, iş ve sosyal yaşamda ayrımcılıktan kaçınmak için hastalıklarını saklayabilmektedir. Bu da destek ağlarını zayıflatmaktadır. Araştırmalar gösteriyor ki ruhsal damgalama, ruhsal sorun yaşayan kişilerin yaklaşık yarısının hiç tedaviye başvurmamasına yol açmaktadır. Ruhsal hastalıklar tedavi edilebilir olmalarına rağmen küresel düzeyde büyük oranda ihmal edilmektedir. Damgalama, insanların “yardım arama” davranışını doğrudan baskılamaktadır. Yani önyargılar, tedaviye erişimin önündeki en büyük engellerden biri olmaktadır.

 

Ruh sağlığı tedavisinde ilaç mı, psikoterapi mi daha etkilidir? Yoksa ikisinin dengesi mi önemli?

 

Aslında “ilaç mı daha etkili, psikoterapi mi?” sorusunun yanıtı hangi ruhsal bozukluktan bahsettiğimize, hastalığın şiddetine, hastanın yaşam koşullarına ve tercihlerine bağlıdır. Hafif ve orta düzey psikiyatrik bozukluklarda psikoterapi tek başına etkili olabilir. Orta ve ağır psikiyatrik bozukluklarda ilaç tedavisi çoğunlukla gereklidir. Kronik ve tekrarlayıcı psikiyatrik bozukluklarda en iyi sonuç kombine yaklaşım ile alınır. Psikoterapi belirtileri yönetmede, farkındalık kazandırmada ve nüksü önlemede güçlüdür. İlaç tedavisi biyolojik semptomları hızlı ve etkili biçimde azaltır. İlaç ve psikoterapi birlikte, özellikle orta-şiddetli tablolar için en güvenilir sonuçları verir. Psikiyatristin muayenesinden sonra uygulanan ilaç tedavisi ve psikoterapi, hastalığın iyileşmesinde ve gidişatında birbirini tamamlayan, çok önemli iki yöntemdir.

 

Yetişkinlerde madde, alkol ve kumar gibi bağımlılıkların arttığını görmekteyiz. Bunun en önemli nedeni nedir?

 

Bağımlılıkların (madde, alkol ve kumar vb.) yetişkinlerde artışının tek bir nedeni yoktur. Biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlerin birleşimi bağımlılığın etyolojisinde rol oynamaktadır. Ancak günümüzde özellikle öne çıkan birkaç kritik neden vardır. Beyinde haz merkezinin duyarlılığı ve genetik faktörler bağımlılığa yatkınlığı artırmaktadır. Dürtüsellik, düşük stres toleransı, travma öyküsü veya kişilik özellikleri bağımlılık riskini yükseltmektedir. Hızlı yaşam temposu, ekonomik zorluklar, işsizlik, gelecek kaygısı ve yalnızlık duygusu bağımlılıklara zemin hazırlamaktadır. Kişiler alkol, madde veya kumarı “kaçış” ya da “rahatlama” yöntemi olarak kullanabilmektedir. İnternet ve dijitalleşme ile birlikte online kumar ve bahis yaygınlaşmıştır. Sosyal medyada veya arkadaş çevresinde “kullanımın normalleştirilmesi” bağımlılık riskini artırmaktadır. Özellikle büyük şehirlerde yalnızlaşma, aile ve toplumsal bağların zayıflaması önemli bir risk faktörüdür.

 

Teknoloji bağımlılığı da artmakta. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Yetişkinlerin ruh sağlığını nasıl etkiliyor?

 

Günümüzde teknoloji bağımlılığı (özellikle sosyal medya, akıllı telefon, oyun ve internet kullanımı) yetişkinler arasında giderek artan bir sorundur. Neden artıyor? Kolay erişim, akıllı telefonların devamlı yanımızda olması. Sosyal medyadaki beğeni, bildirim ve etkileşimlerin beynin “dopamin ödül sistemi”ni tetiklemesi. Zorlayıcı duygulardan, yalnızlıktan veya sıkıntıdan kaçış için teknolojiye yöneltmektedir. Çevrede herkesin yoğun teknoloji kullanımı, bağımlılığı fark etmeyi güçleştirmektedir. Teknoloji bağımlılığı, yetişkinlerin ruh sağlığını; kaygı, depresyon, dikkat sorunları, uyku bozuklukları ve yalnızlık üzerinden olumsuz etkilemektedir. Teknoloji bağımlılığı modern çağın en görünmez ama en yaygın bağımlılıklarından biri haline gelmeye başlamıştır.

 

Unutamadığınız bir anınız var mı?

 

Bipolar bozukluk tanısıyla takip ettiğim bir hastam vardı, hastanede yattıktan sonra kontrol muayenesine gelmişti. Hastanın kendisine ve ailesine hastalığınız çok iyi gidiyor gözünüz aydın dedim. Hastanın yakınları bana hocam sadece hastayı iyileştirmediniz bütün ailenin sırtından büyük bir yük aldınız. Çocuğumuz hastayken ailece hastaydık. Çocuğumuz iyileşti hepimiz iyileştik, Allah razı olsun demişti. Hayatımda en çok duygulandığım anlarımdan biriydi.

 

İleriye yönelik projeleriniz var mı?

 

Psikiyatrik hastalıkların nedenlerine yönelik araştırmalara devam etmek. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin eğitim akreditasyonunu alarak kliniğimizi Türkiye’nin önde gelen eğitim kliniklerinden biri haline getirmek.

 

Röportaj/Fotoğraf: Elif Emiroğlu Sönmez