Gaziantep SES Şube Eş Başkanı Dr. Ömer Kılınç: ''Sağlık emek ve meslek örgütleri olarak salgının başından beri bir yandan toplum sağlığı için, salgından en az zarar görme ve gerekli tüm tedbirlerin uygulanması mücadelesini verirk
Sağlık emek ve meslek örgütleri olarak salgının başından beri bir yandan toplum sağlığı için, salgından en az zarar görme ve gerekli tüm tedbirlerin uygulanması mücadelesini verirken bir yandan da kendi sağlığımız, haklarımız, Emeğiniz için mücadele ediyoruz. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin uzun yıllar boyunca yaşadığı sorunlar kovit 19 pandemisi ile birlikte katlanarak arttı. Pandemin’in başından beri sağlık ve sosyal hizmet alanında ki emek ve meslek örgütleri olarak birlikte taleplerimizi sürekli dile getirmekte, pandemi yönetiminin mevcut durumuyla sorunlarımızın büyüdüğünü ifade etmekteyiz. Pandemi yönetimi nedeniyle 3 Mart 2021 tarihi ile fiilen çalışma yaşamında olan 371 sağlık ve sosyal hizmet emekçisi yaşamını kaybetmiş ve yüzbinlercesi de hastalanmıştır. Bizler ‘’Yaşatmak ve için yaşamak istiyoruz’’ diye haykırdık, çığlıklar attık. Sesimizi duymak istemediler. Her gün üçer beşer ölmeye başladık, bizleri görmezden geldiler. İş yerleri önünde, servislerde, Sağlık Bakanlığı önünde haykırdık. Bizleri duymadılar. Pandemin’in başlarında alkışlanan Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri vergi yükünün, enflasyon oranlarının altında ezildik ve ezildikçe de yoksullaştık. Pandemi koşullarında izinsiz, dinlenmeksizin virüs yükü ile mücadele ederken tükeniyor ve her gün ölüyoruz. İnsanca yaşayacak, meslek riskimizi karşılayacak, yoksulluk sınırının üstünde temel ücret diye İsyan edip çığlık attıkça performans ve ek ödemeler bizlere lütuf olarak sunuldu.
İş yükümüzün ağırlığının herkes tarafından kabul gördüğü bu süreçte hakkımız olan yıpranma payının tüm eki ve bütünlüklü verilmemesi, 3600 ek gösterge için verilen sözler, covid-19 un meslek hastalığı kabul edilmemesi, farklı istihdam biçimleri ile çalıştırılıp farklı ücretlendirmenin iş barışını bozuğu da aşikardır. Uzun yıllardır sağlık ve sosyal hizmet alanında eksik personel ile çalışmakta, bu yüzden de ağır iş yükü mobbing ve angarya yaşanmakta, pandemininde koşulları ağırlaştırması sonucunda sağlık emekçileri tükenmektedir. Yıllık izinlere ve emekli olma hakkına yasak getirmenin mantığı da yine bu personel eksikliğine dayandırılmaktadır. Buna rağmen atama bekleyen binlerce sağlık emekçisinin ataması yapılmamakta, haksız, hukuksuz şekilde işlerinden edilmiş olan KHKlı emekçiler işlerine iade edilmemektedir. Bu yanlış politikaların sonucunda sağlık emekçileri artık tükenmeninde ötesinde kendi yaşamlarına son vermektedir. Emekçilere artık kendilerine verilen sözlerin tutulmamasından, ücretlerinin ve özlük haklarının iş yükü ve meslek risklerine OECD ülkeleri ile eşit seviyeye getirileceğine dair umutlanmaktan ve umutlarının boşa çıkarılmasından bıktılar. Kendilerine parmak sallayan, sürgüne gönderen, mobbingci yöneticilerden korkmuyorlar artık. Bu durumdan çıkış için ne gerekli ise yapmaya hazırlar. Çünkü kaybedecekleri bir canları kaldı. Onu da her gün birer ikişer kaybediyorlar. Bundan ötesi de yok diyorlar. Klinikler, yoğun bakımlar, ameliyathaneler, laboratuarlar, ambulanslar, eczaneler iş yerlerimiz değil mezarlarımız oldu. Bu duruma; bu ülkenin gerçek sendikaları, sağlık meslek örgütleri ve onların örgütlü gücü son verebilir. bir bütün olarak Türkiye’de yaşayan yurttaşlar sağlıkta dönüşüm programının olumsuzluklarını, katkı katılım payları ilave ücretler ve her gün cepten yaptıkları harcamalarla yaşamaya devam ediyorlar. Pandemi sürecinde; sağlıkta dönüşüm programı ile vazgeçilmeye başlanan koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik yatırımların ne kadar Hayati önemde olduğu görülmeye başlandı. Hastalıklar ve salgınlar ile uğraşmak yerine bunların önlenmesine yönelik çalışmaları daha ucuz olduğunu, tüm toplum için Elzem olduğunu fakat sermaye için kar getirmediği için tedavi edici çalışmalara yönelim olduğunu hep birlikte anladık. Bu nedenle de halkın ve alanda örgütlü sağlık ve emek ve meslek örgütlerinin hizmetlerinin planlanmasından, üretilmesine ve sunulmasına kadar tüm karar alma süreçlerinde etkin olarak yer aldığı yeni bir ya sağlık ve sosyal hizmet politikasına ihtiyaç vardır.
Haklarımızı alıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Sağlık haftasında tüm bitirdiğimiz mesaj arkadaşlarımızı ve yaşamını yitiren yurttaşları yüregimizle hissederek taleplerimizi haykırmaya devam edeceğiz… . Kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber ya Hiçbirimiz! Sözünü bugüne en uygun yol gösterici sözdür. Bu nedenle işkolundaki emeklilerin örgütlerin olarak Bizler bir araya gelerek birlikte haklarımız için mücadele etmeye çabalıyoruz. Bu işbirliği iş yerlerinde de sağlamak zorundayız. Tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini birlikte mücadele ve kazanmaya davet ediyoruz.
TALEPLERİMİZ
Covid-19’un Meslek Hastalığı sayılması,
Şiddet, mobing ve baskıların son bulması,
Performans, ek ödeme değil, yoksulluk sınırı üzerinde, emekliliğe yansıyan temel ücret,
3600ek gösterge,
Fiili hizmet zammı,
OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdamının yapılması,
Haklarında kesinleşmiş yargı karar bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin derhal göreve başlatılması,
Sağlık hizmeti için ödediğimiz vergiler yeter. Katkı katılım payları ve ilave ücretlerin kaldırılması,
Sağlık ve sosyal hizmetlerinin planlamasından sunulmasına kadar emekçilerin örgütleri aracılığıyla, halkında merkezde siyasi partiler, yerellerde ise yerel yönetimler, muhtarlıklar, örgütlü yapılar ve siyasi partiler eliyle süreçlere dahil olması,