SANKO Üniversitesi Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nimet Yılmaz, mide ülserinin en sık 30-50 yaşlar arasında olmak üzere her yaşta görülebildiğini söyledi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nimet Yılmaz, mide ülserinin en sık 30-50 yaşlar arasında olmak üzere her yaşta görülebildiğini söyledi.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, erkeklerde mide ülseri görülme sıklığının kadınlardan daha fazla olduğuna dikkat çekti.
Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, “Midenin iç yüzünü döşeyen ve mukoza denilen zarın mide asidi, safra sıvısı, sindirim enzimleri veya birtakım ilaçlarla hasarlanması sonucu oluşan doku kaybı ‘Mide ülseri’ olarak adlandırılır” dedi.
NEDENLERİ
Mide ülseri oluşmasında midenin iç zarında bulunan ve koruyucu bariyer olarak görev yapan mukus tabakası ile mide mukozasına zarar veren etkenler arasındaki dengenin bozulmasının sorumlu tutulduğunu anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, şunları kaydetti:
“Mide mukozasına zarar veren ve mide ülserine yol açan nedenlerden bazıları; mide bakterisi olarak bilinen Helikobakter pylori, birtakım ağrı kesici ve antiromatizmal ilaçlar, aspirin, sigara ve alkol kullanımıdır. Bununla birlikte yoğun stres, genetik yatkınlık, aşırı kafein tüketimi, acı, baharatlı ve asitli gıdaların dengesiz ve fazla tüketimi de mide ülseri nedenleri arasındadır.”
BELİRTİLERİ
Mide ülserinin belirtilerinin kişiden kişiye değişlik gösterdiğini, genellikle üst karın bölgesinde ağrı, gaz, şişkinlik, kazınma ve yanma hissi gibi farklı şekillerde tarif edilebileceğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kahve telvesi şeklinde kusma, sık acıkma ve hazımsızlığın da mide ülserinde görülen diğer belirtiler olduğuna vurgu yaptı.
Mide ülserinin belirtilerinin yemekle birlikte daha da kötüleştiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ülser olan hastalarda yemek yemek ağrıya neden olduğu için hastalar yemekten kaçınır ve kilo kaybederler. Ağrı bazen gece uyandırabilir ve mevsim dönüşü olan ilkbahar ve sonbahar aylarında daha da şiddetlenebilir. Ancak ülser, mide çıkışında bulunan oniki parmak bağırsağında ise yemek yemek hastayı rahatlatmaktadır.
Bu belirtiler mide ilaçları ile kısa bir süre geçiyor fakat sık tekrarlıyorsa mutlaka bir doktora başvurmak gerekmektedir. Çünkü tanı konulmamış ve tedavi edilmemiş ülserlerde midede kanama ve delinme gibi hayatı tehdit eden ciddi komplikasyonlar görülebilmektedir.
Kahve telvesi şeklinde kusma veya katran gibi siyah pis kokulu cıvık dışkılama mide ülser kanaması belirtisidir. Başka hiçbir şikayeti olmasa dahi dışkısının siyah renkli olduğunu gören kişilerin acil bir şekilde bir sağlık kurumuna başvurması gereklidir.”
TANI
Mide ülserini teşhis etmenin en doğru yönteminin üst gastrointestinal sistem endoskopisi olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Endoskopi ile hem ülser direkt görülebilmekte hem de gerektiği zaman doku örneği alınabilmektedir. Ayrıca kanayan ülserlere endoskopi esnasında endoskopik tedavi yöntemleri uygulanabilmekte ve kanamanın durdurulması sağlanabilmektedir. Mide ülserlerinde mide kanserini ekarte edebilmek ve erken teşhis konabilmesi için de endoskopi önerilmektedir.”
TEDAVİ
Mide ülseri tanısı konduktan sonra tedavide ilk aşamanın mide asidinin azaltılması olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz, tedavi yöntemlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“Mide asidini güçlü bir şekilde baskılayan ilaçlar histamin reseptör blokerleri ve proton pompa inhibitörleridir ve bu ilaçlar sayesinde ülser tedavisi başarılı bir şekilde yapılabilmektedir. Tedavide ikinci aşama ise ülsere neden olan etkenin ortadan kaldırılmasıdır.
Etken bir mide bakterisi ise birtakım spesifik antibiyotikler kullanılmaktadır. Ülserin nedeni aspirin veya antiromatizmal ilaçlar ise doktor kontrolünde doz ayarlaması yapılmalıdır.
Hastaların yaşam tarzı değişiklikleri de ülser tedavisinde çok önemlidir. Sigara ve alkol kullanımının kesilmesi, acılı, baharatlı, kafeinli ve asitli gıdaların tüketiminin kısıtlanması tedaviye önemli katkı sağlayacaktır.”