Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla meslek birliklerinin bölünmesi, aynı alanda birden çok meslek birliği kurulmasına imkân tanınması, seçimlerinde nispi temsil yöntemine geçilmesi ve delege sayılarının değiştirilmesi gibi hem mesleki alanlarımız hem de kamu yararı açısından bir takım ciddi ve riskli sonuçlar doğurabilecek yasal düzenlemeler öngörülmektedir.
Meslek birlikleri kökleri yüzyıllara dayanan, dayanağını anayasadan gücünü üyelerinden alan; çağdaş bilimsel ilkeler doğrultusunda mesleği ileriye taşımak, üyeleri arasında mesleki disiplini ve dayanışmayı sağlamak, meslek etiğini korumak amacıyla kurulmuş demokratik kuruluşlardır. Meslek birliklerini diğer mesleki dernek ya da sendika gibi yapılardan ayıran en önemli özellik; kamusal yarar öncelikli ve kamu hizmeti gören yapılar olmasıdır. Dolayısıyla meslek birlikleri sadece mesleği ve meslektaşları değil yurttaşların ve devletin de hak ve menfaatlerini korur. Nitekim Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları halk sağlığının korunması, geliştirilmesi, iyileştirilmesi, toplumun daha fazla sağlığa erişimi, daha kaliteli sağlık ve ilaç hizmet sunumu ve kamu kaynaklarının verimli kullanımı için 64 yıldır hiç durmadan çaba sarf etmektedir.
Meslek mensuplarının tamamını temsil etmeyen, parçalanmış, bölünmüş, birbiriyle sürekli biçimde olumsuz rekabet edecek birden fazla meslek birliğinin kuruluşuna izin verilmesi, mesleki alanlarımızda ciddi karmaşaya sebebiyet verecek bir uygulamadır. Böylesi bir durumda ülkemizin tümünde geçerli olacak mesleki standartların nasıl sağlanacağı ve bu standartların kimler tarafından tespit edileceği belirsiz hale gelecek, kamu yararı odaklı mesleki denetim ortadan kalkacak, mesleklerde yoğun bir dezenformasyon yaşanacaktır. Aynı alanda birden fazla meslek birliğinin kurulması, siyasetin doğrudan meslek odalarına sirayet etmesini, siyasal ve ideolojik temelde meslek odalarının ortaya çıkmasını beraberinde getirebilecek bir durumdur. Oysa meslek birlikleri hâlihazırda siyasal, kültürel ve toplumsal olarak birbirinden farklı tüm meslek mensuplarını bünyesinde barındıran ve temsil eden yapılardır.
Meslek birliklerinin seçim ve yönetim usullerinin değiştirilerek nispi temsil sistemine geçilmesinin temsilde adaleti sağlayacağı ifade edilmektedir. Ancak bu sistemin kimi zaman çoğunluğun iradesini dışarda bırakmak ve hiçbir gruba dâhil olmayan bağımsızların temsilini ortadan kaldırmak gibi başka adaletsizlikleri beraberinde getirdiği gözden uzak tutulmamalıdır. Temsilde adalet ilkesi, yönetimde istikrar ilkesinden bağımsız ele alınamayacak, birlikte düşünülmesi gereken iki temel ilkedir. Daha önce yaşama geçirilmiş örneklerin açıkça gözler önüne serdiği gibi nispi temsil sistemi uygulanan meslek birlikleri karar alamaz, yönetemez ve adeta çalışamaz hale gelmektedir. Nispi temsil sisteminin mevcut olduğu meslek birliklerinde hangi görüşten olursa olsun istisnasız tüm kesimler bu yöntemden memnun olmadıklarını defalarca kez dile getirmiştir. Etkin ve verimli bir şekilde çalışamaz hale gelen meslek birlikleri işlevlerini yitirmeye başlayacak, bu da özellikle akademik mesleklerin itibarının büyük yara almasına, nitelikli-bilimsel mesleki üretimin ve topluma katılan değerin azalmasına yol açacaktır.
Meslek birliklerinin kanunlarının değiştirilmesinde en akılcı ve gerçekçi yöntem; gelişen ve değişen mesleki ihtiyaçlar doğrultusunda meslek birliklerinin kendileri tarafından talep edilen; mesleği, meslek mensuplarını ve kamu yararını gözeten düzenlemeler yapılmasıdır.
Türk Eczacıları Birliği ve 54 Eczacı Odası olarak, siyasi otoriteyi, meslek örgütlerine zorunlu üyeliğin kaldırılması, çoklu meslek birliklerinin kurulmasına imkân tanınması ve seçim sistemlerinin değiştirilmesine yönelik olarak yapılması planlanan yasal düzenlemelerden vazgeçmeye çağırıyoruz.
Unutulmamalıdır ki, mesleklerimiz, meslektaşlarımız, insanımız ve kamunun yüksek yararı için; ulusal düzeyde mesleği tek temsil yetkisine sahip, güçlü, demokratik, kamu kurumu niteliğinde meslek birliklerinin varlığı yaşamsal önemdedir.
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.