Genel Cerrah arkadaşım Erdinç’le, Orta Afrika Cumhuriyetinden kendisini ameliyat edecek cesarette doktor bulamadığı için oldukça gecikmiş, bazen araba, bazen yürüyerek, bazen de deve sırtında dört günlük bir yolculuk yapıp, bizim için
Sudan’da, Genel Cerrah arkadaşım Erdinç’le, Orta Afrika Cumhuriyetinden kendisini ameliyat edecek cesarette doktor bulamadığı için oldukça gecikmiş, bazen araba, bazen yürüyerek, bazen de deve sırtında dört günlük bir yolculuk yapıp, bizim için Sudan Darfur’a gelmiş, bir hastayı karşılıklı ameliyat yapıyoruz.
“Lan oğlum bu hastayı bizden başka ameliyat edecek manyak yok bu coğrafyada” dedi Erdinç.
Hakikaten de öyleydi. Öylesine ağır ameliyatları bazen tek başımıza, bazen bir birimize yardım ederek yapıyor, yaptıkça ismimiz “çok iyi doktorlar” diye Fısıltı gazetesi ile etrafa yayılıyordu. Öyle ki sadece bulunduğumuz Nyala değil, çevre ülkeler Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Güney Sudan’dan hasta geliyordu.
Sabahtan akşama kadar ameliyat yapıyor ama yetemiyorduk.
Boş zamanlarda da geleneksel Sudan yemeklerine sarmıştık. Yiyenler bilir, Sudanlılar Hintliler gibi yemeklerde bolca baharat kullanırlar. Baharata çok da alışkın olmayan bağırsaklarımız gazla karışık, mutedil dalgalı hale geliyor, bazen o dalgalar tuvalet taşlarını sarsacak şiddette ve cesamette deşarjlara neden oluyordu.
Ama seviyorduk.
Orta Afrika Cumhuriyetinden bize gelmiş olan hastanın ameliyatı oldukça uzun sürdü.
“Baba beş dakika çay ve ihtiyaç molası verelim” diye bir şey de yok. Neticede masadaki hasta gül koklamıyor. Hemşireler değişiyor, personeller değişiyor, benle Erdinç devam ediyoruz.
Akşam yediğim baharatlı yemek bağırsaklarımı oldukça germiş, biri dokunsa “zıbamb!” diye kendilerini dışarı salacak. Kendimi sıktım, aklıma başka şeyler getirmeye çalışıyorum ama yok!
“Hacı ben acaip sıkıştım” dedim sessizce.
“Sal hacı” dedi Erdinç.
“Lan oğlum nasıl salayım? Hadi Sudanlı hemşire bir şey demez de Anestezi ekibi duyar” dedim.
“Ameliyatta osurma teknikleri var hacı. Böyle hafiften lastik indirir gibi “pıst, pıst” salacan. Biz asistanken ben de bir gün uzun bir ameliyata girmiştim. 6 saat sürmüştü ameliyat. Ama sonlara doğru acaip sıkıştım. Hafiften “pıst, pıst” diye salarken o sırada bağırsakları dikmiş, hastayı kapatmaya hazırlanan hoca birden “Gaz kokusu geldi, kesin bağırsak dikişleri açıldı” diyerek tekrar hastanın bağırsaklarını çıkardı, tek tek dikişlerin hangisinin açıldığını kontrol etmeye başladı. Baktım ameliyat uzayacak “Hocam ben osurdum” dedim. Bana bir bakışı vardı aman Allahım. Gözlerinden ateş saçıyordu. “Çabuk çık ameliyattan” diye beni kovdu!” dedi.
“Hafiten sal diyorsun yani” dedim
“Aynen. Hastadan geliyor” deriz dedi Erdinç.
“Hafiten lastik indirir gibi “
Yanımda çalışan Sudanlı hemşireden popomu biraz uzaklaştırarak “pıst, pıst” diyerek saldım. Baktım kimseden ses yok “pııııııssssstttttt” diye biraz uzattım. Hastanın başında sakince kitabını okuyan Anestezi Uzmanı Yavuz, “Hacılar bağırsağı mı açtınız?” diye sordu.
“Neden?” dedim.
“Yoğun bir gaz kokusu geldi de” dedi.
“Bağırsaklarla oynuyoruz ya, salmıştır hasta” dedi Erdinç bana göz kırparak.
“Abi bunlar ne yiyolar ya?! Bu baharat kokusu öldürecek beni. Ben biraz hava alayım” dedi Yavuz.
Gülmemek için klemple elimi sıkıyordum o sırada.
Yavuzun çıkması ile bir kahkaya patlattık.
“Hacı sen salınca ben de saldım, kokular karıştı, bizde maske var pek koku gelmedi, o az daha bayılıyordu” dedi Erdinç.
Hasılı Sevgili dostlar, Maske takmanın faydalarından biri de bu. Maskenizi takın, hem koronadan hem osuruktan korur yani.