Tarih: 16.04.2020 21:11

Korona salgını vesilesi ile cephe hattına sürülen sağlıkçıların kıymeti yeniden takdir ediliyor.

Facebook Twitter Linked-in

Sağlıkçı denilince ilk akla doktor gelir. Bunda dürüst olmak lazım.

Diğer sağlıkçılar ya alt meslek grubu olarak bir kast sistemi değerlendirmesinde sistemde mütemmim cüz olarak bulunur yada hiç ismi zikredilmez.

Hemşireler az görünür olsa da sistem doktor temelli inşa edildiği için onlar dahi flu görünür.

İdari işler, labratuarlar, araştırma birimleri hiç görünmez.

Belki morgdan çıkışta bir parça da gassala selam verilir.

Aslında sistem kendini organize ederken doktor liderliğini peşinen kabul ettiği için bazı sorunların kaynağını burada aramalı.

Günahıyla sevabıyla içinde son dönemler barındırdığı şiddet olaylarıyla beraber tüm yükümlülük doktorlara aittir.

Sistemi yüzyıldır kuran ve işletenler doktorlardır.

Sadece finans noktasında sosyal güvenlik kurumları siyasetin ve diğer bürokrasinin elinde kalabilmiş.

O da doğası gereği öyle olmuş.

Eskiden otokratik bir sistemin çalıştığı ve keskin mesleki organizasyonun olduğu sağlık sisteminde doğal olarak vatandaş da sisteme uygun davranıyordu.

Ya devlet kapısında sağlık bulmayı bekliyor ya da basıp parasını doktorun bilgisini ve emeğini satın alıyordu.

Her iki halde de doktor ulaşılmazı oynayan bir mesleki karakterdi.

Şimdi sistem ,sendikal bürokratik oligarşiye teslim edildiği için kendi içinde bile yetkin olmayanların aldığı pozisyonlar itibarıyla sorunlu.

1980 sonrası hızlı liberalleşme sağlık sistemini özelde ise doktoru hizmet arzında üretici, hastayı ya da sağlığı için çözüm arayanları da talep noktasında yani müşteri olarak tarif etti.

Tabidir ki müşteri her daim haklı olduğundan bu sefer hizmet kalitesi ve beklentisi yönünde tartışmalar tırmanmaya başladı.

Son dönem siyasetin hizmet odaklı yaklaştığı ve onlar sizin vergilerinizle vardır diye tanımladığı sağlıkçılar direk müşterilerin yani hasta ve yakınlarının hedef alanına girdiler.

Paranı ben ödüyorsam yani müşteri bensem patron da benim nidaları yeri göğü inletti.

Yetmedi üstüne yumruk, sopa, bıçak ve silah gibi argümanlarda eklendi.

Bu iş meslek içinde görev ve unvan ayırmaksızın zirveye tırmandı.

Yani kırk yıldır yeni bir sistem kuracağız diye eskiyi yıkanlar işin sosyolojisini üretmeden bu noktalara gelmemize neden oldu.

Bir adım ilerisini söyleyecek olursak tam liberalizmin uygulandığı özel hastane ve özel sigorta finansmanı nelere mal oluyor ona bakmak lazım.

Bu son salgına rağmen en güzel örneği ABD’de yaşanıyor.

Sigortası olmayanlar acil servis önünde ya da ambulansta ölüyor.

Sistem orada sağlıkçıların saygınlığını hastaları ölüme terk ederek sağlıyor.

Şimdi Korona salgını vesilesi ile cephe hattına sürülen sağlıkçıların kıymeti yeniden takdir ediliyor.

Can korkusu bazı şeyleri değiştirebiliyor.

Yani liberalleşme adına yetmiş yıldır yıkılmaya çalışılan her şeyde olduğu gibi en ideal sosyalist sistemin uygulandığı sağlık alanında da arz/talep yani sağlıkçı müşteri denkleminden çıkılması gerektiği net anlaşıldı.

Tekrar her alanda olduğu gibi otokrasiye sağlıkta da dönülme zorunluluğu ortaya çıktı.

Otokrasi korona salgını sonrası dünyanın en çok tercih edeceği yönetim anlayışı olacak gibi.

Bundan sonra ya sorunlar yok sayılacak ya da baskı altında çözüme ulaştırılacak.

Bunu da bir kenara not edin.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —