Havaların soğuması ile birlikte sedanter döneme geçiş hızı artmakta, yürüyüş yapmak ve adım sayılarının azalması ile hareketsiz oldugumuz bir döngüye giriyoruz. Eve döndüğümüzde kan şekeri ve glisemik indeksi koruyamadığımız beslenme düzeninde, akşam uyuyana kadar olan süreçte atıştırmalıklar sürekli bize göz kırpıyor adeta.. Evde geçirdiğimiz zaman kış aylarında arttıkça güneş ile temasımız azaldıkça, kendimizi daha yorgun, mutsuz ve depresif hissedebiliyoruz ve bu durumda iştahımızı arttırabiliyor. Birçok kişi kalın giysilerin içinde fazlalıklarını gizleyebileceklerini düşünerek sağlıklı beslenme alışkanlıklarından uzaklaşıyor. Ayrıca kendine özgü hastalıkları da beraberinde getiren bu mevsimde vücut kendini korumaya alıyor ve metabolizmamız yavaşlıyor.
Metabolizmamızı korumanın ve bağışıklık sistemimizin direncini arttırmanın yolu yine yeterli ve dengeli beslenmeden geçiyor. O halde beslenme de değişkenlikleri nasıl oluşturmalıyız ve kendimizde nasıl revizasyona gitmeliyiz biraz bahsedelim:
Bağışıklık sistemini güçlü tutmak çok önemli;
Soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyondan korunmak için bağışıklık sistemimizi güçlü tutmalıyız. Bu sebeple mevsiminde tüketilecek kırmızı meyveler antioksidan açısından zengin ve koruyucu etki gösterecektir. Mandalina, greyfurt, limon, nar gibi meyveleri kış aylarında beslenmenizden eksik etmemelisiniz. Yulaf betaglukanıda bağışlık sistemini güçlendirmede oldukça etkili olduğundan beslenmenizde yine yer açmanız gereken gruplardan biridir. Güçlü bir antioksidan olan nar suyu gribe karşı koruyucu etki göstermekle birlikte; kolesterolü düşürür, kalp sağlığına koruyu etki ile kansere karşı koruyucu etki göstermektedir. 200 ml nar suyu, 200 ml yeşil çaya göre 2-3 kat daha fazla antioksidan taşımaktadır.
Kışın yaşadığımız halsizlik yorgunluk ve kırgınlık için ;
Omega-3 yağ asitlerinin, özellikle de DHA (Dokosohekzanoikasit) 'nın eksik olması, sizi kış aylarında depresyona karşı korumasız hale getirebilmektedir. Anti-depresan etkili bir beslenme planı, bol miktarda balık ve omega-3 yağ asitleri bakımından zengin besinleri (keten tohumu, semizotu, ceviz) içermelidir.
Besinler hazırlanırken ve pişirilirken doğru yöntemler kullanılarak vitamin ve mineral kaybına uğratmadan tüketmeye gayret edilmelidir.
Eğer meyve suyu sıkılacaksa içilmeden hemen önce hazırlanılması tercih edilmelidir.
Çünkü C vitamini ısı, ışık gibi etmenlerden kolayca etkilenen bir vitamindir.
E vitamini de bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkiler göstermektedir.
Vücut direncini arttırmakta, A vitamininin okside olmasını da engellemektedir.
Fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar, yeşil yapraklı sebzeler ve kurubaklagillerin yeterli miktarda tüketilmesi E vitamini ihtiyacının karşılanması bakımından önemlidir.
Sağlıklı kilo korunması sağlanması gerekmektedir.
Kilo kontrolü sağlanamadığında artan enerji düşüklüğü ve halsizlikler gece atıştırmalıklarını arttırmaktadır. Kan şekerini regüle etmeyi engelleyen pizza siparişi vermek yerine; sıcak bir çorba, tarçınlı süt veya yulaf + yogurt iklisini kullanmak daha etkili olacaktır ve iyi gelecektir.
Sıvı kaybı için yeterli su tüketimi
Soğuk havalar cillte kuruluk ve vücuttan su kaybını gerçekleştirir. Kaybedilen sıvıyı yerine koymak bizler için yaz-kış demeden oldukça önemli. Tüketilen kahve ve sıcak çaylar vücuttan fazla suyu uzaklaştırmakla birlikte, vucuttaki yeterli sıvı dengesini koruyamamaktadır. Bu sebeple günlük yeterli sıvı alınmasına dikkat edilmelidir.
Düşen metabolizma hızını arttırmak için yeterli miktarda fiziksel aktivite yapmalıyız
Günde en az yarım saat hafif tempo yürüyüşler faydalı olacaktır.
Bu sebeple kişiye özgü beslenme programı için bir beslenme ve diyet uzmanına danışılması gerekmektedir.