Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde alınan kararlar doğrultusunda yeni koronavirüs tedbirlerinin uygulanması için valiliklere genelge gönderildi. Genelge bu akşam (20 Kasım Cuma) gününden itibaren yürürlüğe girecek.
Bir başka yeni kararlar alınıncaya kadar hafta sonları 10.00-20.00 saatleri dışında sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacak. Bunun yanı sıra birçok iş ve eğlence yerlerinde kısıtlı hizmet sunabilecek.
Acil Tıp Uzmanı Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, koronavirüs ile mücadele kapsamında alınan bu dokuz maddelik kararı Dokuz8GÜNDEN KALAN programında, Bekir Güneş ile birlikte değerlendirdi.
‘KISITLAMALAR OLUMLU AMA YETERLİ DEĞİL’
Alınan tedbirler ne kadar fazla olursa o kadar etkili olduğunu söyleyen Özgür Karcıoğlu şu ifadeleri kullandı:
“Genel bir çerçeve çizmek gerekirse kısıtlamalar her durumda olumludur. Koronavirüs tedbirleri ne kadar fazla olursa, pandeminin geriletilmesi ve tüm toplumun daha sağlıklı olabilmesi için o kadar iyi. Geçtiğimiz günler içerisinde Avusturya, Almanya, Hollanda, İngiltere gibi birçok ülkelerde tam kapanma sağlandı. Tam kapanma ne demek; acil ve o işin yapılmak durumunda olduğu, sağlık gibi kritik sektörler haricinde neredeyse her şeyin yasaklandığı duruma tam kapanma diyoruz. Şehir içi ve şehirlerarası ulaşımların kapandığı, özellikle de iş yerlerinin kapanması çünkü İstanbul gibi büyük şehirlerde, insanların hareketliliğini en fazla etkileyen şey iş yerleridir. Türkiye’de iş yerleri kapanma noktasına gelmedi, sadece kıraathane, eğlence yerleri, restoran gibi yerlerde neredeyse tamama yakın bir kapanmadan bahsedebiliriz. Fakat genel anlamda örneğin, bir tekstil fabrikası, demir çelik fabrikası gibi özellikle üretimi doğrudan etkileyen sektörler ve binlerce işçinin yola çıkıp iş yerlerine gitmek zorunda kaldığı durumlar kapanmaya dahil değil. Bu nedenle yetersiz olduğunu genel anlamda söyleyebilirim. Doğru tedbirler fakat yetersiz olduğunu düşünebiliriz.
Özellikle iş yerlerinin kapanması ile ilgili burada önemli bir faktör var. İnsanların evde kalmalarını başından beri söylüyoruz. İnsanların evde kalması için sosyal ve ekonomik anlamda bazı desteklerin verilmesi, ki Almanya bunun çok iyi bir örneğidir. İnsanlara destek verdi ve insanların evde kalması bu şekilde sağlandı. Çoğu refah toplumlarda, insanlara ciddi anlamda devletin teşvikleri ve destekleri var. Bu şekilde insanların evde kalmaları sağlandı ve büyük oranda pandeminin geriletilmesi bu faktöre bağlıdır. Birçok faktör birlikte düşünüldüğünde örneğin, okul kapatma tek başına çok anlamlı bir şey değil çünkü çocuklar zaten çok küçük oranda hasta oluyorlar. Tabii taşıyıcı olarak etki yapabiliyorlar. Burada en önemli şey iş yerlerinin aktif olması aynı zamanda toplu taşıma koşullarının devam etmesi, insanlar burada çok sıkışık bir şekilde yolculuk yapıyorlar. Yine kafe ve restoranlar bu konuda önemli bir adı olmuştur. Fakat bu saat meselesine de gelecek olursak, dünyadaki örneklere baktığımızda saatlik sokağa çıkma ya da saatlik sokağa çıkma ve kapatma uygulamalarını neredeyse çok az olduğunu görüyoruz. O yüzden saatlik uygulamaların çok iyi olmayacağını şimdiden söyleyebilirim. Bir de saatlere baktığımızda berberler ile ilgili, ‘10.00 ve 20.00 arasında çalışabilir’ deniliyor. En son ne zaman berbere gittiğinizi size sorsam, muhtemelen 10.00 ila 20.00 arasında gittiğinizi söyleyeceksiniz. Gece yarısı çok da fazla berbere gittiğinizi zannetmiyorum. O nedenle zaten yapılmayan bir aktivitenin kısıtlaması gibi bir duruma geldik. Sinemalar deniliyor. Uzun zamandır çok az kişi sinemaya gidiyordu. Aslında çok fazla etkili olmayan tedbirler olduğunu söyleyebilirim. Ama tabii ki özellikle bu kıraathaneler ve restoranlar ile ilgili konuyu genel anlamda destekliyorum. Çünkü bu gerçekten bulaş ile ilgili önemli bir noktaydı.
Okullar ile ilgili olan konu biraz soru işareti, çünkü çocukların cehaletten de uzak kalmaları, öğrenmeleri açısından çok ciddi önlemler alınmak koşulu ile okulların açık olmasını destekliyorum. Toplu taşıma bu yayım konusu, bulaşın devam edeceğini düşünebiliriz. Şu an ki haliyle bile toplu taşım devem ediyor. Yasaklanmış bir durum yok. İnsanların sıkışık bir şekilde yolculuk yapması engellenmiş değil ama eskiye göre daha az olacaktır. Çünkü üniversitelerin ve okulların online olması, bazı iş yerlerinin daha az çalışıyor olması, toplu taşımdaki kalabalığı bir miktar azaltacaktır. Kalabalık noktalarda özellikle İstanbul’da bunu çok yaşıyoruz, sıkışık bir şekilde yolculuklar devam edecektir. O yüzden bu açıklamalara ve kısıtlamalara yetmez ama evet diyoruz. Bundan sonra daha ciddi kısıtlamaların geleceğini düşünüyorum. Önümüzdeki aylarda bunu herkes beklesin. Pandeminin daha da ağırlaştığı noktada daha ciddi kısıtlamaların olacağını tahmin olarak ortaya koyabilirim.’’
‘GRİP MEVSİMİ İLE BULAŞ DAHA DA ARTACAKTIR’
Kış aylarının gelmesi ile vaka sayılarında artışının beklendiğine dikkat çeken Kalaycıoğlu, “Pandeminin neden kötüleşeceğini söylüyorum belki buradan daha iyi anlayabiliriz. Şu an grip mevsime giriyoruz. Mesela birkaç gündür havaların eskiye göre çok daha soğuduğunu herkes görüyor. Soğuk havalarda insanlar kapalı ve sıkışık ortamlarda bir arada olma eğilimini daha çok yaşarlar. Kafe, restoran da dahil olmak üzere örneğin, eğer kışsa bir minibüste yolculuk yapıyorsanız pencereleri kapatarak yolculuk yaparsınız. Yazın pencereleri açarak yolculuk yaparsınız, bu da havalanmayı sağladığı için yazın bulaşın azalmasının etkeni budur. Sıcak havalarda sınıfta çocukları topladığınız zaman pencereleri açarsınız ama kışın kaparsanız böylece insanlar daha fazla yayım yaparlar. Bütün dünyada, Kasım ayı sonundan itibaren özellikle kuzey yarım kürede, daha fazla bulaş olacaktır. Bu da tarihin getirdiği bir şey kehanet olarak kabul etmeyin. Bütün tarihte hep böyle olmuştur. Kış aylarında bulaş artacaktır. Şu anda hastanelerin çoğunda yatışlar çok zorlukla yürütülüyor. Yoğun bakım yatışları ve acil servislerin üzerindeki yükler çok fazla ve yatışlar gerçekten oldukça zorlanarak yapılıyor. Birçok yerlerde ameliyat, acil ameliyatlar ile sınırlı kalacak şekilde devam etmesine karar verildi. Birçok hastane tamamen pandemi hastasına bakacak şekilde organize edildi. Bunlar da eğrinin nereye gittiğini bize anlatıyor. Bu şekilde Kasım sonu ve aralık ayında vakaların artmasını bekliyoruz. Şu andaki açıklanan tedbirler ile birlikte daha az artış olabileceğini söyleyebiliriz ama ben yine de vaka artışının devam edeceğini söyleyebilirim. Bu tedbirler bir ve iki hafta içinde ancak kendisini gösteriyor. Mesela çok ciddi dediğim ideal tedbirler alınsa bile ancak iki hafta içinde sonra ancak vakalarda azalma olabiliyor.’’ Şeklinde konuştu.
‘KILCAL DAMARLARA HİTAP EDERSENİZ TOPLAM RAKAMI ANCAK O ŞEKİLDE ORTAYA KOYABİLİRSİNİZ’
İstanbul’daki vaka sayılarının, yayınlanan resmi vaka sayılarına oranla yerel yönetimler ve çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları ile beraber çalışma yürütülerek daha da netlik kazandırılacağının altını çizdi. Karcıoğlu, ‘’Birçok hastanenin sadece pandemi bakmaya örneğin, Başakşehir Şehir Hastanesi’nin de pandemi bakmaya başlaması zaten vakaların arttığını gösteriyor. Birçok hastanede hatta özel hastanelerde de yüzde 25-30’lar gibi oranlardan bahsediliyor. Yani özel hastanelere de pandemi hastası bakma zorunluluğu getirildi. Bunlar aslında herkesin taşın altına elini taşın alına sokması ve yükü paylaşmak anlamında bir bakıma olumludur. İstanbul civarında 200’e yakın özel hastane var, 50 civarında büyük diyebileceğimiz devlet hastanesi var. Bu nedenle özel sektörün elini taşın altına koyması, İstanbul için stratejik ve hayati diyebiliriz. Bunlar olumlu adımlar fakat genel olarak hasta sayısının arttığını görüyoruz. Burada ideal olan mesela, İstanbul’da kaç hasta vardır diye sorduğumuzda, Bakanlık verilerinin oldukça düşük olarak ifade edildiğini herkes söylüyor. Bakanlık da bunu biliyor fakat diyeceksiniz ki’ gerçek vakaları nasıl anlayabiliriz?’, bu ancak yerel yönetimler, demokratik kitle örgütleri Türk Tabipleri Birliği gibi, sendikalar gibi, Eğitim-Sen gibi örgütlerin bir arada çalışması ile çok daha net bir noktaya gelinebilir. Örneğin, ilçeler bazında vakaların ortaya çıkması daha çok sağlanarak, İlçelerin toplamıyla İstanbul’un verisine ulaşmak daha mantıklı bir yaklaşım olur. Hatta ilçelerin içinde de muhtarlıklar üzerinden ne kadar yerel örgütlere ve kılcal damarlara hitap ederseniz, toplamdaki rakamı ancak o şekilde ortaya koyabilirsiniz.’’ diye belitti.
‘ALKIŞLAR YAŞADIK AMA ALTI DOLMADI’
Sağlık çalışanlarının daha önce de acil servislerin yoğunluk durumuna alışık olduklarına fakat koronavirüs ile daha da yıprandıklarına dikkat çeken Kalaycıoğlu, ‘’Sağlık çalışanları önceden de çok iyi ve çok rahat bir durumda değildi. O nedenle bir alışkanlık durumu var. Önceden de Türkiye’deki acil servisler çok fazla bir yük altında olduğu için buralarda çalışan hekimler, Avrupa ve Amerika’daki meslektaşlarımıza göre çok daha krizli durumlara alışıklar. Bu nedenle koronavirüs olayında Türkiye bu avantajı kullandı. Türkiye’deki hekimler eskiden beri idmanlı olmanın getirdiği bir şey ile aslında iyi adapte oldular. Gerçekten çok fazla hastalandılar. 100 civarında hekim sadece hayatını kaybetti, 165 civarında sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Burada doktorlar ve özellikle uzman hekimler, çok daha fazla virüs yükü altında kaldıkları için biraz daha dezavantajlı konumda olduğunu bilmemiz lazım. Alkışlar yaşadık ama alkışların altı dolmadı. Alkışların doğru bir yaklaşım olmadığını başından beri söylüyorum. Alkışlar yerine gerçek hak mücadelesinin ön plana çıktığı bir dönemi yaşayacağımızı düşünüyorum. Tabii genel anlamda psikoloji ve motivasyonun bozuk olduğunu söylemeye bile gerek yok. Bunun uzun süreler ile devam etmesi durumunda meslekte etrafımızdakilerden görüyoruz. Emekli olmak isteyen ve her ne kadar yasaklandıysa da bir şekilde istifa etmeye çalışan meslektaşlarım çok fazla.’’ Diye ifade etti.(dokuz8haber. net)