Uzmanların uyardığı aşırı sıcaklarda alınmayan güvenlik önlemleri, çalışanların uyarı yapılan bu sıcak günlerde çalıştırılması bir cana mal oldu. Güneşin altında çalışmak zorunda kalanlar zor günler geçirirken iş cinayetlerine sebep oluyor.
İzmir’de, PTT kargo dağıtımında çalışan Berran Kırmızıgül adında bir çalışan güneş çarpması nedeniyle fenalaşarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
42 yaşındaki Berran Kırmızıgül, güneş çarpması nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Hastanede beyin kanaması geçirdiği anlaşılan Kırmızgül kurtarılamayarak hayatını kaybetti.
ERKAN BAŞ: HÜKÜMETİN; İŞÇİLERİN BU AŞIRI SICAKLARDA ÇALIŞMAYA DEVAM EDEBİLMELERİ İÇİN GEREKLİ HİÇBİR ÖNLEMİ ALMADIĞINI GÖRÜYORUZ.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, “42 yaşında PTT’de taşeron işçi olarak çalışan Beran Kırmızıgül, dağıtımdayken güneş çarpması sonucu hayatını yitirdi. Göz göre göre gelen bir cinayettir. Ama Çalışma Bakanlığı’nın, hükümetin; işçilerin bu aşırı sıcaklarda çalışmaya devam edebilmeleri için gerekli hiçbir önlemi almadığı, işçi hayatını yine yok saydığını görüyoruz” dedi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP İstanbul İl Başkanlığı’nda bugün düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Baş, şunları söyledi:
“Seçimler yapıldı. Ülkede sözde yeni bir yönetim oluştu. Ama emekçiler ve halk açısından baktığımızda; yoksulluğun, krizin derinleşmesi, yaşam koşullarının ağırlaşmasının dışında bir değişiklik olduğunu söyleyemiyoruz. Dün Meclis’te zamları değerlendirmek üzere verilmiş bir öneri, AKP Grubu tarafından reddedildi. Ve Meclis tekrar tatil edildi. Fakat sokakta yaşayan milyonlar açısından baktığımızda, hayat bütün ağırlığı ile devam ediyor. Bir taraftan zamlar, bir taraftan derinleşen ekonomik krizin faturasının emekçi sınıfların omuzlarına daha ağır bir yük olarak bindirilmesi yoksulluğun ve yaşam şartlarının zorlaşmasını beraberinde getiriyor.
“42 YAŞINDA PTT’DE TAŞERON İŞÇİ OLARAK ÇALIŞAN BERAN KIRMIZIGÜL, DAĞITIMDAYKEN GÜNEŞ ÇARPMASI SONUCU HAYATINI YİTİRDİ”
Aşırı sıcaklar nedeniyle Çalışma Bakanlığı’na bir soru önergesi vermiştik. Yanıtını alamadık. Demiştik ki, ‘Artan sıcaklar nedeniyle, işçilerin hayati risk altında çalışmaya zorlanması, kaza dediğimiz cinayetler bir tehlike olarak önümüzde duruyor. Bakanlığın bir önlemi var mı?’ Yanıt Çalışma Bakanlığı’ndan gelmedi. Ama maalesef, hayat bunun yanıtlarını veriyor. 42 yaşında PTT’de taşeron işçi olarak çalışan Beran Kırmızıgül, dağıtımdayken güneş çarpması sonucu hayatını yitirdi. Göz göre göre gelen bir cinayettir. Mersin’de Şişecam tesislerinin içinde 60 derece sıcaklıkta işçi arkadaşlarımız yeterli iklimlendirme sistemi olmadan çalışmak durumunda kalıyorlar. Başka fabrikalardan benzer duyumlar alıyoruz. Ama Çalışma Bakanlığı’nın, hükümetin; işçilerin bu aşırı sıcaklarda çalışmaya devam edebilmeleri için gerekli hiçbir önlemi almadığı, işçi hayatını yine yok saydığını görüyoruz.
Bu hükümetin işçilere yönelik vurdumduymaz tavrın bir benzerini maalesef muhalefetin yönettiği belediyelerde de görüyoruz. İSPEN işçileri de sayaç okuma işlerinde, artan iş yükünü, çalışma sorunlarını şirket yöneticilerine bildirmek, duyurmak, ifade etmek için seslerini yükselttiler. ‘Taşkınlık yaptıkları’ gerekçesiyle savunmaları istendi.
“TÜRKİYE’DE İŞÇİLERİN, İŞÇİ ÇOCUKLARININ YAŞAM HAKLARININ BU KADAR AYAKLAR ALTINA ALINDIĞI BAŞKA BİR DÖNEM YAŞANMIŞ MIYDI”
Yaz ayları hasat dönemi. 10 binlerce mevsimlik işçi, olabilecek en kötü çalışma koşullarında aşırı sıcağın altında çalışırken; bir yandan ırkçı saldırılara maruz kalıyorlar. Çoğu zaman çocuklarının okuma haklarının ellerinden alınması karşılığında, sadece gıda tekellerinin daha zengin olması için çalıştırılıyorlar. Her yıl bu dönemlerde işçi ölümlerinde artış oluyor. Bunların en acılarından bir tanesini dün öğrendik. 4 yaşındaki bir çocuk, Esmanur Solmaz, ailesi mevsimlik işçilik yaparken, tarlada uyumaya bırakılıyor. Uyurken kamyonetin üzerinden geçmesi sonucu kaybediyoruz. Türkiye’de işçilerin, işçi çocuklarının yaşam haklarının bu kadar ayaklar altına alındığı başka bir dönem yaşanmış mıydı? Bunu bilmiyoruz.
“SEKTÖRDEKİ GREV YASAĞI NEDENİYLE, İŞÇİ ARKADAŞLARIMIZ, EN TEMEL HAKLARINDAN BİR TANESİNİ, TOPLU SÖZLEŞME HAKKINI KULLANAMIYORLAR”
Sınıfa dönük, işçi arkadaşlarımıza dönük saldırılar çok çeşitli biçimlerde artarak devam ediyor. Tüpraş… 2022 yılında karını, yüzde 1135 artırmış bir şirket. İşçiler sefalet koşullarına mahkûm ediliyorlar. Üstelik sektördeki grev yasağı nedeniyle, işçi arkadaşlarımız, en temel haklarından bir tanesini, toplu sözleşme hakkını kullanamıyorlar. İşçiler, Koç ailesini zengin etmek dışında kendi adına hiçbir haklarından faydalanamıyorlar.
“TÜM BU DAĞITIM ŞİRKETLERİNİN KAMULAŞTIRILMASI FİKRİMİZİ PAYLAŞIYORUZ”
Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’de (DEDAŞ) Enerji Sen’e üye binlerce işçi arkadaşımız; ücret artışı, yemek, yol ücretlerinin artırılması, ücretli izin ve sendikalarının tanınması talebiyle oturma eylemi gerçekleştirdiler. Tüm bu dağıtım şirketlerinin kamulaştırılması, halka hak olması gereken alanların birtakım sermaye gruplarını zengin etmek için üstelik işçileri en ağır biçimde sömürerek sürdürülen bu politikalara son verilmesi gerektiği fikrimizi paylaşıyoruz. Bu işletmelerde çalışan işçi arkadaşlarımız insanca, insana yakışır çalışma koşullarında çalışmalı ve bunun karşılığında haklarını almalılar.
‘BİLİRKİŞİ RAPORLARINDA BİLE KATLİAM OLDUĞU AÇIKÇA ORTADA OLAN AMASRA DAVASI’NA DENETİMDEN SORUMLU BAKANLIK DAHİL EDİLMİYOR’
43 işçinin hayatını kaybettiği Amasra’daki maden kazasını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Bu katliamda 2’nci duruşma gerçekleştirildi. Bilirkişi raporlarında, Sayıştay incelemelerinde bile kaza değil katliam olduğu açıkça ortada olan bu davada, denetimden sorumlu bakanlık davaya dahil edilmiyor. Bir koruma çemberi içerisine alınmış durumda. Dünkü duruşmayı izleyen arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiler de bu tabloyu özetler nitelikte.
‘MADEN İŞÇİLERİNİN UNUTULMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ’
Bir madenci yakını, 43 madencinin fotoğrafının basılı olduğu bir tabloyu göstererek ‘Bu tabloyu sanıkların göreceği yere koyun, çocuklarımızın, yakınlarımızın fotoğraflarını görsünler’ diyor ve mahkeme başkanı bir süre sessiz kaldıktan sonra ‘Bu talebi kabul etmemiz mümkün değil’ diyerek duruşma salonunda sanıklarla aile arasına neredeyse bir duvar ördürmüş durumda. Biz bu katliamları önlemekle sorumlu olan hükümete de tüm yetkili kurumlara da tam da böyle maden işçilerinin gözüyle bakmaya devam edeceğiz ve bu maden işçilerinin unutulmasına, unutturulmasına asla izin vermeyeceğiz. Ne Amasra’da ne Soma’da ne Şirvan’da ne de Zonguldak’ta hiçbir maden işçisi arkadaşımızın unutulmasına ve benzer katliamların bir daha yaşanmasına yol açılmasına da izin vermeme kararlılığı içerisindeyiz.
“TÜM TÜRK TELEKOM TAŞERON ÇALIŞANLARININ KADROYA GEÇİRİLMESİ VE ÜCRET TALEPLERİNİN YANINDA OLACAĞIZ”
Türk Telekom işçileri uzunca bir süredir sendikal hakları gasp ediliyor. Geçtiğimiz hafta ek zam yapılması ve toplu sözleşme haklarında gecikmeden dolayı bir soru önergesi vermiştik. Türk Telekom’un iki sendikayla ve bakanlıkla görüşüp çalışanlarına ek zam yaptığını duyurmaktan memnuniyet duyuyoruz burada. Ama Türk Telekom işçilerinin gerçek bir toplu sözleşme ile mağduriyetlerinin giderilmesi için uzun sürecek bir mücadelenin de parçası olacağız. Dün Gebze’de Türk Telekom ile iş yapan bir taşeron firmanın çalışanları için eylem gerçekleştirildi. Tüm Türk Telekom taşeron çalışanlarının kadroya geçirilmesi ve ücret taleplerinin yanında olacağız.
‘COLGATE VE CORNİNG KABLODAKİ GREVCİ ARKADAŞLARIMIZI SELAMLIYORUZ’
Aynı şekilde Lastik-İş Sendikası’na üye Colgate, Palmolive ve Corning Kablo iş yerlerinde çalışan işçi arkadaşlarımız grevdeler. Grevci işçi arkadaşlarımızı selamlıyoruz. Balıkesir Bandırma’da Petrol – İş üyesi Eti maden işçileri toplu sözleşme görüşmelerinde verilen düşük zam tekliflerine karşı grev kararı aldılar ve eyleme başladılar fabrikada sadaka değil skala sloganı atan işçiler patronun önerdiği zam miktarı olan 25 kuruşu atarak tepkilerini ifade ettiler.
‘TÜM KAMU EMEKÇİLERİNİN TALEPLERİNİN YANINDAYIZ’
Dün KESK ile bir görüşme gerçekleştirdik. Buradan ziyaretleri için bir kez daha teşekkür ediyoruz. TİS dönemi geldi ve maalesef yine toplu sözleşme adı altında aslında toplu sözleşme olmayan, grev hakkı olmayan ve hükümet eliyle güçlendirilmiş yandaş sendikalarla hükümet arasında bir gösteri şeklinde gerçekleşen sahte toplu sözleşme düzeni nedeniyle düşük ücrete mahkûm edilmek isteniyorlar. Biz buradan KESK’in grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı mücadelesini de desteklediğimizi ve kamu emekçilerinin tüm taleplerinin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.”
SGS işçisi Berkan Cömert ise şunları söyledi:
“SGS’de 9 yıldır çalışıyordum. Anayasal hak olan sendika için, İbrahim ve Umut ile birlikte içeride bir örgütlenme yaptık, bu örgütlenmenin öncüsüydük. Sendikaya üye olmamızın ardından yaklaşık 1,5 ay sonra bizi işten çıkardılar. İşten çıkarmaları da mesnetsiz iftiralarla oldu, hatta mezhepçilik yaptığımız öne sürüldü. İşten çıkarılırken yazılı bir tutanak bile vermediler. Sadece bizi bir odaya çağırıp fesih bildirimimizi önümüze koyup imzalamamızı istediler. Biz de imzalamadık ve hukuki süreç başlattık.”
Cömert’in ardından ise SGS işçisi İbrahim Kara söz aldı. Kara şöyle konuştu:
“Yemek ücretlerimiz düşük seviyelerde kaldığı için zam istemiştik. Onlar da bize kasalarının boş olduğunu ve genel müdürü kastederek zincir bir fast food firmasının önünden geçerken çocuk menülerine baktığı zaman çok üzüldüğünü üstten bir üslupla aslında alaycı bir tavırla çok üzüldüğünü belirtti. Biz de ilerleyen süreçte sendikalaşma hakkımızı kullanmaya karar verdik. Biz bu sürece girdiğimizde şirketin orta ve üst düzey yöneticilerinin hepsinin haberi vardı.
“ONLARIN BU AHLAKSIZLIĞINA KARŞI HEM ADLİ YOLDAN HEM DE MÜCADELE İLE HAKLARIMIZI ONLARDAN ALACAĞIMIZA İNANIYORUZ”
En başta bizleri işten çıkararak sendikal süreci baskılamak istediler. Bu süreç doğrultusunda bizlerin tüm hakkı gasp edildi Kod 46 ile işten çıkarıldık. Biz bu süreçte sıkıntılı durumda olduğumuzu, 2 tane yeni doğmuş çocuğumun olduğunu belirttim. Bunları bildikleri halde savunmamı bile almadan direkt bizi iftirayla işten çıkardılar. Şu anda çalışan arkadaşlarımız kafalarını dahi kaldıramayacakları şekilde bir baskıya uğradıklarını, bu baskı doğrultusunda da seslerini çıkaramadıklarını anlatıyorlar bize. Biz iş ahlakına sahip insanlarız. Onların bu ahlaksızlığına karşı hem adli yoldan hem de mücadele ile haklarımızı onlardan alacağımıza inanıyoruz.”