Aralık ayı sonunda Çin’de ortaya çıktığı andan itibaren hızla tüm dünyayı etkisi altına alan “Yeni Korona virüs” (Covid-19) olarak adlandırılan ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda yaygın ölümlere yol açtığı bilinen b
Aralık ayı sonunda Çin’de ortaya çıktığı andan itibaren hızla tüm dünyayı etkisi altına alan “Yeni Korona virüs” (Covid-19) olarak adlandırılan ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda yaygın ölümlere yol açtığı bilinen bir salgınla karşı karşıyayız. Bu salgınla ilgili olarak, Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart 2020 tarihi itibarıyla salgını “pandemi” olarak tanımladı ve aynı gün Türkiye’de de ilk vakaların görüldüğü açıklandı. Tüm dünyanın, bütün insanlığın ve ülkelerin sağlık sistemlerinin deyim yerindeyse “sınandığı” bir süreç, halk sağlığına bakışın sonuçlarını ortaya çıkacağı, tüm dünyanın sağlık hakkına ve sağlık hizmetlerine yaklaşım yönünden dersler çıkaracağı kritik bir süreç.
Bizler mesleki sorumluluğumuz gereği Türk Tabipleri Birliği ve Tabip Odaları olarak tüm dikkatimizi Korona virüs salgının yaratacağı sağlık sorunlarının çözümüne odaklamak amacıyla, kamu idaresinden önce, 11 Mart günü, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle planladığımız tüm etkinlikleri iptal ettik. Alınması gereken tedbirler, yapılması gerekenler konusunda birçok kez yetkililere çağrıda bulunduk. Akabinde birçok kurum ve kuruluşta benzer kararlarını açıkladılar. Tüm toplantı ve kongrelerin iptal edilmesi, okullarda eğitime ara verilmesi, maçların seyircisiz oynanması, insanların toplu olarak bulunabilecekleri tüm mekanların kapatılması, bir çok ülkeye uçuşların iptali gibi pandemi durumlarında mutlaka alınması gereken, evrensel önlemler uygulanmaya başlandı.
HASTALIK NASIL BULAŞIYOR ? BELİRTİLERİ ? NASIL KORUNACAĞIZ?
Artık herkesin bildiğini düşündüğümüz bu salgını kısaca anlatmak gerekirse; Hastalık, hasta kişilerin öksürme veya hapşırmayla ortaya saçtığı salgıların ortamdaki diğer bireylerin ağız, burun ve gözlerine temasıyla ve bu salgıların bulaştığı yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağız, burun veya göze sürülmesiyle bulaşmaktadır. Kuluçka süresi 2 ila 14 gün olup; en çok karşılaşılan belirtiler ateş, öksürük ve solunum sıkıntısı olup, şiddetli vakalarda zatürre, ağır solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebilmektedir. Daha önceki korona virüs hastalıklarından (SARS; MERS) farkı çok hızlı yayılmasıdır. Maalesef şu an için dünyada hastalığa özel bir ilaç tedavisi ve aşı bulunmamaktadır. Hastalara ancak destek tedavileri uygulanabilmektedir. Sevindirici olan hastalığın bulaştığı kişilerin 80’ni hastalığı hafif şekilde atlatmaktadır. Ancak 20’si hastane bakımı, 6 kadarı yoğun bakım ihtiyacı gerektirmektedir. Hastalık özellikle yaşlı ve öncesinde kalp-damar hastalıkları, kronik solunum yolu hastalıkları, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı olanlarla, kanser hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi zayıf olanlar ve sigara içenlerde daha ağır seyretmektedir. Bu gruptakilerin etkin korunmaları daha önemlidir. Çocuklarda ve gençlerde daha hafif seyretmektedir.
HALKIMIZA ÇAĞRIMIZDIR!
Ülke olarak geçtiğimiz bu kritik süreçte, halkımızı bir kez daha panik yapmadan, kurumlarca alınan kararlara sorgusuz bir şekilde uymaya, sorumluluk almaya, kalabalık ortamlara girmemeye, sokağa çıkmamaya, evlerinde oturmaya, kişisel hijyen ve korunma tedbir önerilerine uymaya ve uygulamaya, çok acil durumlar dışında hastanelere gitmemeye, gittikleri hastanelerde sağlık çalışanlarıyla iş birliği yapmaya davet ediyoruz. Sosyal izolasyon, sosyal mesafe, kişisel ve toplumsal karantina uygulamaları şu an halkımızın uyması gereken en önemli korunma şeklidir. Bu süreçte tokalaşmayacağız, sarılmayacağız, öpüşmeyeceğiz, ellerimizi sık sık uygun bir şekilde en az 20-30 saniye su ve sabunla yıkayacağız, kolonya veya alkol bazlı dezenfektanlar kullanacağız, hastalık belirtilerimiz varsa kendimizi izole edeceğiz, eğer belirtiler geçmiyorsa, ağırlaşıyorsa gecikmeden, mutlaka maske takarak sağlık kurumlarına gideceğiz. Umursamaz tavırlardan kaçınacağız. Tedbirsiz tevekkül olmaz.
Sosyal medyada, kişisel iletişim ağlarında paylaşılan ve birçoğu yanlış ve panik yaratmak amaçlı olan, yetkili kurumlarca teyit edilmemiş bilgilere itibar edilmemesini önemle vurgulamak istiyoruz.
Bilinmelidir ki salgın durumlarında sadece biz sağlık çalışanlarının ve kurumların mücadelesi tek başına yeterli değildir. Mücadeleden olumlu sonuç almanın, salgının yayılımını ve kayıpları azaltmanın kilit noktası, mücadeleye toplumu oluşturan her ama her bireyin aktif ve duyarlı katılım sağlamasıdır.
GELDİĞİMİZ NOKTA ÜRKÜTÜCÜ, TEDBİRLERİ SIKILAŞTIRMALIYIZ! HEPİMİZE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR!
Geldiğimiz noktada ülkemizde artan vaka sayılarını ve korona virüs ilişkili ölümleri üzülerek izliyoruz. 19 Mart tarihi itibariyle toplam vaka sayısı 359 ve korona virüs ilişkili kaybımız 4 kişiye ulaştı. Ülkemizde 8 günlük zaman dilimindeki artış hızı gerçekten ürkütücü olup, alınan tedbirleri, kontrol süreçlerini tekrar gözden geçirmek gerekmektedir. Bakanlıkça belirlenen olası hastalık tanımları güncellenmeli, ayrıca geldiğimiz noktada ekonomik, sosyal ve siyasi sonuçlarına bakılmadan, toplum sağlığı ön planda tutularak, Bilim Kurulunun ve Türk Tabipleri Birliğinin bilimsel, akılcı görüş ve önerileri doğrultusunda daha radikal tedbirlerin de gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Bu ürkütücü artışı durdurmak, ölümleri azaltmak için öncelikle halkımıza, bütün siyasi partilere, resmi kurum ve kuruluşlara, yerel yönetimlere, Akademik Odalara, Sivil Toplum örgütlerine, basın ve medya mensuplarına büyük görevler düşmektedir. Tüm dünyayı kasıp kavuran siyaset üstü bu salgınla ilgili olarak, zaman gerek merkezi, gerekse yerel düzeyde iş ve güç birliği yapma, ortak hareket etme zamanıdır.
Öncelikle halk sağlığına dair koruyucu önlem ve bilgilendirmeler şeffaf, yaygın ve etkili olarak yapılmalıdır.
SAĞLIK BAKANLIĞINA ÇAĞRIMIZDIR:
HALKIN SAĞLIĞINI KORUMAK ADINA ÖNCELİKLE SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI KORUNMALIDIR!
İvedilikle tüm şehirlerimizde ki Sağlık kurumlarında, tanı testleri yaygın bir şekilde yapılabilir olmalı ve test sayısın arttırılması sağlanmalıdır.
İvedilikle tedavi koşullarının ve sağlık çalışanlarını koruyucu ekipmanların (uygun maskeler, dezenfektanlar, kıyafetler, koruyucu gözlükler vb.) her koşul için hazır olması konusunda , yeterli bütçe ayrılmalı ve kamu- özel ayrımı yapılmadan bütün hastanelerin bu konudaki ihtiyaçları sağlık bakanlığınca karşılanarak, eksiklikler giderilmelidir.
Tedavi sürecinin etkinliği için tedaviyi yapacak olan sağlık çalışanlarının bu sürece hazırlanması, bedensel ve ruhsal olarak korunması elzem bir konudur.
Bu nedenle bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Hastanelerde ve ASM’lerde çalışan ve eğitim alan tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde kişisel koruyucu malzeme dağıtılması önceliklidir ve bu konuda herhangi bir güven bunalımı yaratılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki bu salgınla mücadelede, Sağlık çalışanlarının moral ve motivasyonu çok ama çok önemlidir.
Salgın süreçlerinde Dünya Sağlık Örgütünün sağlık çalışanlarının hakları, görevleri ve sorumlulukları konusunda belirlemiş olduğu kriterler göz önünde bulundurularak gerek kamu gerekse özel hastane idareleri üzerlerine düşen sorumlulukları unutmamalıdır.
Gerek kamu gerekse özel hastaneler; Sağlık bakanlığımızca resmi yazıyla tebliğ ettiği gibi elektif (acil olmayan) ameliyatlar durdurulmalı, rutin poliklinik hizmetlerinde, Bilim kurulunun ve DSÖ’nün belirlemiş olduğu algoritmalara uymalıdır. Bu konuda halkımız belirlenen kurallara maximum uyum göstermelidir.
Bu süreçte halkımızın sağlığını korumak için öncelikle, fedakarca çalışan sağlık çalışanlarının sağlığı korunmalıdır.
Sarf malzemelerinin fiyatlarındaki artışa neden olan, insanlık düşmanı fırsatçı, kara borsacı kişi ve firmalar en ağır şekilde cezalandırılmalı, gerekirse devlet bu işletmelere el koyarak, malzeme temini kolaylaştırmalıdır.
Acil olarak yerelde kamu idaresi, sağlık müdürlüğü, Üniversiteler , ilgili akademik odaların ve sivil toplum örgütlerinin temsillerinden oluşan bir izleme komisyonu kurulmalı ve koordinasyonda aktif rol almalıdır.
BU KÜRESEL BİR SAĞLIK SAVAŞIDIR! HALKIMIZ RAHAT OLSUN! BİZLER GÖRVİMİZİN BAŞINDAYIZ! BİRLİKTE KAZANACAĞIZ!
Bu eşi görülmemiş küresel bir sağlık savaşı, savaş alanı hastaneler ve savaşçıları biz sağlık çalışanlarıyız. Buradan tüm dünyada herkesin kaçtığı bu virüsü, hastane koridorlarında bekleyen ve bu sağlık savaşını, canları pahasına sürdüren ve bu hastalık nedeniyle kaybettiğimiz bütün yürekli insanlara selam olsun.
Her tür olağan dışı sağlık hizmetinin sunumu sırasında risk grupları arasında ilk sırada yer alanlar… Vatandaşın sağlık hakkına sahip çıkarken, kendi özlük hakları, çalışma koşulları tahrip edilenler…
Yöneticiler tarafından günlük politik çıkarlar uğruna, sağlık hizmetlerindeki aksaklıkların sorumlusuymuş gibi gösterilerek hastalarıyla karşı karşıya getirilenler…
Hekimler, hemşireler, diş hekimleri, ebeler, eczacılar, laborantlar, radyoloji teknisyenleri, fizyoterapistler, diyetisyenler, sağlık teknisyenleri, sağlık memurları, psikologlar, biyologlar, paramedikler, hastabakıcılar, taşeron sağlık işçileri, güvenlik görevlileri… Bizler!
Bu olağanüstü dönemde de görevimizin başında olarak her türlü sağlık sorununa karşı mesleğimizin bize yüklediği sorumluluğu özveriyle ve koşulsuz yerine getireceğimizi açıklıkla bir kez daha ifade ediyoruz: Halkımız rahat olsun, bizler görevimizin başındayız!
Halkımızdan tek isteğimiz uyarılara uyum göstermeleri ve evde kalmalarıdır!
Bu sıkıntılı süreçte örgütsel deneyimimizin, bilimsel bilgi birikimimizin ve dayanışmamızın, bütün sorunların çözümünde en büyük gücümüz olduğunu biliyoruz ve halkımızı bir kez daha panik yapmadan, umutsuzluğa kapılmadan, tedbirli olmaya ve tüm süreçlerde bizlerle iş ve güç birliğine davet ediyoruz. Tüm sağlık çalışanları adına dün gece ki alkışlarınız için çok teşekkür ediyoruz.
Halkımız ve sağlık çalışanlarımız adına süreci aktif olarak takip ediyoruz ve edeceğiz.
Halkımızın desteğiyle, bilim ve akılla bu savaşı kazanacağız. Sözümüz söz... HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ!!!
Gaziantep-Kilis Tabip Odası Yönetim Kurulu Adına. Başkan Dr. Ramazan Sürücü