Hastalanınca Hastaneye Gidilmez, Doktora Gidilir

Hastalanınca Hastaneye Gidilmez, Doktora Gidilir

Bir yerimizde bir arıza olduğunu düşündüğümüzde, hemen yakındaki bir sağlık merkezine dalarız veya kendimizi yakın hissettiğimiz bir hastaneden içeri kapağı atarız.

Bir yerimizde bir arıza olduğunu düşündüğümüzde, hemen yakındaki bir sağlık merkezine dalarız veya kendimizi yakın hissettiğimiz bir hastaneden içeri kapağı atarız.

 

Ve işte o andan itibaren hapı yutmaya başlarız...

 

Bu şekilde serseri mayın gibi hastaneden içeri giren hastaları hastaneler çok sever.. Tam anlamıyla (tabirimi mazur görün) sağılacak bir inek kapıdan girmiştir.

 

Önce biri muayene eder.. tetkikler istenir... tetkik sonuçlarında illaki normalin dışına çıkan enayi bir sonuç çıkar.. onu açıklayabilmek için ilave tetkikler istenir....

 

Sonuçlar gelince bir başka uzmanlık dalından konsültasyon istenir.. ve tabi ki o uzmanlık dalıyla ilgili yeni tetkikler istenir.. sonuçlar ilk doktora gösterilir.. ve illaki bir MR veya endoskopi istenir..

 

Sonuçlar normal veya normale yakın çıkınca, ilk tetkiklerin üzerinden zaman geçtiği için güncellenmesi gerektiği söylenir ve yine kuzu kuzu kan verirsiniz..

 

Her şey normal çıksa bile yakayı kurtaramazsınız..

3 ay sonra yeni maceralara yelken açmak üzere kontrola çağırılırsınız...

 

Artık “sağılacak inek abonman kartı”nız çıkmıştır... Geçmiş olsuuun..

Hiç bir sorun çıkmamış bile olsa, “ya çıkarsa..” korkusu içinize yerleştirilmiştir..

 

Ve ayrıca...

Günümüzde, sağlık sektörünün ticarileştirilmesiyle birlikte, yeni bir canavar daha başımıza bela olmuştur..

O da, “check-up” muhabbeti..

 

Hastaneler artık daha fazla sağılacak inek bulmak için yeni icatlar çıkartıyorlar..

İsmi de çok cafcaflı... “Check-up..”

 

Sanki biz bir otomobiliz, ve bir üzerimizde bir check-list uygulanıyor, “hiç bir konu ihmal edilmeden her yerim kontroldan geçiyor” düşüncesi...

 

Bu ismi koymakla müthiş bir avanta yakalar hastaneler..

 

Check-up yabancı bir isimdir ve müthiş bir şeymiş izlenimi bırakır.. “Dönemsel Muayene” dense, aptalca bir isim olurdu ve kimse gitmezdi..

Check-up... vayyss!

Bu biiir..

 

İkincisi, fiyatı inanılmazdır..

50 liraya, muayene, ultrason, ve bazı temel kan ve idrar testleri.. Bunların 50 liraya mal edilemeyeceğini aslında hastanın kendisi de bilir, ama fiyat çok caziptir.

 

İki şekilde amorti eder hastaneler bunu.. Ya yalandan bakar gibi yapılır.. Ya da, illaki bir mazarrat bulurlar veya bulur gibi yaparlar ve yukarıda anlattığım girdabın içinde bulursunuz kendinizi.. Kat kat fazlasını ödeyerek çıkarsınız. .

 

Sakın, “özel sigortam var, bunu ben ödemiyorum” demeyiniz.. Hükümetin çıkarttığı düzenlemeyle, özel sağlık kayıtlarınızın saklandığını bilmiyorsanız, zaten davayı baştan kaybetmişsiniz demektir..

Seneye, sigorta yenileme zamanı geldiğinde, özel sigorta şirketi bunun acısını sizden çıkartacaktır primlerinizi yükselterek..

 

Yani kardeşlerim, demem şudur ki..

Hastalanınca, hastaneye gidilmez.. Doktora gidilir..

 

Çünkü doktor, sizin bildiğiniz veya refere edildiğiniz birisidir. Sizi oradan oraya sürükleme olasılığı daha azdır. Kendi uzmanlık alanı dahilindeki değerlendirmeleri yapar.. ve girdaba girme olasılığınız azalır. “Bir de başka bir uzmanlık dalından görüş isteyelim.. MR tekrarlayalım, yapılmış testlerinizi ellinci kez tekrarlayalım” sözlerini duyma olasılığınız azalır.

 

Eğer bildiğiniz hekim sizi bir yerlere yönlendirirse de, en azından daha az kazık yiyeceğinizi veya en azından kendinizi mutsuz bile hissetseniz, kimden hesap soracağınızı bilirsiniz.

 

Kapıdan giren “serseri mayın, sağılacak inek” olmayın diye yazıyorum bunları..

 

Ben bu yazıyı seneler önce tüm iyi niyetimle yazdığımda, afedersiniz, densizin birisi, “Kendi reklamını mı yapıyorsun?” demişti..

 

Umarım o densiz, dediğimi dinlemeyip 3 ay içinde 5 MR çektirip papazı bulmuştur :)))

 

Sağlıkla..

 

Prof. Dr. Esat Orhon