Sosyal hizmetlerin geçirdiği olumsuz dönüşüm sosyal hizmet emekçileri olan bizlerin de çalışma koşul ve biçimlerini süresiz sözleşmeli 4/d ASDEP, 4/b ASDEP, kadro karşılığı Aile ve Sosyal Destek Personeli gibi farklı, iş barışını bozan güvencesiz çalışma biçimlerine dönüştürmüştür. Çalışma koşullarının her geçen gün daha da kötüleştiği, personel yetersizliğine bağlı iş yoğunluğunun arttığı, çalışma sürelerinin uzadığı, mesleki standartlara uygunluğun ortadan kaldırıldığı bir dönemdeyiz. Bunlara ek olarak; ücretlerin giderek eridiği ve alım gücümüzün azaldığı, gerek yönetim mekanizmalarından gerekse hizmet verdiğimiz kişiler tarafından uygulanan şiddetin arttığı bir süreç yaşayan biz sosyal hizmet emekçilerinin sorunları son ekonomik kriz ile birlikte daha da belirgin hale gelmiştir.
Bu istihdam rejimi ve çalışma biçimlerinden kaynaklı olarak sosyal hizmetler alanında mobbing, bürokratik ve siyasal baskılar dozunu artırarak devam etmiştir. Örneğin; pandemi döneminde bile koruyucu ekipman talep eden sosyal hizmet emekçileri terörist olarak damgalanmış ve sürgün edilmişlerdir. AKP’nin il ve ilçe başkanlıklarının özellikle taşrada kurumun iş ve işlemlerine müdahalesi sonucu torpil ve kayırmacılık kurumlarımızın en küçük birimlerine kadar sirayet etmiş sosyal yardımlar ve ve huzurevi işlemleri dahil birçok hizmet referans vasıtasıyla gerçekleşmeye başlamıştır. Bu kayırmacılık ve hukuksuzluğa karşı tepki koyan Dersim şube/yönetici ve üyelerimiz sürgün edilmişlerdir. Mahkemeyi kazanıp geri dönen üyelerimiz bu seferde ihtiyaç olmayan ilçelerde yeni birimler açılarak oralara görevlendirme adı altında sürgüne devam edilmiştir.
Yine görevde yükselme sınavlarında ve atama işlemlerinde mülakat adı altında yapılan haksızlıklarla mücadele etmeye devam ediyoruz. Bakanlık bünyesinde görevli Ek Ders Karşılığı çalışan kişileri kadroya alım süreçlerinde, ülke genelinde bir günde ek ders karşılığı işe alınarak kadroya alımları sağlanan kişilerin olduğu yönünde çok sayıda şikayet aldığımızı ve bu konuda da gerekli araştırmaları yaptığımızı hatırlatmak isteriz
Sosyal hizmeti 7/24 esaslı olarak sürdüren arkadaşlarımızın, ulaşım (servis) ve beslenme ihtiyaçları karşılanmamakta, özellikle tatil bölgelerinde ve büyükşehir belediyeleri sınırları içerisinde barınma ihtiyaçlarının karşılanmasında sorun yaşanmaktadır.
İşyerlerimizde sosyal çalışma görevlisi adı altında görevlendirilen meslek grupları arasında neredeyse bir aylık ev kirası bedeline denk gelen maaş farklarının en yüksekte eşitlenmesi gerekmektedir. Eşit işe eşit ücret en temel hakkımızdır. Aynı işi yapan meslek grupları arasındaki ciddi maaş farklılıkları iş barışını bozmaktadır.
İşyerlerimizde çalışma ortamımıza yönelik sorunlarımızın yok sayılması, pandemi, deprem gibi olağanüstü durumlarda temel fizyolojik ihtiyaçlarımızın bile karşılanamaması bize sosyal devletin ve sosyal hizmetin evrensel ilkelerden uzaklaşarak siyasi rant malzemesi olarak kullanılmasının ağır sonuçlarını gösterdi.
Sosyal hizmetler alanında çalışan emekçiler olarak yoksulluğun, yoksunluğun ve dezavantajlı olmanın bir insan için ne demek olduğunu ve bunun nasıl önleneceğini de en iyi bilenleriz. Bu nedenle temel mücadelemiz yoksullaşmamak, yoksullaştırmamak ve insanca yaşayabilecek koşulların oluşturulmasıdır.
Sosyal hizmet emekçileri olarak bizler, 2026-2027 yıllarını kapsayacak Toplu Sözleşmeye giderken; birbirimizi ötelemeden, sendika ayrımına gitmeden hem kendimiz hem de halkımızın sosyal hizmet hakkı için, yaşadığımız sorunların çözümüne yönelik haklı ve meşru taleplerimizi TİS masasında karar haline getirinceye kadar birlikte örgütlenmek birlikte mücadele etmek zorundayız.
Olmazsa olmaz temel taleplerimiz şunlardır:
Ayrıntılı TS metnimizi web sitemizden görebilirsiniz. TS metnimizde yer alan bazı önemli taleplerde aşağıdaki gibidir.
Bu toplu sözleşme düzeneği ile bir sonuç elde edilmeyeceğini 7 dönemdir (14 yıl) mutabakat altına alınan ama uygulanmayan toplu sözleşme maddelerinden biliyoruz. Sonuç elde edilemeyeceğini demokratik bir çalışma ve özgür örgütlenme ortamı olmadığı için bürokratlar, idareciler ve siyasiler tarafından büyütülüp yetkilendirilen sendikamsı yapıdan biliyoruz.
Türkiye’de kamu sendikalarının mücadele tarihine bakarsak var olan hakların korunması yeni kazanımlar elde etmenin yegâne yolu iş yerlerinde, alanlarda, meydanlarda yürütülen fiili ve meşru mücadele ile olduğu görülecektir. Bizde geçmişten günümüze fiili ve meşru mücadele hattımızdan vazgeçmeden mücadeleye devam edeceğiz.
Gerek konfederasyonumuz KESK bütünlüğünde gerekse de SES olarak taleplerimizin karşılık bulması için bu toplu sözleşme dönemine giderken ve toplu sözleşme dönemi boyunca da iş yerlerinden, alanlardan, meydanlardan SES’imizi yükselteceğiz.
SES VAR, UMUT VAR!
SES’te Örgütleniyoruz!
