Göz sağlığını korumanın en önemli yolunun hijyenden geçtiğini vurgulayan Prof. Dr. Kıvanç Güngör, “Kliniğimizde ayda ortalama 4000 poliklinik muayenesi ve yaklaşık 500 cerrahi müdahale gerçekleştirilmektedir.
Göz sağlığını korumanın en önemli yolunun hijyenden geçtiğini vurgulayan Prof. Dr. Kıvanç Güngör, “Kliniğimizde ayda ortalama 4000 poliklinik muayenesi ve yaklaşık 500 cerrahi müdahale gerçekleştirilmektedir. Kliniğimizde glokom cerrahisi, komplike vitreoretinal cerrahiler, kornea nakilleri, konjenital katarakt cerrahisi ve prematüre retinopatisi tedavisi gibi çevre hastanelerde uygulanamayan tedaviler yapılabilmektedir. Bölümümüze çevre illerden de birçok başvuru olmaktadır. Tüm Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerine hizmet vermekteyiz. Yurt dışından başvurularımız da oldukça fazla sayıda” şeklinde konuştu.
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kıvanç Güngör ile gerçekleştirdiğimiz röportaj sizlerle…
Öncelikle kısaca kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul’da 1964 yılında doğdum. Memur bir baba ile ev hanımı bir annenin 2 çocuğundan büyük olanıyım. İlk, orta ve lise eğitimimi İstanbul’da tamamladım. Vefa Lisesi mezunuyum. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden ise 1987 yılında mezun oldum. Askerlik görevimi İstanbul’da, mecburi hizmetimi Mardin-Mazıdağı’nda hükümet tabibi olarak yaptım. Tıpta Uzmanlık Eğitimimi Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1991-1996 yılları arasında tamamladım. 1997 yılında İngiltere Liverpool Üniversitesi Göz Hastalıkları Bölümü’nde bir müddet çalışmalarda bulundum. Gaziantep Üniversitesi’nde 2003 yılında doçent, 2009 yılında profesör oldum. Üniversitemizde 2014-2021 yılları arasında Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanlığı yaptım. 2015 yılından bu yana da Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürütmekteyim.
Göz hastalıklarını nasıl tanımlarsınız?
Oftalmoloji; görme yolları hastalıkları ve cerrahisiyle ilgilenen bir tıp bilim dalıdır. Kelimenin kökeni Yunanca ophthalmos (göz) ve logos (bilim)’den gelmektedir. Göz kapakları, gözyaşı kanalları, göz küresi veya görme sinirinde meydana gelen her türlü hastalık göz hastalıkları olarak adlandırılır. Dünyada yüz milyonlarca insan doğuştan veya hayatın daha sonraki yıllarında edinilen göz hastalıkları sonucu gelişen körlükle yaşamak zorunda kalabilmektedir. Göz hastalıklarının bir kısmı körlükle sonuçlanabilse de erken tanı ve uygun müdahale ile bunların önemli bir oranda tedavisi mümkün olabilmektedir.
Ülkemizde ve bölgemizde en sık rastlanılan göz hastalığı nedir? Sebebine de değinebilir misiniz?
Ülkemizde en sık rastlanan göz hastalığı katarakt olup göz lensinin saydamlığını kaybetmesidir. Katarakt genellikle yaşla birlikte gelişmekte fakat travma veya romatizmal hastalıklar gibi nedenlerle genç yaşlarda da görülebilmektedir. Katarakt cerrahisi kliniğimizde de uygulanmaktadır ve cerrahi işlem sırasında saydamlığını kaybetmiş hasta lensi yapay lens ile değiştirilir. Teknolojinin ilerlemesi ile göz içi mercekleri ile astigmat ve yakın görme de düzeltilebilmektedir.
Bölgemizde şeker hastalığının çok sık görülmesine bağlı olarak diyabetik retinopati çok sık olarak izlenmektedir. Diyabetik retinopati, 20 yıl veya daha uzun süredir diyabet hastası olanların yüzde 80’ini etkilemektedir. Diyabet süresi uzadıkça retinopati gelişme ihtimali artar. Diyabetik retinopati, retinal kan damarlarında hasara yol açmakta ve bunun sonucunda yeni damar oluşumu, diyabetik makula ödemi, göz içi kanama ve retina dekolmanı gibi körlükle sonuçlanabilmektedir. Diyabetik retinopati gelişiminin engellenmesinde en önemli nokta şeker kontrolüdür. Kliniğimizde diyabetik retinopati tedavisinde argon lazer, göz içi enjeksiyonlar ve vitreoretinal cerrahi uygulanmaktadır. Şeker hastalığı tanısı konulan herkesin şikâyeti olmasa bile en az 6 ayda bir göz muayenesi yaptırması gerekmektedir. Erken teşhis ve tedavi ile hastalık ilerlemeden müdahale edilebilir ve körlük engellenebilir.
GAÜN Göz Hastalıkları Anabilim Dalı kaç kişilik bir ekipten oluşuyor? GAÜN Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nı farklı kılan nedir?
Kliniğimizde 6 öğretim üyesi ve 15 araştırma görevlisi halen çalışmaktadır. Ben 2015 yılından bu yana anabilim dalı başkanlığı görevini yürütmekte olup öncelikle tıbbi retina ve glokom birimlerini yönetmekteyim. Prof. Dr. Oğuzhan Saygılı vitreoretinal cerrahi, Prof. Dr. Şeyhmus Arı oküloplasti, Doç. Dr. Alper Mete ve Doç. Dr. Necip Kara kornea ve oküler yüzey, Doç. Dr. Sabit Kimyon pediatrik oftalmoloji ve şaşılık ile ilgilenmektedir. Kliniğimizde ayda ortalama 4000 poliklinik muayenesi ve yaklaşık 500 cerrahi müdahale gerçekleştirilmektedir. Kliniğimizde glokom cerrahisi, komplike vitreoretinal cerrahiler, kornea nakilleri, konjenital katarakt cerrahisi ve prematüre retinopatisi tedavisi gibi çevre hastanelerde uygulanamayan tedaviler yapılabilmektedir. Bölümümüze çevre illerden de birçok başvuru olmaktadır. Kliniğimiz tüm Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerine hizmet vermektedir. Yurt dışından başvuru da oldukça fazla sayıdadır.
Göz sağlığını korumak için nelere dikkat edilmesi gerekir?
Göz sağlımızı korumanın en önemli yolu hijyenden geçmektedir. Hastalıkların oluşmasını engellemek için eğitim ve hijyen ilk sırada gelmektedir. Göz hastalıklarının bir kısmı görme kaybına yol açana kadar hasta tarafından fark edilemeyebilir. Herkesin en az yılda bir kere göz muayenesi yaptırması bu anlamda çok önemlidir. Diyabet, hipertansiyon veya romatolojik hastalıkları bulunan kişilerin ise en az altı ayda bir göz muayenesi yaptırması gerekmektedir. Çağımızda tablet ve telefon kullanımı çok yaygınlaşmış olup özellikle çocuklar tarafından uzun süreli kullanımları miyopi gelişimine yol açabilir. Bu cihazların kullanımının çocuklarda sınırlandırılması, çocukların açık havada daha çok zaman geçirmelerinin sağlanması miyopi gelişme riskini azaltacaktır. Göz yaralanmalarının önemli bir kısmı iş kazası olarak karşımıza çıkmaktadır, koruyucu gözlük kullanımı bu kazaları büyük ölçüde azaltacaktır. Yaş ilerledikçe makula olarak adlandırılan görme merkezimizde sarı nokta hastalığı gelişimi sıkça görülmektedir. Hastalığın gelişiminde omega 3, vitamin ve mineral eksikliklerinin de rolü olduğu görülmüş, bu eksikliklerin giderilmesi ile hastalık oluşma ihtimalinin azaldığı görülmüştür.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak gelişen bir meslek grubundasınız. Bu gelişmeleri yeterli buluyor musunuz?
Çağımızda teknoloji çok hızlı ilerlemekte olup tıpta bu gelişmelerden en çok etkilenen bölümlerin başında göz hastalıkları gelmektedir. 50 sene öncesinde çok geniş kesiler ile yapılan katarakt cerrahisi günümüzde 2 mm lik kesilerden yapılabilmekte, göz içi lens teknolojisindeki gelişmeler sayesinde torik lensler kullanarak hastaların astigmatları ortadan kaldırılmakta, multifokal lensler ile yakın ve uzak mesafede görme sağlanabilmektedir. Retina alanında da önemli teknolojik gelişmeler yaşandı. Özellikle optik koherens tomografinin kullanıma girmesi ile birlikte makula hastalıklarının patolojisi daha iyi anlaşılabilmiş ve bu hastalıkların tanı ve takibinde çok faydalı olmuştur. Vasküler endotelyal büyüme faktörlerinin kullanıma sunulması, daha önce tedavi edilemeyen sarı nokta hastalığı gibi birçok makula hastalığının tedavisinde devrim yaratmıştır. Günümüzde halen geliştirilmekte olan biyonik göz ve gen tedavilerinin ileride körlükle sonuçlanan birçok hastalığa çözüm sağlaması beklenmektedir. Yine birçok hastalıkta olduğu gibi göz hastalıklarında da halen tartışılan ve gelecekte ideal şartların oluşmasının beklendiği tedavi metotları üzerinde çalışılmaktadır.
Pandemi sürecinde nasıl bir işleyişiniz oldu? Bu dönemdeki yoğunluğunuzdan, işleyişinizden bahseder misiniz?
Pandemi sürecinde kliniğimiz maske ve mesafe kurallarına uyarak hizmet vermeye devam etmiştir. Pandeminin yoğunlaştığı dönemlerde poliklinik hasta sayısı sınırlanmış ve elektif operasyonlar ertelenmiştir. Acil vakalara ise her zaman müdahale edilmiş, tedavileri geciktirilmemiştir. Biyomikroskop cihazlarımıza siper yerleştirilerek virüsün bulaşma ihtimali azaltılmıştır. Tüm hekimlerimiz ve personellerimiz en az 2 doz aşı olmuştur. Bununla birlikte pandeminin başladığı tarihlerden itibaren enfeksiyon bölümüne destek olmak üzere dönüşümlü olarak her ay bir asistanımız Covid servisi ve polikliniklerinde görevlendirilmişlerdir.
Sizi çok etkileyen bir anınız var mı?
Hekimlerin anıları anlatmakla bitmez. Benim de 35 yıllık meslek hayatımda yaşadığım birçok olay mevcut. Bunların içinden seçim yapmak çok güç. Aralarından beni en çok etkileyenlerden birini size aktarmaya çalışayım. Mardin-Mazıdağı’nda Hükümet tabipliği yaptığım dönemde Mardin Valiliği tarafından organize edilen gezici hastanede gönüllü olarak 3 hafta boyunca vatandaşlarımıza hizmet vermiştik. Ameliyathanesi olan tır şeklindeki araçları özellikle okul ve devlet binalarının bahçelerinde park ederek, binaların da fiziki şartlarından faydalanarak poliklinik, laboratuar ve cerrahi işlemleri yapıyorduk. Uzman ve pratisyen bir doktor grubu olarak çalışıyorduk. O tarihlerde İdil ilçesi Mardin iline bağlıydı. Günümüzde ise Şırnak ili sınırlarındadır. İdil yatılı bölge ilköğretim okuluna yerleşmiştik. Akşamüzeri mesaimizi ve işlerimizi tamamlamıştık. Sağlık memuru yanıma gelerek, “Doktor bey bir kadın ve 3 çocuk geldi muayenelerin bittiğini söyledik ama ısrarla yardımcı olunmasını istedi” dedi. Bunun üzerine ben de “Polikliniğe geçsinler, ben bakarım” dedim. Kadın doktor masasının önünde ayakta, üç çocuk ise duvara yaslanır bir şekilde çömelmişlerdi. Türkçe konuşamıyorlardı. Şikâyetlerini sordum. Kadın “Kusura bakma geç kaldık galiba ama uzun yoldan geldik” dedi. Sabah 5-6 gibi yola çıkmışlar ancak akşamüzeri hastaneye ulaşabilmişlerdi. Böyle bir hizmetin verildiği haberi köylerine ulaşmıştı. Derdini tam anlatamayabileceğini düşündüğü için çocukluğumuzda kese kağıdı olarak tabir ettiğimiz kağıttan yırtılmış küçük bir parça kağıtta, “Köyde salgın hastalık var” yazıyordu. Gözlerim dolmuştu. Hemen muayene ve tetkiklerini yaptım. Kendilerine, dinlenmeleri için okulda yatırabileceğimizi ya da bir araç ile köylerine gönderebileceğimi söyledim. Arabayla köylerine gitmeyi tercih etmişlerdi. Ben de ilaçlarını yanlarına verdim. Araç polikliniğe gitmesi gelmesi, 2 saatten fazla bir sürede ulaşmıştı. Öte yandan, kadın bu sağlık hizmetini almak için çocuklarla nerdeyse 10 saat yürümek zorunda kalmıştı. Yaşamış olduğum bu olay beni hep hüzünlendirir.
İleriye yönelik hedefleriniz, beklentileriniz nelerdir?
Kliniğimizin sadece Güneydoğu’da değil tüm ülke çapındaki göz klinikleri arasında yerini sağlamlaştırmak istiyoruz. Çalışmalarımız sürekli devam etmektedir. Ekipman eksikliğinden dolayı kliniğimizde uygulanamayan tedavilerin, bu eksiklikler tamamlanarak bir an önce hastaların hizmetine sunulması için yönetimimizle koordineli bir şekilde çalışmaktayız. Kliniğimizin bu bağlamda göz kliniklerine özel akreditasyon çalışmalarının hazırlıklarını da başlatmış bulunmaktayız.
Röportaj/ Fotoğraf: Elif EMİROĞLU SÖNMEZ