Gaziantep'te 6 Şubat depremlerinde 25 kişinin öldüğü Pamukkale Sitesi A Blok'a ilişkin davada hapis cezasına çarptırılan inşaat müteahhiti Atilla Gökçek cezaevinde kalp krizi geçirdi. Gökçek geçirdiği krizin ardından yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Depremin ardından tutuklanan Atilla Gökçek, Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 16 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bugün işini layıkıyla yapan bir üyemizi cezaevinde kalp krizi sonucu kaybettimizi öğrendik.3 yıla yaklaşan 6 Şubat sürecinin gerçek suçlularının ceza almadığı bu ülkenin yetişmiş teknik insanlarının cezalandırıldığı bu süreçler ne zaman sona erecek.Daha öncede oda olarak onlarca açıklamalar yaptık,gerekli mercilere başvuru çabalarında bulunduk, meclise bu konunun acilen çözülmesi gerekliliğini en azından tutuksuz yargılamaların olması gerektiğini hep ilettik.Elbette suçu olanlar cezalandırılmalı ama ya suçsuz o günün şartlarında yönetmeliklerinde işini yapan Mühendisler ve mimarlar neden bir an önce ihtisas mahkemeleri kurulmadan belirsizliklerle halen tutuklu yargılanıyor. !!!
3-5 gün önce yine odamız tarafından milletvekillerine gönderilen yazılarımız:
“Yeni yasama yılı açılışında bir kez daha belirtmek isteriz ki; ülkemiz dünyanın en önemli
deprem kuşaklarından birinde yer almakta, yüzölçümümüzün %66’sı en yüksek riskli
bölgelerde, %96’sı ise farklı büyüklüklerde depremlere yol açabilecek alanlarda bulunmaktadır.
Bu gerçeklik, ülkemizin topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümünün deprem tehlikesi
altında bulunduğunu göstermektedir.
Keza son 24 yılda yıkıcılığı çok yüksek olan 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi olmak
üzere , 12 kasım 1999 Düzce Depremi, 1 Mayıs 2003 Bingöl Depremi, 23 Ekim-9 Kasım 2011
Van Depremleri, 24 Ocak 2020 Elazığ Sivrice Depremi, 30 Ekim 2020 İzmir Depremini yaşamış
ve son olarak en ağır yıkımı yaşadığımız 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde 6 Şubat 2023 Maraş
depremlerinde, resmi verilere göre 53 binden fazla insanımız hayatını kaybetmiş, deprem
anında yaklaşık 40 bin bina yıkılmış, 200 binden fazla bina ise ağır hasar almıştır. Bu durum
ise depremin değil ihmallerin ve yanlış politikaların sonucudur.
Bu nedenle alınacak diğer tüm tedbirlerin yanı sıra deprem yargılamalarının adil, şeffaf
ve bütünlüklü bir yaklaşımla yürütülmesi, sadece sorumluların cezalandırılması için değil,
gelecekte aynı hataların tekrar etmemesi için de hayati önem taşımaktadır.
Sayın Milletvekili,
Son olarak yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023 Depremleri; 11 ili
etkileyen, aynı gün içerisinde 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde meydana gelen, on binlerce insanın
hayatını kaybetmesine, milyonlarca kişinin evsiz kalmasına yol açan, Türkiye tarihinin en yıkıcı
depremleri arasında yer almıştır.
Bu ölçekte bir depremin yol açtığı yıkımda yalnızca projelendirme değil; zemin koşulları,
uygulama kalitesi, denetim zaafları, kentsel planlama eksiklikleri, imar afları, kamu denetiminin
çöküşü ve karar alıcıların ihmali gibi birçok faktör birlikte etkili olmuşken, devam eden yargı
süreçlerinde, tüm sorumluluk meslektaşlarımız olan inşaat mühendislerine yüklenmekte,
meslektaşlarımız 21 yıla varan akıl almaz cezalarla mahkûm edilerek, adeta sistemin
çöküşünün sembolü olarak cezalandırılmaktadır.
6 Şubat Depremlerinin yaratmış olduğu bu büyük yıkımda sorumluluğu bulunan
herkesin yargı önüne çıkarılması ve bu kişilerden hukuk nezdinde hesap sorulması, adil bir
yargılama yapılarak gerçek sorumluların tespit edilmesi bir daha böylesi büyük yıkım ve acılar
yaşamamamız için zorunludur.
Ancak yaklaşık iki buçuk yıldır devam eden soruşturma ve yargılama süreçlerinde, 6
Şubat Depremlerinin kendine özgü, olağandışı ve öngörülemez niteliklerine yönelik devamı
eden bilimsel çalışmalar; yapı, deprem ve yapının yapıldığı dönemde geçerli olan mevzuat
ilişkisi, mahkemeye sunulan, konunun uzmanı olan akademisyenlerin ve bağımsız bilirkişilerin
alternatif teknik görüşleri dikkate alınmayarak, eksik, teknik açıdan yetersiz ve zaman
zaman hatalı bilirkişi raporlarına dayanılarak meslektaşlarımız hakkında ağır hapis cezaları
verilmesi, hukuki güvenliği ve bilimsel doğruluğu tamamen ortadan kaldırmakta olup
yargılama sürecini tek taraflı ve cezaya odaklı bir yapıya çevirmekte ve sadece
meslektaşlarımızı değil, hukuk devletini doğrudan tehdit etmektedir.
Yargılamalarda yaşanan bu sorunlar ise hem yıkımın gerçek nedenlerinin tespitini hem
de adil ceza ve yaptırım mekanizmalarının işletilmesini zorlaştırmaktadır.
Sayın Milletvekili,
Bilindiği üzere adalet; suç işleyenin cezalandırılmasını, suçla ilgili olmayan kişilerin ise
haksız isnatlardan, toplum nezdindeki itibarlarının zedelenmesinden korumasını gerektirir.
Deprem nedeniyle devam eden yargı süreçlerinin adil olmasının yanı sıra bir sonraki depremde
yine enkaz altında kalmamak için yıkımlardaki kusurların ve sorumlulukların doğru
belirlenmesi, ilgili her birey ve kurumun sorumluluğudur.
Adaletin sağlanması için, bu alanın teknik ve hukuki yönden bütüncül şekilde ele
alınması, bilim insanlarının görüşlerinin de dikkate alınarak değerlendirilmesi zorunluluktur.
Yargılama süreçlerindeki yetki ve sorumluluk belirsizliği, teknik yeterliliği tartışmalı
raporlar, idare yetkililerinin soruşturma veya kovuşturma kapsamına alınmaması, toplumda
oluşan tepkiler nedeniyle savunma hakkı ve delil incelemesinin ikinci plana atılması vb.
sorunlar nedeniyle 6 Şubat depremleri aynı zamanda hukukun da sınandığı bir felakete
dönüşmektedir. Birçok inşaat mühendisi, hatalı ve eksik tespitlerle sorumlu tutulmakta ve
sistemin bütünündeki sorunlar meslektaşlarımızın üzerine yüklenmektedir.
Oysaki inşaat mühendisleri bu ülkenin altyapısını kurmuş, sanayisini yükseltmiş,
barajlarını, yollarını, köprülerini inşa etmiştir. Bugün ağır cezalara çarptırılan
meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu;
● Mesleğinde onlarca yıllık tecrübeye sahip,
● Herhangi bir kastı veya kusuru bulunmayan,
● Mesleklerinin gereklerini özenle yerine getirmiş,
● Hiçbir suç kaydı bulunmayan, tertemiz, toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket
etmiş kişilerdir.
Unutulmamalıdır ki, bugün yaşadığımız sorunlar; mühendislik hizmetlerinden değil, bu
hizmetlerin denetimsizliğinden, ranta dayalı inşaat sisteminden ve ihmalkâr uygulayıcılardan
kaynaklanmaktadır.
Tespit edilen bu sorunların çözülmesi, sadece inşaat mühendislerinin haklarının değil,
aynı zamanda adaletin sağlıklı işlemesinin de teminatıdır. Bu taleplerin dikkate alınması, hukuk
devletinin temelini güçlendirecek, toplumda adalet duygusunun yeniden inşasına katkı
sağlayacaktır.
Bu çağrımız yalnızca adalet için değil, gelecekte ayakta kalabilecek kentler yaratmak
için yapılmaktadır. Verilen ağır cezaların sonucu sadece bireylerin değil, ülkemizin teknik
kapasitesinin çöküşü demektir. Bu cezalar ne hukuken ne vicdanen kabul edilebilir.
Unutulmamalıdır ki, bir milletvekilinin en büyük görevi yalnızca kanun yapmak değil,
demokrasinin kalıcı ve güçlü temellerini atmaktır. Bu sorumluluk, yalnızca bugüne değil;
gelecek kuşaklara karşı da vicdani ve tarihsel bir borçtur. Meclisimizin açılışı vesilesiyle bir kez
daha 6 Şubat depremlerinin büyüklüğü ve çok aktörlü doğası göz önüne alınmadan neden
olduğu yıkımın sorumluluğunun meslektaşlarımızın üzerine yıkılmasına itiraz ediyor ve;
1.Gerçek ve adil bir yargılamanın sağlanarak, başkaca adli tedbirler
uygulanabilecekken halen tutuklu bulunan meslektaşlarımızın bir an önce tutuksuz
yargılanmak üzere tahliye edilmesini,
2. Deprem yargılamalarının adaletli ve teknik doğrulukla sonuçlanabilmesi için en kritik
unsurlardan birisi bilirkişilerin atamalarıdır. Bilirkişilerin tek başına üniversitede akademisyen
olması yeterli değildir. Deprem yargılamalarında gereken şey çoğu zaman uygulama
tecrübesidir. Şantiye deneyimi olmayan, yapı denetimi yapmamış veya projelerde doğrudan
görev almamış bir akademisyen, gerçek kusurları sahada tespit etmekte yetersiz kalmakta,
hatalı, eksik, yanlış bilirkişi raporları nedeniyle adaletin sağlanması gecikmektedir. Bu nedenle
yargılamalarda bilirkişi görevlendirmelerinde azami özen gösterilerek, konusunda yeterli
uzmanlık ve tecrübeye sahip bilirkişilerin görevlendirilmesini,
3. Yargılamalarda, her bir paydaşın kusuru ölçüsünde ve bilimsel bilirkişilik temelinde
değerlendirilmesini,
4. Meslektaşlarımız hakkında verilen orantısız ve ağır cezaların istinaf ve temyiz
süreçlerinde düzeltilmesini,
5. Denetim ve karar mekanizmalarının da yargı önüne çıkarılmasını,
6. Mesleğini iyi niyetle ve ülke yararına icra etmiş inşaat mühendislerinin hedef
gösterilmesinin engellenmesini,
7. Deprem davalarında çoğunlukla yapı güvenliği, mühendislik hizmetleri, imar hukuku,
yapı denetim sistemi ve kamu görevlilerinin sorumlulukları gibi teknik boyutlarda pek çok konu
vardır. Bu karmaşık teknik konuların, savcılık aşaması dahil olmak üzere
soruşturmaların/yargılamanın doğru yönlendirilmesi, delillerin toplanması, bilirkişi
incelemelerinin teknik doğrulukla yapılması için deprem yargılamaları konusunda uzmanlık
gerektirmektedir. Adaletin güçlenmesi ve adalete olan güvenin sağlanması açısından deprem
yargılamalarında ihtisaslaşmanın sağlanması hususunda çalışma yapılmasını,
Talep ediyoruz.
Bu sadece bir meslek örgütünün değil, toplumsal vicdanın ve adaletin çağrısıdır. İnşaat
mühendisleri bu ülkenin düşmanı değil, üretici gücüdür, bugün susarsak, yarın hep birlikte
enkaz altında kalırız.”
Saygılarımızla.
Burkay GÜÇYETMEZ
İnşaat Mühendisleri Odası
Gaziantep Şube Başkanı