Gaziantep Üniversitesi Hastanesi hemşirelerinden hocalarına sanatsal hediye

Gaziantep Üniversitesi Hastanesi hemşirelerinden hocalarına sanatsal hediye

Gaziantep Üniversitesi dahili yoğun bakım hemşirelerinden Meryem Poyraz ve Zahide Toprak, Doç. Dr. Gülseren Elay'a hediye ettikleri tabloyla sanatın sağlıktaki önemini ifade ettiler.

 

Yıllardan beri sanatla ilgilenen değerli sanatçı hemşirelerimiz sağlıkta gün boyu durumu ağır hastalarla ilgilendiklerini, çok üzüldüklerini belirtip akşamları boş vakitlerinde evde sanatsal çalışmalarla günün stresini attıklarını belirttiler.

 

Bizde Sağlık Dünyası olarak Sanatçı Hemşirelerimizle Keyifli Bir Röportaj Gerçekleştirdik.

 

Meryem Poyraz 

 

Hemşireliğe ne zaman başladınız?
 
Hemşireliğe büyümüş olduğum Mersin in Silifke ilçesindeki sağlık meslek lisesinden 2015 yılında mezun olur olmaz özel bir hastanede yoğun bakım ünitesinde başladım. İlk olarak böylesine yoğun ve büyük bilgi gerektiren bir bölümde başlamamın zorluğunu çeksem de  sonraki zamanlarda öğrendiğim bilgilerle kendimi hemşirelik alanında kendimi geliştirdim. Şu anda da Gaziantep Üniversite Hastanesi dahiliye yoğun bakım ünitesinde hemşire olarak görev yapıyorum.
 
 Peki, çizim yapmaya nasıl ve ne zaman başladınız?
 
Daha çok küçük yaşlarımdan beri resim yaptığımı hatırlıyorum. Ama sanırım bir milat olarak ana sınıfını kabul edebiliriz. Ana sınıfı öğretmenimi çok severdim. Onun gözüne girmek için çok uğraşırdım. O da sağ olsun hep beğenir yaptıklarımı takdir ederdi. Okulda ödev ya da etkinlikler yapılırken bu çocuğun resme yeteneği var denildiğini çokça işitir, gizliden gizliye gurur duyardım. O yüzden o zamanlardan beri hiç bırakamadım kalemi kağıdı.
 
Resim yapmak sizin için neyi ifade ediyor?
 
Resim çizmek benim insanların kendini ifade yöntemi gibidir. Bana göre her rengin her çizginin ayrı ayrı anlamları vardır. Çoğu zaman da gerek iş yoğunlu gerekse de işimle birlikte gelen insan hikayeleri, hasta yakınlarının acıları, hastaların yoğunluğu bana farklı anlamlar çağrıştırıyor. Çalıştığım birimlerde yaşadığımız hengame, kültürel çatışmalarının verdiği yorgunluktan resimle kaçmaya çalışıyorum.  Resim benim daha sağlıklı düşünmemi, daha iyi kararlar almamı ve kendimi bir anlamda terapi etmemi sağlıyor.
 
 En sevdiğiniz çizim nedir, ne tür çizimler yapmaktan hoşlanırsınız?
 
Beni çok etkileyen iki ayrı resim var. Bublardan ilki Salvador Dali’nin “Belleğin azmi” diğeri ise İspanyol ressam Goya’nın “Çocuklarını yiyen Satürn” tabloları.
Kendi adıma en sevdiğim çizimim ise kendisi büyük bir üstad olan Neşet Ertaş’ın portre çalışmasıdır. Ancak buna karşın genel olarak sürreal çizimler yapmayı severim. Çünkü bazı zamanlarda gerçekler insanlar için yorucu olabiliyor bu yüzden de hayal kurmak zihnimi dinç tutuyor.
 
Resim konusunda ilerlemek istiyor musunuz?
 
Resim yapmak en nihayetinde bir şeyleri anlatma çabasıdır. Ben daha iyi ya da daha kötü resimler olduğuna inanmıyorum. Resmin neler yansıttığı, anlamı çok daha önemlidir. Elbette burada alelade şeylerden bahsetmiyorum. Ben resimlerimle bu dünyada en azından resim alanında bir iz bırakmak istiyorum.
 

Doç. Dr. Gülseren Elay’a neden bir resim hediye ettiniz?
 
Gülseren Hanımın gerek duruşu gerek sanata olan ilgisi ben ve Zahide’nin hep dikkatini çeken bir durum olmuştu. Son derece güçlü duran naif bir kadın izlenimi gözden kaçabilecek gibi değildi. Bu sebeple bizi ona hatırlatan bir anı olsun istedik fakat bu özel bir şey olmalıydı. Bir süre düşündükten sonra ona özel tablolar yapmaya karar verdik. Tablolar bittikten sonra hediyelerimizi verme kısmı da bizim için ölümsüz oldu çünkü çok içten ve sevgi doluydu. Aramızdaki hiyerarşi samimiyetini asla gölgelemedi. Sanata ve sanata olan ilgisi de bizi mutlu etti. Her şey için teşekkür ederiz.
 
Resim çizmek isteyip de çizmeye bir türlü başlayamayanlara ne söylemek istersiniz?
 
Resim aslında herkesin bir tarafından tutabileceği bir sanattır. Denenmeden bilinebilecek bir şey değildir ve çizim yapmak çalışma ile geliştirilebilir bir olaydır. Günümüzde birçok platformda da adını duymuşsunuzdur sanat terapilerinin.  Önce beklentiyi düşük tutup sonrasında ise çaba göstermek gerekiyor. Gerisi zamanla bir suyun yolunu bulduğu gibi buluyor. Birini çizime yönlendirme konusuna gelirsek; bu benim için büyük oranda tatmin edici durum. Sanat iz, sanatçı ise iz bırakabilendir. Resim yapmak isteyenlere yönelik tek davranış teşvik edici nitelikte olmalıdır. Zira toplumumuzda maalesef farklı olmaya yer bulmak çok zor. Hatta toplumdan aforoz edilme riskiyle bile karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Yapılabilecek tek şey sizi caydıracak tüm yorumlara kulaklarınızı tıkamak olacaktır.

 

Zahide Toprak

 

Hemşireliğe ne zaman başladınız?

 

2016 yılında sağlık meslek lisesinden mezun olduktan sonra çalışma hayatına atıldım. 2017 yılından bu yana ise yoğun bakım hemşiresi olarak çalıştım. 8 aydan beridir Gaziantep Üniversitesi hastanesinde yine yoğun bakım hemşiresi olarak görev yapmaktayım. 

 

Peki, çizim yapmaya nasıl ve ne zaman başladınız?

 

Gaziantep’e geldikten sonra, gerek ailemden uzaklaşmış olmam gerekse farklı bir kültür ve coğrafyayla olan ilişkim beni bazı hobiler edinmeye itti. Bu süreçte aynı zamanda Gaziantep Üniversitesi Hastanesi’ne atanmış olan Meryem arkadaşımla tanıştım. Meryem’le olan sohbetlerimizde resim yaptığını öğrendim. Daha sonra küçük yaşlarımdan beri hep istediğim ancak bir türlü cesaret edemediğim resim sanatıyla tanışmaya karar verdim. Bir süre Meryem’den dersler aldım daha sonra sevdiğim temaları kendi çizim dilimle yansıtmaya çalıştım. Bunu yaparken dünyanın farklı kültürlerinin resim sanatına olan etkilerini inceledim oralardaki önemli eserlere bakarak görüş açımı büyütmeyi amaçladım. 

 

Resim yapmak sizin için neyi ifade ediyor? 

 

Takdir edersiniz ki sağlık sektöründe çalışmaktayız. Ülkemizde sağlık alanında yaşanan problemler sebebiyle, birçok psikolojik ve fiziksel zorlukla karşılaşıyoruz. Bu zorluklar arasında birçok aşırı duygusal durumun içerisinde bulunuyoruz. Doğal olarak zihnimiz de bu duygusal yüklenmelerden oldukça etkileniyor. Ben de tüm bu yaşadığım duygusal durumları daha sonra sürekli düşünmek yerine tuvale yansıtmayı onların içerinden bir sanat çıkarmayı, onlarla yüzleşmeyi ve hatta onları benimsemeyi istedim. Bununla birlikte resim benim için artık hayatın sıkıcı monotonluğundan bir sıyrılış başka bir dünyaya geçişle aynı anlama gelmektedir. 

 

En sevdiğiniz çizim nedir, ne tür çizimler yapmaktan hoşlanırsınız?

 

Van Gogh’un ölümünden hemen önce resmettiği bir tablo olan Tutuklular Çemberi en sevdiğim çizimlerden birisi. Bu resmin beni en çok etkileyen tarafı aslında toplumun bir yansıması olmasından kaynaklanıyor. Çünkü hayatımızı yeniden üretmek için tıpkı Chaplin’in Modern Zamanlar’ında olduğu gibi sürekli çarkların arasında dolaşmak zorundayız. Bu stres, yoğunluk, insanların bir yerlere yetişme çabası ve bulunduğumuz bölüm düşünüldüğünde kaçınılmaz son benim dünyaya bakışımı çok etkiliyor. Gogh’un eserinde anlatmaya çalıştığı gibi insanların eskisi kadar masum olmadığını ya da olamadığını düşünüyorum. Bir kısır döngünün ve dilemmanın içerisinde gibi hissediyorum kendimi. Ben de bu bağlamda kadın ve gece temalı çizimleri tuvalime yansıtmaya çalışıyorum. Bu çizimlerimle daha iyi bir dünyayı da kurmayı hayal ediyorum.  Kendi yaptığım resimlerden en sevdiğim ise bir kadının kendi karanlığından çıkarak güneş gibi etrafını aydınlatmasını anlatmaya çalıştığım tablom. Görselde de bu tabloma yer verdim zaten. 

 

Resim konusunda ilerlemek istiyor musunuz? 

 

Sanat ya da resim aslında benim için tam da doğasında olduğu gibi kar amacı gütmeyen kendi içimdekileri ve gördüklerimi yansıtabildiğim bir alan. Bu bağlamda resimde ilerlemek diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Ben resmin tüm insanlık için olduğu kadar kendim için de olduğunu düşünüyorum. Ancak insan ürettiğini göstermek ister. Kendin için yapılan üretim bence bencilliktir. Ortaya konulan eserin herkes tarafından görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Boya fırçalarını tutarken parmaklarıma hükmetmek bana aşırı haz veriyor. Zaman geçiyor ve ne getireceğini hiçbirimiz bilmiyoruz. Belki bir gün Meryem’le birlikte Gaziantep’te ya da dünyanın herhangi bir yerinde bir sergi açma fırsatı buluruz.

 

Doç. Dr. Gülseren Elay’a neden bir resim hediye ettiniz? 

 

Gülseren Hanım’ın bir kadın olması ve üniversitemizin en değerli doktorlarından birisi olması benim her zaman içten içe takdir ettiğim bir durum olmuştur. Kendisi genç yaşına rağmen mesleğinde bir hayli ilerlemiş bir kişidir. Bununla birlikte sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar hocamızın sanata olan merakını göstermektedir. Biz de hem Gülseren hocamızın yakın zamanda profesör olacağı için hem de hayata ve sanata bakışını keşfettiğimiz için bir hediye vermek istedik. Ve bir sanatsevere de en çok yakışacak hediyenin bir sanat eseri olacağına karar verdik. Umarız baktıkça bizi hatırlar.

 

Resim çizmek isteyip de çizmeye bir türlü başlayamayanlara ne söylemek istersiniz?

 

Sanat her zaman küçük yaşlarda başlayanların üretim yapabildiği bir alan değildir. Örneğin Van Gogh’un resim yapmaya 27 yaşında başladığını görüyoruz. Dolayısıyla “Artık çok geç” demenin altı boş bir cümle olduğunu düşünüyorum. Öte yandan yanında kendini özgür hissedebildiğin ya da daha iyiye gittiğinde seni ayağından tutup çekmeyecek insanlarla birlikte olduğunda içinizdeki potansiyeli daha rahat keşfedebiliyorsunuz.  Kaldı ki toplumun resim çizmeyi salt bir yetenek ürünü, genetik bir aktarım olduğuna yönelik yanlış bir algısı var. Elbette yetenek her sanat dalında olduğu gibi çok önemli ancak denemekle ve çalışmakla kesinlikle güzel eserler ortaya koyabiliriz. Benim herkese söyleyeceğim son bir cümle var, ayağa kalkın ve pencerelerinizi açın. Bırakın güneş içeri girsin ve derin bir nefes alıp sanata yüzünüzü dönün.