Ülkemiz ağır bir ekonomik ve siyasal kriz sarmalı içindedir. İktidarın yaklaşık 20 yıldır izlemiş olduğu siyasal ve ekonomik politikaların başarısızlığı her geçen gün daha belirgin bir hal almaktadır.
Ülkemiz ağır bir ekonomik ve siyasal kriz sarmalı içindedir. İktidarın yaklaşık 20 yıldır izlemiş olduğu siyasal ve ekonomik politikaların başarısızlığı her geçen gün daha belirgin bir hal almaktadır.
Ülkemiz, sendikal hak ve özgürlüklerin yok sayıldığı, demokrasinin askıya alındığı, hukukun işlemediği, adaletin sağlanamadığı, Anayasanın ve evrensel hukuk ilkelerinin yok sayıldığı ve tüm bunların normalleştirilmeye çalışıldığı bir siyasal rejimle yönetilmeye çalışılmaktadır.
Bu yönetim anlayışının ekonomik alandaki tezahürü ise; üretmeyen, istihdam yaratmayan, dışa bağımlı sermaye yanlısı politikalar olurken, kamu kaynakları ise bir avuç sermaye çevresine peşkeş çekiliyor. Bunun işçi sınıfı açısından sonuçları ise bölüşümde adaletsizlik, gelir eşitsizliği ve yoksulluk olmuştur.
Kriz yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapmaktadır
AKP elindeki ülke sürekli bir kriz halindedir. Döviz kurlarında başlayan yükselişin tetiklediği güncel ekonomik kriz, bugün işçi ve emekçilerin temel tüketim kalemlerine her gün yapılan zamlarla katlanarak artıyor. Market harcamaları bir önceki yıla göre iki katından fazla artmıştır. Elektrik faturaları tam bir soyguna dönüşmüştür. Benzine gelen zamlar otomatiğe bağlanmıştır. Ev kiraları işçilerin ücretleri ile yarışır seviyeye gelmiştir. TÜİK’in resmi enflasyonları bile yoksulluğumuzun son bir yılda 50 oranında arttığını göstermektedir.
Bu kriz koşullarında sermaye çevreleri yüksek karlar açıklamaktadır. Kur garantili TL mevduat hesabı aldatmacası ile zenginlere kaynak transferi yapılırken, faizden para kazanan bankacılık sektörü ve finans kapital rekor karlara kavuşmuştur.
Krizin sorumlusu siyasi iktidar iken yükünü işçi sınıfı ve yoksul halk çekmektedir. Buna dur demek tüm emek ve demokrasi güçlerinin ortak sorumluluğudur.
Emekçiler olarak Yüksek Faturalara, Gelir Adaletsizliğine, Eşitsizliğe, Hukuksuzluğa ve Anti-Demokratik Tüm Uygulamalara Dur Diyoruz, Geçit Vermiyoruz!
Açlık, işsizlik ve yoksulluk derinleşerek devam ediyor! Asgari ücrete yapılan 50 zam daha işçinin eline geçmeden açlık sınırının altında kalırken, kamu emekçilerinin maaşları yoksulluk sınırı rakamlarının çok gerisinde seyrediyor her geçen gün açlık sınırı rakamlarına yaklaşıyor. Oldukça sert geçen kış koşullarında işçi havzalarında yaşanan direnişler içimizi ısıtıyor. Ülkenin dört bir yanından hayat pahalılığına ve fahiş zamlı faturalara karşı yapılan eylemlerle isyan büyüyor.
Bir tarafta yoksulluk diğer tarafta israf, bir tarafta açlık, diğer tarafta şatafatın yaşandığı ülkemizde bir kesim lale devri yaşarken, her yerden emekçiler ve yoksul halkımızın geçinemiyoruz çığlıkları yükselmeye devam ediyor. Gelen günün gideni arattığı bir dönemi hep birlikte yaşamaya devam ediyoruz. Geleceğe dair kaygılarımız her geçen artıyor.
Damat Bakan’ın Yeni Ekonomik Programından, Cumhurbaşkanı’nın Yeni Ekonomik Modeline neo-liberal ekonomi politikaları cilalanıp, cilalanıp topluma sunulurken emekçilerin payına daha fazla sömürü daha fazla yoksulluk düşüyor. Sermaye sahipleri servetlerinin üzerine servet katarken neşeleri Maliye Bakanı Nebati’nin gözlerinin içindeki ışıltıya yansıyor.
Ekonomi literatürüne bir katkı da bugün burada biz koyuyoruz ve diyoruz ki “Yoksulluk emekçilerin gözlerinin içindeki öfkedir!”. Evet arkadaşlar açlıkla yoksullukla boğuşan emekçiler öfkelidir! Tarlasını ekemeyen ürünü para etmeyen köylü öfkelidir! Ataması yapılmayan öğretmen, sağlıkçı öfkelidir! KPSS yazılı sınavında başarılı olup mülakat sınavlarında elenen gençler öfkelidir! Elektrik faturası işyeri kirasını aşan esnaf öfkelidir! Emeklilikte yaşa takılanlar, işsizler öfkelidir! Hayata öğrenim kredisi borcuyla dezavantajlı başlayan gençler öfkelidir!
Tüm bu yaşananların ağır bir faturası da elbette olacaktır ve bu fatura ilk seçimlerde siyasi iktidara kesilecek, çünkü bizler artık yalandan, dolandan, talandan bıktık!
Asgari ücretliye vergi istisnasını müjdeleyip, istisna tutarı kadar asgari geçim indirimini kaldıranlardan, istisna olarak sunulan gelirden bile 18 dolaylı vergi alan anlayıştan bıktık.
Ocak ayı enflasyonunu manipüle edip tüfe cinsinden 11.1 açıklayan TÜİK’ ten, daha ilk aydan maaşlarımızda ortaya çıkan enflasyon farkını müjde olarak sunan yandaş medyadan bıktık.
Elektriğe, doğalgaza, akaryakıta gelen yüksek zamlarla beraber ödediğimiz vergilerde katmerlenerek artıyor. Bir taraftan elektrik dağıtım şirketleri soyuyor, diğer taraftan devlet. Artık çifte soygundan bıktık.
Bugün buradan bir kez daha artık yeter diyoruz!
A’dan Z’ye her şeye gelen ve gelecek olan zamların işaret fişeği olan enerji ve akaryakıt zamlarının geri çekilmesini enerji dağıtım şirketlerinin kamulaştırılmasını istiyoruz!
Elektrik, su, doğalgaz dan alınan KDV nin 1 e düşürülmesini istiyoruz!
Vergide ve ücrette adalet, bağımsız yargı, adil bir ek gösterge sistemi istiyoruz!
Gerçek bir toplu sözleşme için yasal düzenleme maaşlarımıza ek zam istiyoruz!
Eşitlik, özgürlük, laiklik, adalet ve barış istiyoruz!
İnsanca bir yaşamı direne direne kazanacağız!
Gaziantep Emek ve Demokrasi Güçleri