Tarih: 15.06.2020 11:53

“Eczanelerimiz büyük zarar görür”

Facebook Twitter Linked-in

Bir süredir sıcak bir şekilde gündemimizde olan meslek örgütleri yasa değişikliği tasarısını Gaziantep Eczacı Odası’ nın deneyimli Başkanı Ecz. M. İrfan Demirci ile konuştuk.

Şartlar malum… Söyleşimizi whattsapp ile görüntülü olarak gerçekleştirdik.

Öyle sanıyorum ki, yalnızca içerik olarak değil, yöntem olarak da tarihe bir not düşmüş olduk.

Buraya bir hatırlatma notu düşmek gerekiyor… M. İrfan Demirci, en son gerçekleştirilen Türk Eczacıları Birliği Olağan Kongresi’ nde, yapılan seçimlerde, listesiyle birlikte TEB Başkan adayı olarak yarışmıştı. Yani güncel deyimle “TEB içi muhalefetin” lideri…

Keyifli söyleşi için Gaziantep Eczacı Odası Başkanı Sayın Ecz. M. İrfan Demirci’ ye teşekkür ederim.

İlgiyle okumanız dileğiyle…

Ecz. Hakan Gençosmanoğlu

 

Sorular karşısında M. İrfan Demirci’ nin yanıtları şöyle…

 

“Net Bir Bilgimiz Yok”

Meslek örgütlerinde özellikle de akademik meslek odalarının işleyişlerinde yapılması planlanan düzenlemelerle ilgili yapılmak istenen ne?

Bu konuda net bir bilgi yok. Bilgi olmaması ötesinde bence değişikliği düşünen iktidar tarafının kafasında tam olarak ne yapacakları konusunda da netlik yok. Ancak konuşulan yada iktidar sözcülerince dile getirilen birkaç başlık var onlar da şunlar;

Seçim sistemleri değişikliği ile nispi temsil yöntemine gitmek,

Odaların yetkilerini kısıtlamak,

Birden fazla odanın kurulmasına olanak sağlamak,

Üyeliklerin zorunlu olmaktan çıkarılması.

Bütün bu olasılıklara, bu değişiklikler tüm akademik odaları kapsıyor mu sorusunu da eklemek lazım…

 

“Fikir Yeni Değil”

Bugünü değerlendirirken şuna da bakmak gerekli diye düşünüyorum… 2020 Mayıs ayında ortaya atılan akademik meslek odalarının işleyişlerinde değişiklik yapma fikri aslında yeni değil…

Yaklaşık 10 yıl önce 2009‘ da Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Anayasamızın 135.maddesinde tanımlanan kamu yararına çalışan akademik meslek odalarıyla ilgili yüzlerce sayfalık bir rapor yayınladı.

Özet olarak bakıldığında bu raporda bizim açımızdan 4 başlığı önemsemek gerekliydi.

Anayasadaki kamusal niteliğin değiştirilmesi,

Tüm oda ve birliklerin tek çatı kanun altında toplanması,

Bugün ayrı ayrı olan birliklerimizin yasalarının bir yasada birleştirilmesi,

Dışarıdan denetim mekanizmalarının direkt müdahalesi.

 

“Yine Gündeme Gelmişti”

2018 yılında Türk Tabipleri Birliğinin bir çıkışı sonrası yine akademik meslek odalarının isimleri dahil yasalarında değişiklikler gündeme geldi ancak sonrasında konu rafa kaldırıldı.

Bugün yaşadığımız gündemin çıkışı da Ankara Barosunun bir açıklamasının sonrasına dayanmaktadır.

 

“Dayanağımız Anayasa”

Akademik meslek odalarının anayasamızdan aldığı bir dayanak var o da oldukça önemli bir tanımlama “ kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları“.

İşte, anayasadaki yazılı bu hüküm biz odaları ve birlikleri güçlü kılıyor, güçlü kılmanın yanında ciddi sorumluluklar da yüklüyor.

Üyenin hak ve çıkarlarını koruyup kollamak, meslek etiğini ayakta tutmak ve yanında da halkın ve kamunun yararına işler yapmak.

 

 “Onarılamayacak Zarar Verilir”

 Buradan yeniden başa sorunuza dönersek eğer o dört başlıktan hepsi ya da yalnızca   birinin gerçekleştirilmesi odalara, mesleklere, meslek etiğine, kamu ve toplumsal   yaşama onarılamayacak zararlar verir.

 

 “Eczanelerimiz Büyük Zarar Görür”

Açıklamak gerekirse, yetkilerini daraltırsanız meslek etiği zarar görür, yine bunun yanında dayanışma gücü ortadan kalkacağı ya da azalacağı için bizim meslek özelinde eczanelerimiz büyük zarar görür.

Yine birden fazla oda kurulmasına olanak tanımanın iki önemli sonucu olacaktır.

 

“Farklılıklar Derinleşir, Kaos Getirir, Meslek Etiği Ortadan Kalkar”

Birincisi sözleşmeler yapan, üyesi adına temsiliyet görevi yerine getiren yapımız zayıflayacak belki de ortadan kalkacaktır. Diğer taraftan ise siyasi görüşler, inançlar ya da çıkarlar doğrultusunda oluşturulacak yeni birlikler ülke açısından farklılıkların derinleştiği yeni bir ortama yol açacaktır.

Seçim sisteminin nispi yönteme taşınması da temsilde adaleti değil aksine idarede kaosu getirecektir.

Yüzde 70’lere varan oy alan bir liste adaylarını blok bir biçimde kurullara taşıyamayacaktır. Bunun sonuncunda da TÜRMOB örneğinde olduğu gibi çalışamayan, üretemeyen, karar alamayan yapılar ve Odalar ortaya çıkacaktır. Bu da hem dayanışmanın verdiği gücü hem de mesleki etiği oradan kaldıracaktır.

 

“Yasamızda Eksiklik Olabilir”

Ülkemizde hemen hemen çoğu akademik odanın kendi meslek yasaları var örneğin bizim birliğimiz 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği kanunu ile kurulmuş bir meslek örgütüdür.

Birlik yasamızda eksik yanlar vardır, düzenlemeler ve güncellemeler yapılması gereken yerler mutlaka vardır. Zaman zaman birlik çatısı altında bunu tartışırız, raporlar hazırlarız.

Çağdaş demokrasilerde yasama yani meclisler, yasa değişikliklerini yaparken mutlaka ilgili kurumların düşüncelerini alarak taslak içine katarak yapar. Halk tarafından seçilmiş ulusal iradenin yetkisini elinde bulunduran yasamanın bunu yapması onun gücünü zayıflatmaz aksine gelişmiş demokrasinin geleneğini güçlendirir.  

 

“Biz, 5. Gücüz”

Ayrıca burada yapılmak istenen değişiklikler demokrasinin yasama, yürütme, yargıdan sonra basının arkasından 5. gücü olan meslek odalarının gücünü, etkisini ve anayasal yetkisini azalttığı için çağdaş demokratik ilkelerle bağdaşmamaktadır.     

 

“Kamuoyuna Açıklama Yapılmasını İstedik”

Konu gündeme gelir gelmez heyetimizden hemen 54 odayla birlikte kamuoyuna açıklama yapılması gerekliliği talebimizi ilettik.

Yine birliğimizin diğer akademik odaların üst birlikleriyle ortaklaşa açıklama yapma ve bu durumun ortadan kalkmasına ilişkin çabalar, çalışmalar içinde olması gerektiğini örgüt içi kanallardan ilettik.

Gerekli gördüğümüz içinde bu kanalların dışına çıkarak 9 eczacı odası birlikte bir açıklamayı eczacı kamuoyuyla paylaştık.

 

“Örgütsel Dayanışmaya Ve Güce İhtiyacımız Var, Nerelere Savrulacağımızı Düşünmek Bile İstemiyorum”

Türk Eczacıları Birliği, 64 yıllık bir örgüt olmasının yanında bu ülkenin en önemli ve dinamik akademik meslek odalarının başında geliyor. Örgütsel dayanışmaya ve güce en fazla ihtiyacı olan mesleklerin başında bence biz eczacıların geldiğini düşünüyorum.

Birliğimizin verdiği gücün ortadan kalktığı ya da azaldığı dağınık bir ortamda nerelere savrulacağımızı düşünmek bile istemiyorum.

Bu açıdan konu bizim için oldukça önemli.

 

“TEB’ de Sessizlik Ve Beklemek Egemen Oldu, Uyarıda Bulunduk”

Bizler bu konu gündeme geldiğinde üst örgütümüzde ne yazık ki bir sessizliğin ve beklemenin egemen olduğunu gördük ve bu tavra karşı uyarılarda bulunduk.

Bunun sonucu,  22 Mayıs’ ta Merkez Heyet imzalı bir yazı çıktı. Açıklama böylesi önemli bir konunun duyarlılığını içermiyordu, ayrıca 54 Odamızın imzası da yoktu.

Odalar gücünü üyeden, üst birlik de odalardan alır. 64 yıllık bir örgütün bu tip hayati konulardaki refleksi bellidir.

 

“Tereddüt Etmeyiz”

Bizler benzer durumlarda tepkimizi, duruşumuzu tereddüt etmeden ortaya koyan bir yapıyız. Bu yüzden Merkez Heyetini çok daha aktif ve net bir tutum içinde olmaya çağırıyoruz. 

 

“4 Arkadaşımız Yönetimde Olurdu”

42. Büyük Kongre’ de, şimdi getirilmek istenen yada taslak olacağı iddia edilen nispi temsil olsaydı 9 odanın listesinden en az 4 arkadaşımızın 11 kişilik yönetimde olacağını tahmin ediyoruz.

Ancak bu doğru bir yöntem değil bizi sağlıklı bir noktaya taşımaz bu yüzden de doğru bulmuyoruz.

 

“Açıklama Cılızdı Bu Yüzden Biz Açıklama Çıktık”

Türk Eczacıları Birliğinin 22 Mayıs’taki açıklamasını cılız ve Odalar olmadan yapıldığı için eleştirdik ve güçlü bir ses için bekledik. Sözünü ettiğiniz Odalar önemli sayıda üyeyi bünyesinde barındırıyor yani sorumluluklarımız var.

Bu yüzden eczacı kamuoyuna, heyetimize ve odalara bir çağrı çıktık. Bu çağrı konunun ciddiyetini ve yan yana durmamız gerektiğini anlatan bir çağrıydı.

Sonunda da etkili olduğunu düşünüyoruz. Çünkü 10 Haziran’da karşılık bularak 42. Dönemin 2. Başkanlar Danışma toplantısı bu zor koşullar altında toplandı içinde 54 odanın ve TEB Merkez Heyeti’ nin olduğu bir sese dönüştü. 

 

“Nereye Evrilecek Bilmiyoruz”

Konunun bundan sonra mecliste nereye evrileceğini bilmiyorum.

Ancak “ tasarıda biz var mıyız yok muyuz ya da bu yıl sözleşme yılımız dikkat çekmeyelim “ düşünceleri son derece yanlış.

Böylesine faydacı ya da izle gör anlayışı bir meslek örgütünün izleyeceği politikalar değildir.

 

“Sonuçta ’Yasama Dokunma’ Denilmelidir”

Yapılması gerekenler öncelikle güçlerin birleştirilmesi sayıları 1 milyonu bulan üyeleriyle birlikte “yasama dokunma” tepkisinin ortaya konulmasıdır.

Şu da unutulmamalıdır ki demokrasi aynı zamanda bir uzlaşma ve düşüncelerin ortaklaştırılması yöntemidir.

Bu yüzden her türlü demokratik platform kullanılarak ve ısrarcı olunarak iktidarın ikna edilmesinin yol ve yöntemleri de zorlanmalıdır.

Eczacının Sesi/ Söyleşi-Röportaj




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —