Dr.Özgür Aydın:Atatürk Düşmanlığı ve Şeriat Düşmanlığı

Dr.Özgür Aydın:Atatürk Düşmanlığı ve Şeriat Düşmanlığı

Cumhuriyetin ilanı; bizi ecdadımız olan Osmanlı Devleti’ne düşmanlığa götürmemesi gerektiği gibi aynı zamanda “Şeriat (İslam)” düşmanlığına da götürmemelidir.

 

Mustafa Kemal Atatürk; kurtuluş savaşıyla birlikte bir milleti külleri içerisinden yeniden doğurmuş, aydınlanma bilinciyle bu milleti ayağa kaldırmış ve yüksek ideallerini gerçekleştirmek üzere her biri kendi dönemi içerisinde değerlendirilmesi gereken çok keskin devrimler gerçekleştirmiştir. Bu devrimlerin en büyüğü ise şüphesiz “Cumhuriyet”i kurmak olmuştur. Bu devrimler gerçekleşirken kurunun yanında yaş da yanmış, doğru adımların yanında can acıtıcı adımlar da atılmıştır. Her bir devrimin doğruluğu kendi dönemi içerisinde elbette ki tartışılabilir ama büyük çoğunlukla benimsenen en büyük devrim ise “Cumhuriyet” olmuştur. Saltanatın kaldırılarak ardından cumhuriyetin ilan edilmesi başlı başına muazzam bir devrimdir.

Cumhuriyetin ilanı; bizi ecdadımız olan Osmanlı Devleti’ne düşmanlığa götürmemesi gerektiği gibi aynı zamanda “Şeriat (İslam)” düşmanlığına da götürmemelidir. Atatürk düşmanlığı Türkiye’nin karanlıklar içerisinde kalmasını isteyen düşmanlar tarafından empoze edildiği gibi, İslam düşmanlığı da Türkiye’nin tarihiyle bağını tamamen koparmak isteyen ve tarihi liderliğini bitirmek isteyen aynı düşmanlar tarafından empoze edilmektedir.

Atatürk doğrudan bir İslam düşmanlığı gütmemiş, kendi şahsında seküler, laik ve materyalist bir yaşam benimsemiş, inanç özgürlüğünü esas alarak herkesin kendi inancını yaşama özgürlüğüne inanmış, kendi görüşlerini İslam’ın mutlak görüşü gibi sunan ve bunu devlet nizamı haline getirilmesini ise kurduğu cumhuriyetin devamlılığını esas alarak önlemeye çalışmıştır. Türk milliyetçiliğini benimsemesi dolayısıyla da dini konularda yaptığı bazı devrimler ise elbette ki tartışılır olmuştur.

Şeriat, İslam’ın bir bütünüdür. Kuran ve Sünnete dayanan toplumsal yaşamı düzenleyici kurallar bütünüdür. Dolayısıyla “Kahrolsun Şeriat” demek yahut şeriata sövmek; İslam’a ve Müslümanlara büyük bir hakarettir ve direkt İslam’a sövmektir. Bazı kendini bilmezler Kuran’a ve İslam’a direkt sövemeyeceklerinden, bu düşmanlıklarını “Kahrolsın Şeriat” diyerek dile getirmektedirler. Dolayısıyla bu yaptıkları hukuki olarak da suç kabul edilmelidir.

İnanç ve düşünce özgürlüğünün olduğu ülkemizde; bir solcu silaha başvurmadan nasıl ki “Komünizm” propagandası yapabiliyorsa, Komünist Partisi ismiyle bir parti kuruyor, üye olabiliyorsa ve rejim değişikliğini savunuyorsa; başka bir şahsın da silaha başvurmadan velev ki “Şeriat” propagandası yapması, Şeriat Partisi ismiyle bir parti kurması ve üye olması dahi kimseyi rahatsız etmemelidir.

Daha önceki “Şeriat ve Cumhuriyet” isimli yazımda zaten rejim değişikliğinin pratikte mümkün olmadığını, “Şeriat” diyerek yüzyıllar önceki içtihatlarla bir devlet kurmak isteyenlerin DEAŞ’a, İran’a, Afganistan’a yahut kısaca Ortadoğu’ya baktıklarında her birinde farklı uygulamalar olduğunu ve her bir devletin karanlıklar içerisinde boğulduğunu anlatmıştım.

Bize düşen görev ise “Atatürk düşmanlığı” ve “İslam düşmanlığı” gibi toplumu ayrıştırıcı ve bölücü tehlikeli söylemlerden uzak kalmak, Atatürk’ün aydınlanmacı rolünü anlamak, cumhuriyete sahip çıkarak daha da ilerletmek, Kuran’ı Kerim’in net olduğu “Adalet, Doğruluk, Hakkaniyet, Liyakat” gibi temel ilkeleri anayasada ve hukukta hakim kılmaktır.