Dr. Gökhan ERDOĞAN, Türkiye’de 2005 yılında pilot uygulama ile başlayan Aile Hekimliği uygulaması ile başlamış ve aile hekimlerinin uygulamayı sahiplenmesi ile çok büyük kazanımlar elde edilmiştir.
Türkiye’de 2005 yılında pilot uygulama ile başlayan Aile Hekimliği uygulaması ile başlamış ve aile hekimlerinin uygulamayı sahiplenmesi ile çok büyük kazanımlar elde edilmiştir. Artan aşılama oranları, azalan anne ve bebek ölüm hızları ile sağlıkta dönüşüm programı meyvelerini vermiş ve her vatandaşımızın en yakın sağlık danışmanı bir aile hekimi olmuştur. Ancak meyve veren ağaç taşlanır misali büyük teşviklerle başlayan uygulama her geçen gün şartların zorlaştırılması ve görevini hakkıyla yapan hekimleri nasıl cezalandırırız aşamasına dönüşmeye başlamıştır.
‘Kervan yolda düzülür’ mantığıyla yola çıkılan aile hekimliği mevzuatı iş bilmez birkaç bürokratın ego tatmini yapmaya çalıştığı, bunu yaparken mahkeme kararlarıyla tökezlediği ve tökezledikçe de yan yollarla kaçamak çözümler denediği ‘yamalı bir bohça’ halini almıştır. Ülkemiz için büyük hizmetler sunarken aynı zamanda modern sağlık sisteminin ilk basamağı olan Aile Hekimliği Uygulaması çalışanın cezalandırıldığı ve hakkını arayanı uygulama dışı bırakmakla tehdit edildiği bir hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Her geçen güne çözümünü muhatapları ile sağlamaya çalışsakta sonu hep mahkemelerde biten hatalı bir mevzuat maddesinin iptal kararıyla uyanmaktayız. 21/6/2022 tarihinde Anayasa Mahkemesinin 2022/81 nolu kararıyla birçok defa hem basında hem meydanlarda dile getirdiğimiz ‘Ceza Yönetmeliği’ tarihin tozlu sayfalarında ki yerini aldı. Ancak bu hukuksuz mevzuatın mimarları mahkeme kararlarından ders almak yerine daha kötülerini yönetmeliklere eklemekten vazgeçip daha acımasız maddeleri iptali zorlaştırmak için ‘Aile Hekimliği Kanunu’ na eklemeye çalışmaktalar. Eğer çözüm isteniyorsa bizler sahada ki otuz bin aile hekiminin temsilcisi olarak karşılıklı olarak masaya oturmayı, aile hekimliği için zaman harcamayı ve çalıştaylar yapmayı defalarca teklif etmemize rağmen muhatabımız her mağlubiyetin sonunda masa başında hazırlanmış ve gerçeklikten uzak bir mevzuatı sahaya dikte etmeye çalışmaktadır.
5 şubat 2024 tarihinde sunulan kanun teklifi ile aile hekimlerinin sözleşme fesihlerinin önü açılmakta olup tıpkı ‘Demokles’in Kılıcı’ başımızın üzerinde her an işsiz kalabiliriz algısı yaratılmaktadır.
Aile Hekimliği Kanunu’na eklenmeye çalışılan maddelerle aile hekimlerinin iş güvencesi ellerinden alınmaya çalışılmakta ve aile hekimliği uygulaması için tam bir baskı rejimi oluşturmak istenmektedir. Aile hekimlerini primer olarak ilgilendiren Madde 25 diyor ki; ‘Aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarına bir sözleşme döneminde toplam altı ay ve üzerinde ödeme kesintisini gerektirir disiplin cezası verilmesi halinde aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının mevcut sözleşmeleri feshedilir.’ Daha açık anlatmak gerekirse bir aile hekimi veya aile sağlığı çalışanının işe geç kaldığı her gün için önce maaşını keserim, bununla yetinemem eğer 2 yıl içerisinde 6 kez işe geç kalırsa sözleşmesini fesh ederim.
Non Bis İn İdem
Ceza Hukuku ile Ceza Yargılaması Hukukunda benimsenen bu prensip, aynı suç nedeniyle faile bir ceza verilmesi anlamına gelir. Ülkemizde de yürürlük yetkisi alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 7 no’lu Protokolün “Aynı Suçtan İki Defa Yargılanmama Ve Cezalandırılmama Hakkı” başlıklı 4. maddesine göre protokolün geçerli olduğu ülkelerde aynı suçtan dolayı ikinci defa yargılanma ve cezalandırma durumu ortadan kaldırılmaktadır. Anayasamızın 90/5. Maddesine göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. Normlar hiyerarşisinde milletlerarası sözleşmeler, Anayasa Mahkemesine dava açılamadığından, eşitler içinde önde gelen (primus inter pares) kabul edilerek, yürürlükteki mevcut kanunlara nazaran tercih edilmesi gereken hukuki metinlerdir.
Tüm bu hukuki dayanaklar apaçık ortada iken kanun teklifi 8 Şubat 2024 tarihinde Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na sunulmuş ve maalesef onaylanarak TBMM ye gönderilmiştir.
Kanun maddesinin TBMM'de onaylanması durumu aile hekimliği için büyük kayıplar oluşturacak olup uygulamda geri dönüşü olmayan hatalara yol açabilecektir. AHEF Yönetim Kurulu olarak aile hekimliğine zarar verecek hiçbir baskıyı kabul etmeyeceğiz ve tüm aile hekimleri olarak gerekli tepkiyi ortaya koyacağız.
Hukuk dili ile anlattığımız hukuksuzluğu herkes için anlatmak gerekirse eğer ; ‘Bir koyundan iki post çıkmaz’ diyerek bir suça birden fazla cezayı öngören, aile hekimlerinin iş güvencesini elinden alarak aile hekimliğine zarar verecek kanun teklifinin derhal geri çekilmesini istiyoruz.
Dr. Gökhan ERDOĞAN
AHEF Yönetim Kurulu Genel Sekreteri