Dijital Eczacılık Zirvesi- 2021 Yoğun İlgiyle Takip Edildi

Dijital Eczacılık Zirvesi- 2021 Yoğun İlgiyle Takip Edildi

Dijital Eczacılık Zirvesi- 2021, 25- 26- 27 Mart 2021 tarihlerinde online/ canlı yayın olarak, eczacılara özel gerçekleştirildi.

Dijital Eczacılık Zirvesi- 2021, 25- 26- 27 Mart 2021 tarihlerinde online/ canlı yayın olarak, eczacılara özel gerçekleştirildi. İzmir Eczacı Odası ve Eczacının Sesi e-Gazete işbirliği ile yapılan zirvenin yayını, özel bir yazılımla Serenas Group altyapısı ile yapıldı.

 

Dijital Eczacılık Zirvesi 2021 Düzenleme Kurulu Başkanı Ecz. Hakan Gençosmanoğlu, Dijital Eczacılık Zirvesi-2021’de 12 bini aşkın kayıtlı katılımcının olduğunu belirterek, “Toplam 52 oturumda 103 konuşmacı ve oturum başkanı ile 42 saat canlı yayın yapıldı. Sağlık, ilaç ve eczacılık alanına ilişkin bilimsel oturumların yanında, mesleki ve sosyal oturumlar da yer aldı. Programda, radyocu ve köşe yazarı Nihat Sırdar’la söyleşiler; değerli sanatçılarımız Ebru Cündübeyoğlu, Hakan Bilgin ve Hüseyin Turan ile sosyal farkındalık programları, sokak röportajları ve eczacı söyleşileri yayınlandı. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Cenap Sarıalioğlu, Ankara Eczacı Odası Başkanı Ecz. Taner Ercanlı, İzmir Eczacı Odası Başkanı Ecz. Tuncay Sayılkan, Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Ecz. Nurten Saydan, zirvede yer alarak ilaç ve eczacılık gündemini değerlendirdiler.” dedi.

 

Zirvenin hemen ardından 29 Mart 2021 Pazartesi günü, aynı platform ve aynı yazılım programı üzerinden, özel sürprizleriyle Selçuk Ecza Deposu-As Ecza Deposu’nun Sanal Satış Etkinliği başlayacak. Etkinlikte 120’nin üzerinde sektör firması yer alarak eczanelere özel online satışlar gerçekleştirecekler. Etkinlik 11 Nisan 2021 Pazar gününe kadar devam edecek.

 

 

ECZACILAR PANDEMİ SÜRECİNİN İSİMSİZ KAHRAMANLARIDIR

 

İzmir Eczacı Odası Başkanı ve Dijital Eczacılık Zirvesi 2021 Düzenleme Kurulu Onursal Başkanı Ecz. Tuncay Sayılkan, Covid-19 ile mücadelede acılar ve zorluklarla dolu bir yılı geride bıraktıklarını ifade ederek, “Dünyanın her tarafında olduğu gibi ülkemizde de aşılama süreçleri devam ederken mutasyona uğramış yeni tip virüsün çok daha hızlı yayılıyor olması tedirginlikleri artırıyor. Pandemi sürecinin başından bu güne sağlık çalışanları inanılmaz bir özveriyle çalışıyor, toplumun her kesiminden takdir ve saygı görüyorlar. Herkes kendince önlemler almaya, kendini korumaya ve yaşamını sağlıklı olarak sürdürmeye çalışıyor. Bağışıklık sistemini güçlendireceğine inanılan ya da virüsten koruduğu iddia edilen her ürün ve yöntem büyük ilgi görüyor. İşte bu noktada en yakın sağlık merkezleri olan eczaneler ve sağlık danışmanı kimliği ile eczacılar öne çıkıyor. Doğru ve güvenilir ürün kullanımı noktasında halka en yakın sağlık danışmanı eczacıdır söyleminin gereğini yapıyor, vatandaşı bilgilendiriyor ve doğru yönlendiriyorlar.” dedi.

 

ECZACILAR ÖZVERİ İLE ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORLAR

Hastane, ASM ve diğer tüm sağlık merkezlerindeki yoğunluğu azaltmak için uygulamaya konan kronik hastalığı olan raporlu hastaların ilaçlarını reçetesiz olarak eczanelerden temini oldukça önemli bir görev olduğunu belirten Sayılkan, “Bu önemli uygulama ile eczanelerde oldukça ciddi oranda yoğunluk oluştu ve buna bağlı olarak eczanelerde görev yapan herkesin riski de önemli ölçüde artmış oldu. İlk vakanın duyurulduğu 11 Mart 2020 tarihinden bu yana tüm zorluklara, olası risklere ve tüm belirsizliklere karşın ülkemizin dört bir yanında özveriyle sağlık hizmeti sunan eczacılar ve eczane çalışanları virüsle mücadele sürecinin isimsiz kahramanlarıdır. Eczacılar bu zorlu süreçte eczacı odalarının imkanları ölçüsünde sağladığı destekler dışında hiç bir kurum ve kuruluştan destek görmeden büyük bir özveri ile sağlık hizmetini sürdürmüşlerdir. Meslektaşlarım eczanelerinde hem kendilerinin hem de çalışanlarının sağlığını koruyacak, güvenliğini sağlayacak önlemleri almaya çalışmışlar, kaygıları ve korkuları bir kenara bırakarak vatandaşlarımıza ilaç danışmanlığı yapmaya, sağlık hizmetini aksatmadan sürdürmeye gayret etmişlerdir.” diye konuştu.

 

BU ZORLU SÜRECİ BİRLİKTE AŞACAĞIZ

Ecz. Tuncay Sayılkan, “Belki de insanlık tarihinin en zor ve en ağır şartlarının yaşandığı bu sıkıntılı dönemde insan sağlığına hizmet noktasında aldığımız eğitim ve ettiğimiz yeminin bilinci ile görevimizin başındayız. İnanıyoruz ki bu zor süreci hep birlikte ve en az kayıpla aşacağız” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir kez daha görülmüştür ki eczaneler birinci basamak sağlık hizmetinin vazgeçilmezi ve halkın en kolay ulaşabildiği sağlık merkezleri, eczacılar ise halkın en kolay ulaştığı sağlık danışmanlarıdır. Sağlık hizmetlerini daha nitelikli hale getirmek ve geleceği doğru şekillendirebilmek için önerilerimize kulak verilmeli, gerekli yasal düzenlemeler ivedilikle gerçekleştirilmelidir. Ülkemizin dört bir yanında görev yapan ve Covid-19 mücadelesinde önemli görevler üstlenen tüm meslektaşlarıma sevgilerimi gönderiyor, kaybettiğimiz meslektaşlarıma da Allah'tan rahmet diliyorum.”

 

HİPERTANSİYON KÜRESEL BİR SALGINDIR!

 

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Başkanı ve Dijital Eczacılık Zirvesi 2021 Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Yunus Erdem de, sessiz katıl olarak adlandırılan hipertansiyon salgınına” dikkat çekti.

Hipertansiyonun kan basıncı (tansiyon) yüksekliği olarak bilindiğini, kan basıncının yüksek olduğu kronik bir hastalık olduğunu belirten Erdem, “Yüksek tansiyon genelde belirti vermeden seyrettiği için birçok hasta yıllarca kan basıncının yüksek olduğunu bilmeden yaşamaktadır. Çoğu zaman hiçbir belirti yoktur, ancak yüksek kan basıncı tedavisiz bırakıldığında vücuttaki bütün atardamarları ve organları hasara uğratmaktadır. Bu yüzden yüksek kan basıncı sıklıkla ‘sessiz katil’ olarak adlandırılır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre hipertansiyon ‘önlenebilir ölüm nedenleri’ içinde 1 numaradadır. Dünyada 1,5 milyar insanda hipertansiyon vardır ve her yıl 9,4 milyon kişi hipertansiyon yüzünden ölmektedir. Kalp hastalığı, inme, böbrek hastalığı ve diyabete yol açarak, tek başına dünya genelinde ölüm riskini arttıran en önemli risk faktörüdür.” dedi.

PANDEMİ SÜRECİNDE KAN BASINCI KONTROLÜ AZALDI

Pandemi sürecinde eve kapanma ile birlikte hareket ve egzersiz sıklığında azalma, stres ve beslenme alışkanlıklarının değişimi ile kan basıncı kontrolünün azaldığı gözlemlendiğine dikkat çeken Erdem, Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği'nin ülke genelinde yaptığı bir çalışmanın sonuçlarını şu şekilde hatırlattı:

“Her 3 erişkinden 1'i ( 32,2 - 15 milyon) daha önce hiç tansiyon ölçtürmemiştir. Her 3 erişkinden 1'inin ( 31,8 - 15 milyon) hipertansiyonu mevcuttur. Hipertansiyonu olan 10 erişkinden 6'sı ( 59,3 - 9 milyon) hipertansif olduğunu bilmemektedir. Hipertansiyonu olan 10 erişkinden 7'si ( 68,9 - 10 milyon) tedavi almamaktadır. Hipertansiyonu olan 100 erişkinden 92'sinin tansiyonu ( 91,9 - 1,2 milyon) kontrol altında değildir. T.C. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizdeki her 4 ölümden 1'i, tansiyonun kontrol edilmesi ile önlenebilir. Ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi hipertansif hasta popülasyonunun ve hipertansiyona bağlı gelişen kalp ve damar hastalıkları, inmeler, körlük ve böbrek yetmezliği gibi olaylara maruziyet ve tabi ki bunların tedavisinde harcanan maliyet giderek artmaktadır.”

HİPERTANSİYON TEDAVİSİ AKSATILMAMALIDIR

Kan basıncı yüksek bir hastada temelde iki tedavi bulunduğunu, birincisi ve belki de en önemlisinin yaşam tarzı değişiklikleri, ikincisinin de hekim tarafından reçete edilen tansiyon düşürücü ilaçlar olduğunu belirten Erdem, şöyle devam etti:

 

“Yaşam tarzı değişiklikleri hipertansif hastaların yanısıra kan basıncı optimal değerin üstündekilere (>120/80 mmHg) de önerilmelidir. Optimal kan basıncına sahip olanların 30’lar düzeyinde olduğu gözönüne alındığında bu önerilerin erişkin nüfusun tamamına yapılması uygun bir yaklaşım gibi görünmektedir. Bu değişimlerin yapılabilmesi hipertansiyonun tedavisinin yanında hipertansiyonu olmayan kişilerde de hipertansiyonun ortaya çıkmasını önleyebilmektedir. Artan vücut ağırlığı ile kan basıncı yakından ilişkilidir. Bu nedenle yalnızca fazla kiloların verilmesi değil, ideal kilonun korunması da önemli bir tedavi hedefi olmalıdır.”

 

TUZ TÜKETİMİNİ AZALTMAK ÖNEMLİ

 

Ülkemizde yapılan çalışmaların tuz tüketiminin yüksek olduğunu ortaya koyduğunu belirten Prof. Dr. Yunus Erdem, “Erkeklerde ve obezlerde tuz tüketimi daha yüksektir. Bu durumun nedeninin erkeklerin kadınlara göre, obezlerin de normal kilolu olanlara daha fazla besin tüketmeleri olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca eğitim düzeyi düştükçe tuz tüketiminin de arttığı gözlenmektedir. Yüksek tuz tüketimi olan ülkemizde nedenler incelendiğinde yemekte tuzlu tercih etmek gibi kişisel yönelimlerin yanında ülkemize özgü nedenler de bulunmaktadır. Evde hazırlanan yüksek tuz içerikli yiyecekler önemli bir kaynaktır ve hasta yemeğe hiç tuz eklemese bile yüksek oranda tuz alabilmektedir. Genel olarak önerilen tuz tüketimi günlük 6 gram sodyum klorür (2,4 gr sodyum ~ 100 mmol) civarındadır. Dirençli olgularda 24 saatlik idrarda sodyuma bakılarak diyet uyumu kontrol edilebilir. Böbrek fonksiyonlarında bir sorun olmayan bir kişide 24 saatlik idrarla atılan sodyum o gün içinde tüketilen sodyuma eşittir.” dedi.

 

DASH DİYETİNİN UYGULANMASI YARARLI

 

1990’lı yılların sonunda yapılan ve değişik diyet kombinasyonlarının kan basıncına etkisi araştıran çalışmada kombinasyon diyeti adı verilen diyet programının, sonradan DASH (Diyetary Approach to Stop Hypertension) adını aldığını belirten Erdem, “Bu diyet yalnızca kan basıncı değil, diğer kardiyovasküler riskler için de yararlı olmaktadır. Bu diyet ile kilo kaybından bağımsız olarak kan basıncı düşmektedir. Bu tip diyet ile kan basıncının düşmesi ilk haftalardan itibaren başlamakta ve diyete devam edildiği sürece sürmektedir. Bu diyetin temel özellikleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu diyette daha fazla meyve ve sebze, tahıllar, düşük yağlı süt ürünlerinin tüketilmesi önerilir. Bu şekilde günlük potasyum ve kalsiyumun artışı sağlanmakta ve her ikisinin tüketimindeki artışın kan basıncının düşmesinde yardımcı olduğu bilinmektedir. Et olarak beyaz et denen tavuk ve balık eti öncelikle tercih edilmelidir. Ayrıca ülkemizin dünyada en büyük üreticisi olduğu fındık da kan basıncını düşürücü etkisi nedeni ile DASH diyeti kapsamına alınmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta artırılan besin öğelerinin toplam kalori miktarıdır. Artan kalori ile kilo alımı tehlikesinden kaçınılmalıdır. Kalori artırıcı etkilerinden bağımsız olarak da şekerli ürünlerden ve yüksek kolesterol içeren besinlerden uzak durulması önemlidir.”

 

 

 

FİZİKSEL EGZERSİZ MUTLAKA YAPILMALI

 

Düzenli fiziksel aerobik egzersizin kardiyovasküler sağlık için önemli olduğunu, ayrıca kilo vermede de rol oynayabildiğini vurgulayan Erdem, “Bunlardan bağımsız olarak kan basıncını düşürücü etkisi olduğu bilinmektedir. Yüksek efor gerektiren bir program çoğu kere hastanın egzersizi bırakması ile sonuçlanır. Günlük olarak en az 30 dakikalık yürüyüş, hafif koşu ya da bisiklet önerilebilir. Kan basıncına olumlu bir etki için haftalık toplam sürenin en az 150 dakikayı bulması önemlidir. Yüksek alkol kullanımı ile kan basıncı arasında da ilişki vardır . Düşük oranlı alkolün bazı olumlu etkileri ile ilgili veriler bulunsa da bir tedavi yöntemi olarak kullanılması sakıncalı olabilir. Gene de kullanmak isteyen hastalarda tüketim kısıtlanmalıdır. Miktar olarak erkeklerde 30 mL (alkol oranları değişik içkilerde değişmekle birlikte yaklaşık 350 -500 mL bira ya da 300 mL şarap), kadınlarda 15 mL etanol izin verilebilecek üst sınırdır. Sigara yolaçtığı malignitenin yanında kardiyovasküler hastalıklar için de önemli bir risk faktörüdür ve hipertansif olsun ya da olmasın tüm kullananların bırakmaları yönünde kuvvetli öneriler yapılmalıdır.” dedi.

 

DİĞER RİSK FAKTÖRLERİNE DE DİKKAT EDİLMELİ

 

Kafein kullanımının akut olarak kan basıncını yükselttiğini söyleyen Erdem, “Ancak çoğu kere bu etkiye karşı tolerans gelişmektedir. Ayrıca uzun süreli kahve içenlerde kardiyovasküler riskin artmadığına ilişkin veriler bulunmaktadır. Bu nedenle çok duyarlı hastalar dışında kahve ve çay tüketiminin kısıtlanmasına gerek yoktur. Sarımsak ile kan basıncı arasındaki ilişki belirsizdir. Bazı çalışmalarda kan basıncını düşürdüğüne ilişkin veriler bulunmakla birlikte, tedavi edici olarak sarımsak  ya da sarımsak ekstrelerinin kullanılmasını destekleyecek yeterli veri bulunmamaktadır. Hipertansiyon toplumda yolaçtığı kardiyovasküler morbidite ve mortalite nedeni ile önemli bir sağlık sorunudur. Mücadelede birinci hedef hipertansiyonun ortaya çıkmasını engellemek, ikinci hedef ise varolan hipertansiyonu tedavi etmek olmalıdır. Her iki hedef için de en etkin ve maliyeti olmayan tedavi yöntemi yaşam tarzı değişikliklerinin gerçekleştirilmesidir.” diye belirtti.

 

İLAÇ DÜZENLİ KULLANIMI ÖNEMLİ

 

Kan basıncını düşüren pek çok ilacın kalp krizi ve inmeden de koruduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yunus Erdem, hastaya özel tedaviler için mutlaka doktora başvurulması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

 

“Yaşam tarzı değişikliklerine her zaman dikkat edilmelidir. Doktorun önerdiği şekilde ilaçların düzenli kullanılması önemlidir. Hastaların çoğunda kan basıncı yüksekliğinin kontrol altına alınabilmesi için birden fazla ilaç kullanmak gerekir. Herhangi bir yan etki gözlediğinizde doktora bildirilmelidir. İlaç tedavisine devam ederken kan basıncı düzeyi izlenmeye devam edilmelidir.”