Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 7,7, Elbistan ilçesinde 7,6, büyüklüğünde meydana gelen depremlerde Sayın içişleri bakanının açıklamasına göre, dün itibarıyla Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerimizde toplam 43 bin 556 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bölgede halen haber alınamayan, kayıp olan vatandaşlarımızın bulunmasından dolayı can kaybının artması beklenen durumdur. Öncelikle hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, geride kalanlara sabır ve metanet dileriz.
Geçmişte yaşadığımız, Erzincan, Düzce, Van, Adıyaman, İzmir ve en son yaşadığımız 11 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremlerde bazı yerleşim yerlerinin yerle bir olması, vatandaşlarımızın kış mevsiminin en soğuk ve yağışlı günlerinde enkaz altında hayatlarını kaybetmeleri, insanlıktan nasibini almış olan herkeste derin taralar bıraktı.
Yurt dışında birçok yerde bu tür depremlerde tesadüfen 8-10 kişi ölüyorken, deprem kuşağında olan ülkemizde bu depremlerde 10 binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesini anlamak, anlatmak mümkün değildir. Bu sonuç bize göstermektedir ki depremler konusunda alınan önlemler kâğıt üzerinde kalmaktadır. Yapı denetim firmalarının denetlediği 3-5 yıllık binaların yıkılmış olmasının faturasını birileri ödemelidir.
Son yaşadığımız deprem felaketi bizlere bir kez daha göstermiştir ki; vatandaşlarımıza sağlık hizmeti sunumu yapan, depremden yaralı kurtulan vatandaşlarımıza hizmet verecek olan doktorundan, hemşiresine, teknisyenine hastane yatan hastalarımıza kadar insanların yıkılan hastanelerin enkazının altında olması kabul edilemez. 24 saat kesintisiz hizmet veren sağlık kuruluşlarında nöbetteki sağlık çalışanlarımızın ve hastalarımızın enkaz altında kalarak hayatlarını kaybetmeleri olayın vahametini anlamak ve anlatmak adına oldukça önemli.
Depremlerde, afetlerde sağlam durması gereken hastaneler yıkılır mı? Bizim ülkemizde yıkılır. Mesela, Hatay ilimizde 6 yıllık devlet hastanesine önce yıkım kararı verilir, hastanede hizmet verilmeye devam edilir ve depremde yıkılır. Ve enkaz altında sağlık çalışanlarımız ve hastalarımız can verir. Hastane ek binası yıkılır. Diğer hastanelerde yıkılır ya da ağır hasarlı hale gelir. Hastaneler boşaltılır. Ve acı gerçek, Hatay ilimizde yaklaşık bir milyon nüfusa hizmet verecek sağlık kuruluşu kalmaz.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Özetle söylemek istediğimiz; Sağlık hizmeti veren devlet ya da özel, tüm hastanelerin ve sağlık kuruluşlarının günün şartlarına göre, en sağlam şekilde yapılması elzemdir. Eğer bir imar dönüşümü yapılacaksa öncelikle sağlık kuruluşlarından başlanması gerekmektedir. Diğer illerimizde de ağır hasarlı olan ve boşaltılan onlarca hastanemiz bulunmaktadır.
Salgın hastalık riskinin bulunduğu bölgede bu gün en çok ihtiyacımız olan sağlık hizmeti sunacak olan sağlık çalışanlarımız ve sağlık kurumlarımızdır.
Ve bulunduğumuz il olan sağlık yatırımları konusunda üvey evlat muamelesi gören, İzmir İl Sağlık Müdürlüğümüzün bile 7 ayrı binada hizmet verdiği ülkemizin üçüncü büyük ili İzmir İlimizdeki sağlık kuruluşlarımıza ele alırsak. Pek çok hastanenin depreme dayanıksız raporlarının olması, yangın merdiveni olmayan hastanelerimizin bile olması, dönüşümle ilgili üç yıllık, beş yıllık, 10 yılık hiçbir planlamanın yapılmamış olması çalışanlarımızda çok büyük endişelere sebep olmaktadır.
Önümüzdeki süreçte planlama yapılarak deprem kuşağında bulunan ülkemizdeki tüm sağlık kuruluşlarımızın deprem yönetmeliğine göre ve hatta çok daha sağlam bir şekilde yapılması gerekli ve elzemdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten hükümetlerimiz elbette yol, köprü, havaalanı, yapacak. Ancak Devleti yöneten hükümetlerin en önemli görevi öncelikle vatandaşlarının can güvenliğini korumaktır.