Gaziantep’te duçar olduğumuz deprem, benim hayatımda gördüğüm, maruz kaldığım ikinci deprem oluyor. “Damdan düşen halden bilir.”
6 Şubat 2023 tarihinde saat 04:17 de meydana gelen ve 95 saniye süren 7.7 şiddetindeki deprem ve devamındaki 13:24’d olan 7.6 şiddetindeki deprem bu bölgedeki Gaziantep de dahil 10 ili ve ilçelerini etkiledi. Allah ölenlere rahmet eylesin. İnna lillah ve iinna ileyhi raciun. (Ki onlar kendilerine bir belâ geldiği zaman «Biz (dünyâda) Allah'ın (teslim olmuş kulları) yız ve biz (âhiretde de) ancak ona dönücüleriz» diyenlerdir.) (Bakara suresi 156. Ayet) Kazazede olan, yaralı olarak kurtulanlara acil şifalar ihsan eylesin. Geride kalanlara Sabr-ı Cemil ihsan eylesin. Allah beterinden saklasın. Amin. Büyük bir musibette buna karşı acz ve fakr ile ilahi dergaha, Allah’a iltica etmek, sığınmak gerektir.
Gaziantep’te duçar olduğumuz deprem, benim hayatımda gördüğüm, maruz kaldığım ikinci deprem oluyor. “Damdan düşen halden bilir.” Kaidesince burada yaşananları 53 sene önce de yaşamıştım. Bu depremlerden ilkini 28 Mart 1970 tarihinde Cumartesi günü saat:23:05’de Kütahya/Gediz’de yaşadım. O zaman 12 yaşında idim. İkincisini de 65 yaşında Gaziantep’te yaşadım. Çok büyük maddi ve manevi tahribata yol açıyor. Allah beterinden saklasın. Amin.
Bakara suresi 156. Ayetin tefsirinde Muhammed Hamdi Yazır özet olarak şöyle anlatır: Bu acı ve sıkıntıların her birinden böyle biraz çekmekle mükellef bulunmak, bunların tam ve genel bir şekilde herkesi içine almasına engel olacak ve ahirette büyük büyük nimetlere ulaştıracaktır. "Ey Muhammed! Sen sabredenleri ise müjdele. o sabredenleri ki kendilerine bir musibet dokunduğu vakit, yani "mümine eziyet verecek her şey, onun için bir musibettir." hadis-i şerifi gereğince eziyet verecek herhangi bir zarara uğradıkları zaman: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" derler. "Biz, her halde Allah'ınız ve mutlaka O'na dönüp varacağız." diye Allah'a teslim olduklarını arz edip teselli bulmuş olarak sabrederler. Bunu yalnız dil ile değil, yaratma ve yaratılma gayesini düşünerek bütün kalb ile söylerler.
" Biz Allah'ınız" demekte malı, canı, her şeyi Allah'a teslim ve Allah'ın mülkü olan her şeyde, hatta canlarımızda ve bedenlerimizde bile dilediği gibi yönetim hakkı olduğunu ve acı tatlı O'nun hiçbir tasarrufuna itirazın caiz olmayacağını itiraf ile Allah'ın dilediğini yapmasına, kaza ve kadere razı olduğunu açıklama vardır. Bu makam, pek büyük bir makamdır.
Biz vaktiyle dış âlemde nasıl yoktuk da Allah'ın bilgisinde var idiysek, yine onun gibi yok olacağız ve olduğumuz gibi yalnız Allah'ın bilgisinde ve sırf O'nun hükmünde mevcut kalacağız. Bu, bizim bizdeki varlığımız olmayacak, bizim Allah yanındaki varlığımız olacaktır.
Ancak dünyaya gelirken yaratılıştaki mizacımızla gelmiş, henüz bir işe karışmamış, yapacağımızı yapmamıştık. Giderken ise iyi veya kötü kazanacağımızı kazanmış, iyilik veya kötülük namına neyimiz varsa hepsini omuzumuza almış, sorumluluğu yüklenmiş olarak gideceğiz. Kısaca zatımız, Allah'ın ilmiyle, varlığımız Allah'ın varlığı ile, bâki kalmamız da Allah'ın bâki oluşu ile var olur. Allah'ın varlığı ise ezelî ve ebedîdir. Bundan dolayı, Allah'a dönüş, bu şekilde O'nun lütfuna veya kahrına ermiş olarak bakâbillâh demektir.
Bizim varlığımızın ve bâki oluşumuzun dayanağı ve binası, Allah'ın varlığı ve bâki oluşudur. Biz kendi bâki oluşumuzla değil, Allah'ın bâki oluşu ile bâki olabileceğiz. Gerçek diri olup, her şeyi yöneten O'dur. "Biz Allah'ınız ve gerçekten biz O'na döneceğiz" ifadesi, işte bu Allah'ın bâkiliği ile bâki olmayı anlatmaktadır.
Biz ölürüz, ruhumuz kalabilir. Kabirde ve berzah âleminde mükafat ve ceza görebilir. Kalmaması ve bir müddet sonra onun da sonunun gelmesi, kendi nefsinde mümkündür. Fakat Allah'ın bilgisinden, Allah'ın hükmünden ve bakâbillah'tan çıkmamız mümkün değildir. Asıl mükafat ve cezanın dayanağı budur.
Ahiret sadece ruhun bâki kalışı olmayıp, berzah âlemindeki hayattan sonra başka bir yaratılış ile diriltilecektir. Bunun da gayesi o yaratılışa göre Allah'a bir dönüş olacaktır. (http://www.enfal.de/telmalili/bakara2.htm)