Cumartesi Anneleri eylemlerinin 826’ncı haftasında 28 Ocak 1995 yılında katledilen eski Sağlık-Sen Ankara Şube Kurucu Başkanı Ayşenur Şimşek’in faillerini sorarak, nitelikte bir soruşturma başlatması çağrısında bulundu.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması için her hafta düzenledikleri eylemlerinin 826’ncısını gerçekleştirdi. Koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirilen eylemde bu hafta 28 Ocak 1995 yılında katledilen eski Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmetleri Kamu Görevlileri Sendikası (Sağlık-Sen) Ankara Şubesi Kurucu Başkanı Ayşenur Şimşek’in faillerini soruldu.
TEHDİT EDİLMİŞTİ
Açıklamada konuşan Şimşek’in ablası Fatma Şimşek, 25 Ocak 1995’ten sonra kardeşinden haber alamadıklarını söyledi. 3 ay süren arama ve başvurularında hiçbir sonucun çıkmadığını belirten Şimşek, “Oysa 1 ay önce babam karakola çağrılıp ‘kızınız teslim olsun yoksa bu onun için hiç iyi olmaz’ şeklinde tehdit edilmişti. Katledilmesinden iki buçuk ay sonra Milliyet gazetesinde bir haber gördük. Haberdeki fotoğraf katledildiği güne aitti. Bu haber üzerine Kırıkkale’ye giderek fotoğraflar üzerinden tespit ettik. Oydu. Kimsesizler mezarlığına defnedilmişti. Biz Ankara’da yoğun bir şekilde onu ararken O 50 kilometre uzaklıktaki Kırıkkale’de kimsesizler mezarlığına defnedilmişti. Faili belli olan ama adına ‘faili meçhul’ cinayetler denilerek faillerin korunduğu, kolladığı bir dönemdi. Failleri belliydi. Failleri bin kişilik ölüm listesi yapan devletin ta kendisiydi. Biz devletin bu faşist yüzünü görmüş ve yaşamış bir aileyiz. Uğradığımız bu olayda devletin gerçek yüzünü gördük. Ayşenur bir devrimciydi. Halkına hizmet etmeyi kendine görev edinmişti. En temel demokratik hakların savunucusuydu. Bu düşünceler devlete göre suçtu. Ayşenur’u katledenler hesap vermeden yaşamlarına devam ediyorlar” dedi.
AFFETMİYORUZ
Ardından söz alan 21 Mart 1995’gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın ağabeyi Hüseyin Ocak, yıllardır mücadelelerini sürdürdüklerine dikkati çekti. Bu mücadeleyi birçok kayıp yakını ile sürdürdüklerini ifade eden Ocak, “Biz bir heyetle İstanbul’dan Ankara’ya gittik. Ankara’da Ayşenur’un ailesiyle bu mücadeleyi örgütlemeyi düşündük. İnsanları duyarlı olmaya çağırıyorduk. 2 buçuk ay sonra Ayşenur’un öldürüldüğünü bir gazeteden öğrendik. Ceset bulunduğunda çok ağır işkence görmüştü ve yakın mesafede öldürüldüğünü söylüyorlardı. Aradan 26 yıl geçti hem Ayşenur için hem de diğer ailelerimiz için adalet talep ediyoruz. Unutmadık, affetmiyoruz” diye konuştu.
‘DEVLET YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMİYOR’
Haftanın basın açıklamasını ise Cumartesi İnsanlarından Türkan Ocak okudu. Devletinin gözaltında kaybetmeler ile ilgili etkin soruşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirten Ocak, “Kayıp yakınlarının tüm iddialarını araştırma, sorumluları belirleme ve cezalandırılma görevini yerine getirmiyor. Yaşam hakkı ve işkence yasağına ilişkin ulusal yasaların ve uluslararası sözleşmelerin etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamıyor. Bu yüzden 826 haftadır yargı makamlarına sesleniyoruz: Gözaltında kaybetme süresiz biçimde soruşturmaya açık bir suçtur. Bizim her hafta yaptığımız basın açıklamalarımız aynı zamanda birer suç duyurusudur. Gözaltında kaybedilen insanlarımızla ilgili devlet adına etkin araştırma, soruşturma ve kovuşturma yapma görevinizi yerine getirin. Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, tarafsız ve bağımsız soruşturma ilkelerini hayata geçiren bir hukuk devleti olduğunu savunamazsınız” diye belirtti.
GÖZALTINA ALINMADIĞI SÖYLENDİ
Adalet talebini yineleyen Ocak, Şimşek’in 1990’lı yıllarda sağlık emekçilerinin örgütlenme çalışmalarının içinde yer aldığını bu çalışmaları yürüttüğü sırada iki kez gözaltına alındığını ve ağır işkence gördüğünü kaydetti. Şimşek’in ailesini defalarca telefonla arayan kişilerin “Bu işleri bırakmazsa sonu kötü olur” diyerek tehditlerde bulunduğunu hatırlatan Ocak, şunları söyledi: “Ailesi son olarak 24 Ocak 1995 tarihinde Ayşenur’la görüştü ve o tarihten sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Bunun üzerine emniyete, savcılığa ve İçişleri Bakanlığı’na başvuran aileye ‘Kızınız gözaltına alınmamıştır’ denildi. Tüm yasal girişimleri sonuçsuz kalan aile, 21 Mart 1995 tarihinde yaptıkları basın açıklaması ile bir arama kampanyası başlattıklarını duyurdu. Kampanya devam ederken 11 Nisan 1995 tarihli Milliyet Gazetesinde, Kırıkkale’de bulunan bir kadın cesedi haberi yayımlandı. Bu haber üzerine Kırıkkale Savcılığı’na başvuran aile, 12 Nisan 1995 tarihinde kızlarının bedenine Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştı. Otopsi raporuna göre 28 Ocak 1995 tarihinde öldürülen Ayşenur Şimşek’in bedeninde işkence izleri vardı. Kafasından ve göğsünden ateşli silahla yakın mesafeden vurularak öldürülmüş ve cansız bedeni 29 Ocak 1995 tarihinde Kırıkkale yolu kenarında bulunmuştu.”
3 HAFTA MORGTA BEKLETİLDİ
Ayşenur’un cansız bedeninin üç hafta boyunca morgda bekletildikten sonra ailesine haber verilmeden “kimliği meçhul kişi” olarak Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildiğini vurgulayan Ocak, sözlerini şöyle tamamladı: “26 yıldır Ayşenur Şimşek dosyasında etkin bir soruşturma yürütülmedi. Ayşenur’u kaybedenler, işkence ile katledenler cezasızlık zırhıyla korundu. Yargı makamları ‘delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisini’ kullanmadı. Bir kez daha yargı makamlarına Ayşenur Şimşek’in kaybedilmesi ve işkence sonucunda katledilmesi ile ilgili sorumluları belirleyecek ve cezalandırılmalarını sağlayacak nitelikte bir soruşturma başlatmaları çağrısında bulunuyoruz.”(gaziantephaberler)