Gözlerinizi kapatın, ağır bir hastalık ânınızı düşünün, hani tüm kaslarınızın ağrıyıp, kemiklerinizin sızladığı bir hastalığınızı...
İnsanın saçının ucu ağrır mı, saçlarınızın ucu bile sanki ağrıyor;
Saçlı derinizin, başınızın ağrısından bahsetmiyorum bile!...
Sırtınıza onlarca kiloluk yük binmiş gibi, elinizi kaldırıp bir bardağa uzanmak ne kadar zor olabilir ki ama olmuyor işte çok zor, hiçbirşey için enerjiniz yok!...
Adım atacak hâliniz yokken karın ağrısıyla tuvalete taşınmak boğazınızdan su dahil bir lokma zor geçerken ishalle devamlı kayıp ve halsizliğinizin gün geçtikçe artışı. Hayatınızda hiç bu kadar yalnız hissetmediniz, gördüğünüz sadece doktorlar, hemşireler...
Size verilen ilaçların yan etkilerini söylemiyorum bile. Ve en önemli şey, lütfen şimdi ağzınızı burnunuzu kapayıp nefesinizi tutun, kaç dakika böyle kalabildiniz 1, 1.5, 2 dakika, o kadar mı demeyin o kadar kısacık bir süre...
Nefes açlığınız gitgide artıyor, aldığınız nefesi dokulara taşımak için kalbiniz iki katı hızda çarpıyor ama nafile yetmiyor, doktorlar size nefes olmak için ağzınızdan bir tüpü soluk borunuza yerleştirdi...
Hani son aylarda haber bültenlerinde sıkça duyduğunuz olay var ya o gerçekleşti:
“entübe oldunuz”, artık akciğerlerinizin işlev görür hâle gelmesi için insan gücüne mekanik cihazların gücü de eklendi, ama yok, olmuyor; bu virüs pıhtılaşma sisteminiz dahil tüm sistemlerinizi öyle programlı ve sinsice ele geçiriyor ki
ne akciğeriniz
ne kalbiniz artık mücadele edemiyor...
Sonsuzluğa göç ederken geride gözyaşları içinde eşiniz, dostunuz, anneniz, babanız belki de küçücük yavrularınız kalıyor, haber bültenlerindeki vefât sayısını yükseltmek dışında artık bu dünyada başka bir hesâbınız, geçireceğiniz tek bir dakikanız dâhi kalmadı!..
“Akşam akşam moralinizi bozmak istemezdim” diyemiycem, evet lütfen artık moraliniz bozulsun!
Şu düşünün diye size çizdiğim senaryo her gün yüzlerce, binlerce kişinin hayatının trajik senaryosu...
Lütfen artık bir silkinin, kendinize gelin!!
Siz tatil yapıyorsunuz, cafelerde barlarda üstüste tepinip açılışlarda binlerceniz nârâlar atarak yerlerde yuvarlanıyor ve virüsü yayıyorsunuz ya; sizin yüzünüzden bugün
3 meslektaşım daha hakkın rahmetine kavuştu...
Onlarca doktor, sağlık çalışanı ölüyorken vicdânınız sızlasın desem, vicdanınız yok, endişe duyun, biraz üzülün desem çoğunuz da yürek bile yok, ben onu anladım...
Daha bu tatilcilerin yurdun her yanındaki evlerine dönüşü var, okulların açılışı, havaların soğuyup enfektivite artışı var...
Pekçok ilde yoğun bakım yatağı şu an yok, kalmadı, büyük illerde valilik hastanelere haber gönderiyor, yoğun bakımlarınızda gelecek hasta piki için yer ayırın, elektif vakaları almayın diye...
Lütfen günlük vaka sayılarını, artış hızları ve vefat sayılarını “Türk Tabipler Birliği'nin sayfası veya bulunduğunuz illerin Tabip Odaları'nın sayfalarından”
takip edin...
Bunları söyleyen odaları, hekimleri, “halkı galeyâna getirmekten” susturuyorlar.
Ben bir anestezi hekimi ve Adana Tabip Odası yönetim kurulu üyesi olarak halkımı hastalığa karşı korunmaları, kurallara uymaları, pandeminin ciddiyeti hakkında bilgilenmeleri için uğraşıyorum, bu galeyâna getirmekse varsın öyle desinler!...
Tüm ülke bu savaşı yenebilmek, daha çok canlar vermemek için bunları söylemek zorundayım, çünkü ben ülkemi, insanları, ömrümü verdiğim mesleğimi çok seviyorum...
Daha nasıl anlatabilirim ki, nasıl?
Olayın ciddiyetini anlamanız, kurallara uymanız için illâ ki yakınlarınızdan birileri mi ölmeli, ölen binlerce kişi size yetmez mi?
Dr. Figen Demir Kardeş