Tarih: 12.01.2022 09:22

Çocuk Hekimi ve Radyoloğu Aynı Anda Savunduk!GKD'de Her İkisine de Kusur Atfedilmedi

Facebook Twitter Linked-in

Çocuk Hekimi ve Radyoloğu Aynı Anda Savunduk. GKD’de Her İkisine de Kusur Atfedilmedi

 

ANKARA 7. TÜKETİCİ MAHKEMESİNE

BİLİRKİŞİ HEYET RAPORU

DOSYA NUMARASI : 2021/ 172 Talimat ( 2019 / 292 Esas)

DAVACI : XXXXX, Babası: xxxx Pazar.

VEKİLİ : Av. xxx

DAVALI : xxx Sağlık Turizm Taşımacılık İnşaat San ve Tic. A.Ş.

VEKİLİ :Av. xxx

DAVALI : Z.Ü.( Radyoloji Uzmanı)

VEKİLİ Av.:Cengiz Bayram

DAVALI : XXXXX ( Çocuk Doktoru)

VEKİLİ :Av. Cengiz Bayram

DAVA TARİHİ :10.06.2019

KONU : Davacıların müşterek çocuğu xxxdoğuştan kalça çıkığı olmasına rağmen, gerekli ve dikkatli ehemmiyetin gösterilmemesi nedeni ile davacıların ve müştere çocukları xxxx maddi ve manevi zararlarının tazmini talebidir.

DAVA DEĞERİ :500.000 TL manevi tazminat, 2.035,14 TL yapılan masraflar ( Fazlaya dair haklarımız mahfuzdur), 1.000 TL bakım-refakatçi tazminatı (Fazlaya dair haklarımız mahfuzdur), 1.000 TL maluliyet tazminatı (Fazlaya dair haklarımız mahfuzdur) Toplam: 304.035,14 TL.

Bilirkişiye verilen görev: Davacı iddiaları ve davalı savunmalarına ilişkin rapor istenmiştir.

Davacı vekili Av. xxxx tarafından 10/06/2019 tarihli dilekçesinde özetle;;

Davacıların kızları olan XXXXX XXXXX, 02.03.2018 tarihinde XXXXX Hastanesinde doğmuştur. Hamilelik sırasında farklı tarihlerde bir çok kez XXXXX XXXXX Hastanesinde görevli doğum doktoru olan davalı xxx muayene olmuştur. Doğum sonrası davalı xxxx bebeğin sağlık durumunu sorduklarında; “gayet iyi olduğunu, sadece sol ayağının içe biraz kapanık olduğunu ve bunun da anne karnındaki konumundan kaynaklandığını, zamanla açılacağını herhangi bir olumsuzluğun olmadığını” söylemiştir. 03.03.2018 günü uzman çocuk doktoru davalı XXXXX kontrol ettikten sonra, “kalça ultrasonu için 1 ay sonra gelmeleri gerektiği” söylenerek taburcu edilmişlerdir. 06.04.2018 günü kalça ultrasonu için XXXXX Hastanesine gelmişler ve ultrasonda görevli davalılar uzman doktor XXXXX Ünverdi ve uzman çocuk doktoru XXXXX tarafından imzalı “kalça çıkığı olmadığına dair normal rapor” verilmiştir. Doğumdan sonra birçok kez davalı çocuk doktoru XXXXX’ya genel muayene gitmişlerdir. İkinci gidişlerinde, yaklaşık 3-4 aylıkken “banyo sırasında çocuğun kalça kısmından kemik seslerinin geldiğini” söylediklerinde, davacılara, “bunların bebeklerde normal olduğunu ve herhangi bir filme istemeye gerek görmediğini” söylemiştir. XXXXX1 yaşına yaklaştıkça, sol ayağının çektiğini, paytak yürüdüğünü fark etmeye başlamışlardır. 26.02.2019 tarihinde, XXXXX Devlet Hastanesi ortopedi bölümünde görevli Uzman Doktor XXXXX’a muayene ettirmişler ve Muayene ve çekilen film sonrası Ortopedi Doktoru XXXXX, “XXXXX XXXXX’nın sol kalçasının çıkık olduğunu” söyleyerek “doğumdan sonra kalça ultrasonu yapılıp yapılmadığını” sormuştur. Davacılar, “kalça ultrasonu yapıldığını ve normal raporu olduğunu” söyleyince; “bu bariz doğuştan kalça çıkığı, bunu ultrasonda gözden kaçırmışlar, sonradan günlük normal hayatta olma ihtimali yok, kalça ultrasonunda fark edilseydi, ameliyatsız bandajla çok basit ve 1 ay gibi kısa sürede kemiğin yerine geleceğini ama şimdi ameliyat gerekeceğini’ söylemiştir. Bunun üzerine ileri tetkik ve tedavi için xxxx Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine yönlendirmiştir. XXXXX XXXXX’nın doğumundan sonra başına herhangi bir olay gelmemiştir. Kundaklama gibi bilinçsiz bir harekette yapmamışlardır. Her iki davacı da üniversite mezunu olup; çocukları ile gayet ilgili, bilinçli bir ailedir. 28.02.2019 günü xxxÜniversite Hastanesi Ortopedi bölümünde özel muayenesi olan Doçent Doktor xxxx yaptığı muayene ve tekrar çekilen filmden sonra, “XXXXX XXXXX’nın doğuştan sol kalçasının çıkık olduğunu, hemen ameliyat olmazsa ileriki zamanlarda topallayarak yürüyeceğini, 14.03.2019 günü açık ameliyat için yatış yapması gerektiğini, annesinin ve babasının rıza göstermesi halinde, 15.03.2019 günü anestezi alarak açık ameliyat olacağını, çocuğun alçıya alınacağını ve yaklaşık 3-4 ay alçıda kalacağını” söylemiştir. Davacılar mecburen ameliyatı kabul etmişlerdir. 15.03.2019 günü Açık Redüksüyon ameliyatı yapılmıştır. XXXXX XXXXX, 1 yaşında olmasına rağmen, birçok kez farklı damar yolları açılarak kan ve serum verilmiştir. Ayrıca ameliyat sonrası çok miktarda ağrı kesici ve antibiyotik kullanmak zorunda kamıştır. Ameliyat öncesi ameliyathaneye hasta yakınları giremediği için ortamdan ve sağlık personellerinden korkmasından ve ameliyat sonrası anesteziden alçı içinde tek başına uyanmasından dolayı, şu anda uyku sırasında 15 dakikada bir ağlayarak uyanmaktadır. XXXXX XXXXX’nın göğüs kısmından ayak topuklarına kadar, oturamayacak şekilde tüm vücudu alçı içerisindedir. 15.04.2019 günü, yani ameliyattan 1 ay sonra ameliyat eden Doç. Dr. xxxx, “film sonuçları normal çıkarsa 2 ay sonra alçıyı alabileceğini ve yaklaşık 2-3 ay demir aparatlı ayakkabı sürecinin başlayacağını, yaklaşık 2 yıl takiplı hastası olacağını ve filmle kemiğin gelişimini ve çıkığın tekrar oluşup oluşmadığını belli aralıklarla kontrol edeceğini, çıkık tekrar oluşursa ikinci bir ameliyatın olacağını ve sürecin başa döneceğini” söylemiştir. Ayrıca ameliyat nedeniyle yürümeye başlayan çocuğun gelişimi gerilemiş olup maddi, manevi ve psikolojik olarak olumsuz etkilenmiştir. xx Özel XXXXX Hastanesinde çalışan davalı XXXXX Ünverdi, ultrason yapılmasına rağmen, doğuştan kalça çıkığını gözden kaçırarak yanlış rapor tanzim etmiştir. Birçok kez muayene etmesine rağmen, yeniden film - ultrasyon istemeyen ve ilk ultrason raporunu imzasıyla onaylayan Uzman Çocuk Doktoru XXXXX ve XXXXX xxxi, mağdur XXXXX XXXXX’nın kısa süreli basit bir bandajla tedavi olması mümkünken; anestezi ve antibiyotik alarak açık ameliyat olmasına sebep olmuşlardır.” dediği belirtilmiştir.

Netice ve Talep:

XXXXXiçin 300.00 TL manevi tazminat, davacı baba xxx için100.00 TL manevi tazminat, davacı anne xxxxx için 100.00 manevi tazminat, 2.035,14 TL yapılan masrafların ve bilirkişi marifeti ile hesaplanacak 26.02.2019 tarihinden sonra xx’e gidiş geliş masraflarının, 1.000 TL bakım - refakatçi tazminatının, babası xxx’in 12 gün ve sonrasında kullandığı izinler nedeni ile mahrum kaldığı ek tazminatın, 1.000 TL maluliyet tazminatının, haksız fiil tarihi olan 06.04.2018 tarihinden itibaren (yanlış ultrason tarihi) işleyecek kanuni faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tanzimi talep edilmiştir.

Davalı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı XXXXX vekili Av. Cengiz Bayram tarafından 15/07/2019 tarihli dilekçesinde özetle; “Müvekkil, davacılar vekilinin dilekçesinde de belirttiği üzere 02.03.2018 tarihinde doğan bebeği 03.03.2018 tarihinde kontrol etmiş, kalça ultrasonu için 1 ay sonra gelmeleri gerektiğini söyleyerek taburcu etmiştir. Davacılar tarafından 06.04.2018 tarihinde XXXXX Hastanesine getirilen bebeğe kalça ultrasonu yapılmıştır. Dosya kapsamında bulunan kalça eklemi ultrasonografi raporunda da görüleceği üzere radyoloji uzmanı Dr. XXXXXxxx imzalı raporda 3. maddede belirtilen şekilde alfa açısının 60’ın üzerinde olduğu belirtilmiş ve sonuç kısmında Normal sınırlarda kalça usg bulguları (Bilateral tip-1 kalça) yazılmıştır. Bebeğin kalça ultrasonografisinin radyoloji uzman hekimi tarafından yapılması gerektiğini ve onun tarafından düzenlenecek sonuç raporunun belirleyici olduğunu bilen müvekkil, tıp mesleği mantığına uygun olarak kendisine ulaşan ve 6. maddede belirtilen ifadeleri içeren rapora göre hareket etmiştir. Radyoloji uzman hekimi tarafından yapılması gereken kalça ultrasonu incelemesi sonuç raporuna çocuk hastalıkları uzmanı olan müvekkilin de imza atması söz konusu olmadığından, davacılar vekilinin dilekçesinde belirttiği “...ultrasonda görevli davalılar uzman doktor XXXXX Ünverdi ve uzman çocuk doktoru XXXXX tarafından imzalı “kalça çıkığı olmadığına dair normal rapor” verilmiştir.” ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır. Tarafınıza sunulan kalça ultrasonu sonuç raporunda müvekkil imzası bulunmamaktadır. Müvekkilin, kalça eklemi ultrasonografisi sonuç raporuna dayanarak bebekte kalça çıkığı bulunmadığını söylemesi, bahse konu raporda imzasının bulunduğu anlamına gelmez ve her iki durumun farklı hukuki sonuçlar doğurması söz konusudur. Tıbbi hizmetlerin birden fazla branşta görev yapan hekimin iş birliği ve iş bölümü içinde gerçekleşmesinin gerektiği durumlarda güven ilkesi ön plana çıkar. Müvekkil, maddede bahsedilen güven ikesi ve yatay iş birliği gereğince radyoloji uzman hekiminin verdiği kalça ultrasonu raporuna göre hareket etmiştir. Davalılar vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde, bebek yaklaşık 3-4 aylıkken müvekkile muayene götürdükleri sırada “banyo sırasında çocuğun kalça kısmından kemik seslerinin geldiğini söylediklerinde, müvekkil tarafından davacılara “bunların bebeklerde normal olduğunun ve herhangi bir film istemeye gerek görmediğinin söylendiği belirtilerek müvekkilin tıbben hatalı davrandığı ima edilmiş ise de Sağlık Bakanlığı Ulusal Gelişimsel Kalça Displazisi Erken Tanı ve Tedavi Programı’nda da belirtildiği ve 4. maddede değinildiği üzere kalçalarda hareketle ortaya çıkan klik seslerinin herhangi bir öneminin olmadığından ve kalça ultrason sonuç raporunun normal olduğundan bahisle müvekkilin tutumu tıp bilimi kurallarına uygundur. Davalılar vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde, bebeğin 26.02.2019 tarihinde XXXXX Devlet Hastanesi Ortopedi Bölümünde Görevli Uzman Doktor XXXXX’a muayene ettirildiği ve muayene ve çekilen film sonrasında adı geçen doktorun “bu bariz doğuştan kalça çıkığı, bunu ultrasonda gözden kaçırmışlar, sonradan günlük normal hayatta olma ihtimali yok, kalça ultrasonunda fark edilseydi, ameliyatsız bandajla çok basit ve 1 ay gibi kısa sürede kemiğin yerine gelirdi ama şimdi ameliyat gerekecek” dediği belirtilmiş olmasına rağmen XXXXX Devlet Hastanesi Başhekimliği tarafından dava dosyasına gönderilen tedavi evraklarına bakıldığında bahse konu 26.02.2019 tarihli muayeneye ait epikriz formunda ön tanı olarak M25.5-Eklem ağrısı ve tanı olarak M25.5-Eklem ağrısı yazılı olduğu, formda başkaca bir tıbbi bilgi olmadığı, adı geçen doktorun dava dilekçesinde söylediği iddia edilen ifadelerin de formda bulunmadığı görülmektedir. Yanı sıra Şanlıurfa XXXXX Devlet Hastanesi Başhekimliği tarafından sayın mahkemenize gönderilen 01.07.2019 tarihli üst yazıda “Ancak ilgili tarihteki radyolojik tetkiklerine pacs firması tarafından görüntüler silindiğinden ulaşılamamıştır” ifadesi bulunduğundan, dava dilekçesinde çekildiği iddia edilen film adı ve içeriği anlaşılamamıştır. Davalılar vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde, müvekkilin bebeği birçok kez muayene etmesine rağmen yeniden film-ultrason istemediği ve ultrason raporunu imzasıyla onayladığı iddia edilmiş ise de 4. Maddede belirtildiği üzere ultrason doğumdan sonraki ilk 6 ay için altın standart iken film çekilmesi 2. 6 ay için altın standarttır. Bu kapsamda müvekkil, bebeği doğduktan sonra muayene edip ultrason isteyerek yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Gelen ultrason raporunda kalça çıkığı olmadığı belirtildiği için tekrar ultrason istenmemiştir. Müvekkil, bebeği doğumdan sonraki 6. aydan sonra görmediği için film istememiştir. Bebek xx Devlet Hastanesi tarafından dosyaya sunulan tedavi evrakına göre doğumdan 6 ay sonraki döneme denk gelen 14.08.2018 ve 11.09.2018 tarihlerindexxx Devlet Hastanesi çocuk doktorları tarafından muayene edildiği halde kalça çıkığına yönelik olarak film istendiğine dair kayıt bulunmamaktadır. Hal böyle iken müvekkile ultrason sonucu normal çıktığı için yeniden ultrason istememesi veya ilk 6 aylık dönemde film istememesi nedeniyle kusur atfedilmesi mümkün değildir.” dediği ifade edilmiştir.

Davalı Radyoloji Uzmanı Dr. XXXXX Ünverdi’nin vekili Av. Cengiz Bayram tarafından 03/08/2019 tarihli dilekçesinde özetle; “Sağlık Bakanlığına ait “Sağlığım Halk Sağlığına Yönelik Bilgiler” adlı web sitesinin “Gelişimsel Kalça Displazisi (Doğumsal Kalça Çıkığı) nedir?” başlıklı sayfasında Gelişimsel Kalça Displazisinin toplumda Doğumsal Kalça Çıkığı olarak da bilindiğine dikkat çekilmekte: kalçayı oluşturan yapıların intrauterin (anne rahmi içindeki) oluşumları sırasında normal olmalarına karşın, çeşitli nedenlerle sonradan bozulma gösterdiği dinamik bir hastalık olduğuna dair bir tanımlama yapılmaktadır. Yanı sıra hastalığın her zaman doğuştan olmayacağı, bazen sonradan da görülebileceği, her zaman tam bir kalça çıkığı da olmayabileceği belirtilmekte; bu nedenlerden dolayı hastalığın tıbbi adlandırmasına yönelik olarak Doğumsal Kalça Çıkığı yerine Gelişimsel Kalça Displazisi tanımının tercih edildiğine dikkat çekilmektedir. Müvekkil bebeğe kalça ultrasonu yaptığı tarih itibariyle en az 5 yıl kıdeme sahip olup bu süre boyunca yüzlerce kalça ultrasonu ve ayrıca diğer radyolojik tetkikleri yapan tecrübeli bir radyoloji uzman hekimidir. Bu nedenle Gelişimsel Kalça Displazisi teşhisinde önemli bir yeri olan kalça ultrasonu (usg) tetkikinin değerinin ve öneminin bilincinde olmaya yetecek mesleki deneyim ve bilgiye sahiptir. Müvekkil tarafından yapılan kalça usg incelemesi sonrasında yine kendisi tarafından düzenlenen 06.04.2018 tarihli raporda, her iki femur başı epifiz kartilajının asetabulum içerisinde ve normal ekojenitede ve her iki tarafta asetabular açıların normal sınırlarda olduğu belirtilmiş; alfa açılarının 60 derecenin üzerinde olduğu da ayrıca vurgulanmıştır. Gelişimsel Kalça Displazisi varlığını ekarte etmeye yönelik değerli bulgular olan bu veriler ışığında Normal sınırlarda kalça usg bulguları (bilateral tip-ı kalça) şeklinde sonuç verilmiştir. Dava konusu kalça usg incelemesinin güvenilir şekilde yapılabilmesi noktasında yeterli deneyim ve bilgiye sahip olan müvekkil tarafından Normal sınırlarda kalça usg bulguları şeklinde raporlanan sonucun hatalı olduğu iddiasının kabul edilmesi mümkün değildir. Zira İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı öğretim üyeleri tarafından ultrasonogram cihazlarının günümüzdeki kadar gelişmiş olmadığı bir zamanda 1994 yılında yayımlanan “Doğumsal kalça çıkığının tanısında ultrasonogram” başlıklı makalede dahi “Ultrasonografik olarak yerinde olmayan bir kalça yerindeymiş gibi görüntülenemez. Bu nedenle ultrasonografik taramada hata ancak yanlış pozitif bulgularda olabilir.” ifadesi bulunmaktadır. Buna göre Gelişimsel Kalça Displazisi tanısına yönelik olarak yapılan kalça usg incelemesindeki asıl risk var olan bir kalça çıkığının yok olarak raporlanması değil de olmayan bir kalça çıkığının var olarak değerlendirilmesidir. Bahse konu makalede de belirtildiği üzere böyle durumlarda “over treatment” gereksiz tedavi söz konusu olmaktadır. Bu hususa Sağlık Bakanlığı 2013 Gelişimsel Kalça Displazisi Ulusal Erken Tanı ve Tedavi Programında da değinilmiş, bu sefer “fazladan tedavi” ifadesi kullanılmıştır. Kalça usg sonucunda Normal sınırlarda kalça usg bulguları (bilatlral tip-ı kalça) şeklinde rapor verilmesi, bebekte tetkik tarihi itibariyle kalça çıkığı olmadığını göstermekte ise de sonradan bebekte bir daha kalça çıkığı durumunun meydana gelmeyeceğini söylemek tıbben mümkün değildir. Amerikan Ortopedi Cerrahları Akademisinin web adresinde yayınlanan Gelişimsel Kalça Displazisi başlıklı bir bilgilendirme yazısında, her ne kadar en sık olarak doğumda bulunsa da gelişimsel kalça displazisinin çocuğun ilk 1 yıllık hayatı süresinde de gelişebileceği; son araştırmaların, bacaklarının kalça ve dizleri ile sıkıca kundaklanan bebeklerin doğumdan sonra gelişimsel kalça displazisi gelişmesi açısından oldukça yüksek riske sahip olduğu belirtilmektedir. Sağlık Bakanlığının “Sağlığım Halk Sağlığına Yönelik Bilgiler” adlı web sitesinin “Gelişimsel Kalça Displazisi (Doğumsal Kalça Çıkığı) nedir?” başlıklı sayfasında da Gelişimsel Kalça Displazisinin her zaman doğuştan olmayacağı, bazen sonradan da görülebileceği ifade edilmekte; kundak yapmak ve beklemek Gelişimsel Kalça Displazisi açısından risk faktörleri arasında sayılmaktadır. “Bebeklerdeki Kalça Çıkığının 4 Nedeni” başlıklı ve Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mithat Öner imzalı bir başka yazıda da kundaklamanın son derece yanlış bir uygulama olduğundan bahisle kalça çıkığının önemli bir nedeni olduğu, ayrıca bebeklere hareketlerini kısıtlayan dar kıyafetler giydirmenin, bebekleri 2 bacağından tutarak kaldırmanın ve iskelet sistemi henüz oluşmamış 8 aylıktan küçük bebekleri yürütece koymanın da kalça çıkığı riskine neden olduğu belirtilmektedir. Doğumdan sonraki dönemde müvekkil tarafından 06.04.2018 tarihinde uygulanan kalça usg tetkiki sırasında 1 ay 5 günlük olan bebek 26.02.2019 tarihinde sol ayağının çektiği ve paytak yürüdüğü fark edilerek XXXXX Devlet Hastanesi ortopedi bölümüne muayene ettirildiğinde neredeyse 1 yaşına (361 günlük) ulaşmış durumdadır. Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde kundaklama gibi bilinçsiz bir hareket yapılmadığının, her iki davacının da üniversite mezunu ve çocukları ile gayet ilgili, bilinçli bir aile olduğunun beyan edilmiş olması, doğumdan sonraki dönemde başta kundaklama olmak üzere çeşitli nedenlere bağlı olarak sonradan da kalça çıkığının meydana gelebileceğinin bilindiğini teyit etmekle birlikte bu beyanlar HMK madde 194/1 gereğince somutlaştırılmadığından iki muayene arasında geçen yaklaşık 11 aylık sürede başta kundaklama olmak üzere üst maddede belirtilen riskli uygulamaların hiç yapılmadığını ispat etmek için yeterli değildir. Davacılar vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde, bebeğin 26.02.2019 tarihinde XXXXX Devlet Hastanesi ortopedi bölümünde görevli Uzman Doktor XXXXX’a muayene ettirildiği ve muayene ve çekilen film sonrasında adı geçen doktorun “bu bariz doğuştan kalça çıkığı, bunu ultrasonda gözden kaçırmışlar, sonradan günlük normal hayatta olma ihtimali yok. kalça ultrasonunda fark edilseydi, ameliyatsız bandajla çok basit ve 1 ay gibi kısa sürede kemiğin yerine gelirdi ama şimdi ameliyat gerekecek” dediği belirtilmiş olmasına rağmen XXXXX Devlet Hastanesi Başhekimliği tarafından dava dosyasına gönderilen tedavi evraklarına bakıldığında, bahse konu 26.02.2019 tarihli muayeneye ait epikriz formunda tanı olarak M25.5-Eklem ağrısı yazılı olduğu, formda başkaca bir tıbbi bilgi olmadığı, adı geçen doktorun dava dilekçesinde söylediği iddia edilen ifadelerin de formda bulunmadığı görülmektedir. Yanı sıra Şanlıurfa XXXXX Devlet Hastanesi Başhekimliği tarafından Sayın Mahkemenize gönderilen 01.07.2019 tarihli üst yazıda “Ancak ilgili tarihteki radyolojik tetkiklerine pacs firması taralından görüntüler silindiğinden ulaşılamamıştır” ifadesi, ciddi bir organizasyon kusuruna işaret etmektedir ve muhtemel bir bilirkişi incelemesi aşamasında müvekkil lehine sonuç çıkmasını engelleyen bir faktör olmuştur. Bu nedenlerden dolayı dava dilekçesinin bu bölümünde çekilen bir film olduğundan bahisle ilgili doktor tarafından sarf edildiği iddia edilen ifadelerin müvekkil aleyhine yorumlanması mümkün değildir. Dava dilekçesinde, bebeği 28.02.2019 tarihinde muayene eden XXXXX Üniversitesi Hastanesi ortopedi bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Volkan kılınçoğlu’nun bebekte sol kalça çıkığı olduğu, hemen ameliyat edilmesi gerektiğini söylediği belirtilmiş ise de XXXXX Üniversitesi tarafından dava dosyasına sunulan tıbbi belgeler incelendiğinde; 28.02.2019 tarihli Konsültasyon Formunun Konsültasyon İstem Metni kısmında “sol kalça çıkığı”, 28.02.2019 tarihli Sağlık Kurulu Raporunun Tanı kısmında “Sol Gelişimsel Kalça Displazisi”, 21.03.2019 tarihli Ameliyat Raporunun lamlar kısmında S73.0 kodu ile herhangi bir yön belirtilmeden sadece “kalça çıkığı” ve ameliyat notu olarak “...sağ iliak kanat üzerinden yaklaşık 8 cm. Smith-Peterson insizyonla girilerek...”. Epikriz raporunun Öyküsü kısmında “Sağ GKD nedeniyle hasta tarafımıza başvurdu...”. Fiziki Bulgular kısmında “Sağ GKD” ve Ameliyat Raporu kısmında yine “...sağ iliak kanat üzerinden yaklaşık 8 em. Smith-Peterson insizyonla girilerek...”. 13.05.2019 tarihli Hasta Anamnez Raporunun FM/Bulgular kısmında 2 ay önce s

XXXXX Sağlık xxxxxx xxxxxx tarafından 12.07.2019 tarihli dilekçede özetle: Müvekkil hastane aleyhine açılan davayı kabul etmediklerini, dava konusu uyuşmazlık, oluşan zararın tıbbi müdahale nedeniyle meydana geldiği, meydana gelen zararın müvekkil hastane bünyesinde yapılan tıbbi müdahale nedeniyle meydana geldiğini kabul etmemekle birlikte dava konusu olay ile ilgili müvekkil hastanenin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı ifade edilmiştir.

Dava dilekçesinde, bebek XXXXX XXXXX’nın kalça çıkığı tedavi süresinde yapılan tedavi masrafları ve bebeğin babası olan davacı xxxx Pazar’ın çalışmadığı günlerdeki ek tazminatı talep ettiği, bu hususlar yansıma zarar mahiyetinde olduğu, dava konusu rahatsızlık ile müvekkil hastanede yapılan tıbbi müdahaleler arasında illiyet bağı bulunmadığı bu nedenle yansıma zarar taleplerinin de reddi gerektiği ifade edilmiştir.

XXXXX xxxx 09/06/2020 tarihli 2020/ 710 sayılı yazısında; “Özel XXXXX xxx hastanesi olarak İlgili yazınıza XXXXX hastanın sadece kalça ultrasonografisi yapılmıştır. Hastanemizde ultrasonografi sistemi DICOM formatında görüntü verme özelliğine sahip değildir. Hastanın ultrasonografi raporu kağıt çıktısı olarak yazımız ekinde tarafınıza sunulmuştur. Gereğini bilgilerinize arz ederim. Dediği,

DOSYA İÇERİĞİNDEKİ TIBBİ EVRAKLAR:

XXXXX x anne xxx adına düzenlenmiş 02/03/2018 giriş, 03/03/2018 çıkış tarihli, 720872 Protokol numaralı Epikriz Raporunda; “Şikayeti: Sancılarının olması. Muayene Bulguları: Ortalama 39-40w. FKA +, Oligohidroamnioz. Dilatasyon: 2 cm, efesman 60, posh: +. Ameliyat notu: Gebenin damar yolu açılarak 500 cc 5 dekstroz içine 2 amp synpitan dakikada 8 damla ile indüksiyon başlandı. 02/03/2018 saat 15:10 de normal spontan doğumla 3110 gr kız bebek 8 apgarla doğurtuldu. Plasenta ve ekleri tam olarak alındı. Epizyotomi hattı (jetokain ampul ile) lokal anestezi altında vicryl ile onarıldı. Kanama kontrolü takiben serviste izleme alındı. Genel durum iyi bilinç açık koopere involüsyon normal epizyotomi hattı temiz takipleri olağan olan lohusa şifa ile taburcu edildi. Ek özellik: Rh Uyuşmazlığı olan hastaya ANTİ-D RHOGAM 300 MCG 1500 İÜ ENJ uygulandı. Klinik Seyir: 02/03/2018 39+5 h gebe sancı ile geldi. Yapılan değerlendirmesinde oligohidramniozu ve 2 cm açıklığı olan hasta normal doğum için yatırıldı. Saat 15:10’da 3110 gr 8-10 apgarlı kız bebek doğurtuldu. 03/03/2018 Genel durum iyi, bilinç açık, koopere, involüsyon normal, epizyotomi hattı temiz, takipleri olağan olan lohusa şifa ile taburcu edildi.” şeklinde kayıtlı olduğu,

XXXXX xxx 06/03/2018 tarihli Dr. XXXXX tarafından düzenlenen çocuk polikliniği epikrizinde; “hastanın huzursuzluk, popoda kızarıklık şikayetleri varmış. Anne Arh-, baba 0Rh+, direkt coombs negatif, FM: Boy: 50 cm (50 - 75 Persantil), Kilo: 3.10 kgr (25 - 50 Persantil) Baş Çevresi: 35 cm (50 - 75 Persantil) popoda kızarıklık AFN+ reçete: Devit 3 damla 1x3, Mantazol krem 1x1, Oftalmotrim 1x1.” şeklinde kayıtlı olduğu,

xxxXXXXX Devlet Hastanesinin 20/03/2018 tarihli Çocuk Poliklinik Epikrizinde; “tanı: yendoğan omfaliti, hafif kanamalı veya kanamasız. Stomatit, diğer formları. FM: mukozit. ”şeklinde kayıtlı olduğu, 28/03/2018 tariihnde miliaria rubra tanıları ile muayene edildiği,

XXXXX xx 06/04/2018 tarihli Dr. XXXXX tarafından düzenlenen çocuk polikliniği epikrizinde; “hastanın 3-4 gündür devam eden huzursuzluk ve hırıltı şikayetleri varmış. FM: Boy: 54 cm (50 - 75 Persantil), Kilo: 4.40 kg (50 - 75 Persantil) Baş Çevresi: 38 cm (75 - 90 Persantil) Burun tıkalı, Batın şiş. Yanaklarda purpurik döküntü. Reçete: Locoderm 0.1 krem 2x1, Zaditen damla 1x6.” şeklinde kayıtlı olduğu,

XXXXX xxx 06/04/2018 istem tarihli Radyoloji Uzmanı Dr. XXXXX xx tarafından düzenlenen Kalça USG İncelemesinde; “isteyen Dr: XXXXX. Her iki femur başı epifiz kartilajı asetabulum içerisinde ve normal ekojenitededir. Kalsifikasyon henüz başlamamıştır. Bilateral asetabulum osseöz çatı normal görünümdedir. Asetabular labrum normal görünümdedir. Hyalen ve fibröz kartilaj normal ekojenitededir. Hyalen kartilajda belirgin ekojenite artışı ya da deformasyon izlenmemiştir. Her iki tarafta asetabular açılar normal sınırlardadır (Alfa açıları 60’ın üzerindedir). Sonuç: Normal Sınırlarda Kalça USG Bulguları (Bilateral Tip-1 Kalça)” şeklinde kayıtlı olduğu, aynı tarihli tüm batın USG incelemenin normal olarak raporlandırıldığı,

xxxXXXXX Devlet Hastanesi Çocuk Polikliniğinde 17/07/2018 tarihinde normal poliklinik muayenesi tanısı ile muayene edildiği,

XXXXX InxxxxxHospital’in 18.07.2018 tarihli giriş ve çıkış tarihli, 826500 Protokol numaralı Dr. XXXXX tarafından düzenlenen çocuk polikliniği epikrizinde; “hastanın 3-4 gündür devam eden öksürük ve hırıltı şikayetleri varmış. FM:” Boy: 64 cm (75-90 Persantil), Kilo: 6.90 kg (75-90 Persantil) Baş Çevresi: 41 cm (50-75 Persantil) OF hiperemik, post nazal akıntısı var. Burun tıkalı, her iki akciğerde yer yer ronküs. Reçete: Locoderm 0.1 krem 2x1, Zaditen damla 1x6.” şeklinde kayıtlı olduğu,

Şanlıurfa XXXXX Devlet Hastanesi Çocuk Polikliniğinde 14/08/2018 tarihinde akut üst solunum yolu enfeksiyonu, tanımlanmamış tanısı ile muayene edildiği, 11/09/2018 tarihinde burun akıntısı şikayeti ve öksürük tanısı ile muayene edildiği,

x XXXXX Devlet Hastanesi Ortopedi Polikliniğinde 26/02/2019 tarihinde ‘Eklem ağrısı’ tanısı ile muayene edildiği,

XXXXX Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ortopedi Ve Travmatoloji polikliniğinin 28/02/2019 tarihli poliklinik epikrizinde; “sol gkd. doc dr kılınçoğlu na danışıldı. arppa önerildi. pre op nvd yok. 14.03.2019 liste”şeklinde kayıtlı olduğu,

XXXXX Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Servisinin 14/03/2019 yatış, 18/03/2019 çıkış tarihli epikrizinde; “Öyküsü: Sağ GKD nedeniyle hasta tarafımıza başvurdu. Hastanın muayene ve değerlendirilmesi yapıldı. Operasyon planlanan hasta servise yatışı verildi.

Ameliyat Raporu-15/03/2019: Hasta genel anestezi altında supin pozisyonda 10’luk povidon-iyod solusyonu ile boyanıp steril olarak örtüldü. Sağ iliak kanat üzerinden yaklaşık 8 cm. Smith-Peterson insizyonla girilerek cilt ciltaltı geçildi. Sartorius medialize edilerek rectus femoris kasının orjini bulunup tespit edildi. İliopsoas kası trochanter minore yapışma yerinden kesildi. Kalça eklem kapsülüne ulaşıldı ve u şeklinde insizyonla eklem aralığına girildi. Pulvinar temizlendi. Femur başı acetabuluma redükte edildi. Kapsül plikasyonu yapıldı. Katlar usule uygun kapatıldı. Pelvi pedal alçıya alındı. Komplikasyon olmadı. Klinik Seyir: ....18.03.19 Drxxx gkd nedeniyle servisimize yatırılan hastaya preop hazırlıkları yapılan ve ARPPA ameliyatı olan hastada intraop komplikasyon olmadı. Post op yara yeri bakımı, dolaşım ve şişlik takibi yapılan hastanın vital bulguları stabil hale gelince taburculuk hazırlıkları yapıldı. Hasta öneriler ve ilaç reçete edilerek externe edildi.” şeklinde kayıtlı olduğu,

xx XXXXX Devlet Hastanesi Ortopedi Polikliniğinde 20/05/2019 tarihinde ‘ağrı, tanımlanmamış’ tanısı ile muayene edildiği,

XXXXX Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin 24/05/2019 tarihli Ameliyat Raporu’nda; “Hastanın genel anestezi altında supin pozisyonda alçısı çıkarıldı. Skopi eşliğinde kalçaların redükte olduğu görüldü. Poncetti cihazı bağlandı. Komplikasyon olmadı.” şeklinde kayıtlı olduğu,

xxxXXXXX Devlet Hastanesi Ortopedi Polikliniğinde 18/06/2019 tarihinde ‘yumuşak doku bozukluğu, tanımlanmamış’ tanısı ile muayene edildiği,

XXXXX Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin ortopedi poliklinik takiplerinde; “16/10/2019: 2 ay önce sol gelişimsel kalça displazisi nedeniyle açık redüksiyon pelvipedal alçı yapılan hastanın son grafisi değerlendirildi. sol kalçada konsantrik redüksiyon mevcut. her iki kalça femur başı epifizleri ile ilgili problem görülmedi. Çocuğun Alçı içinde daraldığı görüldü. alçı değişimi planlandı.”şeklinde kayıtlı olduğu,

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç.Dr. xxx tarafından düzenlenen 07/02/2020 tarihli mütalaada özetle; “Doğum sonrasında çekilen kalça USG tetkiki normal olsa bile çeşitli nedenlere (dar kıyafet, kundak, kalça ekleminde laksite, kalça eklemi enfeksiyonu) bağlı olarak ilerleyen dönemlerde kalça çıkığı gelişebileceği mütalaa olunur.”şeklinde kayıtlı olduğu,

XXXXX Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin 02/06/2020 tarihli raporunda; “XXXXX isimli hasta bir yaşında sol gelişimsel kalça displazisi nedeniyle tarafımıza başvurmuştur. Hastanın daha önce özel bir hastanade çekilen ultrasonda herhangi bir patoloji olmadığı hasta yakınlarına ifade edilmiş ve herhangi bir tedavi önerisinde bulunulmamıştır. Tarafımıza yapılan muayenesinde ve çekilen grafisinde sol gelişimsel kalça displazisi zeminde kalça çıkığı olduğu görülmüştür. Hastaya ameliyat hazırlıklarını takiben sol açık redüksiyon ve pelvi pedal alçılama yapılmıştır. Hastanın son 02.06.2020 tarihinde yapılan muayenesinde ve çekilen grafılerinde kalçanın redükte olduğu ve asetabular indeksin 33 derece olduğu tespit edildi. Hastanın halen düzenli kontrolleri devam etmektedir.” şeklinde kayıtlı olduğu,

Dosya içeriğindeki XXXXX Üniversitesi xxxxAraştırma ve Uygulama Hastanesine ait XXXXX’a ait Radyoloji Grafilerinde: 28.02.2019 tarihli Pelvis AP grafisinde sol femur epifizi sağa göre daha küçük olup sol asetabular köşede sağa göre hafif küntleşme izlendiği, Shenton hattının solda kırık olduğu, sol femur başının superiora laterale minimal yer değiştirmiş olduğu(sol kalça displazisi),

15/03/2019 tarihli pelvis grafisinde; kurbağa pozisyonunda pelvipedal alçı uygulanmış olduğu, femur başlarının asetabulum içerisinde olduğu, soldaki ossifikasyon merkezinin sağa göre daha küçük olduğu (gelişim geriliği),

23/05/2019 tarihli pelvis grafisinde; kurbağa pozisyonunda pelvipedal alçı uygulanmış olduğu, femur başları asetabulum içinde olup, solda asetabular köşenin sağa göre künt olduğu görülmüştür.

Üzerinde 26.02.2019 tarih yazan XXXXX Devlet Hastanesi Ortopedi Bölümü Sol kalça Çıkığı Film sonucu yazan CD içeriğinde: 02.Mart.2018 yazan Emine XXXXX Pazar adına Pelvis AP grafisinde sol femur epifizi sağa göre daha küçük olup sol asetabular köşede sağa göre hafif küntleşme izlendiği, Shenton hattının solda kırık olduğu, sol femur başının superiora laterale minimal yer değiştirmiş olduğu(sol kalça displazisi),

Dosya içeriğinde XXXXX’a ait olduğu düşünlen 2iki) adet pelvi pedal alçı tespitinde fotoğraf görüntüleri tespit edilmiştir.

TIBBİ DEĞERLENDİRME:

Gelişimsel kalça displazisi (GKD), doğumdan hemen sonra teşhis edilebilen ve başlangıçta femur başı asetabulum ilişkisinin bozulmadığı bir hastalıktır. Zamanla kalça eklemindeki yumuşak dokularda ve kemik dokularındaki patoloji dolayısı ile eklemde tam çıkıklar oluşmaktadır. Patoloji genellikle asetabulumdaki gelişim yetersizliğine bağlı olduğundan ve zamanla oluştuğundan, yeni terminolojide doğumsal kalça çıkığı (DKÇ) yerine gelişimsel kalça displazisi (GKD) kullanılmaya başlanmıştır. Eğer doğumda kalçanın çıkık olduğu tespit edilirse, “doğuştan” veya“konjenital” terimleri kullanılır. Konjenital çıkıklara sendromik hastalarda ve daha nadir olarak rastlanır.

GKD’nin etiyolojisi net olarak bilinmemekle birlikte fetusun uterus içindeki pozisyon değişiklikleri ve oligohidroamniyoz gibi mekanik faktörler, annenin östrojen hormonunun düzeyindeki değişiklikler gibi fizyolojik etkenler, prematüre doğum ve genetik nedenler sorumlu tutulmaktadır. Yenidoğan döneminde yapılan klinik muayenenin gelişimsel kalça displazisi tanısında önemli bir rolü olmakla birlikte, bazı olgularda tanı koymada yetersiz kalabileceği kabul edilmektedir .

Doğum sonrası ilk üç aylık dönemde asetabulum ve femur başının kıkırdak yapıda olması, bu dönemde GKD tanısında radyografinin kullanımını kısıtlamaktadır. Bu nedenle radyografi yerine daha uygun bir tanısal yöntem olan yenidoğan kalça ultrasonografisi (YKU) kullanılmaktadır. YKU ile yenidoğanda GKD’nin tanısı, sınıflaması ve tedavinin planlanması ilk kez Graf tarafından bildirilmiştir . YKU, GKD’nin teşhisi ve tedavisinin izlenmesinde invaziv olmayan, radyasyon içermeyen, güvenli bir metot olup tüm dünyada ve ülkemizde kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. GKD tanısında YKU, duyarlılığı ve özgüllüğü klinik muayeneye göre daha yüksek bir yöntemdir.

Radyolojik inceleme yaygın olarak kullanılan bir tanı yöntemidir. Üç ayın altındaki bebeklerde yapılan radyografik inceleme, tanıya götürücü bulgular içermekle birlikte kesin sonuç vermez. Bu dönemde, kalçanın, özellikle femur üst ucunun büyük bölümü kıkırdaktan oluştuğundan, radyografide seçilemez. GKD tanı ve izleminde ilk 4-6 aylık dönemde USG değerli sonuçlar vermektedir. Yenidoğan döneminde kalça eklemi yapılarının kıkırdak yapıda olması nedeniyle, direk grafiler görüntülemede yetersiz kalmaktadır. Yenidoğan fizyolojik kontraktürü nedeniyle çekim esnasında uygun pozisyon vermede zorluklar gözlenebilir. Femur başı epifiz çekirdeğinin ossifikasyonun 4-6. aylarda görünmeye başladığı için, yenidoğan dönemindeki radyografilerin değerlendirilmesinde yetersizlik olabilir. 4 aydan daha büyük vakalarda radyolojik inceleme kullanılabilir.

Doğum sonrasında ilk üç ayda yapılan kalça ultrasonografisinde (US) alfa (α) açısının 50–59° arasında olması, fizyolojik gelişim geriliği (immatürite, Graf Tip IIa) ile ilişkilidir ve 90–97 hastada spontan iyileşme gözlenir. Doğumdan sonraki üçüncü ay dolduğunda α açısı halen 59° veya daha düşük ise, matürasyon defektinden söz edilir (Graf Tip IIb). Kalçanın redükte olduğu ve matürasyondaki hızlanmanın hedeflendiği bu durumun tedavisinde, kalça abduksiyon ortezi veya Mittelmeier-Graf ortezi gibi statik ortezler tercih edilir.

Desantralize tip kalçalarda (Tip III ve IV) ise dinamik fleksiyon ve abduksiyon sağlayan Pavlik bandaj uygulaması ile 85–95 oranında kalça redüksiyonu sağlanır. Çocuğun yaşının büyük olması (>6 ay), yumuşak doku kontraktürü ve asetabulumdaki sekonder değişiklikler, Pavlik bandajının başarı oranını azaltır. Labrumun inverte olduğu ve kalça redüksiyonuna ciddi engel teşkil ettiği tip desantralize kalçalarda (Tip IV) Pavlik bandajının başarı oranları 50’lere kadar düşer. Üç haftalık Pavlik uygulaması ile redüksiyon sağlanır ise tedaviye Pavlik bandajı ile devam edilir. Eğer Pavlik uygulaması sonrasında üçüncü hafta US kontrolünde redüksiyon sağlanamamış ise tedavide ısrarcı olunmaz; genel anestezi altında muayene, artrografi, kapalı redüksiyon ve human pozisyonunda alçılı tespite geçilir (95° fleksiyon ve 45° abduksiyon). Redüksiyon nazik bir şekilde yapılmalıdır. Hatta, kalça 90–100° fleksiyonda iken pasif abduksiyona getirildiğinde redükte olması beklenir. Redüksiyon için zorlamadan ve Ortolani manevrasından kaçınılır. Zorlu redüksiyonun femur başı avasküler nekrozu (FBAVN) oranlarını arttırdığı bilinmektedir. Redüksiyonun olduğu abduksiyon derecesi ile redisloke olduğu abduksiyon derecesi arasındaki hareket açıklığı farkına, güvenli alan (Ramsey’in güvenli alanı) denir. Güvenli alanı arttırmak için adduktor tenotomi yapılabilir. Yine de güvenli bir redüksiyonun yapılamadığı olgularda açık redüksiyon sonrasında human pozisyonunda alçılama tercih edilebilir.

Graf yönteminde standart kesit ve referans noktalar daha kolay bulunup, ayrıntılı tiplendirme yapmak mümkündür. Ölçümler kişisel yoruma açıktır fakat sonuçlarda hataya sebep olmamaktadır. Farklı gözlemciler tarafından yapılan ölçümlerde; alfa açılarında 4,0-5,1 derece, beta açılarında ise 5,9-10,1 derece farklılık olduğu gözlenmiştir. Beta açı ölçümlerindeki bu farklılık Graf’ a göre sınıflandırmada bir risk olarak karşımıza çıkabilir. Bar-On tarafından yapılan bir çalışmada alfa açılarındaki ölçüm farkının 10-13 dereceye kadar olabileceğini bildirmiştir.

GKD’nin tüm yenidoğanlarda genel insidansı 0,5– 1,5 arasında olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde GKD sıklığını araştıran birçok çalışma yapılmış ve çok farklı sonuçlar elde edilmiştir. GKD etyolojisinde tek başına bir etkenden ziyade bir dizi hazırlayıcı faktör belirlenmiştir. Doğum öncesi ve sonrası mekanik faktörler, anne hormonları kaynaklı bağ gevşekliği, asetabuler displazi, ırk özellikleri, gelişimsel faktörler, yaşam biçimi özellikleri (kundaklama), genetik ve çevresel etkenler gibi risk faktörleri bunlar arasında sayılabilir. Diğer tanımlanmış risk faktörleri postüral ve yapısal ayak deformiteleri (metatarsus adduktus, pes kalkaneovalgus, pes ekinovarus), tortikolis, yüksek doğum tartısı, eklem laksitesi, oligohidroamnioz, ilk bebek olması ve zor doğum öyküsüdür. Yenidoğanda fizik muayene, GKD’nin saptanmasında birincil tanısal yaklaşım olmasına rağmen tek başına klinik muayenenin GKD tanısında duyarlılığı sınırlıdır. Fizik muayene ile birlikte kullanıldığında YKU, GKD tanısı için oldukça yardımcı bir yöntemdir. YKU uygulama zamanı konusunda çok çeşitli görüşler olmasına karşın postnatal 4-6 hafta civarında yapıldığında sağlıklı sonuçlar verebileceği bildirilmiştir. YKU’nun, GKD taramasında kullanımı ile ilgili iki yaklaşım bulunmaktadır. Birinci yaklaşıma göre tüm yenidoğanlar klinik olarak taranarak ve tümüne ultrasonografik inceleme yapılmakta iken ikinci yaklaşıma

göre ise ultrasonografi yalnız risk faktörü bulunan bebekler için kullanılmaktadır.

En çok kullanılan teknik olarak Graf yöntemidir. Bu yöntemde aşağıdaki gibi kalça tiplri sınıflandırılmaktadır.

Graf sınıflamasına göre ultrasonografik kalça tiplendirmesi:

1-α açısı (°) ≥60, ß açısı (°) 1a: <55, Normal (matür) kalça

2a-α açısı (°) 50-59, ß açısı (°)55-77 Gelişim gecikmesi (fizyolojik)(yaş ≤3ay)

2b-α açısı (°) 50-59, ß açısı (°) 55-77 Fizyolojik olmayan gelişim gecikmesi (yaş >3ay)

2cα açısı (°) 43-49, ß açısı (°) ≤77 Riskli ya da kritik kalça

Dα açısı (°) 43-49, ß açısı (°),>77 Desentrik (çıkık noktasındaki) kalça

3α açısı (°) <43,ß açısı (°) >77 Çıkık kalça

4α açısı (°) <43,ß açısı (°) >77 Daha yüksek çıkık kalça

GKD gelişimini önleyici tedbirler olarak makat gelişi saptanan gebeliklerin sıkı takibi, ilk gebelikte doğumdan önce ailesel öyküsü olan gebelerin izleminde doğum sonrası GKD kontrolünün daha dikkatli yapılması, doğum sonrası rutin yenidoğan izleminde her kontrolde kesinlikle GKD muayenesinin yinelenmesi, GKD’nin kız bebeklerde ve sol kalçada tek yanlı görülme sıklığının daha yüksek olduğunun unutulmaması ve doğum sonrası, önlenebilir mekanik etmenlerin başında gelen kundaklamanın potansiyel tehlikeleri konusunda ailelere bilgi verilmesi çok önemlidir.

Gelişimsel kalça displazisi (GKD), kalçayı oluşturan yapıların intrauterin oluşumları sırasında normal olmalarına karşın, çeşitli nedenlerle sonradan yapısal bozulma gösterdiği dinamik bir hastalıktır. Gelişimsel kalça displazisi(GKD) çocukluk çağı ortopedik patolojilerin en önemlilerinden biri olup, erken tanı ve tedavi ile çok iyi sonuçlar alınabilmektedir.

Gelişimsel kalça displazisi; pediatrik ortopedinin en önemli konularından birisi olup, ülkemizde de görülme sıklığının yüksek olması nedeniyle erken tanı ve tedavisinin en iyi şekilde yapılması ile daha ileri yaşlarda cerrahi uygulanması gereken hasta sayısının ve de tedavi maliyetlerinin en aza indirilmesi açısından büyük kazanç sağlayacağı ortadadır. Bu amacı gerçekleştirirken özellikle 0-6 ay arasındaki bebeklerde çok değerli olan kalça ultrasonografisi; noninvaziv, ucuz, tekrarlanabilen, güvenilir, sedasyon gerektirmeyen, radyasyon maruziyeti olmayan, kıkırdak yapıların görüntülenebildiği ve standardizasyonunun olması gibi avantajlarından dolayı büyük değere sahiptir. Graf yöntemi ile kalça USG taraması yeni doğanlarda rutin inceleme yöntemi kabul edilmeli, erken tanı ile özellikle konservatif tedavi uygulanmasına olan katkısı dikkate alınmalıdır.

BEBEKLERİN KALÇASINDAN SES GELMESİ DURUMU

Bebeklerin kalça eklemleri muayenesi sırasında kalça ekleminden klik veya çıtlama sesi ile tarif edilebilen bir ses duyulabilir. Bu bebeklerin bir kısmında kalça displazisi olabilirken, bazılarında ise tamamıyla normal kalça gelişimi bulunmaktadır.

Bebeklerin gelişimi sırasında eklemi oluşturan birçok ligamentin bebek ve pozisyonu ile birlikte bu tip sesleri çıkarabildiği bilinmektedir.

Bebeklerin kalça seslerinden gelen seslerin olması durumunda, daha ileri testler (USG ve X-ray görüntüleme gibi) ile kontrol edilmesi gereklidir.

KALÇA ÇIKIKLIĞI BELİRTİ VE BULGULARI

En sıklıkla yenidoğan dönemdeki doktor kontrollerinde keşfedilse de bazen çocuklarda daha geç ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle bu duruma gelişimsel kalça dizplasizi denmektedir. Aynı zamanda ‘sessiz’ bir durum olduğu için saptanması zordur. Bebeklerde ağrıya neden olmazlar ve aynı zamanda normal yürüme yaşına geldiklerine yürümeyi öğrenme becerilerine de engel olmamaktadır.

KALÇA ÇIKIKLIĞI TANISI

Kalça çıkıklığı tanısı zor olabilir. Özellikle de iki taraflı ve simetrik tutulum varsa daha zor olabilir. Kalça eklemleri normal ancak biraz gevşek yapıda olabilir, ve bebek büyüdükçe ve özellikle bebeğin uyku sırasındaki gibi gevşediği dönemlerde yavaş yavaş yerinde kayma gösterebilmektedir.

Bazı bebeklerin ise normal fizik muayene ve USG incelemelerinin olmasına karşın altıncı aylarına geldiklerinde kalça çıkıklığının geliştiği de görülebilmektedir ve bu geç gelişimli sorunun nedeni ise bilinememektedir.

Dosya içeriğinde XXXXX’a uygulanan Ortopedik tedavilerin uygun tedaviler olduğu kanaatine varılmıştır.

SONUÇ

XXXXX hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin değerlendirilmesinde;

XXXXX Ünverdi (Radyoloji Uzmanı): Bebekte mevcut sol kalça gelişimsel displazisinin 1 aylıkken yapılan USG incelemesin de, USG raporunda bilateral alfa açılarının 60 derece üzerinde olduğu bildirildiğinden birkaç ay içinde yeniden USG önerilmemiş olduğu, dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde 1 aylıkken kalça USG tetkikini yapan davalı Radyoloji Uzmanı Dr. XXXXX Ünverdi’nin uygulamalarına mevcut bilgi ve bulgular ile tıbbi hata atfedilmediği kanaatine varılmıştır.

XXXXX ( Çocuk Doktoru): Özel XXXXX Hastanesinde küçüğün takibini yapan çocuk hekiminin 1 aylıkken kalça US istemesinin tıbbi kurallara uygun olduğu, kalça USG’nin normal olarak raporlandırıldığı, küçüğün aynı hekime son olarak 4 aylıkken (18/07/2018 tarihinde) öksürük ve hırıltı şikayeti ile götürüldüğü,

Gelişimsel kalça displazisinin; zaman içinde gelişen bir süreçte ortaya çıkabilen özellikte bir durumu olması ve tanısının da belirti ve bulgu vermeden gelişme gösterebilme özelliği nedeniyle tanısının zor olabildiği bilinmektedir.

Dava dosyasındaki hastanın kalça sorunu, kendisiyle ilgili belirti ve bulguları yürümeyi öğrendiği büyüme sürecinde vermiştir. Bu dönemde çocuk doktoru gerekli muayene ve tetkik istemini yapmıştır. USG sonucu normal olduğunu gösterir tetkiki ile de hastayı takibe almıştır.

Hastada yavaş ilerleyen bu hastalığın ilerleyen dönemde kalça çıkıklığına kadar devam eden bir sürece gelişmesinde, gerekli kontrolleri ve testleri yaptığından, çocuk doktorunun bu sürecin gelişiminde illiyet bağı bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. XXXXX’nun uygulamalarının tıbbi hata olarak değerlendirilemeyeceği kararına varılmıştır.

Takdir yüce mahkemenindir.. 01/2022

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

 

 

DERNEK ÜYELİĞİNE DAVET

 

HHDD Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Av.Cengiz Bayram

 

Arkadaşlar ! Beni tanıdığınızı düşünüyorum. Hekimlerin Hakları için mücadele eden bir dernek ve vakıf kurdum . Sendika kurmadım. Çünkü yasal olarak şu anda grev hakkı yok, aidatlar yüksek gelebilir. Derneğimizin misyonu TTB, Hekim Hakları ile ilgili her türlü sendika uzmanlık dernekleri ve kurum kuruluşlara hukuksal destek sağlamaktır. Bu nedenle çok alanında saygın hukukçu kişilerden oluşan bir beyin takımı ile bunu 24 saat hekimlere hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti veren ekiple birleştirip hekimlerin haklarını korumak amacı taşımaktadır. Beni desteklemenizi ve üye olmanızı istiyorum Üye olduğunuzda hekimler hukuki süreçte de çok güçlü olacaklar ve bu güçlü yapı problemlerin karşısında kendisi mücadele verecektir Üye olmak İçin kimlik resmini adresinizi hekim kimlik ya da tıp diplomanızın resmini varsa branşınızı Hekimlerle Hukuksal Dayanışma Derneğine sit TR 80 0006 2001 0780 0006 2927 80 nolu hesaba giriş için 50 TL ve yıllık aidat 60 TL olmak üzere 110 TL yaptırdığınızın dekontunu ve üye olmak istiyorum notunu derneğimizin 0533 120 04 97 nolu whatsap hattına atmanızı rica ederim.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —