Sabır, ibadet, rahmet, mağfiret ve bereket ayı olarak kabul ettiğimiz bir Ramazan ayını daha geride bırakarak, bayrama kavuşuyoruz.
Bu bayram da geçtiğimiz bayramda olduğu gibi maalesef sevdiklerimizden uzakta geçireceğiz. Tüm yurttaşlarımızın bayramda koronavirüs tedbirlerine uymaya devam etmelerini önemle rica ediyorum.
Mübarek Kadir Gecesi öncesinde İsrail’in, Kudüs’te sivil ve savunmasız Filistinlilere yönelik şiddeti, baskıcı politikaları ve ibadet özgürlüğünü engellemeye yönelik girişimleri, ramazan bayramı hemen öncesinde vahim bir boyuta ulaştı. İsrail’in menfur saldırıları, çocuklar başta olmak üzere pek çok masum Filistinlilerin yaralanmasına neden oldu. İsrail’in bayramın hemen öncesinde uyguladığı bu zulüm ve şiddeti kınıyorum.
“Adaletle yöneten, yoksulun yanında olan, yoksulluğu yenmek için mücadele eden, iftira atmayan, kul hakkı yemeyen ” Sevgili Peygamberimiz, bayramların coşkuyla kutlanmasını ister. O’nun için bayramlar; “Yardımlaşmanın ve dayanışmanın, huzurun, sevincin, barışın ve kardeşliğin” özel günleridir. Ancak İslam dünyasının içinde bulunduğu tablo, bayram coşkumuzu gölgeliyor.
Müslümanlar, demokrasinin evrensel kurallarından uzaklaşmış, adaletle hükmetmeyen, sorumluluğu altında olanlara karşı adil olmayan yönetim anlayışlarının hâkimiyeti altında bulunuyor. İslam coğrafyasındaki yoksulluk ve yolsuzluk, gelir dağılımı eşitsizliği, iç çatışmalar, sosyal adalet, insan hak ve özgürlükleri, kadın ve çocuk hakları gibi alanlardaki sorunlar kronikleşiyor. İçinde bulundukları yapıda çözümünü mümkün görmeyen milyonlarca Müslüman, batı ülkelerinde huzurlu bir gelecek kurmak için vatanlarını terk ediyor.
İslam Dünyasının içinde bulunduğu bu tablo, büyük ölçüde ülkemiz için de geçerli hale geldi. Sadece işsizlik oranları dahi sosyal ve ekonomik yapıdaki bozulmayı göstermeye yetiyor. Bu bayram maalesef yüzbinlerce çocuk, “Bayramlık” heyecanını yaşayamayacak, yatağının altına sakladığı bir çift bayram ayakkabısı olmayacak. Yüzbinlerce çocuk, babalarından bayram harçlığı alamayacak. İşsiz anne ve babalar, çocuklarıyla güler yüzlü bir bayram sabahı yaşayamayacak; gönüllerince donattıkları bir bayram sofrasında sevdiklerini ağırlayamayacak. İşsiz ebeveynlerle işsiz çocukları, birbirlerinin yüzlerine bakmamaya çalışarak bayramlaşacak.
Bu yürek dağlayan tabloya rağmen umutsuz değiliz. İktidar sahipleri kendi iktidarlarını sürdürmek adına her türden yalana sığınmış, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmış, temel insan hakları ilkelerinden uzaklaşmış olabilir; milyonlarca yurttaşın özgür iradeleriyle kullandığı seçme hakkını ahlaksızca yöntemlerle gasp etmek istemiş olabilir; kul hakkı yemenin bir örneği olarak martın sonunda gelen baharı hukuk dışı yöntemlerle engellemeye çalışmış olabilir; kendi çocukları tek bir gün dahi işsiz kalmamışken milyonlarca genç işsizimizin çığlıklarını duymazlıktan geliyor olabilir; yandaşlarına milyarlarca dolar peşkeş çekerken, iflas eden binlerce sanayiciyi, esnafı, tarlalarını ekemeyen çiftçiyi sırf “Yeter artık” dedikleri için hain ilan ediyor olabilir; toplumu kutuplaştırmayı, kendisini desteklemeyeni ve kendisi gibi düşünmeyeni ötekileştirmeyi bir yöntem olarak benimsemiş olabilir.
Böyle bir durumda dahi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti, köklü demokrasi geleneği, hakka, hukuka ve adalete inancını kaybetmeyen, kul hakkı yemeyen, kul hakkı yiyene uzak duran feraset sahibi vatandaşlarımız sayesinde, her şeyin güzel olacağı yakın bir geleceğe ulaşacaktır.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm silah arkadaşlarını; terör saldırılarında ve terör örgütlerine karşı mücadelede hayatını kaybeden şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Acılarını bir ömür yüreklerinde taşıyacak şehit ailelerine Allah'tan sabır diliyor, bedenlerini bizler ve vatanımız için siper etmiş gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. İyi Bayramlar…