Beyaz, ak gömleğim çamurlandı.

14 Mart eyleminde polisin yere düşürdüğü 89 yaşındaki emekli Dr. Erdinç Köksal: “Beyaz, ak gömleğim çamurlandı. Bu çamur Ankara’dan ‘giderlerse gitsinler’ sesinin yankılanmasından meydana gelen bir çamur.”

YAŞAM 14.03.2022 18:12:07 0
 Beyaz, ak gömleğim çamurlandı.

Polisin yere düşürdüğü Dr. Köksal: Çamurlu beyaz gömleğimi bir ömür saklayacağım

14 Mart eyleminde polisin yere düşürdüğü emekli Dr. Erdinç Köksal: “Beyaz, ak gömleğim çamurlandı. Bu çamur Ankara’dan ‘giderlerse gitsinler’ sesinin yankılanmasından meydana gelen bir çamur.”

 

YERE DÜŞEN DR. ERDİNÇ KÖKSAL BASIN AÇIKLAMASINA KATILMADI

Taksim Meydanı’nda bildiri okunmasına izin verilmemesi sırasında çıkan arbedede yere Düşen 89 yaşındaki Türk Tabipleri Birliği (TTB) Emekli Hekimler Kolu ve İstanbul Tabip Odası (İTO) Emekli Hekimler Komisyonu Başkanı Dr. Erdinç Köksal, Cerrahpaşa’daki basın açıklamasına katılmadı. Köksal, “Kalbimde pil var” demişti.

Emekli hekim Köksal, daha sonra yaşadıklarını Gazete Duvar’a anlattı. Çamurlu beyaz gömleğini hayatı boyunca saklayacağının altını çizen Köksal, şunları söyledi: “Ben meslekte 62’inci yılımı yaşıyorum. Biz 62 yıldır hep 14 Mart’ta Atatürk’e şükran duygularımızı arz etmek için çelenk koyarız. Hangi ilde ve ilçede olursak olalım bunu yaparız. İlk defa hayatımda polisle engellendik. Bu hakikaten utanç verici bir şey. Yıllarca bu ülkede halkına hizmet etmiş bir beyaz gömlekli grubun çiçek bırakması neden engellendi bunu hala anlamış değilim. Çok üzüntü içerisindeyim. Bu nedenle çiçek bırakmak için önümüzdeki polis bariyerini geçmek istedik ve geçemedik. Bu arada yerler kaygan ve çamurlu olduğu için itilerek düştüm. Allah’a şükür bir problemim olmadı. 2 ay önce kalp pili takılmıştı. Doktorlarım yokuş çıkmayın, merdiven çıkmayın, zorlu iş yapma demelerine rağmen, ben 14 martlarda bu görevi yapmakla kendimi yükümlü hissediyorum bir hekim olarak. Beyaz, ak gömleğim çamurlandı. Bu çamur Taksim’in çamuru değil. Ankara’dan ‘giderlerse gitsinler’ sesinin yankılanmasından meydana gelen bir çamur. Her şeyden güç alarak bazı kişilerin sebep olduğu bir çamurdan bahsetmek istiyorum. Ve utanç yüzü bir çamur. Bu gömleğimi çamurlu haliyle hayatım boyunca saklayacağım.”

 

‘HOCAMIZIN YERE DÜŞÜRÜLMESİ ÜZÜCÜ BİR DURUMDU’

Polislerin müdahalesine tepki gösteren İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Taksim’de engellemenin ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde düzenlenen basın açıklamasına katıldı. Taksim’de yaşanan engellemeleri Gazete Duvar’a anlatan Küçükosmanoğlu, “Bugün Taksim anıtına geleneksel olarak sembolik bir heyetle, İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipler Birliği’nin çelengini koymak için gittik. Bize çelenk koyabileceğimizi ancak 14 Mart Bildirisini biz her yıl okuyoruz orada. 14 Mart’ın önemini vurguluyoruz. Güncel, sağlıkla ilgili durumu özetleyen bir bildiri mutlaka olur. Bundan da vazgeçmemiz söz konusu değil. Bize bahane olarak Beyoğlu Kaymakamı’nın buna izin vermediği, çelenginizi bırakın, gidin denildi. Bizde bunun üzerine ısrarcı olduk. Bu bizim anayasal hakkımızdır dedik. O sırada polisin itip kalkmasıyla bizim emekli hekim komisyonu Başkanımız 89 yaşındaki emekli kadın doğum uzmanı Erdinç Köksal abimiz, hocamız maalesef yere düştü. Çok büyük bir travma değilse bile 89 yaşındaki bir insanı yere düşürülmesi polis marifetiyle üzücü bir durumdur. Ülkenin içinde bulunduğu bu durumun aynasıdır bu. Bugün Cerrahpaşa’daki eylemimize bu kadar büyük katılım olması, bizim haklılığımızı gösteriyor. 14 Mart bizim için bir bayram. Bunu kutlamaktan da vazgeçmeyeceğiz. Daha özgür daha güzel günlerde kutlayacağız.”

 

 

Sağlık emekçileri, 14 Mart Tıp Bayramı Haftası’nda Türk Tabipleri Birliği’nin çağrısıyla “Gelecek Ellerimizde” ve “Emek Bizim Söz Bizim” programı kapsamında 2 günlük iş bıraktı. İstanbul’un birçok hastanesinde iş bırakan sağlık emekçileri, basın açıklaması yaparak özlük haklarını alana kadar eylemlerine devam edeceklerini açıkladı.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Gidiyorlarsa gitsinler” yönündeki sözlerine yanıt veren hekimler, “Gitmiyoruz, buradayız” açıklaması yaptı. “Haklarımız, emeğimiz ve sağlık hakkımız için üretimden gelen gücümüzle iş bırakıyoruz” diyen doktorlar, yarın da grevde olacak.

 

İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bahçesinde bir araya gelen yüzlerce sağlık çalışanına siyasi partiler ve STK’lar destek verdi. Fakültede yapılan yürüyüş sırasında yurttaşlar tarafından da alkışlarla desteklendi.                                                        

 

‘KEŞKE TIP MESLEĞİNİ SEÇMESEYDİ’     

 

Ankara’da doktorluk yapan oğlunu temsil etmek için eyleme destek veren Havva Bacak, sağlık emekçilerinin haklarının verilmesi çağrısını yaptı. Bacak, “Çok üzülüyorum. Keşke tıp mesleğini seçmeseydi. Her şey para demek değil. Şiddet ve yaşam tehlikesi var. Pandemide ilk önce onlar öne atıldı. Tek çocuğum var. Bir tane. Ben haklarını alsın istiyorum. Çocuklar çok emek verdiler. Hayatlarını yaşamadılar. Test kitaplarıyla uyudular. Oğlum Çapa mezunu” dedi.

 

‘BÜYÜK HAYALLERLE BAŞLADIĞIMIZ UZMANLIK,HAYAL KIRIKLIĞINA DÖNÜŞÜYOR’

 

Asistan ekim Tahsin Çınar, Cerrahpaşa’daki basın açıklamasında, asistan hekimlerin yaşadıkları sıkıntıları anlattı. “Büyük hayaller ile başladığımız uzmanlık eğitimi; çalışma koşulları ve maruz kalınan mobbing ile hayal kırıklığına dönüşüyor. Aralıksız 36 saate varan çalışma süreleri, ücretli nöbet ertesi izin hakkının yok sayılması, görev tanımının dışındaki angarya işlerle uğraşmak bugüne dek sıklıkla dile getirdiğimiz sorun başlıklarından bazıları” diyen Çınar, şunları söyledi:

 

“Asistan emeğinin sömürüsünün en çarpıcı hali nöbetlerdir. Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği “uzmanlık öğrencileri 3 günde birden daha sık olmayacak şekilde nöbet tutmalıdır” demesine rağmen resmiyete yansımasa da kimi kliniklerde nöbet sayısı ayda 14-15’i bulabiliyor. Günlük 8 saatlik mesainin ardından 16 saat nöbet tuttuktan sonra ertesi gün çalışmaya, yani 32-36 saat süreyle çalışmaya zorlanıyoruz. Mevzuatta “gece nöbeti tutanlara ertesi günü görev verilmez” ifadesi yer almasına rağmen başhekimlere kurumda hizmetin aksamaması gerekçeleriyle nöbet ertesi dinlenmesi gereken hekimi mesaiye devam ettirme yetkisi verilmiştir. Asistan hekimlerin çoğunun aylık nöbet süresi 130 saati aşmasına rağmen 130 saati aşan nöbet ücretleri yine mevzuata göre ödenememektedir. Nöbet sonrası izin kullanabilenlere ise nöbet ücreti ödenmemektedir. “Nöbet ücreti” ile “nöbet ertesi izin” taleplerinin de karşıt talepler olarak düzenlendiği mevcut sistemde hekimin ya dinlenme hakkından ya da emeğinden vazgeçmesi isteniyor. Hiçbirimiz unutmadık Ekim ayında başımıza gelen olayı. Dr. Rümeysa Berin Şen 1 hafta boyunca dinlendirilmeden günaşırı tuttuğu nöbetlerden birinin ardından evine giderken direksiyon başında uyuyakaldı ve hayatını kaybetti. Rümeysa ölmeden önce de nöbet ertesi ücretli izin talebimizi bas bas bağırıyorduk ve siz bizi duymazdan geliyordunuz. Rümeysa’nın ölümünün hemen sonrasında Sağlık Bakanı, dekanlar, başhekimler açıklama yaptılar, düzenleme yapacağız mağduriyeti gidereceğiz dediler. 142 gün geçti. Ne yaptınız?”

 

‘ASİSTANLAR BİR İŞ GÜCÜ YIĞINI OLARAK GÖRÜLÜYOR’

 

Asistan hekimlik temelde bir sağlık hizmeti olmadığını, bir eğitim süreci olduğunun altını çizen Çınar, “Cerrahpaşa Tıp Fakültesi asistan hekimleri için ne yaptı? Aynı yazıyı 10 kere yayınladılar, ne dediler? ‘Hizmeti aksatmayacak şekilde nöbet ertesi izin verilebilir ve nöbet ücretleri kesilir’ dediler. Hizmet aksamayacak şekilde hiçbirimize izin vermediler. Hizmet aksamıyor sayın dekan, sayın başhekim aman telaşlanmayın. Ama yarın öbür gün aramızdan birisi eve dönerken ölüp giderse sakın arkamızdan beylik laflar etmeyin. Asistan hekimlik temelde bir sağlık hizmeti değil eğitim sürecidir. Sürecin sonunda asistan hekimden kendi branşının yeterliliğini sağlaması ve bir uzman hekim olarak mesleğini layıkıyla yerine getirmesi beklenir. Bunun mümkün olması için bu süreçte asistan hekimlerin aldığı eğitimin nitelikli olması şarttır. Performans sistemi ve kışkırtılmış sağlık talebi nedeniyle asistan hekimler sağlık hizmeti için bir işgücü yığını olarak görülüyor, eğitimi geri plana atılıyor. Polikliniklerde eğitici yönlendirmesi ve denetimi olmadan hasta muayenesi yapmak, konsültasyon hizmeti vermek zorunda kalıyor. Bu durum hem eğitimin hem de sağlık hizmeti kalitesinin düşmesine neden oluyor” dedi.

 

‘HİYERARŞİK İLİŞKİLER MOBBİNGE NEDEN OLUYOR’

 

Çınar, sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak zamanlarının kalmaması tükenmişlikle sonuçlandığını söyledi: “Eğitim seminerlerimiz, vaka tartışmalarımız bile sağlık hizmetini aksatmamak adına yemek saatlerinde, mesai bitimlerinde veya mesai öncesinde yapılmaktadır. Çoğu sağlık kurumunda yoğun çalışma şartları altında ezilen asistan hekimler akademik çalışmalara gereken zamanı ayıramamaktadır. Eğitim ve araştırma ile ilgili eksikliklerimizi geriye kalan sınırlı boş zamanlarımızda kapatmaya çalışıyoruz. Hiyerarşik ilişkiler mobbinge neden olabilmektedir. Sağlık ortamında kıdem ve usta-çırak ilişkisi Hipokrat’tan beri bilinen, tıp eğitimi ve uygulamasının en önemli temellerinden biridir. Ancak bazı durumlarda bu ilişki asistan aleyhine işleyerek iş bölümü, akademik ve uygulamalı eğitim süreçlerinde mobbing olarak karşımıza çıkıyor. Mobbingi bildirmek ve şikâyet etmek isteyen asistan hekimler eğitim alamama, huzurlu bir çalışma ortamında çalışamama gibi tehditlere maruz kalıyor. Bu durum mesleğinin henüz başında olan hekimin motivasyonunu kırıp, yalnızlığa, çaresizliğe veya istifaya sürüklüyor. Asistan hekimler bunca sıkıntıyı yaşarken yabancı uyruklu asistan hekimler de bu sıkıntılara ek olarak büyük bir ekonomik zorbalığa maruz kaldılar. Aynı işi aynı şartlarda yaptığımız yabancı uyruklu hekim arkadaşlarımız asgari ücretin altında maaş alıyorlar. Bu da yetmezmiş gibi performans ödemesi diye verilen ücretler toplu bir şekilde onlardan devlet tarafından geri isteniyor. Sağlık Bakanı geçtiğimiz gün bir mektup göndermiş. Mektubu defalarca okudum fakat ne demek istediğini açıkçası anlayamadım. Lafı evelemiş gevelemiş sonunda grev yapıp hastaları mağdur etmeyin demeye getirmiş. Bizi buna siz mecbur ettiniz sayın Bakan, ve inanın şartlar düzelene kadar mücadele etmekten bir adım geri atmayacağız. Çünkü sizin düzeniniz sadece bizi değil hastaları da mağdur ediyor. Biz hastalarımızın sağlığı için de buradayız.”

 

 

TALEPLER NELERDİR?

Hocalarına seslenen Çınar, taleplerini de sıraladı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar “Asistan doktorlarımızla biz bu yola devam ederiz” dese de hocalarımızın, uzmanlarımızın bir bir kamudan istifa ettiği, kışkırttığınız sağlık talebine yanıt olmaya çalışmaktan eğitim alamadığımız, 36 saat sonrasında yaşamlarımızdan olduğumuz hem işyerlerinde hem de ekranlarda sağlıkta şiddete maruz kaldığımız bir ortamda yola bizimle devam edemezsiniz. Bozuk yolda yürüyemeyiz. Ancak bizler bu topraklarda hekimlik yapmak için beyaz önlüğü giyenler, hiçbir yere gitmiyoruz, buradayız, bu yolu düzeltmeye, mesleki onurumuzla, halk sağlığını önceleyen bir sağlık sistemi için mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız. Buradan bir sözüm de hocalarımıza olacak. Bugün buraya bile asistan hekimler sizin madden ya da manevi olarak baskınızı hissederek geliyorlar. Akademisyenlik sizin korunaklı alanlarınızda kalma çabanız değildir. Akademisyen, her şeyden önce aydın olmalıdır. Aydın ise toplumu ve bulunduğu alanı aklıya değiştirmek için mücadele edebilen, onlara yeni bir bakış açısı kazandırabilen kimsedir. Popülist ise şartları önce olduğu gibi kabul eden, sonra o şartlarla özdeşleşen kimsedir. Üzülerek söylüyorum, Türkiye’de akademi aydın değil popülist üretiyor. Sizler asistan hekimlerin önünde onlara yol gösterici olmanız gerekirken asistan hekimler size yol gösteriyorlar. Nasıl mücadele edileceğini öğretiyorlar. Hocalarımıza sesleniyorum: Kendinize bir yaşam alanı kurmuş olabilirsiniz. Hepimizi boğan bu karanlığı, gericiliği, insan ve emek düşmanlığını görmezden gelmeyin. Eğer siz de bizim gibi geleceğin aydınlığını aramayacaksanız karanlığın keyfini mi çıkaracaksınız? Kendinizi sıkıştırdığınız dar alanın dışına çıkın. Eğitici konumunun verdiği yetkiyi mobbing için kullanmayın.

 

Bizler, asistan hekimler olarak;

 

-Çığlığa dönüşen sorunlarımızın duyulmasını,

-Nöbet sayılarının insani sınırlara çekilmesini,

-Koşulsuz ücretli nöbet ertesi izin verilmesini,

-Eğitim sürecimizin performans sistemine kurban edilmemesini,

-Sağlıkta mobbingin son bulmasını, bu konuda bütün meslektaşlarımızın üzerine düşen görevi yerine getirmesini,

-Mobbinge karşı şikâyet, denetleme ve cezalandırma mekanizmalarının uygulamaya sokulmasını,

-Tıp eğitimini yaralayan üniversite özerkliğine müdahale ve sözleşme dayatılmasından derhal vazgeçilmesini,

-Yabancı uyruklu hekimlere özel sorunların bir an önce çözümlenmesini,

-Bütün hekimlerin insani çalışma şartlarına sahip olmasını, hak ettikleri emekliliğe yansıyan performansa dayanmayan ücret almasını,

-Geç ödenen Nöbet ve Performans ödemelerinin zamanında ödenmesini,

-Ve özellikle Mobbing ile nöbet ertesi izin konusunda acilen yasal düzenleme yapılmasını talep ediyoruz. Taleplerimizin yerine getirilmemesi halinde mücadelemiz katlanarak devam edecektir.

-Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

 

(gazeteduvar.com.tr)