Tarih: 19.08.2024 10:23

ALPAY’IN TOKADI

Facebook Twitter Linked-in

 

Cuma Günü — Meclis’te olan olayın yani şiddetin başgösteren hallerini gözlerim dolarak ve utanarak izledim. 

Kalkan her elde ya da şaklayan her tokatta aslında içinde barındırdığı şiddetin bir tipi ve topluma etkiyen bir açıklaması olduğu yıllarca yazılmıştır…

6’lı bir masa düşünün; hepsi yumruğunu masaya vursun! Ya da durun tokadı şırakkk diye atsın…
Biraz farklı 6 kişiden bahsedeyim..

İşte o 6’lı masanın aktörleri şunlar;

Max Weber …

Meclis’teki olaya epey bir açıklık getirir aslında söylemleri ile..
  Ona göre, modern devletin en önemli özelliklerinden biri, şiddet kullanma tekelini elinde bulundurmasıdır. Bu, devletin varlığını sürdürebilmesi için kritik bir unsurdur. Yeri geldiğinde güçler erkini çalıştırır.

Émile Durkheim
Hani zıvanadan çıkan grupların yaptığı durumlardaki şiddet üzerine çalışmış..Durkheim, toplumsal bütünleşme ve kolektif bilinç gibi kavramlarla şiddeti ele alır. Şiddetin toplumsal normlara ve değer yargılarına olan etkisini araştırmış. Anomi kavramı, toplumsal normların zayıfladığı durumlarda şiddetin artabileceğini öne sürer.

Michel Foucault ki severim…

Hani günümüzde olan güce bağlı, ya da gücü gücü yetene yaptığı şiddetin türlerini ve iktidar ve şiddet arasındaki ilişkiyi incelemiş.

Özellikle disiplin toplumu kavramıyla, modern toplumlarda şiddetin daha incelikli ve gözetim üzerinden uygulanan bir form aldığını savunur. Foucault, iktidarın sadece fiziksel şiddet yoluyla değil, bilgi ve normlar aracılığıyla da işlediğini belirtir.

Pierre Bourdieu

Tam adamım…
Sessiz katillerin yaratma. 
Algı yoluyla şiddete kapı aralama..

Bourdieu, sembolik şiddet kavramını geliştirerek, toplumsal yapılar içinde gizli olan ve bireyler üzerinde fark edilmeden uygulanan şiddet biçimlerini analiz etmiş. Bu, toplumsal sınıfların, eğitim sisteminin ve kültürel sermayenin bir parçası olarak şiddetin nasıl yeniden üretildiğine odaklanır.

Norbert Elias

Şiddetin nasıl azaldığına bakmış mesela..

Elias, medenileşme süreci ve şiddetin toplumsal evrimi üzerine çalışmış. Şiddetin modern toplumlarda nasıl kontrol altına alındığını ve toplumların daha az şiddet içeren davranışlar geliştirdiğini savunur.

Johan Galtung

İşte bizim ülkemizdeki durumun tarifi geliyor. Yapısal şiddet!

Galtung, ‘yapısal şiddet’ kavramını geliştirmiş.Bu kavram, toplumsal yapıların ve sistemlerin bireyler üzerinde doğrudan bir şiddet uygulamadan da zarar verebileceğini ifade eder. Örneğin, yoksulluk ve eşitsizlik, bu tür yapısal şiddet örnekleridir.

Şimdi size Meclis’te, sokakta, ev içinde ve bireyin içinde yaşadığı şiddeti bu bilgiler ışığında tarifleyim…

Hükümetlerin yönetimsel eksiklikleri ile yapısal şiddete maruz bırakılan halkın, algı ve semboller ile şiddetin farklı türlerine maruz kalmasıyla şekillenen öfkesi ve bu öfkeyi yine iktidar gücü ile ayakta tutmaya şiddet yoluyla devam edilmesine, 
Alpay’ın Tokatı denir..

Bu bir atılır, iki atılır..Sonra…

Sonra birgün ilahi adalet tecelli eder ve Allah’ın Sopası yok’ a evrilir…
O tokat insanların vicdanıdır.

Ve şiddetin yok olduğu yer, sağduyu ve vicdanın korunduğu yerdir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —