Alzheimer hastalığı çözüm bekleyen en önemli sağlık sorunlarından biridir. Özellikle 65 yaş sonrası yaşlandıkça hastalığa yakalanma riski katlanarak artmaktadır. 80 yaşın üzerindeki her 5 kişiden biri Alzheimer hastasıdır. Dünyada yaklaşık 45 milyon Alzheimer hastası bulunmaktadır ve her yıl 7 milyondan fazla kişi Alzheimer hastalığına yakalanmaktadır. 2040 yılında 81 milyona, 2050 yılında ise 135 milyon kişinin Alzheimer hastası olacağı öngörülmektedir. İnsanın ortalama 100 yaşına kadar yaşaması halinde nüfusun 75’inin Alzheimer hastası olacağı öngörülmektedir.
Alzheimer hastalığının kesin nedenini bilmiyoruz. Hastalıkta beyinde bellekle ilişkili bazı bölgelerde nöron ve nöronal bağlantı kayıpları ve asetilolin isimli nörokimyasalın aktivitesinde belirgin bir azalma söz konusu. Ayrıca bellekle ilişkili bölgelerde “amiloid plaklar” ve “nörofibriler yumaklar” dediğimiz sıra dışı oluşumlar ortaya çıkar. Bu plaklar ve yumaklar temiz bir suyu bulandıran kirlilik veya bir iletişim hattında iletişimi zorlaştıran pas tabakası gibi de düşünülebilir. Bilim insanları bellekle ilişkili sorunlara ve hastalığın giderek ilerlemesine bu plak ve yumakların yol açtığını düşünmekteler, ancak bunların hastalığın nedeni mi yoksa sonucu mu olduğu henüz tam olarak netleştirilmiş değildir.
Hastalığın maalesef koruyucu ya da ilaçla kökten bir tedavisi de mümkün değil. Alzheimer’in güncel tedavisinde en çok kullanılan takrin, donepezil, rivastigmin ve galantamin gibi ilaçlar asetilkolini parçalayan enzimi baskı altına alarak asetilkolinin beyinde miktarını ve etkinliğini artırmayı amaçlar. Glutamatın bağlandığı alıcılardan biri olan NMDA’yı ketleyen memantin isimli ilaç bunlardan sonra tedaviye girmiştir. Mevcut ilaçlar ile tedaviye erken başlamak koşulu ile hastalığın ilerlemesinin bir miktar yavaşlatılması mümkün olsa da bunun ötesinde ilaçla tedavide henüz beklenen bir fayda sağlanabilmiş değil. Bu nedenle Alzheimer hastaları ölene kadar deneyimli veya uzman bir bakıcının bakımına muhtaç olmakta ve hastalık ilerledikçe özel bakım kliniklerine ihtiyaç duymaktadır.
Alzheimer tedavisi nörobilimin en çok yatırım yapılan alanlarından biridir. Dünyanın birçok önemli merkezinde etkili bir tedavi sağlamaya yönelik ilaç araştırmaları sürdürülse de son 20 yılda tedaviye yeni bir Alzheimer ilacı sunulmamıştı. Bazı umut verici adaylar da klinik faz çalışmaları sırasında yan tesirleri veya beklenen etkiyi sağlayamamaları gibi nedenlerle onay alamadan rafa kalkmıştı.
Geçtiğimiz gün Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) uzun bir aradan sonra ilk kez bir Alzheimer ilacının kullanımına onay verdi. Aducanumab isimli bu yeni ilaç hem bilim çevrelerinde hem de hastalıktan mustarip kesimde sevinç ve umutla karşılandı.
Aducanumab halen tedavide kullanılanlardan farklı strateji ile üretilmiş, amiloid plakların oluşumunu engellemeye yönelik bir monoklonal antikor. Mevcut ilaçların hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı düşünülürken, Aducanumab’ın Alzheimer’da ortaya çıkan hücre dışı amiloid plaklarının temizlenmesi yoluyla hastalığın ilerlemesini önleyeceği ve hastaların özellikle bilişsel işlevlerinde mevcut ilaçlara göre daha fazla düzelme sağlayacağı öngörülüyor. FDA’ya sunulan dosyada buna dair umut verici bazı veriler olsa da bu verilerin teyidi ancak Faz IV dönemi dediğimiz yaygın kullanımda sağlanabilecek. Zaten ilacın FDA’dan aldığı onayda oybirliği de yok. Dün iki danışman görüşlerine değer verilmediğini öne sürerek istifa etti. Daha önce ilacın tedavide kullanılması için erken olduğunu düşünenlerin oylarıyla ilacın onay alması oy çokluğu ile reddedilmiş. İstifaların iki nedeni var: Birincisi itiraza yer bırakmayacak şekilde ilacın klinik belirtiler üzerine belirgin bir etkisini ortaya koyacak yeterli veri yok. İkincisi ise, monoklonal antikor yaklaşımı gerçekten de yenilikçi bir bakış açısı, ancak aducanumab amiloid plakları temizlemek ya da oluşumunu engellemek üzerine kurgulanmış bir ilaç. Sadece amiloid plakları hedeflemek ya da onların oluşumunu önlemek Alzheimer tedavisi için yeterli olmayabilir. Üzerinde araştırma yürütülen benzer başka monoklonal antikorlar da vardı. Ancak bunlar yeterli ikna edici veri sunamadığı için tedaviye giremedi. Öte yandan, lipozom teknolojisi ile üretilmiş zararlı plak ve yumakları temizlemeye odaklı başka etkili ilaçlarla ilişkili çalışmalar da devam ediyor. Bütün bunlara rağmen, monoklonal antikor yaklaşımının Alzheimer tedavisinde yeni bir sayfa açacağını ve açılışı adecanumab ile yaptığını söyleyebiliriz.
İlaç özellikle hasta yakınları arasında büyük bir heyecan yaratmış olsa da şimdilik çok büyük bir beklenti içine girmemekte yarar var.
Bir kere ilaçla ilişkili güvenilir bilimsel veri tabanları incelendiğinde yaklaşık 100 kadar çalışma yapıldığı anlaşılıyor. İlacı üreten firma dışında bağımsız araştırmacılar ve kliniklerden gelecek raporları da görmek gerekiyor. Bu biraz zaman alacak. İlacın Alzheimer hastalığını kökten tedavi etmesi ihtimali ise son derece düşük ihtimal, hatta mümkün görünmüyor. Zaten üreticinin de böyle bir iddiası yok. Bu nedenle hastaların ve hasta yakınlarının bu gelişmeyi “Alzheimer’e kesin çözüm bulundu” şeklinde algılamaması lazım. Beklenti, hastalığın ilerlemesini yavaşlatıcı ve bilişsel becerileri daha fazla koruyucu bir etki şeklinde olmalı. İlaç iddia edildiği gibi burada dikkate değer bir etki ortaya koyarsa, bu bile Alzheimer ile mücadelede oldukça büyük bir aşama olacak. Ayrıca benzer strateji ile üretilen daha etkili ilaçların da tedaviye girmesini kolaylaştıracaktır.
Önemli bir konu da ilacın ne kadarlık bir fiyat ile ve nasıl bir protokol ile kullanıma sunulacağı. Monoklonal antikor teknolojisine dayalı yeni ilaçların mevcutlara göre daha pahalı olacağı kesin. Fiyatın sigorta şirketleri veya devlet tarafından karşılanabilir ölçüde olması önemli. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın bu yeni ilaca nasıl bakacağını ve değerlendireceğini zaman içinde göreceğiz.
Sonuç olarak, aducanumab’ın Alzheimer tedavisinde yeni ve umut verici bir sayfa açtığını, ancak hastalığın kökten tedavisine yönelik sevinç çığlıkları atmak için henüz erken olduğunu söyleyebiliriz. Bununla beraber, ilacın hastalığın yavaşlatılmasında ve hastaların bilişsel işlevlerinin düzeltilmesinde mevcutlara göre daha etkili olması kuvvetle muhtemeldir.
Daha fazla bilgi için Kaynaklar
- Alexander GC ve ark. JAMA 325(17): 1717-1718, 2021.
- Avgerinos KI ve ark. Ageing Res Rev 68: 101339, 2021.
- Cummings J ve ark. Alzheimers Res Ther 13(1): 98, 2021.
- Fillit H ve Green A. Nat Rev Neurol (3): 129-130, 2021.
- Petch J ve Bressington D. Nurs Open 8(4): 1524-1526, 2021.
- Ross C ve ark., Int J Nanomed 13: 8507-8522, 2018.