Türkiye'yi Thalidomide Faciasından Kurtaran Büyük Doktor: Süreyya Tahsin Aygün

Türkiye

1895-1981 yılları arasında yaşamış olan Süreyya Tahsin Aygün, tıp tarihinin kara lekelerinden biri olan Thalidomide adlı ilacın Türkiye'ye girmemesini sağlayarak yüzlerce, binlerce çocuğun hayatını kurtarmıştır.

 

Yapılan çalışmalarla çeşitli alanlarda unutulmaz örnekler veren hekim-veteriner işbirliğine yirminci yüzyılın son yarısında uluslararası anlamda bir yenisini eklemiş olan, buna rağmen maalesef adından pek az bahsedilen çok değerli bir bilim insanı, askeri veteriner hekimidir.

“İlmin ana yolları hiçbir milletin değildir, tüm kültür insanlarının ortak malıdır ne var ki uluslararası bilgilerin yurttaki uygulamasına ulaşmak amacıyla yurt için çalışmak ve ulusal bir yurt bilgisi kurmak gereklidir.” demiştir.

Tüm evcil hayvanlarımızın amansız bir salgını olan ve insanlara da bulaşan şarbon (antrax) hastalığına karşı hazırladığı ve “türk universal antrax aşısı” adını verdiği aşı 20 yılı aşkın bir süre ülkemizdeki tüm evcil hayvanlarda kullanılmıştır.

Ord. Prof. Süreyya Tahsin Aygün, doku kültürleri üzerinde virüs üretmek amacıyla başlatıp bu konuda ülkemizde ilk kez yaptığı araştırma ve yayını ile teknik gelişmeleri bilim yaşamımıza sunmuştur. aygün’ün bu araştırmada kullandığı doku kültürü ortamı kendi formülüdür. bu orijinalitesi yanında, deney hayvanı yerine kültür tekniğini laboratuvar araştırmalarına sokması büyük önem taşımaktadır.

 

 

Aygün, koyun embriyosundan sağladığı deri ve akciğer dokuları ile tavuk embriyosunun korioallantoik zarını kullanarak doku kültürü üzerinde virüsleri saptayarak hazırladığı çiçek aşısı binlerce hayvana başarı ile uygulanmıştır. bu çalışmaları sırasında, doku kültüründe ürettiği koyun çiçek virüsünü koyunlarda titrasyonu sonucunda in vitro titrasyon testini bulmuştur.

Ord. Prof. Süreyya Tahsin Aygün, bu çalışma ve yayınları ile gerek ülkemizde gerekse uluslararası alanda ilaçların, aşıların ve çeşitli hastalık etkenlerinin hücre ve organlar üzerindeki etkilerinin incelenmesinde hücre materyalinin en iyi deney maddesi olduğuna önemle dikkat çekmiştir. bu araştırma metodu canlı hayvan deneylerine oranla daha insani ve pratik bir şekilde sonuca götüren yöntem olmuştur.

Aygün’ün çalışma arkadaşları kanalıyla laboratuvarda hazırladığı hücre tedavileri ile mongoloid çocukların ve lsd hastalıklarının tedavi edildiği anlaşılmıştır. böylece aygün tarafından geliştirilen hücre kültürü tedavisinin merkezi sinir sistemi hastalıklarında, kalp, böbrek, karaciğer ve dolaşım hastalıklarında, felçlerde, tümör ve benzeri olaylarda uygulanabileceği anlaşılmaktadır.

1960’lı yıllarda “insanlar embriyondan gelişiyor. yani embriyo hücrelerinde her organımızın kökü var. bu hücrelerden, insanın hasta olan organının yenisinin üretilmesi mümkün” diyerek son yıllarda dünya çapında binlerce yayını yapılan kök hücre araştırmalarının öncüsü olmuştur.

Aygün, insanlardaki kök hücre çalışmalarına ağırlık vermiş, ceninden alıp doku kültüründe ürettiği kök hücreleri intravenöz ve intramusküler yolla insana vermiş, cenindeki organın dokusundan üretilen kök hücrelerinin, hastanın aynı organındaki dokuya kan yoluyla giderek kendini o dokudaki hücreler yerine koyup fonksiyonunu üstlendiğini ve bozukluğu düzelttiğini bulmuştur. bu yolla da tümörleri, şizofreniyi, kalp, karaciğer ve böbrek hastalıklarını ve felci tedavi etmiştir.

Almanya’da 1960 yılında adına kurulan “aygün institüt” de 200 alman çocuğu kök hücre ile tedavi etmiş, yazdığı kitapta hayvan ceninleri üzerindeki çalışmalarını ilk kez dünyaya “kök hücre” olarak tanıtmış ve ilan etmiştir.

Ayrıca Süreyya Tahsin Aygün’ün insan sağlığı konusundaki en büyük hizmeti talidomid etken maddesini içeren contergan adlı ilacın türkiye’ye girişine engel olmasıdır. bu ilaç, 1957 almanya aachen’de grünenthal firması tarafından hamile kadınların uyku sorunlarına ve sabahleyin duydukları rahatsızlıklara karşı üretildi. kısa sürede başta almanya olmak üzere dünyanın 50 ülkesinde yaygın olarak kullanıldı. ilaç bu ülkelerde tespit edilebildiği kadarıyla 90.000 den fazla düşüğe ve 10.000 den fazla sakat ve ölü doğuma neden olmuştur.

Contergan bir çocuk doktorunun duyarlığı ve itirazı üzerine 1961 yılında toplatılarak piyasadan kaldırılmıştır. bu ilaç o yıllarda sadece türkiye’ye ve a.b.d’ne girememiştir. bu ilacın türkiye’ye girmemesinde en önemli rolü süreyya tahsin aygün oynamıştır. contergan’ın özellikle almanya’da yeni doğanlarda yaptığı ağır tahribatı gören süreyya tahsin aygün talidomid'in tavuk embriyosunda kültürünü yaparak oluşturduğu teratolojik etkiyi tespit ederek, ilacın ruhsatlanmaması için sağlık bakanlığı’na başvuruda bulunmuştur. nitekim bu başvuru üzerine contergan ruhsat alamamış ve dolayısıyla türkiye’ye girememiştir.

Medikal tribün dergisinde çıkan bir yazıda Süreyya Tahsin Aygün'ün evinde ilacın ruhsat almaması için bakanlığa yaptığı müracaatın dokümanlarının bulunduğu bildirilmekte ve tavuk embriyosundaki çalışmaları doğrulanmaktadır.

 

Süreyya Tahsin Aygün ‘ü Tanımıyorsak Bu Ayıp Herkese Yeter

Kaçımız Ordinaryüs Profesör Doktor Süreyya Tahsin Aygün ismini duydu ???

Bilmiyor olmamızın nedeni başlı başına başka bir konu olur; bu yazıda nedenlerine girmeyeceğim…

Lakin eminim birçoğunuz, bu paylaşımın sonuna geldiğinde “Nasıl olur da böyle bir kişi bugüne kadar bize anlatılmadı?” diye soracaktır…

Bazen Sonu Hüsranla Biter…

Tıp tarihinde aslında çok iyi niyetle başlayan, ancak ciddi başarısızlık ve ağır trajedilerle sonuçlanan bir takım üzücü deneyimler olmuştur.

Talidomid Faciası, tıp tarihinin en acı verici ve en travmatik olaylarından bir tanesidir…

No alt text provided for this image

Talidomid, bir Alman ilaç firması tarafından epilepsi tedavisinde kullanılacak bir ilaç olarak geliştirildi.

Klinik çalışmalar sırasında ilacın sakinleştirici özellikleri anlaşılınca,

İlk olarak 1957 yılında Almanya’ da

Ve

Kısa süre içerisinde Avustralya’ya kadar uzanarak,

Yaklaşık elli ülkede anne adaylarına özellikle sabah bulantılarına karşı yaygın olarak verilmiş reçetesiz satılan bir ürün olarak oldukça fazla rağbet gördü.

Talidomid hamilelik esnasında hiperemezis, yani gebelik bulantı ve kusmalarını önlemek için onaylandı.

Ve bu ürünü kullanan kadınların gebelikleri çok rahat ve konforlu geçiyordu.

Ne yazık ki,

Talidomid yaygın kullanılmaya başladıktan kısa süre sonra, çocukların iskelet anomalileri ile doğduğu anlaşıldı.

No alt text provided for this image

 

Uzuvların yetersiz gelişmesi ile karakterize ve “fokomeli” (fok benzeri eller-kollar) olarak adlandırılan malformasyonlu bebek doğumlarında büyük bir artış gözlendi.

Hamburg Üniversitesi Pediatri Kliniğinde 1949-1959 yılları arasında on yıllık bir süre içerisinde sadece bir fokomeli vakası gözlenmişken,

Bu sayı sadece 1960 yılında 30,

1961 yılında 164 vakaya ulaşmıştır…

No alt text provided for this image

 

Kayıtlara göre 1959-1962 yılları arasında sadece Almanya’da 2.500’den fazla, İngiltere’de 500’den fazla bebek aynı ortak kaderi yaşıyordu.

90.000’ den fazla düşük,

10.000’ den fazla sakatlık ve ölüm vakası olduğu düşünülmektedir.

(etkilenen toplam kişi sayısı tam olarak bilinmiyor)

No alt text provided for this image

Lakin çok ilginçtir ki,

Neredeyse tüm dünyanın mağdur olduğu bu felaket Türkiye'ye uğramamıştı bile…

Talidomid Faciası Neden Türkiye’ye Uğramadı?

No alt text provided for this image

Ordinaryüs Profesör Doktor Tahsin Aygün’ün talidomid etken maddeli ilacın Türkiye’de ruhsatlandırılmasına karşı vermiş olduğu büyük çabalar bu ülkede birçok can kurtardı ve birçok bebeğin eksik uzuvlarla doğmasını engelledi…

Prof Aygün, talidomidin embriyolarda beyin gelişimini etkilediğini

Ve

Buna bağlı olarak çocukların fokomeli ile doğduğunu bulmasıyla tanınmıştır !!!

 Aygün, çalışmasının sonuçlarını Sağlık Bakanlığı ile paylaşara

k ve bu işin peşine düşerek ilacın ülkeye girmesini engellemiştir.

Ordinaryüs Profesör Tahsin Süreyya Aygün Sadece Talidomid Faciasını Engellemekle Kalmadı

Profesör Aygün’ün insan hayatına katkıları Türkiye’de de bir Talidomid Faciasının önüne geçmekle sınırlı değildi:

1957’de kök hücre tedavisini tanımladı,

Ve

Klinik pratiğinde başarıyla uygulamaya başladı.

No alt text provided for this image

 

Dünya üzerinde kök hücre üzerine çalışmaya başlayan ilk bilim insanı Ordinaryüs Profesör Doktor

Tahsin Süreyya Aygün’dür!!!

 

Yanlış okumadınız, evet kök hücre tedavisi…

Hem de günümüzden 60 sene öncesinde!!!

Profesör Aygün 1957’ de amniyotik sıvıda kök hücresini ilk tanımladığında bunun ne olduğunu, ne anlama geldiğini dünyada hiç kimse bilmiyordu.

Açıkçası çalışmalarını anlayamıyorlar ve anlam veremiyorlardı.

Bilimsel camia bu gerçeği,

Ordinaryüs Profesör Süreyya Tahsin Aygün’ ün keşfinden tam 45 yıl sonra,

2002′ de Nature dergisinden okudu !!!

No alt text provided for this image

Genetik Bozuklukların Tedavisi

Birden fazla genotipe sahip hücrenin veya dokunun bir arada canlılıklarını devam ettirebilmeleri durumu kimera olarak tanımlanmaktadır.

No alt text provided for this image

Aygün genetik bozuklukların, kimera yaratılarak tedavi edilebileceğini savundu;

Ve 1972’de kök hücre tedavisinin organ naklinin yerini alacağını söylediğinde kimse ona inan(a)madı.

Halbuki Profesör Aygün,

Ne iflah olmaz bir hayalperest

Ne de bir kahindi…

O, ömrünü sadece bilime ve araştırmalara adamış bir vatanseverdi

Hatta, 

Nöronal hasarın kök hücrelerle tedavi edilebileceğine de inanıyordu;

Dünya bunun gerçekten olabileceğini ise ancak milenyumda anlayabildi!!!

Profesör Süreyya Tahsin Aygün, hazırladığı insan hücre kültürü preparatlarının insanlara enjekte edildikten sonra ilgili oldukları hücre bölgelerine ulaşarak hızlı bir üreme ile

  • Hastalıklı organın yapısını düzelttiklerini
  •  Bozulan, daha doğrusu yerine getirilemeyen fonksiyonların, kök hücrelerin gelişerek üstlendiklerini kanıtlanmıştır!!!

Ek olarak,

Hücre kültürü enjeksiyon tedavileri ile mongoloid çocukların sağlıklı duruma kavuştukları da kayıtlarda yer almaktadır….

Profesör Aygün’ün bilime ve insan sağlığına katkıları zamanında anlaşılamamış bu dudak uçuklatan keşifleri ile de sınırlı değildi üstelik.

Dünyadaki ilk viral kültür ders kitabı (textbook) editörü de oydu,

Dünyada ilk liyofilize şarbon aşısını keşfeden de o!!!

O zamana dek kullanılan aşıların tamamı ancak bir hafta, 10 gün dayanmasına karşın

Aygün’ün keşfi olan aşı 16 aya kadar etkisini yitirmeden saklanabiliyordu.

Bu yeni liyofilize şarbon aşısı

  • Bozulmadan uzun süre saklamaya ve stoklamaya uygun
  • Tümüyle güvenli
  • Aşı kaynaklı taşıyıcılığa neden olmayan (portörlük bırakmayan) ,
  • Yüksek düzeyde bağışıklık sağlayan,
  • Kuru ve az hacimli olduğundan gerek yaz, gerekse soğuk kış günlerinde istenen yere kolayca gönderilebilen nitelikleri ile uluslararası bilimsel yayınlarda övgülere mazhar olmuştur…

Ez Cümle...

Ordinaryüs Profesör Süreyya Tahsin Aygün, bilim ve tıp tarihinin isimsiz kilometre taşlarından birisidir!!!

Ve ne acıdır ki,

Bu coğrafyanın çocukları o ve onun gibi daha nice değerin varlığından bile haberdar değiller !!!

Oysa ne demişti Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

Biz mutlak gerçeği arayıp bulmaya çalışmalıyız

Ve

Onu tanıtmaya gayret sarf etmeliyiz.

Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir. Biz tarihi yazdığımız zaman, olayların ve eylemlerin yapılarını birlikte ararız.

Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur.

Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır !!!