Tarih: 15.08.2025 11:25

"Depremler Değil İhmal Öldürüyor"

Facebook Twitter Linked-in

 

"Alınmayan Tedbirler, Yeni Bir Felaketin Habercisidir! ''

"Depremler Değil İhmal Öldürüyor"

"Depremlere Hazırlıkta 26 Yılı Kaybettik"

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin 26. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, kentlerin depreme dirençli hale getirilmesi konusunda bir kez daha uyarılarda bulundu.
Güçyetmez, "Depremler değil, ihmal öldürüyor" vurgusu öne çıkarırken, 26 yılda atılması gereken adımların büyük ölçüde atılmadığına dikkat çekti.
Marmara Depremi'nin, Türkiye'nin deprem gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğunu belirten Güçyetmez, bu büyük felaketin sanayi ve nüfus yoğunluğu en yüksek bölgelerde yıkıcı etkilere yol açtığını, sadece ekonomik değil, toplumsal anlamda da derin yaralar bıraktığını söyledi. Güçyetmez, "Aradan geçen 26 yıla rağmen deprem tehlikesi, özellikle İstanbul ve Marmara Bölgesi'nde yaşayan yurttaşlarımızın en büyük endişesidir." dedi.

Depreme Hazırlıklı Değiliz

Güçyetmez, 23 Nisan 2025'te Marmara Denizi'nde meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki Silivri depremine de değinerek, "Bu sarsıntı, İstanbul'un depreme hazır olup olmadığı sorusunu yeniden gündeme taşıdı. Ancak kamuoyunda tartışmalar, depremin nerede ve ne zaman olacağına sıkıştı. Asıl odaklanılması gereken konu, kentlerimizin depreme hazırlıksızlığıdır" dedi.

85 Yılda 85 Bin Can Kaybı

Verilere göre, son yüzyılda Türkiye'de 85 yıkıcı deprem meydana gelirken yaklaşık 85 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirten Güçyetmez, ortalama her 1,5 yılda bir yıkıcı sonuçları olan depremler meydana geldiğini, nüfusun %96'sı deprem riski altında bulunan bölgelerde yaşayan yurttaşların öncelikli sorununun, depremlere karşı güvenli yerleşim alanları ve güvenli yapılaşma ihtiyacı olduğunu vurguladı.

İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Güçyetmez; Gerek TBMM'de kurulan araştırma komisyonlarının raporlarında gerekse Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın verilerine göre 6 milyon yapının riskli olduğunun açıkça ifade edildiğini hatırlatarak, "Bu, toplam yapı stokunun yaklaşık yüzde 60'ına denk geliyor. Yani yetkili kurumlar tarafından bile açıkça yapılarımızın çoğunun depreme karşı hazır olmadığı itiraf edilmektedir. Kaldı ki bu sayılar hesaplamalara dayalı tahmini bir tespittir. Yani devlet, Türkiye'de 6 milyon civarı yapının olası bir depremde ağır hasar alabileceğini tahmin etmekte ancak bu yapıların hangileri olduğunu bile bilmemektedir" dedi.

Ulusal Deprem Stratejisi Raporları Rafta Kaldı

Güçyetmez, Ulusal Deprem Stratejisi Raporlarının raflarda kaldığını belirterek;
"1999 Marmara depremi, afetlere karşı bir dönüm noktası olarak kabul edilmiş, bu tarihten sonra pek çok kurum, kuruluş, üniversite ve meslek odası her yönüyle depremi incelemiş ve alınması gereken önlemlere ilişkin pek çok rapor hazırlamıştır. Bu raporlar, 2011 yılında AFAD tarafından hazırlanıp Bakanlar Kurulunca karar altına alınan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına dönüştürülmüştür. Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı, açıkça devlet kurumlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının görevlerini tanımlamış ve yapılması gerekenleri takvimlendirerek 2023 yılına kadar Türkiye'nin depremlere karşı hazır hale getirilmesini hedeflemiştir. 
Ancak ne yazık ki 6 Şubat 2023 depremleri, aradan geçen onca yılda hiçbir sorunun çözülemediğini, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı dahilinde atılması gereken adımların pek çoğunun atılmadığını gözler önüne sermiştir. 
İşte bu plana göre yapı stoku envanteri, daha 2017 yılında tamamlanmış olacak ve bahsi geçen 6 milyon riskli yapının hangileri olduğu belirlenerek gerekli tedbirler alınmış olacaktı. Bu çalışma yapılmış olsaydı, 6 Şubat Depremlerinde, 11 ilde yıkılan ve ağır hasar alan 240 binden fazla bina belki de tespit edilmiş olacak ve yurttaşlarımızın göz göre göre ölmesine izin verilmeyecekti.

Kentsel Dönüşümde Yüzde 4'lük İlerleme

Hiç şüphesiz şehirlerimizin deprem tehlikesine karşı güvenli hale getirilmesi kolay olmayan, çok yönlü ve maliyetli bir süreçtir. Ancak planlı ve toplumun çıkarlarını önceleyen bir anlayışla çok uzun zamana yayılmadan da gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu da ancak siyasi iradenin, kaynakları doğru kullanarak sorunların çözümünde bilimin ve mühendisliğin gösterdiği yolu izlemesiyle gerçekleşebilir. 
2012 yılından bu yana tespit edilen riskli yapılardan yalnızca 238 bin civarında yapının dönüşümü tamamlanmıştır. Yani en yetkili ağızlardan dile getirilen 6 milyon riskli yapının yalnızca yüzde 4'ü bugüne kadar dönüştürülmüştür" dedi.

6 Şubat'ın 30. Ayı

6 Şubat 2023 depremlerinin üzerinden 30 ay geçtiğini hatırlatan Güçyetmez ''Depremlere hazırlık konusunda bir milat kabul edilen 17 Ağustos'tan 24 yıl sonra meydana gelen 6 Şubat Depremleri, onca bilimsel çalışmaya rağmen aradan geçen yıllarda neredeyse hiçbir ilerlemenin sağlanmadığını acı bir şekilde gözler önüne sermiştir.
Resmi rakamlara göre 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetmiş, yaklaşık 40 bin bina yıkılmış, 200 binden fazla bina ağır hasar almıştır. Cumhurbaşkanlığı verilerine göre maddi kaybın 100 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Depremin ardından 319 bini 1 yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin yeni konutun depremzedelere teslim edileceği duyurulmuştur. Ancak son verilere göre bugüne kadar 206 bin 97'si konut, 4 bin 838'i iş yeri ve 39 bin 701'i köy evi olmak üzere toplam 250 bin 636 bağımsız bölüm teslim edilmiştir. Bir yılda ulaşılması vaat edilen konut sayısına 30 ayda ulaşılamadığı gibi toplam vadedilen konutların yalnızca yaklaşık yüzde 32'si teslim edilmiştir. 'dedi.

Başkan Güçyetmez, şöyle devam etti: ''Bugün deprem bölgesinde hala geçici yerleşim alanları, enkaz kaldırma işlemleri, altyapısal hizmetlerin yani elektrik, su, kanalizasyon, haberleşme ihtiyaçlarının karşılanması gibi faaliyetlerdeki sorunlar sürdüğünü, aradan 30 ay geçmesine rağmen eğitim ve sağlık hizmetlerinin de yeterince karşılanamadığını, millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre depremin ardından 19784 derslik kapasiteli 1241 eğitim binasının yapımı planlanmış, bugüne kadar 7497 derslikli 524 okulun yapımı tamamlanmıştır.

17 Ağustos 1999'dan 6 Şubat 2023'e, oradan günümüze uzanan süreç göstermiştir ki ülkemiz, depremler karşısında kırılgan bir yapı stokuna, yetersiz planlama anlayışına ve denetimsiz bir yapı üretim sürecine sahiptir. Buna karşılık, bilimsel bilgi ve mühendislik birikimiyle bu sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Bunun için ülkemizin hem yetişmiş insan gücü hem de maddi olanakları yeterlidir. Yeter ki toplum yararını esas alan bir anlayışla hareket edilsin; bilimsel verilerle şekillenen bir planlama yaklaşımı benimsenip kamusal denetim etkinleştirilsin. İnşaat Mühendisleri Odası olarak altını çiziyoruz: Deprem, doğal bir olaydır; afete dönüşmesi ise tamamen insan kaynaklıdır. Bilimsel bilgi ışığında hareket edildiğinde depremler felakete dönüşmez, can ve mal kaybı yaşanmaz. Bu nedenle siyasal irade, yerel yönetimler ve tüm ilgili kurumlar, sorumluluklarını yerine getirmeli; kentlerin planlanmasından yapı üretim süreçlerine, yapı denetiminden kentsel dönüşüme kadar tüm adımlar bilimsel ilkelere göre atılmalıdır.
Toplumun yaşam hakkı, siyasal ve ekonomik çıkar hesaplarına kurban edilemez. Bugün yapılması gereken bellidir: Rantı önceleyen değil, insanı önceleyen bir kentleşme ve yapılaşma anlayışı derhal hayata geçirilmelidir. Yapı denetimi kamusal bir hizmet olarak yeniden örgütlenmeli, meslek odalarının bilgi birikimi ve deneyimli insan gücü sürece dahil edilmelidir."

Açıklamasının sonunda Başkan Güçyetmez ''Depremler kaçınılmaz; ancak afetler önlenebilir. Bu gerçeği görmezden gelmek, binlerce yurttaşımızın hayatına mal olmuştur. Daha fazla geç kalmadan, bir tek insanımızı daha yitirmeden bilimin ve kamusal sorumluluğun rehberliğinde harekete geçilmelidir '' ifadelerini kullandı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —