TTB’nin 29 Mayıs Ankara Mitingi bir ayrımcılık örneği oldu…

TTB’nin 29 Mayıs Ankara Mitingi bir ayrımcılık örneği oldu…

Son 6 aydır sağlık alanında yapılan grevlerden sonra, TTB(Türk Tabipleri Birliği) Ankara’da miting kararı aldı.TTB bu kararı tek başına aldı.Sonra diğer sağlık çalışanı örgütleri mitinge davet edildi.

Son 6 aydır sağlık alanında yapılan grevlerden sonra, TTB(Türk Tabipleri Birliği) Ankara’da miting kararı aldı. TTB bu kararı tek başına aldı. Sonra diğer sağlık çalışanı örgütleri mitinge davet edildi. TTB Genel Sekreteri bizzat sendikamız Genel Sağlık İş’e gelip mitinge sendika olarak katılmamızı istedi. Bizler eşit koşullarda mitinge katılacağımızı düşünürken, mitinge günler kala, çağrıcı örgütler –katılımcı örgütler kavramı üretilerek, mitinge eşit koşullarda katılamayacağımız sendikamıza bildirildi. Afişte sendikamızın ismi olmayacak, kürsüden söz hakkı verilmeyecekti. Bu durumda Genel Sağlık iş de doğal olarak mitinge katılmaktan vazgeçti. Yıllardır Kamu sağlık işyerlerinde beraberce eylem yapan örgütler arasında böylesine ayrımcılık yapmak, sağlık emekçilerinin mücadelesini bölüyor. 2020 yılı 14 Martında yine TTB Ankara mitingi kararı almıştı. Bu mitinge de sendikamız eşit koşullarda çağrılmamıştı. Aynı süreç devam ediyor. Son 6 ayda birlikte yapılan eylemler TTB merkez konseyde bir tavır değişikliği yaratmamış. Eylem öncesinde bir twitter sohbet odasında bu ayrımcılığı dile getirdiğimde, TTB başkanı Şebnem Korur Fincancı çağrıcı örgütlerin ayrı, katılımcı örgülerin ayrı olduğunu söyledi. Konuşmasından çıkardığım, bu duruma kendisi yalnız başına kendisi karar vermiş olduğudur. Üyesi olduğum Genel Sağlık İş, illerde Tabip Odalarıyla birlikte eylemler ve grevler örgütlüyor. Zaten doktor olarak tabip odası mücadelesinin içinde yıllardan beri yer alıyoruz. Yönetimlerinde de görev alıyoruz. 2015’te Aile hekimleri grevleri bu konuda çok önemli bir örnektir. Yıllardan beri sahada birlikte eylemlilikler örgütlenirken, Ankara mitinginde sendikalar arasında ayrımcılık yapılması, sağlık emekçilerinin mücadelesini bölmekten başka işe yaramamıştır. TTB başkanı kendi ikbali ve kendine yakın siyasal düşüncenin ön planda görünmesi için uğraşıyor. Uzun yıllardır, Sağlık emekçilerinin mücadelesinin ön saflarında yer alan bir sağlık emekçisi olarak diyebilirim ki; bu kadar çok grev, iş bırakma eyleminden sonra Ankara Mitingi yapmak çok da anlamlı değildi. Bu miting TTB’nin daha da çok başkanının kendini ifade etmesi için yapılmış bir eylem gibi oldu.

TTB son yıllarda hekimleri hareket ettiremez hale geldi. Artık üyelerin çoğunluğu özel hastanelerde. Özel hastane hekimleri de hiçbir zaman doğru dürüst bir araya gelemiyor. Kamu Sağlık düzeni de çökmek üzere. Bu halde bile TTB Merkez Konseyi sağlık emekçilerini birleştirici bir rol oynamak yerine, TTB tepeyi tutanların kendi dar grupçu çıkarları için kullanılıyor.

Sağlık düzenimiz sağlıkta dönüşüm programı ile çökertilmiş durumda bu planın sahibi Dünya Bankası gibi emperyalist örgütlerdir. Bu planın arkasında AB-D emperyalizmi vardır. Dünyada silah sanayiinden sonra en çok kar elde edilen alan sağlık alanıdır. Ülkemizin kıt kaynakları bu alanda yatırım yapan yerli yabancı parababalarına peşkeş çekilmektedir.

TTB Mekez konseyine iki temel eleştirim daha var. Bölgemizde onyıllardır AB-D emperyalistlerinin çıkardığı savaşlar sürmektedir. Irak ve Suriye’de yaşanan insanlık dramının baş sorumlusu AB-D emperyalistleridir. Milyonlarca Irak ve Suriyeli masum insan bu savaşlarda hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde yaşanan sığınmacı sorunun nedeni AB-D emperyalizminin sorumlusu olduğu bu savaşlardır. TTB’nin AB-D emperyalistlerine karşı bir söylemi bulunmamaktadır. Barış söylemlerinin altı boştur. Ortadoğu’da AB-D emperyalistlerinin kontrolünde bir barış olamaz. Bu olsa olsa Pax-Americana denen Amerikan barışı olur. Gerçek barış AB-D emperyalistlerinin bölgemizden kovulmasıyla sağlanır.

TTB ülkemizde laik düzeni savunamaz haldedir. Laik eğitimin ortadan kaldırılması doğrudan Tıp eğitimini etkilemektedir. Evrim teorisinin okutulmasının yasaklandığı bir ülkede Lise eğitiminden Tıp Fakültesine gelen öğrencilerin bir kısmı dindeki dogmalarla tıp eğitimini bağdaştırmaya çalışmaktadır. Laik düzenin aşındırılması kadın-erkek ayrımcılığına, kadın cinayetlerinin artmasına neden olmaktadır. Laiklik olmadan demokrasi ve özgürlük olmaz.

TTB bu ay sonunda Seçimli büyük kongreye gidiyor. TTB başkanının yerini koruması için, bir şeyler yapıyor görüntüsü vermek için Ankara Mitingi yapılmış oldu. Tüm Sağlık Emekçileriyle birlikte bir mücadele için zemin oluşturmak yerine, var olan zeminde dağıtılmış oldu. Tabip odalarındaki doktor arkadaşlarımızın, sağlık emekçilerinin birlikte mücadelesi için, olayları geniş çerçevede değerlendirmelerini ve büyük kongrede buna göre tavır almalarını bekliyorum.

Prof.Dr.Ercan Küçükosmanoğlu