Erken Ergenlik

Erken Ergenlik

Doç.Dr. Murat Karaoğlan; Çocuklarda erken ergenliğe yönelik toplumun farkındalığına yönelik hazırladığı makaleyi dergimiz okurları ile paylaştı.

 

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Endokrinolojisi Doç.Dr. Murat Karaoğlan;

 

Sevgili okurlar,

Aşağıda son yıllarda sıklığı günden güne artan bir hastalık olarak erken ergenliğe yönelik farkındalığı artırmak için derlediğimiz güncel bilgileri dikkatinize sunuyoruz.

 

Bir uygarlık hastalığı olarak erken ergenlik ve çevrenin etkisi

Hızlı yaşıyoruz. Erkenden kalkıyor, yollara düşüyor, geç saatlere kadar çalışıyor, çok geç yatıyoruz. Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı, mevsimi değil saati izliyoruz. Hızlı tüketiyor, acele besleniyor, sık yiyoruz. Hiç dinlenmiyor, tembellik yapmıyor, boş vakit harcamıyor, aylaklık yapmıyoruz. Yiyeceklerimiz, giyeceklerimiz, kullandığımız araç-gereçleri de bu hızlı yaşama uyarlıyoruz. Hızlı yetişen domates, hızlı büyüyen tavuk, vakit kaybetmeden yiyeceğimiz hazır hamburgerler icat ettik. Toprağı, suyu, havayı, ormanı, ağacı, hayvanı da kendi hızlı yaşam tarzımıza göre biçimlendirdik. Toprağı durmadan ekiyoruz. Meyveler, sebzeler hızlı yetişsin, daha hacimli daha kütleli, daha fazla olsun diye sürekli ek kimyasal katkılar ekleyerek doğayı bozuyoruz. Doğanın bize diktiği evrimsel elbisenin aksine, daha çok yiyor, daha az hareket ediyoruz. Daha fazla, daha büyük, daha sık, daha hızlı olmak için sürekli doğadan madde çekerek onu sömürüyoruz. Yeniden yeniden icat ettiğimiz yenilikleri, verimlilik zannederek -aslında daha büyük maliyetlere yol açan- sonlu gezegenimizin kaynaklarını daha fazla tüketiyoruz. Kendi elimizle yarattığımız teknoloji ilerledikçe, bedenlerimiz ve bedenlerimize yüklenen hastalık yükünü daha da artıyoruz.

Sanayi devriminden bu yana kapitalizmin ve onun yeniden üretilmiş modeli neoliberalizmin dünya nüfusunun tamamına yakınına dayattığı performans ve başarıya odaklı yaşamın hastalık yaratan yüzleri ile çocuklarımız daha anne karnında iken yüzleşmeye başlıyorlar, ne yazık ki. Akranları ile rekabete anne karnında başlıyorlar. Kaynaklara erişim bakımından korkunç derecede eşitsiz bir dünyada büyüyorlar. Ne zaman doğacaklarından nasıl doğacaklarına, nasıl büyüyeceklerine, ne olacaklarına kadar nesneleştirilmiş proje olarak üretiliyorlar. Oyunları, gıdaları, gidecekleri okullar, seçecekleri meslekler hep akranları ile olan rekabette öne geçmek üzere planlanıyor.

 

 

Çocuklarımız doğumdan ölüme kadar her düzeyde, varış çizgisine akranlarından önde ulaşmak için koşulan yarış atlarına benziyor. Dahası, insan türü yaşamak için çalışan değil, ölesiye çalışmak üzere programlanan zombileşmiş robotlara dönüşmüş durumda. Doğamızın uyarlandığı 2 milyon yıl öncesi programın aksine, çalışmayı kutsamakla o kadar meşgul olduk ki, hastalığı için izin alan çalışanı sahtekar, bebeğini doğurmak ve emzirmek için ayrılan anneyi kötü niyetli, biraz dinlenmek, ihtiyaçlarını gidermek için ara veren çalışanı işine ihanet eden nankör, mesaiye olan dakik titizliği erdem, birkaç dakikalık sapmayı serkeşlik olarak görüyoruz. Beklemeyi bilmiyor, sabretmeyi zaman kaybı olarak görüyoruz. Fırında, markette, bankada, hastanelerde öne geçmek, önce kendi sorunlarımız, kendi gereksinimlerimiz görülsün istiyoruz. Doktorların dağılmış bir bedeni, onlarca yıllık hastalık yükü ile bozulmuş fizyolojiyi 5 dakikada sağlığına kavuşturmasını istiyoruz. Onların hiç dinlenmemesini, sürekli işleyen robotlar olmasını, hiç hata yapmamasını bekliyoruz. 5 dakikalık muayene sonrası her şeyin eskisi gibi yepyeni, capcanlı, sapasağlam olmasını umuyoruz. 2 ayda doktor, 1 ayda öğretmen yetişsin istiyoruz

Oysa bedenlerimiz icat ettiğimiz, kurguladığımız zamana ve onu dilimlere böldüğümüz saatlere göre değil, güneşe, aya, ışığa, mevsimlere, ısıya, galaktik salınımlara göre işliyor. Bunların yarattığı doğal sinyallere verilen tepkilerle hareket ediyor. Benzer türlere oranla, zihinlerimiz ne kadar keskin ve etkileyici görünürse görünsün, fizyoloji ve metabolizması ışığa duyarlı diurnal memeli hayvanlar sınıfına aidiz. Hormonlarımız geceye, gündüze, mevsime göre salınan bir kalıp içinde hareket ediyor. Olgunlaşma bir süreç ve bir evrim gerektiriyor.

Başarı ve performans odaklı hızlı yaşama ilişkin bedenlerimizin ödediği maliyetler bizlere hastalıklar olarak dönüyor. Obezite, diyabet, kanser, bulaşıcı epidemik hastalıklar, üreme sorunları, hareket ve iskelet sistemi bozuklukları, kalp-damar hastalıkları, bağışıklık sistemine ilişkin otoimmün hastalıklar, allerjiler artık ''uygarlık hastalıkları'' olarak adlandırılmakta.

Erken ergenlik, neredeyse tam anlamıyla yarattığımız başarı ve performans odaklı hızlı modern çevreye çocuklarımızın bedenlerinin verdiği bir tepki olarak okunabilir. Performans-başarı odaklı hızlı yaşam tarzının yarattığı stresli çevresel ortam çocuklarımızın biyolojik ritmini bozarak onların üreme sisteminde hızlanma yönünde bir program dayatarak erken ergenliğe zorluyor. Ortaçağ boyunca kızların ergenliğe girme ve ilk adet görme yaşı ileri yaşlarda iken sanayi devriminden sonra hızla aşağı inmiştir. Ve halen de daha erken yaşlara kayma eğilimi devam etmektedir. Ancak fiziksel ve cinsel olgunlaşmanın bedensel işaretleri daha erken belirirken, zihinsel olgunlaşma yaşı giderek daha ileri yaşlara yükselmektedir. Bunun nedenlerinin, bulgularının, öneminin ve yol açacağı sağlık sorunlarının farkında olmak önlemek ve tedavi etmek açısından önemlidir.

Aşağıda yarattığımız modern çevrenin dayattığı bu hastalıklardan biri olan erken ergenliğe ilişkin Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Stj.Dr.Büşra Baygün ile güncel bilgilerden derlediğimiz geniş özeti dikkatinize sunuyoruz.

 

 

Ergenlik nedir?

Ergenlik bir yandan cinsel organların fiziksel gelişimiyle diğer yandan zihinsel olgunlaşma ile başlayan çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir. Çocuk bu dönemde fiziksel olarak ikincil cinsiyet özellikleri denilen beden değişimlerini kazanır. Bu özellikler meme gelişimi, kasık ve kol altı kıllanması, testis volümünün artması, ses kalınlaşması ve cinse özgü vücut kıvrımlarının oluşmasıdır. Bedendeki cinsiyete özgü özelliklerin gelişim sırası kızlarda ve erkeklerde farklıdır. Kızlarda ilk bulgu meme gelişimi iken, erkeklerde testis hacminin artması olmaktadır. Kızlarda daha sonra koltuk altı ve genital kıllanma, ardından da adet görme beklenir. Erkeklerde ise testislerin büyümesini genital organ ve çevresinin kıllanması, daha sonra ses kalınlaşması, son olarak da sakal ve bıyığın çıkması izler. Normal ergenlik yaşı kız çocukları için 8-13, erkek çocukları için 9-14 yaş arasıdır. Ortalama ergenlik başlangıç yaşı kızlarda yaklaşık 10.5 ve erkeklerde 11,5 yıldır. İlk adet görmenin kişiden kişiye değişmekle birlikte meme büyümesinden ortalama 2-2.5 yıl sonra ortaya çıkması beklenir.

Ergenliği başlatan yakınsak mekanizmadan, beyindeki hipotalamus-hipofiz gibi endokrin merkezlerin uyarısı sonucu gonad denilen yumurtaların (erkeklerde testis kadınlarda yumurtalık/over)uyarılması sorumludur. Tüm çocukluk çağı boyunca sessiz kalan bu hattın çeşitli genler ve ürünleri üzerinden aktifleşmesi ile harekete geçmesi ergenliği tetikler. Organizmalar, son derece değerli olan enerji yatırımını üreme ve olgunlaşma çağına kadar büyüme ve bağışıklık sistemi gibi diğer yaşamsal sistemlere aktarırlar. Somatik vücut büyümesi tamamlanınca enerji, üreme sistemine aktarılır ve böylelikle üreme potansiyelini optimize eden ergenlik çağı başlatılır.

Ergenlikte sadece genital organlarda büyüme değil, boy ve kilo artışında da bir sıçrama olur. Cinsiyet hormonlarının etkisiyle ortaya çıkan bu sıçrama, kızlarda ergenliğin erken evrelerinde, erkeklerde ise orta ve geç evrelerinde ortaya çıkar. Bu yüzden, erkekler daha uzun süre uzarlar ve nihai erişkin boyları kızlara göre yaklaşık 12-13 cm daha fazla olur. Ergenlik süresince yaklaşık olarak kızlar 20- 25 cm, erkekler 25-28 cm uzarlar. Adet sonrası kızların büyümesi çok azalır ve kısa süre sonra neredeyse tamamlanır. Adet sonrası ortalama uzama 6 cm dolaylarında olur. Ancak kişiden kişiye değişmekle birlikte 3-11 cm kadar olabilir.

Doğumdan sonra hem erkek hem de kızlarda mini ergenlik denilen geçici bir fizyolojik normal dönem yaşanır. Bu dönemde bakılan cinsiyet hormonları ergenlik düzeylerinde bulunabilir. Kızlarda meme büyüyebilir. Hatta bazı kız bebeklerde geçici, adet kanaması benzeri vajinal kanama görülebilir. Cadı sütü denilen memeden süt gelmesi görülebilir. Bunlar çoğunlukla normal olmasına karşın izlenmesi gerekir.

 

 

ERKEN ERGENLİK NEDİR?

Erken ergenlik, kızlar için meme büyümesinin ya da genital bölge kıllanmasının 8 yaşından önce, erkekler için ise testis büyümesinin ya da genital kıllanmanın 9 yaşından önce ortaya çıkmasıdır. Son 20 yılda ergenliğin daha erken başlamasına yönelik açık bir eğilim göze çarpmaktadır. Erken ergenlik kızlarda daha fazla görülmektedir. Kızlardaki bu eğilim sıklığı, evrimsel süreçte erkek ve dişinin üreme stratejilerine yüklenen programdaki cinsel farklılıktan kaynaklanmaktadır. Evrimsel program, sağlıktan önce üremeye öncelikli olduğundan, yumurtlama potansiyeli ayda bir olan dişilerde ergenlik erken başlatılır. Ancak, ergenlik üreme potansiyelinin olgunluğu değildir. Ergenliğin başlaması yetişkinlik değildir. Hipotalamus-hipofiz ve yumurtalar arasındaki aks/hat henüz olgunlaşmamıştır. Döllenme, gebelik ve yavru bakımı için gereken fiziksel ve zihinsel olgunluk yetersizdir. Ergenlik evresi, hem fiziksel- cinsel davranışların olgunlaşması hem de zihinsel   olgunlaşma için bir hazırlık ve pratik deneyimleme dönemidir. Bu döneme girişi, çeşitli kültür ve dinsel öğretiler temel alınarak erişkinlikle eşdeğer görmek, hukuksal düzenlemeleri bu yönde yapmak bütünüyle hatalı, eksik, yanlış ve zararlı bir ön-kabuldür, geçerliliğini yitirmiş tarihsel bir deneyimdir. Dahası bu döneme giriş, fiziksel- cinsel olgunlaşmaya rağmen zihinsel olgunlaşmanın henüz başlamadığı bir dönemdir. Zihinsel olgunlaşma, adolesan dönem olarak adlandırılan, daha sonra başlayıp daha geç tamamlanan bir süreçtir. İnsanın evrimsel olarak öncül atasal soylarında adolesan dönem bulunmamaktadır. Adolesan dönem, insanın kültürel evrimininin yarattığı karmaşık çevreye uyarlanmak için zihinsel gelişime zaman kazandırmak adına ortaya çıkan bir evredir.

 

 

Erişkinlik bu dönemin bitimi ile başlar. Güncel son veriler zihinsel olgunlaşmanın 25 yaşa kadar uzadığı hatta daha ileri yaşlara kaydığını göstermektedir. Dolayısıyla bir kız çocuğunun göğüslerinin büyümesi onu erişkin kılmaz. Memeleri henüz çıkmış bir kız çocuğunu erişkin kabul ederek ona kültürel/dini ya da hukuki sorumluluklar yüklemek son derece yanlış, zararlı ve yıkıcı bir pratik olacaktır. Güncel araştırma sonuçlarından elde ettiğimiz çıkarımlara göre, çocukluk yaşının yasal sınırı 18’den 25 yaşlara doğru çıkarılması uygun gözükmektedir.

 

 

Erken ergenliğin alt tipleri

erken gelişen her meme gelişimi ya da kıllanma gerçek ergenlik olmayabilir. Bunlar tek başına bulgular olabilir ve kemik yaşında ve büyüme hızında ilerleme gibi gerçek ergenliğin diğer bulguları olmadıkça tedavi gerektirmezler. Ancak bunların az bir kısmı ileride gerçek ergenliğe dönüşebileceğinden düzenli aralıklarla izlenmesi gerekir. Diğer ergenlik belirtileri olmaksızın izole meme gelişimi, izole kol altı ve/veya kasıkta kıllanma, izole vajinal kanama olabilmektedir. Bu gibi durumlar sırası ile prematür telarş, prematür pubarş ve prematür menarş olarak adlandırılmaktadır.

Prematür telarş (erken meme gelişimi), 8 yaşın altındaki kızlarda ergenliğin diğer belirtileri olmaksızın görülen tek veya iki taraflı meme büyümesidir. En sık ilk 2 yaşta görülmektedir. Çoğunluğa yakını kendiliğinden düzelme gösterirken az bir kısmı ise ergenliğe kadar devam edebilmektedir.

 

Prematür pubarş (erken genital kıllanma), böbrek üstü bezinin erken aktivasyonuna bağlı kızlarda 8, erkeklerde ise 9 yaşından önce diğer ergenlik belirtileri olmaksızın kasık ve/veya kol altında tüylenme olmasıdır.

Prematür menarş (erken adet görme) 10 yaşından küçük kız çocuklarında ergenliğin diğer belirti ve bulguları olmaksızın vajinal kanama olmasıdır. 1-2 yıl içerisinde kendiliğinden düzelmekte olup anneden geçen hormonlara bağlı olduğu düşünülmektedir.

 

 

Sıklık

Erken ergenlik sıklığı sanayi devriminden itibaren sürekli artış göstermektedir. Sıklıkta görülen bu artışta evrimsel bir kalıp görülmektedir. Sıklık, kızlarda daha fazla görülmektedir. Ülkeden ülkeye, bir ırktan diğer ırka değişiklik göstermektedir. İlk meme büyüme yaşı 8 yaştan 7 yaşa kaymaktadır. ABD’de 7 yaşındaki beyaz kızların %15’i, siyahların ise %48’inin meme büyümesi olduğu bildirilmiştir. Kuzey Avrupa’da erken ergenlik sıklığı kadınlarda 10 000 de 20, erkeklerde ise 10 000’de 5 olarak bulunmuştur.

 

 

NEDENLERİ

 

Evrimsel açıklamalar

Hem bir hastalık olarak erken ergenlikte, hem de normal ergenlikte başlama yaşı giderek aşağı yaşlara kaymaktadır. Normal ergenlik yaşının aşağı yaşlara kaymasında seküler (yüzyıl) bir eğilim bulunmaktadır. Bunun nedeni ancak evrimsel yaklaşımla açıklanabilir. Biyolojik mekanizmalar, içine doğulan çevreden bağımsız değildir, onunla etkileşim halindedir. Bu açıdan genler ve onların ifade ettikleri mekanizmaları, kesin bir etken olarak değil, bir potansiyel olarak görmek gerekir. Ortaçağ boyunca ilk adet görme yaşı 17 yaş civarında iken sanayi devrimi ile daha erkene kaymaya başlamış ve günümüzde 11.5 yaşa inmiştir.

 

 

Bunun nedeni içine doğulan çevrenin değişimidir. Ortaçağ boyunca savaşlar, veba gibi yaygın ve yıkıcı bulaşıcı hastalıklar, kıtlık ve eşitsizliğin yarattığı yoksulluk gibi faktörler nedeniyle organizma kıt olan enerji kaynaklarını öncelikle hayatta kalmaya ayırıp üremeyi ötelemiştir. Bu doğal ayarlama evrimsel bir programdır. Sanayi devrimi ile birlikte aşı ve tarama programlarının icadı, antibiyotiklerin keşfi ve gıda üretiminde teknolojik iyileşme ile enerjiye daha kolay erişim sağlanmış ve sağlık parametrelerinde dramatik düzelmeler ortaya çıkmıştır. Hayatta kalmayı garantileyen organizma programı, enerji tahsisatını hayatta kalmadan büyüme ve üremeye kaydırdığından ergenlik yaşı giderek aşağı yaşlara kaymıştır. Görüldüğü gibi evrimsel yaklaşım biyolojik olgulara oldukça güçlü bir açıklama gücü sağlamaktadır.

Başarı ve performans odaklı hızlı yaşam koşulları organizmayı, üreme potansiyelinde kısıtlılık tehdidi gibi bir stres altında olduğu şeklinde programlayarak, ergenliğe girme yaşını aşağılara çekip, hızlandırma yönünde inşa edebilir. Yoksul, düşük gelirli, stresli, uyuşturucu bağımlılığı riskinin artmış bulunduğu ve iş güvencesiz koşullarda yaşayan kızlarda erken ergenliğin daha sık bulunduğu gösterilmiştir (Hızlı yaşam stratejisi).

 

Hastalığın fizyopatolojik nedenine yönelik açıklamalar

Hastalığın %90 nedeni bilinmemektedir. Kalan küçük bir oranda ise erken ergenliğe, merkezi sinir sisteminde hipotalamo-hipofizer-gonadal aks olarak adlandırdığımız gonadları harekete geçiren hormonal sistemin erken aktivasyonuna sebep olabilecek kist, adenom, tümör gibi patolojiler sebep olabilmektedir. Buna gerçek erken ergenlik (santral erken ergenlik) denir. Erken ergenlik bulguları ne kadar erken yaşta çıkarsa bu türden bir gerçek patolojik neden riski de o kadar yüksek olmaktadır. Adrenal bezden (böbrek üstü bezi) veya gonadlardan (erkekler için testis, kızlar için yumurtalıklar) cinsiyet hormon üretimine sebep olabilecek çeşitli patolojiler (konjenital adrenal hiperplazi ve yumurtalık/ovaryan kistleri) de yalancı erken ergenliğe (periferik erken ergenlik) neden olabilirler. Bunların dışında, dışarıdan alınan endokrin sistemin çalışmasını bozan kimyasal maddeler de özellikle günümüzde önemli etken olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca çok nadir genetik hastalıklar da ailesel erken ergenliğe neden olabilmektedir.

 

 

Endokrin bozucu kimyasalların etkisi

Ne yazık ki günümüzde çevremiz, endokrin sistemimizin normal çalışmasını bozan kimyasal endüstriyel ürünlerle kuşatılmıştır. Gıdalardaki koruyucu maddelerden plastik ev-mutfak eşyalarına, diş macunundan kozmetik kremlere, giysilerden inşaat malzemelerine, bebek mamalarından normal sebze ve meyvelere oldukça yaygın bir endokrin bozucu çeşitliliği bulunmaktadır. Plastik kullanımı bunlar arasında öne çıkmaktadır. Hava kirliliğine yol açan sanayi atıkları ile suya ve çevreye salınan kontrolsüz endüstriyel yan ürünler de hormon sistemimizin normal çalışmasını bozarak üreme ve ergenlik kalıplarında değişikliklere yol açmaktadır. Dışarıdan alınan kimyasal maddelere örnek olarak fitoöstrojenler, fitalatlar ve fenoller örnek verilebilir. Bu maddeler ergenlikte belirgin etkiye sahip olan östrojen (dişilik hormonu) benzeri kimyasallardır. Fitoöstrojenler, endokrin sistemin çalışmasına etki ederek ergenlik ve üreme fonksiyonlarında bozulmalara yol açan östrojen benzeri kimyasallardır. Bitkisel kaynaklı olabildikleri gibi endüstriyel kaynaklı da olabilirler. Soya bazlı yiyecekler (mamaların çoğu), içecekler, çeşitli meyveler ve sebzeler gibi çok çeşitli gıda ürünlerinde bulunabilmektedirler. Fitalatlar, plastiklerde, polivinil klorür ürünlerinde, kozmetik ürünlerinde, saç spreylerinde ve çocuk oyuncaklarında kullanılan çok işlevli sentetik kimyasallardır. Fenoller ise esas olarak polikarbonatların ve plastik malzemelerin imalatında kullanılan kimyasallardır. Bu maddelerin erken ergenlikle ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur.

 

 

Öne çıkan bir sanayi şehri olması ve geçen yıllara kadar plastik üretiminde Türkiye’de bir numara olması nedeniyle Gaziantep ili bu hastalıklarda özgün bir risk artışı ile karşı karşıya kalabilir. Bildiğimiz kadarı ile konuya ilişkin çalışma bulunmamakla birlikte yapılacak çalışmalar bu konudaki durumu ortaya koymaya katkı sağlayabilir.

 

 

Şişmanlık ya da kilo fazlalığının (Obezite) etkisi

Erken ergenlik obez çocuklarda daha fazla görülmektedir. Üreme enerji gerektiren bir işlevdir ve ergenlik ile üremeye hazırlanan organizmanın enerji depolarının yeterli olması gerekmektedir. Beyaz yağ dokudan sentezlenip salınan ve tokluk hormonu olarak da bilinen leptinin hipotalomo-hipofizer- gonadal aksı hipotalamik düzeyde etkileyerek ergenliğe giriş için sinyal oluşturduğu bilinmektedir. Yağ dokudan zengin çocukların erken ergenliğe girdikleri de çalışmalar ile gösterilmiştir. Bu bağlamda obezite günümüzde artmış insidansı nedeni ile erken ergenliğin önemli potansiyel etkenleri arasında yerini almaktadır.

 

Tam tersine, kronik malnutrisyonlu (ağır beslenme yetersizliği) ve kronik hastalığı bulunan çocuklar ergenliğe geç girmektedir. Ağır sporlarla uğraşan yağsız, zayıf kadın sporcularda ve anoreksia nervozalı kadınlarda ise adet görememe dahil olmak üzere döngü bozukluklarının görülmesi ergenliğe başlama ve onun düzenlenmesinde yağ dokusunun önemini göstermektedir.

 

 

Erken ergenliğin sağlığa olumsuz etkileri

Erken ergenliğin bilinen en önemli istenmeyen etkisi, nihai erişkin boyun kısa olmasına yol açmasıdır. Tedavi edilmeyen ilerleyici erken ergenlik, artan cinsiyet hormonlarının kemikteki büyüme hattını erken kapatması nedeniyle boyun kısa kalmasına neden olur. Bu çocuklarda hastalığın erken dönemlerinde boyda hızlı bir artış olmasına karşın erişkin boy, total uzama süresinin kısa olması nedeniyle kısa kalır. Tedavi kararında en önemli faktör boy potansiyelinin korunmasıdır.

 

Erken ergenlik, erken adet görmeyi de içeren erken fizyolojik değişiklikler nedeniyle psikososyal bozukluklara neden olabilmektedir. Küçük çocukların bu değişiklikleri kavrayacak zihinsel olgunlaşmadan yoksun olmaları, kişisel hijyen sorunları da erken ergenlikte uyum sorunlarına yol açmaktadır. Ek olarak, östrojene daha uzun maruziyet nedeniyle erişkin dönemde yumurtalık ve meme kanser riskinde artış bildirilmektedir.

 

 

Tanı nasıl konulur?

Erken meme gelişimi ya da genital kıllanma fark edilen çocukların profesyonel uzmanlarca değerlendirilmesi gerekir. Ailesinde erken ergenliğe giren kişilerin bulunması riski artırır. Meme dokusu bazen özellikle de şişman çocuklarda yağ dokusu ile karışabilir.

Bu çocuklarda büyüme hızı değerlendirilir, kemik yaşı ölçümü yapılır, cinsiyet hormonları analiz edilir. Gerektiğinde yumurtalık, rahim/uterus ve testis boyutlarının ölçümü tanıda yardımcı olur. Bu tanı araçlarından elde edilen verilerin değerlendirilmesi ile tanı koyulabilir. Ancak kesin tanı konulamayan bazı olgularda erken ergenliğin kesin tanısı için ya da iyi huylu alt tiplerden (izole meme gelişimi gibi) ayırt etmek için uyarı testleri yapılır. İyi huylu, ilerleyici olmayan alt tipler izleme alınır. Tanı konulan çocuklarda organik bir patolojik lezyonu (tümör, kist, anomali vb) dışlamak için beyin MR gibi görüntüleme yöntemleri gerekebilir.

 

 

Tedavi

Tedavide genellikle ayda bir ya da 3 ayda bir tek doz yapılan hormon tedavileri uygulanır. Tedavinin en geç 3 ayda bir izlemi gerekir. Çocuklar, tedavinin etkili olup olmadığı ve olası nadir görülen yan etkiler açısından izleme alınır. Yapılan tedavilerin kısırlaştırıcı etkisi bulunmamaktadır. Tedavi genellikle 12-12.5 yaşa kadar devam ettirilir. Tedavi kesiminden ortalama 18 ay-2yıl sonrasında adet görülür.

 

 

Önlem ve öneriler

Çocuklara ergenlik dahil cinsellik ve üreme ile ilgili eğitim verilmelidir.

Erken ergenliğin %90-95 nedeni bilinmemektedir. Ancak bilimsel olarak bilinenler ışığında aşağıdaki bireysel öneriler yararlı olacaktır:

 
  1. Çocuklarınızı olabildiğince plastik, kimyasal atıklar gibi erken ergenliğe neden olduğu çalışmalarla gösterilmiş olan endokrin bozucu kimyasallardan koruyunuz.
  2. Obezite önemli bir etkendir. Çocuklarınızı obeziteye yol açacak gıdalardan uzak tutunuz. Çocuklarınızın sportif faaliyetlere ilgisini artıracak çalışmalar yapınız, ekran önünde geçirdikleri zamanı en aza indiriniz. Abur cubur tüketimi, dışarıdan yemek yeme alışkanlıklarını olabildiğince kontrol altına alınız.
  3. Ailenizde erken ergenliğe girmiş birey ya da bireyler bulunuyor ise çocuklarınızı erken ergenlik açısından daha dikkatli izleyiniz.
  4. Cinsiyet hormonlarının artışı ya da kemik yaşı ileriliği ile giden hastalığı olan çocuğa sahipseniz çocuğunuzu erken ergenlik açısından daha dikkatli izleyiniz.
  5. Çocuklarınızı, rekabetçi, başarı ve performansa odaklanan stresli ortamlardan olabildiğince uzak tutunuz.

Ancak, bireysel önlemlerin tek başına yeterli olmayacağı açıktır. Çünkü sorun çoğunlukla, çocuklarımızın iç biyolojilerinden kaynaklanan bireysel bir bozukluk olmayıp toplumsaldır. Çevreye, doğaya ve kendi biyolojimizle uyuşmayan onlara düşman olan yaratmış olduğumuz sosyoekonomik yaşam tarzıdır. O yüzden, halen büyümekte olan çocuklarımız ve gelecekte dünyayı miras bırakacağımız henüz doğmamış çocuklarımız için erken ergenlik dahil obezite, diyabet başta olmak üzere uygarlık hastalıklarından ve bunların yarattığı yüklerden kurtulmaya yönelik doğayla ve insanla uyumlu bir sosyal düzen  için aktif rol almalıyız. böyle bir yaşam tarzını sosyal, kültürel ve siyasal bir talep olarak inşa etmeliyiz. Tekrarlayalım! Hastalık, kronik bir süreçte ortaya çıkan çok bileşenli toplumsal bir sorundur ve toplumsal sorunların çözümü de bireysel değil toplumsal olmalıdır

Herkese saygılar…

 

 

Stj.Dr. Büşra Baygün

(Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi) Email: baygunbusra4589@gmail.com

 

 

Doç.Dr. Murat Karaoğlan

(Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Endokrinolojisi)

Email:muratkaraoglan@hotmail.com Twitter:@muratkaraogla11

 



Anahtar Kelimeler: Erken Ergenlik
Zehra şığva
23.08.2023 07:49:10
Peki erken ergenlik toplumsal dediniz. Biz birey olarak toplumdan farklı bir yaşam sürersek yine de erken ergenliğe girer miyiz?