Otomotiv Sektörü Ve Elektrikli Araçlar

Otomotiv Sektörü Ve Elektrikli Araçlar

İnsanlar 1750’lerden beri endüstrileşme uğruna doğayı hızla tahrip etmeye, doğanın dengesini bozmaya başlamışlardır.

İnsanlar 1750’lerden beri endüstrileşme uğruna doğayı hızla tahrip etmeye, doğanın dengesini bozmaya başlamışlardır.

Dünya’da küresel ısınmaya neden olan temel faktör fosil yakıtların aşırı kullanılmasıdır.

Neticede günümüzün en önemli sorunlarından birisi küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği haline gelmiştir.

Bilim insanları sanayileşmeyle birlikte ortaya çıkan sera gazları nedeniyle Dünya’nın ortalama sıcaklığının 1850’li yıllara göre 1 dereceye yakın arttığını hesaplamışlardır.

Bilim insanları Dünya’nın bu felaketten korunabilmesi maksadıyla sanayileşme öncesindeki ısıya göre küresel ısınmanın 1,5 derecenin üzerine çıkmaması (artışın 1,5 derecede tutulabilmesi)  için çeşitli tedbirler üzerinde çalışmaktadırlar.

Bu 1,5 derece Dünya’nın “havale geçirme eşiği” olarak kabul edilmektedir. Yerküre sanayi öncesi ısısına göre 1,5 dereceden fazla ısınırsa havale geçirecektir.

Uluslar arası toplum sera gazları emisyonunu azaltabilmek ve küresel ısınmayı kontrol altına alabilmek amacıyla çeşitli tedbirlerle fosil yakıt kullanımını sınırlandırma gayretine girmişlerdir. Bu amaçla Montreal Protokolü, Kyoto Protokolü ve son olarak ta Paris İklim Anlaşmasını imzalamışlardır.

Uluslar arası toplum içinde bu konuda en hassas ülke grubunun AB ve Avrupa ülkeleri olduğunu görüyoruz.

AB ülkeleri yayınladıkları “Yeşil Mutabakat” ile fosil yakıt kullanımını hızla azaltarak yenilenebilir enerjiye geçmek üzere eylem birliği üzerinde anlaşmışlardır.

Sera gazları salımına yol açan faktörlerden birisi de petrolle çalışan içten yanmalı motor teknolojisini kullanan otomotiv sektörüdür.

Bu nedenle Dünya’da ülkeler hızla petrole dayalı teknolojinin yerine yenilenebilir enerjiyle çalışan elektrikli araçları geliştirmek üzere ciddi bir uğraşıya girmişlerdir.

Dünya’da elektrikli araçlar konusunda en önde olan marka Tesla’dır.

Birkaç sene öncesine kadar iflas etme riski taşıyan Tesla son 3-4 yıldır çıkarmış olduğu modellerle satış rakamlarını hızla artırmaya başlamıştır.

ABD dışında Çin’de bir fabrika açmış, şu anda Dünya’nın en önemli otomobil üretici ülkesi olan Almanya’da da bir fabrika açmak üzere çalışmalarını hızla ilerletmektedir.

Tesla’da geleceğe dönük beklentiler hisse senetlerinin fiyatlarına da yansımış, hisse fiyatları müthiş bir performans göstermiştir. 2020 yılı başında 88 dolar olan fiyatlar bu günlerde 850 doları aşmış ve Tesla’nın piyasa değeri 800 milyar doları geçmiştir. Tesla’nın piyasa değeri  geri kalan 10 büyük otomobil üreticisi markanın toplam piyasa değerinin üzerine çıkmıştır.

Türkiye’nin 2020 yılı GSYH’sının 680-700 milyar dolar civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu açıdan baktığınızda Dünya’nın 19. büyük ekonomisi olan Türkiye’nin bir yıllık geliri Tesla’nın piyasa değerinin altında kalmaktadır.

Dünya fosil yakıtlı araçlardan elektrikli araçlara geçişte yolun henüz başlarındadır, ama çok kararlı ve sağlam adımlarla ilerlemektedir.

Bazı ülkeler birkaç sene içerisinde fosil yakıtla çalışan otomobillerin satışını yasaklayacak kararlar almaktadırlar.

Emisyon hedeflerine ulaşmak adına Dünya’nın dört bir yanındaki hükümetlerin çoğu, sürücüleri yeni aldıkları araçlarda daha çevre dostu elektrikli modelleri seçmeye zorlamaya başlayacak adımları atmaya başlamışlardır. Görünen o ki;  sürücülerin bir çoğu elektrikli otomobilleri tercih etmek zorunda bırakılacaktır. Zira hükümetler açıkça benzinli ve dizel araçları yasaklama yoluna gideceklerdir.

Bu ülkelerin başında İngiltere geliyor. 18 Kasım 2020 tarihinde İngiltere benzin ve dizelle çalışan yeni araçların satışını 2030 yılından itibaren yasaklayacağını açıkladı.

İngiltere’nin ardından yasaklamayla ilgili bir diğer haber Japonya’dan geldi. Japonya’nın 2030’lu yılların ortasından itibaren benzinli ve dizel araçların satışını yasaklayacağına yönelik raporlar ortaya çıktı. Bu tarih muhtemelen 2035 olacak. Böylece G-7 (Gelişmiş 7) ülkelerinden ikisi yasaklama kararı almış olacaklar.

Yasaklamalara yönelik diğer ülkelerin muhtemel tarihleri de şu şekildedir;

-Norveç: 2025

-İsviçre: 2030

-İrlanda: 2030

-Kaliforniya: 2035

-Fransa: 2040

2025 yılı itibariyle içten yanmalı motora sahip araç satışlarını yasaklayan ilk ülke olmayı planlayan Norveç 2020 yılı itibarıyla elektrikli araç satışlarında yeni bir rekor kırmıştır.

Norveç’te yüzde 100 elektrikli araç satışları geçtiğimiz yıl ilk kez içten yanmalı motorlu araçları (dizel, benzin ve hibrid) geride bırakarak yüzde 54,3 seviyesine ulaşmıştır.

Bir çok Asya ülkesinin de 2030’lu yılların ortalarında içten yanmalı motor teknolojisiyle üretilen araçların satışlarını yasaklamaları beklenmektedir.

Otomobil üreticisi firmalara bakıldığında; bir taraftan Tesla gibi sadece elektrikli araca odaklanan markaların sayısının hızla arttığı ortaya çıkarken, diğer taraftan bu dönüşümün kaçınılmaz olduğunu gören kâr marjları oturmuş, pazar payları belli bir seviyedeki otomotiv devlerinin (Volkswagen, Mercedes, BMW, Nissan, Renault, Toyota, GM vs...) elektrikli araç geliştirmek için milyarlarca dolar yatırım yaptıkları da görülmektedir.

Tesla’yı takip eden diğer markalar da rekabetten kopmamak için hızla bu alana yönelmektedir.

Bütün ülkelerde elektrikli araçlar konusunda ciddi yatırımlar ve çalışmalar yapılmaktadır.

Elektrikli otomobillere olan ilgi her geçen yıl artarken, birçok üretici bu pazara dev yatırımlar yapmaya devam etmektedir.

13 Kasım 2020 tarihinde Dünya’nın en büyük araç üreticisi Volkswagen, gelecek 5 yılda hibrid teknolojilere, dijitalleşmeye ve elektrikli araç teknolojisine 73 milyar euro yatırım yapmayı planladığını açıklamıştır. Öngörülen yatırımın 35 milyar euroluk bölümü elektrikli araç teknolojisine, 11 milyar euroluk bölümü yeni hibrid araçların geliştirilmesine yapılacaktır. Dijitalleşmeye ise 27 milyar euro harcanması planlanmaktadır.

5 Şubat 2021 tarihinde ABD’nin büyük otomobil üreticilerinden Ford, elektrikli ve otonom araçlara 2025 yılına kadar 29 milyar dolarlık yatırım yapmayı plânladığını duyurdu.

Dünya’da elektrikli araçlarla birlikte otomotiv teknolojisinde bir diğer gelişme de araçların şoförsüz olarak kullanılması alanında yapılmaktadır. Yine bu alanda öncülüğü Tesla yapmaktadır. Ancak diğer firmaların da bu alanda oldukça mesafe kat ettikleri görülmektedir.

Son günlerde Google, Apple, Lg gibi teknoloji devlerinin sürücüsüz araç üretmek üzere otomobil firmaları ile görüşmeler yaptıkları haberleri gelmektedir. Apple’ın Mart ayı içerisinde Hyundai ile elektrikli ve otonom sürüş özelikli üretim anlaşmasını duyurması beklenmektedir.

Birkaç yıl içerisinde otonom sürüş özellikli araçların caddelere çıkması bizleri şaşırtmamalıdır. Tabi ki bu araçlar aynı zamanda elektrik motorlu araçlar olacaktır.

Dünya’da hükümetler bir taraftan içten yanmalı motorlu araçlara satışlarda kısıtlama getirirlerken, diğer taraftan da elektrikli araçların üretimlerinde şirketlere ciddi teşvikler sağlanmaktadır. Örneğin Almanya’da elektrikli araçlar için devlet tarafından sağlanan teşviklerin değeri 2020’de bir önceki yıla göre yaklaşık 7 kat ( yüzde 665) artarak 652 milyon euroya ulaşmıştır.

 

AVRUPA  YEŞİL  MUTABAKATI  (EUROPEAN GREEN DEAL)

Yukarıda da ifade edildiği gibi AB iklim değişikliği konusunda Dünya’daki diğer ülkelerden daha hassa davranmaktadır.

Bu amaçla Avrupa Komisyonu tarafından, 11 Aralık 2019 tarihinde Dünya kamuoyu ile paylaşılan “Avrupa Yeşil Mutabakatı” (European Green Deal) ile, AB sanayisinin 2050 yılına kadar dönüşümünü öngören yeni bir strateji ortaya konulmuştur.

Yeşil Mutabakat,  2050 yılına kadar AB ülkelerinin net sera gazı emisyonlarını sıfırlamalarını zorunlu kılan bir ekonomik büyüme stratejisidir.

Ancak Yeşil Mutabakat sadece AB ülkelerini değil, onlarla ticari ilişki içinde olan Türkiye dâhil bütün ülkeleri de ilgilendirmektedir.

Yeşil Mutabakata göre AB, mal ithal ettiği ülkelerden, gümrükte Karbon Ayak İzi Belgesi isteyecektir. Karbon Ayak İzi, o malın üretimi esnasında doğaya ne kadar karbon salımı yapıldığını gösteren, bağımsız kuruluşlar tarafından verilen bir belgedir.

AB ülkeleri belgedeki karbon miktarının yüksekliğine göre ithalata izin vermeyebilecek, ya da  ek vergi talep edebilecektir.

Bu konuda çalışmalar henüz sonuçlandırılmamıştır.

Karbon Ayak İzinin yanında,Yeşil Mutabakat, AB ile ticaret yapan ülkelerin Paris İklim Anlaşmasına imza koymuş olmalarını da bir zorunluluk olarak  getirmektedir.

Türkiye Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde imzalamış, ancak getireceği yükümlülükleri ertelemek amacıyla TBMM getirip henüz onaylamamıştır. Türkiye anlaşmayı Ulusal Meclisi’nden geçirmeyen tek G-20 ülkesidir.

Yeşil Mutabakat uygulaması devreye girdiği andan itibaren Türkiye AB’ye ihracat yapabilmek için bu anlaşmayı onaylamak zorunda kalacaktır.

Yukarıda da vurgulandığı üzere Yeşil Mutabakat AB’ye satılan ürünlerin üretiminde karbon salımını azaltmak maksadıyla firmaları üretim sürecinde dönüşüme zorlayacak olması bakımından ek mali külfet getirecektir. Ayrıca bazı ürünlerde Karbon Ayak İzine göre ek vergiler ödenmesine neden olacaktır. Bu ise Türkiye’nin ihracatının yaklaşık olarak yarısını yaptığı AB ile ticaretini olumsuz olarak etkileyebilecektir.

AB ülkeleri karbon salımını azaltmak üzere ulaşım alanında da bir takım hedefler ortaya koymuşlardır.

AB Komisyonu, 2020 Aralık ayında “Sürdürülebilir ve Akıllı Ulaşım Stratejisi” başlıklı bir çalışma yayımlamıştır.

Bu çalışmada Avrupa’nın 2050 yılına kadar iklime zarar vermeyen bir kıtaya dönüşmesi için ulaşımla ile ilgili sera gazı salımlarının yüzde 90 oranında düşürülmesinin hedeflendiği açıklanmıştır. Bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için;

-  2030 yılına kadar 30 milyon elektrikli otomobil ve 80 bin sıfır emisyonlu tır kullanımına ulaşılacaktır.

-  Otonom araç teknolojileri yaygınlaştırılacaktır.

-  500 kilometreyi aşmayan plânlı toplu ulaşım seyahatlerinin karbon salımı sıfıra indirilecek, Avrupa çapında hızlı tren trafiği iki kat artırılacaktır.

-  Sıfır emisyonlu deniz araçları piyasalara sürülecektir.

-  Avrupa’daki 100 şehir iklim dostu ve iklime zarar vermeyen bir hale dönüştürülecektir.

-  Avrupa’da 2035’e kadar emisyonsuz büyük uçaklar piyasalara sunulacaktır.

-  2050 yılına kadar ise neredeyse bütün otomobil, kamyonet, otobüs ve ağır vasıtalar sıfır emisyonlu olacaktır.

-  Demir yolu yük trafiği de iki kat artırılacaktır.

Türkiye de elektrikli araç yarışında geri kalmamak için TOGG adıyla ilk elektrikli otomobilini üretmek üzere yatırımlara başlamıştır. Şu anda fabrika inşaatı devam etmektedir. İlk seri üretimin 2022 yılı içerisinde başlaması beklenmektedir. Elektrikli otomobillerin en önemli parçası olan Lityum-İyon bataryalar Türkiye’de üretmek üzere bu alanda Dünya’nın önde gelen batarya üreticisi Farasis ile anlaşma imzalanmıştır.

 

TÜRKİYE’DE OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜN ÖNEMİ

Türkiye Avrupa’da önemli bir otomotiv üreticisi ülkedir. Otomotiv üretimi itibarıyla Türkiye Avrupa’da 5., Dünya’da  ise 15. sıradadır. Avrupa’nın ithal ettiği 5 otomobilden birisi Türkiye’de üretilmektedir.

Türkiye’de üretilen otomotiv ürünlerinin yaklaşık yüzde 85’i ihraç edilmektedir. Otomotiv ihracatının içerisine yedek parçalar da dâhildir.

Türkiye’nin 2020 yılı ihracatı yaklaşık 170 milyar dolar olmuştur. Toplam ihracatımızın yaklaşık 25,5 milyar doları otomotiv sektörü ihracatıdır. 2020 yılında otomotiv ihracatımız pandeminin etkisiyle azalma göstermiştir.

Otomotiv ihracatının ulaştığı en yüksek rakam 2017 yılında 31,6 milyar dolar olmuştur. 2017 yılında otomotiv ihracatının toplam ihracat içindeki payı yaklaşık yüzde 19’dur.

Rakamlardan da görüldüğü üzere otomotiv sektörü Türkiye’nin ihracatta öncü sektörüdür.

15 yıldır kesintisiz biçimde ihracatta birinci sırayı almış, en büyük sektör olmuştur.

Otomotiv sektörü, toplam ihracatımızda neredeyse yüzde 20’lik bir paya sahiptir.

Otomotiv ürünlerinin ihracatının yüzde 80’i AB’ye yapılmaktadır.

Neden AB?

Çünkü Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği anlaşması vardır.  Bu nedenle Türk otomotiv ürünleri AB’ye gümrüksüz girmektedir. Bu nedenle otomotiv ihracatımızın beşte dördü AB’ye gerçekleşmektedir.

 

O HALDE NE YAPMALIYIZ?

Türkiye ürettiği otomotiv ürünlerinin yüzde 85’ini ihraç etmektedir.

İhracatının yüzde 80’i AB ülkelerinedir.

Otomotiv ihracatı toplam ihracatının yüzde 20’sini oluşturmaktadır, 15 yıldır ihracatta lider sektör olma başarısını sürdürmektedir.

Bu çerçeveden bakıldığında Türkiye’de otomotiv sektörünün öneminin devam ettirilebilmesi için otomotiv ve yedek parça üreticilerinin günün koşullarına uyum sağlayabilecek şekilde bir dönüşüme hazır olmaları gerekmektedir. Aksi takdirde bu pazar kaybedilmek durumunda kalınabilecektir.

Yeşil Mutabakatı nedeniyle öncelikle Paris İklim Anlaşmasının Meclise getirilerek onaylanması gerçekleştirilmelidir.

Sonra da Türkiye’de karbon salımlarını azaltacak teknolojik dönüşümler konusunda sanayicilerin ve üreticilerin bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi gerçekleştirilmelidir. Toplumun bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadığı düşünülmektedir.

Üniversiteler, TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, Düşünce Kuruluşları gibi çeşitli platformlarda konu işlenmeli ve farkındalık artırılmalıdır.

AB ve diğer Avrupa ülkelerinde 2025’lerden itibaren dizel motorlu araç satışlarının, 2030’lardan itibaren de benzinli araçların yasak kapsamına girecek olması nedeniyle  Türkiye’deki üreticiler de çok yakından etkilenecektir.

Türkiye ihracatı açısından tedrici bir şekilde önemli bir pazarı kaybetme olasılığı ile karşı karşıya kalabilir.

Bu çerçevede üretici firmaların şimdiden elektrikli araçlar üretmeleri konusunda plânlama ve yatırımlara gitmeleri gerekmektedir.

TOGG’un piyasaya girmesi ile birlikte şarj altyapısının Türkiye geneline hızlıca yayılacağı ümit edilmektedir.

Almanya Ulaştırma Bakanı Andreas Scheuer 6 Ekim 2020 tarihinde yaptığı açıklamada elektrikli otomobiller için şarj işlemlerinin yaklaşık yüzde 80’inin gelecekte evlerde gerçekleştirilmesini beklediklerini söylemiş,  Federal Hükümetin ev ve apartmanların özel park alanlarında elektrikli otomobiller için akıllı şarj istasyonu kurmasını teşvik etmek maksadıyla 900 euro teşvik sağlanacağını açıklamıştır. Ancak burada getirilen bir koşul vardır; o da şarj istasyonunda kullanılacak elektriğin yüzde 100 yenilenebilir enerjiden elde ediliyor olmasıdır.

Öte yandan, Alman hükümeti, elektrikli otomobillerde tüketicilerin şarj endişelerini gidermek ve bu araçları yaygınlaştırmak için 2023’e kadar ülke genelinde elektrikli otomobillerin şarj istasyon sayısının 50 bine çıkarılmasını hedeflediklerini açıklamıştır.

Türkiye’de benzin istasyonlarının gelecekte bu ihtiyacı dikkate alarak plânlamalarını şimdiden yapmaları gerekmektedir.

Geçen hafta (3 Şubat 2021) Türkiye’de elektrikli otolar üzerindeki vergiler yükseltilmiştir.  Dünya’da bir çok ülkede hükümetler üreticilere elektrikli otolar için nakit veya vergi indirimi yoluyla teşvikler sağlamaktadır. Türkiye’de ise Dünya’nın tersine elektrikli otomobillerdeki ÖTV oranı yüzde 400’e varan bir şekilde artırılmıştır. Bu vergi artışı herkes için büyük bir sürpriz olmuştur. Bu vergi artışının sektörün gelişimine önemli derecede zarar vermesinden korkulmaktadır.

 

TÜRKİYE’DE OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜN GELECEĞİ

Buraya kadar Dünya’da iklim değişikliği ile bağlantılı olarak otomotiv sektörünün yol haritası ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu çerçeveden bakıldığında otomotiv sektörü büyük bir dönüşümün arifesindedir.

Şunu diyebilirsiniz; Avrupa Birliğinde elektrikli araç miktarının 2030 yılında ancak 30 milyon olması öngörülmektedir. Dolayısıyla Türkiye’de benzinli ve dizel araçlar daha uzun yıllar kullanımda olacaktır.

Evet bu mantık doğru gibi görünmektedir. Türkiye’de muhtemelen benzinli ve dizel araçlar uzun yıllar kullanılacaktır. Belki Türkiye’de içten yanmalı motorların satışının yasaklanması  2040 hatta 2045’leri bulabilir.

Ancak burada çok önemli bir nokta vardır; o da şudur: siz üretiminizin yüzde 85’ini dış pazara göre yapıyorsunuz. Üretimde iç pazarınızın payı sadece yüzde 15.

Buradan çıkacak sonuç; yerli üretici önümüzdeki 10 yıl içerisinde kendini elektrikli araç üretecek şekilde dizayn etmez ise Türkiye’nin lider sektörü olan otomotiv sektörünün ihracatı her sene azalmaya mahkûm olacaktır.

Ben iç pazara dönük üretimime devam edeceğim deseniz bile; uzun dönemde yıllara sâri ihracat pazarınızı kaybedecek olmanız nedeniyle “ölçek ekonomisinden” faydalanamayacağınızdan dolayı, üretim maliyetleriniz ve dolayısıyla satış fiyatlarınız yükselecektir.

Yerli üreticinin satış fiyatlarının artması, tersine Dünya’da gelişen batarya teknolojileri nedeniyle elektrikli araçların maliyetlerinin düşmesi, içeriden benzinli ve dizel araç almak yerine yurt dışından elektrikli araç ithal etmeyi cazip hale getirecektir. Bu nedenle yerli üretici gittikçe küçülerek piyasada yok olacaktır.